Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/756 E. 2022/770 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/756 Esas
KARAR NO : 2022/770

DAVA : Manevi Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/10/2019
KARAR TARİHİ : 22/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Manevi Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davacı vekili tarafından sunulan 09/10/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalıların sahibi sorumlu yöneticisi, sunucusu ve yorumcusu oldukları … TV’de yayınlanan Manşetlerin … programın 08/08/2019 ve 22/08/2019 tarihli yayınların davacı bankanın kişilik haklarına şöhretine, şerefine, onur ve itibarına kasten ağır saldırı ve iftiralarda bulunduğundan, her bir yayın için 250.000,00-TL olmak üzere toplamda 500.000,00-TL manevi tazminatın yayın tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini ve davacı bankaya ödenmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili tarafından sunulan 11/04/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı gerçek kişiler yönünden görevsizlik kararının verilmesinin gerektiğini görevsizlik kararı verilerek dosya ile İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevlendirilmesinin gerektiğini, davanın iki yıllık zaman aşımına tabi olduğunu ve bu sebeple zaman aşımı yönünden itirazlarının bulunduğunu, …yönünden pasif husumetlerinin bulunduğunu, davalı … Anonim Şirketinin sorumluluğundan farklı olarak diğer davalılar … ve …un kendi sözleriyle sorumlu tutulmasının gerektiğini, 22/08/2019 tarihli yayın içeriği ile ilgili maddi vakıa özetinin olmadığını, davacının 08/08/2019 tarihli yayındaki saldırı teşkil eden ifadelerin neler olduğunu göstermekten kaçındığını, bu yayın yönünden açılan davanın dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle reddedilmesini talep ettiğini, dava konusu yayınlar hukuka uygun olduğundan görünürdeki gerçeğe dayalı hukuka uygun birer haber yorum ve değerlendirmeden ibaret eleştiri niteliğinde olduğundan ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan bir olay açıklanması ve eleştiri olduğundan haksız davaların ayrı ayrı tümüyle reddini talep ettiğini, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, davacının kendi davranışı sebebi ile meydana gelen zarardan başkalarını sorumlu tutarak bu davayı bir zenginleşme aracı kılmak ve kendi kusurunu göremediği için bu durumu haber veren basını cezalandırmak istediğini, haksız davanın reddini, aksi halde tazminat miktarının düşük tutulmasını, yargılama giderlerinin davacının üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER: Davalı … TV’nin 08/08/2019 ve 22/08/2019 tarihli … isimli tv program yayını, … TV künye bilgileri, Davalı şirketin sicil kaydı, Beşiktaş … Noterliğinin 20/08/2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi 08/08/2019 ve 22/08/2019 tarihli yayına ilişkin konuşma dökümlerini içerir Bilirkişi Raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava davacı banka tarafından davalılar aleyhine açılan kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat isteminden ibarettir.
Davacı banka davalıların … Tv’nin 08/08/2019 ve 22/08/2019 tarihli yayınlarında davacı banka hakkında yaptıkları konuşmalarla davacı bankanın kişilik haklarına saldırmak suretiyle şeref ve onurunun, ticari itibarının zedelenmesinden dolayı uğranılan manevi zarara ilişkin her iki yayın için ayrı ayrı 250.000,00-TL olmak üzere toplam 500.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili ise dava konusu yayınlar hukuka uygun olduğundan, görünürdeki gerçeğe dayalı hukuka uygun birer haber, yorum ve değerlendirmeden ibaret eleştiri niteliğinde olduğundan, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan bir olay açıklaması ve eleştirisi olduğundan haksız davaların ayrı ayrı tümüyle reddini talep etmiştir.
Mahkememizce arabuluculuk zorunlu dava şartının yerine getirilmediğinden bahisle 10/10/2019 tarihinde davanın usulden reddine karar verilmiş, kararın davacı banka tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 21/12/2021 tarih, 2020/223 Esas, 2021/2776 Karar sayılı ilamıyla davalı şirket yönünden zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği için şirket yönünden usulden red kararının doğru olduğu ancak gerçek kişi davalılar yönünden ticari dava olmayan dava hakkında zorunlu arabuluculuk dava şartı bulunmadığından dolayı davanın esastan sonuçlandırılması gerektiğinden bahisle Mahkememiz kararının kaldırılması üzerine, dosya yukarıdaki yeni esasa kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davalılar vekilince görev itirazında bulunulmuş ise de davanın açıldığı anda davalılar arasında ticari şirket (… TV) bulunması nedeniyle nisbi ticari dava niteliğindeki eldeki davaya bakmaya mahkememiz görevli olduğundan Davalılar vekilinin Mahkememizin görevine yönelik itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalılar vekilince zamanaşmı def’inde bulunulmuş ise de; dava konusu haksız fiil niteliğindeki TV yayınlarının tarihinin 08/08/2019 ve 22/08/2019 olması ve eldeki davanın 09/10/2019 tarihinde açılmış olduğu göz önüne alındığında haksız fiile dayalı manevi tazminat istemine ilişkin davada zamanaşımı süresi dolmadığından davalılar vekilinin zamanaşımına yönelik itirazının reddine karar verilmiştir.
Dava konusu ihtilaf davalılar tarafından yapılan TV yayınında davacı banka hakkında söylenen sözlerden dolayı davalıların davacı bankanın kişilik haklarını zedeleyip zedelemediği, davacı bankanın bu nedenle manevi zararının oluşup oluşmadığı, oluşmuşsa manevi tazminat miktarından kaynaklıdır.
Dava konusu ihtilafa ilişkin yasal düzenlemelere bakacak olursak;
Türk Borçlar Kanunu’nun Kişilik hakkının zedelenmesi başlığı altında yer alan 58. maddesinde; “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” düzenlemesi getirilmiştir.
Bankacılık Kanunu’nun İtibarın korunması başlığı altında yer alan 74. Maddesinde; “5187 sayılı Basın Kanununda belirtilen araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biri vasıtasıyla; bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber yayılamaz.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Mahkememizce davanın manevi tazminata ilişkin olması nedeniyle tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmaları, hem kolluk hem de Uyap entegrasyon ekranları vasıtasıyla yapılmış, tespit tutanakları ve raporlar dosyamız arasına alınmıştır.
Mahkememizce dava konusu olaya ilişkin konuşmaların geçtiği … TV’nin 08/08/2019 ve 22/08/2019 tarihli … isimli programında geçen konuşmaların metin haline dökümü için bilirkişi raporu alınarak yayın dökümleri yaptırılmış ve incelenmiştir.
5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesinde “Basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcı, yayımcının belli olmaması halinde ise basımcı müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu hüküm, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da uygulanır. Tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” denilmekle hukuki sorumluluğun esasları düzenlenmiştir. Bu kapsamda davalı şirketin künye bilgileri kapsamında yönetim kurulu başkanı olan …, Haber Koordinatörü ve program sunucusu … ve Program yorumcusu …’nun söz konusu yayın sırasındaki söylemlerinden dolayı birlikte sorumlu oldukları anlaşılmıştır.
Dava konusu davalı … TV’nin 08/08/2019 ve 22/08/2019 tarihli … isimli yayın programında programı sunan ve programa katılan davalılar tarafından davacı Banka hakkında 08/08/2019 tarihli yayında; “… hakikaten …’nin çiftliğine dönmüş”, “dolayısıyla isterseniz bu … bilmecesi ile başlayalım”, “şu … bilmecesini biraz konuşalım bu nasıl çiftlik olmuş?”, “… dört tane yönetim kurulu üyeliği vardı üçe indirdiler orada bir ayak oyunları falan da döndü”, “nasıl ödeyeceksin nasıl yapacaksın bunu demiyor … ve ona veriyor, kimin sayesinde veriyor işte al takke ver külah, o onun kredisini karşılıyor …’da …’ye hizmet ediyor”, ” sonuç itibariyle burada kirli bir ilişki var.” 22/08/2019 tarihli yayında; “bu tür al takke ver külah şeklinde kullanılan, kullandırılan kredilerin arka planlarını araştırsınlar,”, “… … desin ki bir; kıyak dediğiniz kredi kıyak değildir” şeklinde söylemlerde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Dava basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. İfade özgürlüğü geniş bir şekilde yorumlanmakta ise de, sınırsız olmadığı da İç mevzuatımızda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilmiştir. Burada çözülmesi gereken temel sorun ifade özgürlüğü ile kişilik haklarına yönelik saldırı arasındaki sınırın hangi ölçütlere göre saptanacağı sorunudur.
Düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırının aşılması ve kişilik hakkına saldırı seviyesine ulaşması hâlinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri gereğince manevi tazminat istenebilecektir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir.
Bilindiği üzere bankalar birer güven kurumu olup, özel kanunlarla korunmakta yine BDDK, SPK gibi bağımsız kuruluşların ve devletin yüksek denetimi altında faaliyetlerini yürütmekte olup, ticari kurum olarak bankalar faaliyetlerini yerine getirirken ticari kar amacıyla hareket ettiklerinden, müşterilerinin ırkı, dini, inancı, siyasi görüşü ve dünya görüşlerine bakmaksızın her kesime hitap etmeyi amaçlamışlardır. Bu yüzden ki yasa koyucu tarafından da bankaların itibarının korunması için Bankacılık Kanunu’nun 74. maddesinde yukarıda bahsedilen özel düzenleme yapılması yoluna gidilmiş hatta bu maddeye aykırı hareket edenler için cezai düzenleme dahi getirilmiştir.
Davalılar vekilince yargılama sırasında delilleri arasında bildirdiği, davacı bankanın faaliyet raporu, davacı bankanın yönetim kurulu üyelerine sağlanan menfaatler, …’a kullandırılan krediye ilişkin bilgi ve belgelerin celp edilmesi talep edilmiş ise de; elde davanın kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi tazminat davası olması nedeniyle söz konusu deliller davacı bankanın iç işleyişine ilişkin kayıtlar olması, banka yönünden ticari sır ve müşterisi yönünden müşteri sırrı niteliğinde kayıtlar olmasından dolayı eldeki davanın çözümüne bir katkısı olmayacağından dolayı bu delillerin toplanmasına gerek görülmemiştir. Kaldı ki davalıların celbini talep ettiği bu deliller eldeki dava yönünden Mahkememizce denetlenebilecek ve değerlendirilebilecek hususlar olmayıp, davacı Bankanın BDDK, SPK ve Devlet Kurumları tarafından sürekli denetlenen bir kurum olması nedeniyle davalılar tarafından davacı Bankanın faaliyetlerini yerine getirirken yasaya aykırı hareket ettiği, usulsüzlük iddiası varsa ilgili kurum ve kuruluşlara her zaman şikayet hakkı bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı banka tarafından davalılar tarafından yapılan yayında davacı bankanın siyasi parti ile ilişkilendirilerek, haksız ithamda bulunularak ticari itibarının zedelendiği ileri sürülmüş, davalılar tarafından ise yayının haber yapma hürriyeti ve eleştiride bulunma hakkı kapsamında kaldığı savunulmuş olup, söz konusu davalı … TV’nin 08/08/2019 ve 22/08/2019 tarihli … isimli programında yer alan söylemlere bakıldığında davalıların haber yapma ve eleştiri yönetme haklarının sınırını aşar mahiyette davacı Banka hakkında davacı bankanın bir siyasi parti ile sıkı ilişki içerisinde olduğu, bu ilişki içerisinde bu siyasi parti menfaati ve lehine hareket eder şekilde faaliyette bulunulduğu, terör örgütü suçlamasıyla yargılanan gazeteci …’a kıyak kredi kullandırıldığı yönünde açık söylemlerde bulunulduğu anlaşılmakla, davacı …’nın bir kısım hissesinin …’ye ait olduğunun ve banka yönetiminde …’yi temsilen kişilerin bulunduğu herkesçe bilinmekte olan bir durum olsa da, davalıların az önce bahsedilen şekilde davacı bankanın bir siyasi partinin çiftliği olduğu, gerek siyasi parti tarafından banka yönetim kuruluna görevlendirilen kişilere, gerekse …’a kıyak kredi kullandırılmak suretiyle kirli ilişkiler içine girilerek siyasi parti menfaatine hareket edildiğine yönelik iddia ve söylemlerde bulunmak suretiyle eleştiri ve haber yapma sınırlarını aşarak izleyici kitlesini etkilemek suretiyle bir güven kurumu olan ve ticari amacı doğrultusunda siyasi görüş, din, inanç, ırk gözetmeksizin toplumun her kesimine hitap ederek kar elde etmeyi amaçlayan davacı bankanın müşteri kitlesinin tercihini etkileyecek şekilde itham ve söylemlerde bulunulmasından dolayı davacı bankanın onur ve saygınlığı ile ticari itibarının zedelendiği sabit olduğundan (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 19/06/2018 tarih, 2017/4300 E.-2018/4913 K. Sayılı içtihadı da benzer mahiyette olup) davacı bankanın uğradığı manevi zararlar karşılığı tazminat istemine ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilerek, haksız fiilin gerçekleştirildiği tarih, eylemin basın yoluyla aleni şekilde gerçekleştirilmesi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları göz önüne alınarak 08/08/2019 tarihli yayındaki söylemlerin türü, niteliği itibariyle 30.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiil (yayın) tarihi olan 08/08/2019 tarihinden itibaren, 22/08/2019 tarihli yayında davacı banka tarafından çekilen ihtara karşı önceki yayındaki söylemlerin tekrarlanmış olması ve eylem yoğunluğunun azlığı dikkate alınarak 15.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiil (yayın) tarihi olan 22/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine, Davalı … A.Ş. hakkında Mahkememizin 10/10/2019 tarih, 2019/808 Esas, 2019/135 Karar sayılı ilamında verilen davanın usulden reddi kararı istinaf incelemesi sonucu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 21/12/2021 tarih, 2020/223 Esas, 2021/2776 Karar sayılı ilamıyla kesinleşmiş olduğundan davalı … A.Ş. hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan manevi tazminat istemine ilişkin DAVANIN KISMEN KABULÜ ile; davacı bankanın ticari itibarının zedelenmesinden kaynaklı uğradığı manevi zarara ilişkin toplam 45.000,00-TL tazminatın 30.000,00-TL’sinin haksız fiil (yayın) tarihi olan 08/08/2019, 15.000,00-TL’sinin haksız fiil (yayın) tarihi olan 22/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine,
2- Davalı … A.Ş. hakkında Mahkememizin 10/10/2019 tarih, … Esas, …Karar sayılı ilamında verilen davanın usulden reddi kararı istinaf incelemesi sonucu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 21/12/2021 tarih, 2020/223 Esas, 2021/2776 Karar sayılı ilamıyla kesinleşmiş olduğundan davalı … A.Ş. hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3- Davacı tarafça yatırılan peşin harcın alınması gereken 3.073,95-TL karar harcından mahsubu ile fazla yatırılan 5.464,80-TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
4- Davacı tarafça yargılama sırasında yatırılan 44,40-TL başvurma harcı, 3.073,95-TL peşin harç olmak üzere toplam 3.118,35-TL harç giderinin davalılar …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,

5- Davacı tarafça yargılamanın yürütülmesi sırasında yapılan 24 tebligat gideri 433,50-TL, bilirkişi ücreti 3.000,00-TL olmak üzere toplam 3.433,50-TL yargılama giderinin davanın kabul ve red durumuna göre 309,01-TL’sinin davalılar …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6- Davacı taraf manevi tazminata ilişkin yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 10/1’e göre belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalılar …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,
7- Davalı taraflar manevi tazminata ilişkin yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 10/2’ye göre belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar …, … ve …’na eşit şekilde verilmesine,
8- Davacı tarafça yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının davacı tarafa resen iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/12/2022

Başkan
e-imza *
Üye
e-imza *
Üye
(Karşı Oy)
Katip
e-imza *

MUHALEFET ŞERHİ:
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
AİHM 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru no’lu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, AİHS’nin 10. maddesinin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan “bilgi” ya da “düşünceler” için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, “demokratik toplumun” onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri… ve … başvuru no’lu kararlarında da tekrar etmiştir.
Davaya konu edilen yayınlardaki açıklamalar incelendiğinde; kullanılan ifadelerin toplumun bilgi edinme ve basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, haberlere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, söz konusu beyanların eleştirel özellik taşıdığı, davacı bankanın kişilik haklarına ve ticari itibarına saldırı niteliğinde olmadığı, dava konusu yayınların bütünü itibariyle eleştiri mahiyetinde olduğu, hakaret içermediği, davacıyı hedef gösterme ve itibarını sarsma kastı içermediği anlaşılmakla 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 58. Maddesi gereğince manevi tazminatın koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla davalılar …, …, … ve … yönünden açılan manevi tazminat davasının reddine karar verilmesi kanaati ile çoğunluğun davanın kabulü yönündeki kararına katılmıyorum. (emsal nitelikte İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2018/1911 Esas ve 2020/1108 Karar sayılı ilamı ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2015/13363 Esas, 2017/6751 Karar sayılı ilamı)

Üye
e-imza*

*Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.