Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/733 E. 2022/589 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/374 Esas
KARAR NO : 2022/640

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/06/2022
KARAR TARİHİ : 27/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan 10/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin … A.Ş. bünyesindeki iştiraklerden biri olduğunu, müvekkil şirketin, 1958’den beri … markalı seramik sağlık gereçleri, 1991’den bu yana da banyo mobilyaları, küvet ve duş tekneleri başta olmak üzere sıhhi tesisat ürünleri sektörünün lider firmalarından biri olduğunu, müvekkilin grup şirketlerinden ve … A.Ş. bünyesinde bulunan bir diğer şirket olan … Malzemeleri Yatırım ve Pazarlama A.Ş. (…) de, Holding bünyesinde 1997 yılında gerçekleştirilen önemli yapısal değişiklikler ile …’nun tüm ürünlerinin Türkiye’deki tek pazarlama ve satış örgütü haline dönüştüğünü, müvekkil ile aynı … bünyesinde bulunan İntema ile davalı arasında 10.05.2018 tarihli, “… – Tedarikçi Satın Alma Esas Sözleşmesi” imzalandığını bu doğrultuda davalıya tüm ürün gamlarında satış yapılması, satılan ürünlerin nakliyesi, dağıtımı, pazarlaması gibi hususlarda mutabık kalındığını, bu doğrultuda taraflar arasında alım – satım odaklı bir ticari ilişki kurulduğunu, taraflar arasında kurulan ticari ilişki doğrultusunda taraflar yükümlülüklerini belirli bir süre boyunca gereği gibi ifa ettiğini, bir süreden sonra ise davalı tarafça fatura ve cari hesaba dayalı borç tutarlarının ödenmesinde sorunlar yaşanmaya başlandığını, başta bu duruma karşı iyi niyetli bir şekilde yaklaşıldığını, davalı şirkete duyulan güven uyarınca da ticari ilişkiye devam edildiğini, belirli bir noktadan sonra davalının ödenmemiş bakiye borç tutarı arttığını, taraflar arasındaki ticari ilişki esas olarak Çerçeve Sözleşme üzerinden yürütüldüğünü, bu ticari ilişki kapsamında davalı taraf yazılı sipariş geçtiğini, gönderilen yazılı siparişe uygun bir şekilde ürünler sevk edilerek Çerçeve Sözleşmeye uygun şekilde fatura kesilerek davalı tarafa gönderildiğini, iş hacminin büyüklüğü ve davalıya duyulan güvenden ötürü ticari ilişki cari hesap üzerinden yürütüldüğünü, bu süreçte cari hesaba alacak olarak kaydedilen faturalara ve faturaların konusunu oluşturan ürünlere karşı davalı tarafça usulüne uygun şekilde herhangi bir itiraz, çekince, ihtirazi kayıt vb. ileri sürülmediğini, faturalar davalı tarafça kabul edilerek ticari defter ve kayıtlarına borç olarak işlendiğini, davalının gelinen noktaya kadar hizmetin verilmediğini, eksik veya ayıplı verildiği veya fatura tutarlarının gerçeği yansıtmadığını, davalı ile kurulan ve cari hesap üzerinden yürütülen ticari ilişki kapsamında davalının doğmuş olan fakat ödenmemiş toplam borç tutarı 1.598.236,43 TL olduğunu, ödenmemiş borç tutarının yükselmesi ve konuya ilişkin atılan iyi niyetli adımların somut bir sonuç vermemesi üzerine, sözleşme tarafı İntema tarafından davalı şirkete … 41. Noterliğinin… tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek muaccel olan toplam borç tutarının 3 gün içerisinde ödenmesi ihtar edilmişse de bu ihtarnameye karşı davalı tarafça cevap verilmediğini ve ödeme gerçekleştirmediğini, dava dışı … ile müvekkil şirket arasında, grup şirketlerinin kendi muhasebesel uygulamaları kapsamında 15.03.2022 tarihli “Alacağın Temliki Sözleşmesi” akdedildiğini, bu doğrultuda dava dışı … lehine davalıdan doğmuş olan 1.598.236,43 TL’lik alacak müvekkil şirkete devredildiğini, bu işlemlerin devamında müvekkil şirket tarafından davalı şirkete karşı … 12. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlatıldığını, davalı şirketçe bu takibe karşı itiraz edilerek takip durdurulduğunu, açıklanan nedenlerle davalarının kabulüyle … 12. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline ve davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili tarafından sunulan 11/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi ve delil listesi HMK’nın emredici hükümlerine gereğince usulüne uygun olmadığını, davacı dava dilekçesinde iddia ve beyanlarını ispat ile mükellef olduğunu, delillerini sunması gerekitği halde dava dilekçesi içinde, davaya konu olayı ve taleplerini ispatlayan yeterli belge ve delil sunmadığını, dava dilekçesinde eksiklik bulunduğunu, müvekkil şirketin sat-öde (satıştan ödemeli), pl, konsinye ve toplu alım şeklinde ürün tedarik ettiği birden farklı tür tedarik sözleşmesi tipi olduğunu, davalı müvekkil ile davacı, sözleşme tipinin gerek ticari koşullarla ilgili ilk sayfaları, gerekse metin bölümlerini birlikte değerlendirdiğini ve tartıştıklarını, bu farklı sözleşme türü/yöntemleri arasından, davacının özgür iradesiyle benimsediğini, vadeli ödemeli ödeme yöntemi seçilerek sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye göre, taraflar arasında çalışma ve ödeme şeklinin, vadeli şekilde ve 30+30 gün şeklinde olacağı kararlaştırıldığını, bu sisteme göre, ay içinde satılan ürünlerin ödemesi, satıldığı ayın son günü vade kabul edildiğini ve bu tarihten 30 gün sonra sadece satılan malın ödemesi yapıldığını, davacı tarafça düzenlenen faturaların vadelendirmeye esas teşkil etmeyeceğini, vade ve ödenecek tutarın ise sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde uygulanacağı taraflar arasındaki sözleşme ile tartışma dışı olduğunu, taraflar arası sözleşmenin 3.27 maddesine göre; davalı müvekkil şirketin, satış devir hızları arzulanan seviyeye ulaşmayan, üretimden kaldırıldığı için devamı ve satışı olmayan ürünleri veya mevsimsel ürünleri, nakliye bedelleri de satıcı’ ya ait olmak üzere iade etme ve bedellerini satıcı’ nın piyasada geçerli olan son satış fiyatı üzerinden geri fatura etme hakkına sahip olduğu, satıcı’ nın bu hususu kabul ve taahhüt ettiği kararlaştırılmış bulunduğunu, ticari ilişki sözleşmeye uygun devam ettiğini, davacı tarafından … 126. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile yapılan takibe itiraz edildiğini, davacının bu kez de, itirazın kaldırılması için Mahkememize başvurduğunu, davalı müvekkil şirketin kendilerine borcu bulunmadığını, icra dosyasında talep edilen faiz fahiş olup, alacaklının talep edebileceği faiz yasal faiz olduğunu, bu nedenle faiz oranına ve tutarına da itirazımız bulunduğunu, tararlar arasındaki ilişkinin uzun süredir devam ettiğini, davacı iade alınmayan ürünlerin mülkiyetinin davalıya geçeceğini bildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 15.maddesi delil sözleşmesi niteliğinde olduğunu, davacı tarafça mahkemeye sunulan sözleşmede yer aldığı şekliyle, bu sözleşme ile ilgili her türlü uyuşmazlıkta …’in resmi defter ve kayıtları ile bilgisayar kayıtlarının HMK 193.madde uyarınca münhasıran geçerli, bağlayıcı ve kesin delil olacağı kararlaştırdığını, davacının kendi resmi defter ve kayıtları ile bilgisayar kayıtlarının davasının delili olarak mahkemeye sunması hukuken mümkün olmadığını, likit olmayan alacak için icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı; öncelikle davacıya dava dilekçesindeki eksikliği gidermesi için 1 haftalık kesin süre verilmesine ve bu süre içinde eksikliğin giderilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına, temlik sözleşmesinin geçerli olmaması nedeniyle husumet itirazlarının kabulüne ve davanın sıfat yokluğundan reddine, davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER : … 12. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası, 10/05/2018 tarihli … Satın Alma Esas Sözleşmesi, Cari Hesap Ekstreleri, … 41. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi, 15/03/2022 tarihli Alacağın Temliki Sözleşmesi, Arabuluculuk Son Anlaşmazlık Tutanağı, Arabulucu Sarf Kararı ve tüm dosya kapsamı.
… 12. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı şirket tarafından borçlu şirket aleyhine mahkeme ilamında gerekçede belirtilen 1.598.236,43-TL alacağa ilişkin başlatılan adi takip yolu ile icra takibine borçlu davalı tarafından itiraz edildiği ve icra takibinin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; dava; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine taraflar arasındaki tedarikçi satın alma sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağına ilişkin başlatılan icra takibine yönelik İİK 67 maddesi kapsamında açılan itirazın iptali davasıdır.
Davacı taraf, müvekkili ile davalı arasındaki tedarikçi satın alma sözleşmesi kapsamında davalı şirketten olan cari hesap alacağına yönelik başlattıkları icra takibine karşı borçlu davalı şirket tarafından yapılan haksız itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf, temlik sözleşmesinin geçersiz olduğunu, dava konusu sözleşmeden kaynaklı borçlarının bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
… 12. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı şirket tarafından borçlu şirket aleyhine mahkeme ilamında gerekçede belirtilen 1.598.236,43-TL alacağa ilişkin başlatılan adi takip yolu ile icra takibine borçlu davalı tarafından itiraz edildiği ve icra takibinin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava zorunlu arabuluculuğa tabi davalardan olup davacı tarafça dosyaya sunulan 27/05/2022 tarihli arabuluculuk son anlaşmazlık tutanağı ile davacı tarafça zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve tarafların anlaşamadığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik karara karşı yapılan istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 23/12/2021 tarih, 2021/2229 Esas, 2021/1912 Karar sayılı ilamıyla esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu ihtilaf taraflar arasındaki tedarikçi satın alma sözleşmesi kapsamında davacı şirketin davalı şirketten mal satımı dolayısıyla cari hesap alacağı olup olmadığı ve bu kapsamda başlatılan icra takibine karşı borçlu davalı şirket tarafından yapılan itirazın haklı olup olmadığı hususundan kaynaklıdır.
Mahkememizce davaya konu icra takip dosyası, taraflar arasındaki sözleşme, temlik sözleşmesi incelenmiştir.
Dava konusu olan 10/05/2018 tarihli … Satın Alma Esas Sözleşmesi’nin tarafları dava konusu alacağı temlik eden … A.Ş. ile davalı … m A.Ş. olup, davacı … A.Ş. 15/03/2022 tarihli Alacağın Temliki Sözleşmesi kapsamında dava konusu sözleşmeden doğan alacağa ilişkin temlik alan sıfatıyla icra takibi başlatmış ve takibe itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davasını açımıştır.
Bu arada “alacağın temliki” konusuna değinmekte fayda bulunmaktadır. Alacağın temliki (devri), mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemidir. Alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesine alacağın temliki adı verilir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara 2017, s.1248). Alacağın temliki ile borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır.
Borçlar Kanunu’nun alacağın rızai temlikine, başka bir anlatımla iradi devrine ilişkin 162. maddesinde (TBK m.183);“Kanun veya akit ile veya işin mahiyeti icabı olarak menedilmiş olmadıkça borçlunun rızasını aramaksızın alacaklı, alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebilir.
Borçlu, alacağın temlik edilmemesi şart edilmiş olduğunu bu şartı ihtiva etmeyen bir ikrarı bilkitabeye istinat ile, alacağını temellük eden üçüncü bir şahsa karşı iddia edemez” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kural olarak, bütün alacaklar temlik edilebilir. Böylece hâlen iktisap edilmiş (kazanılmış) bir alacak kadar ileride iktisap olunacak bir alacak da; keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir. Alacağın hukukî muameleden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya doğrudan doğruya kanundan doğmuş olmasının da bir önemi yoktur. Nitekim aynı hususlar, Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2019 tarihli ve 2017/11-2630 E., 2019/328 K. sayılı kararında da açıklanmıştır.
Borçlar Kanunu’nun 162. maddesinde bazı alacakların temlikine izin verilmemiştir. Devri caiz olmayan alacaklar kanundan, sözleşmeden veya işin niteliğinden doğmaktadır. Devri, sözleşme ile menedilmiş alacaklarda; alacaklı ve borçlu anlaşarak, kısmen veya tamamen belli kişilere karşı veya belli bir süre ile sınırlı olarak alacağın devrini menedebilir. Bu sözleşme, şekle bağlı değildir. Ancak üçüncü şahıslara karşı ileri sürülebilmesi için, devir yasağının yazılı olması ve bu şartın borç senedinde belirtilmiş olması gerekir (Feyzioğlu, F. N.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. II, İstanbul 1977, s.631,632). Devri caiz olmayan bir alacak hakkında yapılan temlik işlemi ilke olarak geçersiz olup; böyle bir devir sadece borçlu karşısında değil, temlik edenle temlik alan arasında da hüküm ve sonuç doğurmaz. Sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup, borçlunun rızasının bulunmaması hâlinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez.
Tarafların borç ilişkisinden doğan alacağın başkasına devredilmesini yasaklaması hâlinde sözleşmeden kaynaklanan “akdî devir yasağı” söz konusudur. Sözleşmede kararlaştırılan devir yasağına rağmen alacak temlik edilmiş ise; yapılan devir nedeniyle alacağı devralan üçüncü kişi, borçluya başvuramaz. Bu durumda borçlu, alacağı devredene karşı akdî devir yasağı savunmasında bulunabilir.
Sözleşmeden doğan devir yasağının üçüncü kişilere mutlak olarak ileri sürülmesi bazı hâllerde haksızlıklara yol açabilir. TBK’nın 183/2. maddesi bu yasağı yumuşatmak amacıyla bir istisnaya yer vermiştir. Bu hükümle sözleşmeden doğan temlik yasağının bir istisnası getirilmiştir. Bu hükmün uygulanabilmesi için aşağıdaki koşullar aranacaktır:
a) Borçlu alacaklıya alacağın varlığını tanımış (ikrar etmiş) olmalıdır.
b) Borçlunun bu tanıması (ikrarı) bir senede (belgeye) dayanmalıdır.
c) Alacaklı borç tanımasını (ikrarını) içeren bu senetten doğan alacağını üçüncü kişiye devir etmiş olmalıdır.
d) Üçüncü kişi taraflar arasında devir yasağından iyiniyetle haberdar olmamalıdır (Kılıçoğlu Ahmet M.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s. 791). Bu koşullar mevcut ise, devir yasağına rağmen üçüncü kişiye yapılan devir geçerlidir. Ancak alacağı temellük eden üçüncü şahıs, devir yasağını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu hükümden yararlanamaz.
Devri caiz olmayan bir alacak hakkında yapılan temlik işlemi ilke olarak geçersiz olup; böyle bir devir sadece borçlu karşısında değil, temlik edenle temlik alan arasında da hüküm ve sonuç doğurmaz. Sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup, borçlunun rızasının bulunmaması hâlinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez. Nitekim aynı hususlar, Hukuk Genel Kurulunun 03.06.2021 tarihli ve 2017/15-427 E., 2021/685 K. sayılı kararında da açıklanmıştır.
Eldeki davada dava konusu alacağın kaynağını oluşturan 10/05/2018 tarihli … Satın Alma Esas Sözleşmesi incelendiğinde 8-Sözleşmenin Temlik Yasağı başlıklı kısmında yer alan 8.3 maddesine göre; “Satıcı bu sözleşme ile sahip olduğu hakları ve taahhüt ettiği yükümlülükleri …’in yazılı izni olmadıkça başkalarına devredemez.” düzenlemesi ile temlik yasağı şartı getirilmiş olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03/06/2021 tarih, 2017/15-427 E.-2021/685 K. ve 18/11/2021 tarih, 2018/(15)6-565 E., 2021/1464 K. Sayılı içtihatlarında da belirtildiği üzere sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olması halinde borçlunun rızasının bulunmaması durumunda alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemeyeceğinden dolayı eldeki davada da dava konusu alacağın kaynağını oluşturan taraflar arasındaki sözleşmenin 8.3 maddesi gereği temlik yasağı bulunması ve temlikin geçerliliği için davalı …’in yazılı izni gerektiği açık olup bu hususta davalı … tarafından dava konusu alacağın temlikine izin verildiğine dair delil dosya kapsamında delil bulunmamasından dolayı temlik işlemi geçersiz olup davalı …’e karşı ileri sürülemeyeceğinden davacı tarafın aktif husumeti bulunmadığından dolayı davanın, HMK 114/1-d maddesi gereğince aktif husumet dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 115/2 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklanacağı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-d maddesi gereğince aktif husumet dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 115/2 maddesi uyarınca REDDİNE;
2- Davacı tarafça yatırılan peşin harçtan alınması gereken 80,70-TL karar harcının mahsubu ile fazla yatırılan 19.222,01-TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
3- Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.560,00-TL’nin haksız çıkan taraf olan davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
4- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 7/2 ye göre belirlenen maktu 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6- Davacı tarafça yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran davacı tarafa resen iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/10/2022

Başkan
e-imza*
Üye
e-imza*
Üye
e-imza*
Katip
e-imza*

*Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.