Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/59 E. 2022/288 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/59 Esas
KARAR NO : 2022/288

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/01/2021
KARAR TARİHİ : 28/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından Mahkememize sunulan 28/01/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalıların, dava dışı…A.Ş.’nin 2015-2020 yılları arasında görev yapan yönetim kurulu üyeleri olduğunu, Yönetim kurulu üyelerinden Davalı … (Yönetim Kurulu Başkanı) ile… (Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı) aynı zamanda şirketi doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol eden pay sahipleri olduğunu, Davalı … ile … pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyeleri olduğunu, Davacı…’ın dava konusu faaliyet dönemlerinde azlık pay sahibi olduğunu, Davalı… ve …, 14.12.2014 tarihi ile 14.07.2020 arasında yönetim kurulu üyeliklerinden kaynaklanan kusurlu eylem ve işlemleri ile şirkete ve Davacı’ya doğrudan verdikleri zarardan dolayı sorumlu olduklarını, Davalı …, 14.12.2014 tarihi ile görevden ayrıldığı 18.02.2016 tarihine kadar yönetim kurulu üyeliklerinden kaynaklanan kusurlu eylem ve işlemleri ile şirkete ve Davacı’ya doğrudan verdikleri zarardan dolayı sorumlu olduklarını, Davalı …, 18.02.2016 tarihi ile 14.07.2020 arasındaki yönetim kurulu üyeliklerinden kaynaklanan kusurlu eylem ve işlemleri ile şirkete ve Davacı’ya doğrudan verdikleri zarardan dolayı sorumlu olduklarını, Dava dışı … Dağıtımı A.Ş. Davacının babası Sayın … tarafından kurulmuş olan … iştiraklerinden bir şirket olduğunu, … olarak, parsiyel ve komple (…) taşımacılık, … ve depolama alanlarında 10.12.2014 tarihine kadar lojistik hizmetleri alanında son derece önemli bir şirket durumunda olduğunu, Şirket kurucusu Sayın …, 14.06.2014 tarihinde rahatsızlanarak 18.11.2014 tarihinde kendisine vasi olarak davalı …’ı atadığını, …’ın 02.02.2016 tarihinde vefat ettiğini, 18.11.2014 tarihi ile vefat tarihi olan 02.02.2016 tarihleri arasında davalı …tarafından kanuni temsilci sıfatıyla temsil edildiğini, Yönetim kurulu başkan yardımcısı davalı …’ın 18.12.2014 tarihi itibarıyla vasi olarak atanmasından sonra diğer davalı … ile birlikte istisnasız tüm grup şirketlerinin pay çokluğunun getirdiği hakimiyet gücü ile kontrolleri eline aldığını, şirket varlıklarının tamamını kendi şahsi malvarlıklarıymış gibi kullandığını, şirketi sebepsiz harcamalar ve fiktif işlemlerle borçlandırarak aktiflerini ve sermayelerini davacıya zarar vermek amacıyla erittiklerini, bu süreçte dışladıkları kardeşleri olan davacı …’a karşı açık bir husumet takındıkları anlaşılacağını, davalılardan …ile …, tüm grup şirketlerde olduğu gibi, davalı şirkette de gerek şahsi payları nedeniyle gerekse kontrol ettikleri grup şirketi ve büyük pay sahibi tüzel kişi olarak …Holding A.Ş. ‘deki pay ve yönetimdeki kontrol güçleri nedeniyle yönetimi belirleme ve genel kurulda karar alabilme gücüne sahip olup, hakim ortak durumunda olduklarını, Dava dışı … A.Ş.’nin 14.07.2020 tarihinde yapılan sermaye artırımından önce Davacı…, şirketin toplam 4.000.000 TL sermayesinin 666.686,70 TL tutar karşılığı 66.668,67 adet hissesiyle azlık sahip pay sahibi olduğunu, Davacı …’ın pay sahibi olduğu… A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı ve üyeleri olan karşı taraf davalılar tarafından dilekçede belirtilen faaliyet dönemlerine ilişkin olarak yasanın ve ana sözleşmenin yüklediği görevleri yapmamak yahut gereğince aykırı yapmak suretiyle TTK 369, 370,371, 375, 376. Maddelerinin ihlal edilmesi bu suretle şirkete ve davacıya zarar verilerek sermaye ve öz varlık kaybına yol açılması ve belirtilenlerle sınırlı olmaksızın dile getirilecek ve yargılama sırasında tespit edilebilecek sair temsil ve yönetim kurulu işlem ve eylemlerindeki kusur ve ihmalleri nedeniyle; Davalıların şirkete doğrudan verdikleri zararlar bakımından HMK m. 107/1 uyarınca belirsiz alacak davası kapsamında zararın tespiti ve tespit edilecek zarar tutarmın karşı taraf davalı yönetim kurulu üyelerinden farklılaştırılmış teselsül hükümleri temelinde en yüksek ve değişken oranlı ticari avans faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline ve TTK m. 553/1 ve 555/1 uyarınca dava dışı … Zinciri Yönetimi ve Dağıtım A.Ş.’ne ödenmesine karar verilmesini, …’a doğrudan verdikleri zararlar bakımından belirlenecek zarar tutarının HMK m 107/I uyarınca belirsiz alacak davası kapsamında tespiti ve tespit edilecek zarar tutarının karşı taraf davalı yönetim kurulu üyelerinden farklılaştırılmış teselsül hükümleri temelinde en yüksek ve değişken oranlı ticari avans faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline ve Davacı …’a ödenmesine karar verilmesini dava ve talep etmişlerdir.
CEVAP: Davalılar vekili tarafından Mahkememize sunulan 16/03/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının pay sahipliği haklarını suistimal etmekte ve dava hakkını kötüye kullanarak şirketin menfaatine zarar verdiğini, bu dava, bir hakkın kullanılması gibi görünse de esasında pay sahipliği haklarının suiistimali yoluyla hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini, genel kurul toplantılarında alınmış olan ibra kararları nedeniyle davacının sorumluluk davası açmasının mümkün olmadığını, Davacı …, 10.12.2014 tarihine kadar … Lojistik’te yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, 10.12.2014 ve sonraki yıllarda yönetim kurulu üyeleri genel kurullarda ibra edildiğini, …Lojistik’in 10.12.2014 ve sonraki yıllarda yapılan genel kurul toplantılarına bakıldığında işbu davanın bizatihi ibra kararları sebebiyle Mahkememizce reddedilmesi gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin seçiminde karar oy birliğiyle alınmışsa, yeniden seçilen üyeler hakkında sorumluluk davası açılmasının TMK m. 2’de öngörülen dürüstlük kuralına ve bunun uzantısı olan çelişkili davranış yasağına aykırı olduğunu, dava dilekçesinde yönetim kurulu üyelerinin hangi işlemlerden ve (varsa) zararın ne kadarından sorumlu olduğu belirtilmediğini, şirketin her döneminde idari ve mali konularında sevk ve idaresi ile her hususta esasen tek söz ve karar sahibi şirketi temsil ve ilzama yetkili şirketin ortakları …’lar olduğunu, yönetim kurulunda görev yaptıkları dönemde…genel koordinatörü olan…ve…şirketin mali ve/veya idari konularında bu kişilerin herhangi bir kararı iş işlem ya da eylemleri olmadığını, davacı genel kurullarda görüşülen, tartışılan, kendisinin bilgilendirildiği hususları burada aynen yinelemek dışında yönetim kurulu üyelerinin hangi işlemlerden, neden ve ne kadarından sorumlu olduğunu belirtemediğini, davacının rüçhan hakkının engellenmediğini ve kısıtlanmadığını, …Lojistik’in sermayesi 4.000.000,00 TL iken 30.09.2017 tarihli bilançosuna göre …kaynakları 5.125.000,00 TL sermaye avansı dahil 8.283.592,00 TL ekside olduğunu, öncesinde şirketin sermaye artışı yapması gerekliliği davacı tarafından bilindiğini, 30.09.2014 tarihli bilançosuna göre de esasen şirketin… kaynakların negatif olduğunu, …Kaynaklar 131.072,85 TL (Davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönem) Dönem zararı -2.502.237,27 TL Geçmiş Yıllar karları 156.438,38 TL Geçmiş Yıllar zararları — 2.145.974,83 TL 05.09.2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kuruluda davacı da sermaye artırımının gerekliliğini kabul ettiğini, ancak rüçhan hakkı kullandırılması hususuna muhalif kaldığını, genel kurulda sermaye artırımı kararı alınmış ise de Ticaret Sicili tarafından … varlık eksi bakiyede teknik iflastan çıkabilmesi için sermayenin en az 14.704.250 TL olması gerekir gerekçesiyle bu kararın tescil edilemediğini, 14.07.2020 tarihinde yapılan genel kurulda şirketin 4.000.000,00 TL sermayesi 33.000.000,00 TL’sına çıkarıldığını, Davacı …, 14.07.2020 tarihli genel kurulda yapılan sermaye artırımı akabinde usulü dairesinde rüçhan hakkını kullanmaya davet edilmiş, bildirilen sürede rüçhan hakkını kullanmadığını, yasal bir zorunluluk olmadığı halde Beyoğlu … Noterliğinden keşide edilen 08.09.20202 tarihli … y. Sayılı ihtarname ile bildirildiği üzere kendisine ek bir süre daha tanındığını, neticesinde kendisi rüçhan hakkını kullanmadığını, Davacının rüçhan hakkının kullandırılmadığı ve buna mani olunduğu artırılan sermayenin tamamının …’e peşinen verildiği yönündeki iddiaları doğru olmadığını, davacının iddiasının aksine söz konusu davacının şirketteki pay oranını sulandırmak amacıyla yapılmadığını, Zira kendisi gibi birlikte hareket ettiğini varsaydığı …ile …’ın da pay oranları davacıyla aynı oranda değiştiğini, Davacının yönetim kurulunda görev yaptığı 2014 yılı itibarıyla şirketin net işletme sermayesinin eksi 4.8 milyon TL olduğu (30.09.2014 itibarıyla -3.723.820,95 TL) ekonomideki yaşanan olumsuzluklar sebebiyle Türkiye ekonomisindeki büyüme hızının da yine davacı tarafın belirttiği gibi 2019 yılına gelinceye kadar düştüğünün doğru olduğunu, Uluslararası ticaretin yoğun yaşandığı birçok ülkede çoğu sektör krizden olumsuz yönde etkilendiğini, krizden etkilenen sektörlerden biri de lojistik sektörü olduğunu, Lojistik sektöründe yaşanan ve süregelen olumsuzluklar derinleşmiş sektörde tanınmış …A.Ş., …Lojistik A.Ş., … A.Ş., …Ltd. Şti., … Kargo, … Ltd. Şti. gibi şirketler ve daha birçok lojistik şirketi ya konkordato yoluna gittiğini ya da iflas ettiklerini, davacının lojistik sektöründe şirketlerin çok iyi performans sergiledikleri söylemlerinin doğru olmadığını, Yönetim kurulu üyelerinin TTK m. 376 uyarınca üzerine düşen görevi vaktinde yerine getirdiklerini, davacının yönetim kurulunda görev yaptığı dönemden kalan …Kargo’ya borçlar nakdi olmayıp karşılıklı yapılan işlerden doğan borç olduğundan ticari borç olarak işlem gördüğünü, usul ve esasa ilişkin ve savunmalarının kabulünü, haksız yersiz ve dayanaksız iddialarla usul ve esasa aykırı surette açılmış olan davanın reddini talep etmişlerdir.
DELİLLER: …Ticaret Sicili Müdürlüğü kayıtları, … A.Ş.’nin pay defteri sureti ve genel kurul toplantı tutanakları, muhalefet şerhleri, hazirun cetveli, Şirket Bilanço ve Gelir Tablosu, Ticari defter ve kayıtlar, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas, …Karar sayılı dosyası, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esas, … Karar sayılı dosyası, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas,… Karar sayılı dosyası, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas, … Karar sayılı dosyası, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyası, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas dosyası, arabulucu son anlaşmazlık tutanağı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı… tarafından davalı … Holding A.Ş. aleyhine 30/09/2015 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin davanın sonucunda 7. maddedeki genel kurul kararının iptaline, diğer taleplerin reddine karar verildiği ve kararın kesinleşmediği anlaşılmıştır.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalı…Holding A.Ş. aleyhine 03/03/2016 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin davanın sonucunda 7. ve 10. maddedeki genel kurul kararının iptaline, diğer taleplerin reddine karar verildiği ve kararın kesinleşmediği anlaşılmıştır.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas, …Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı… tarafından davalı… A.Ş. aleyhine 05/09/2016 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin davanın sonucunda 2. maddedeki genel kurul kararının iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı… tarafından davalı …A.Ş. aleyhine 30/09/2015 tarihli genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin davanın sonucunda 6. maddedeki genel kurul kararının iptaline, 4. ve 5. maddedeki kararların iptali isteminin reddine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/902 Esas, 2019/883 Karar sayılı 20/06/2019 tarihli kararı ile ortadan kaldırılmasına karar verildiği ve yeni esasın… olduğu ve duruşmasının 28/10/2021 tarihine ertelendiği anlaşılmıştır.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalılar…, …, …aleyhine ortağı olduğu …A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeleri olan davalıların 2016 mali yılına ilişkin kusurlu eylemleri nedeniyle şirketin ve davacının uğradığı zarardan kaynaklı tazminat istemine ilişkin davanın derdest olduğu ve duruşmasının 03/06/2021 tarihine ertelendiği anlaşılmıştır.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalılar…, …, …, …, … aleyhine ortağı olduğu … ve…A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeleri olan davalıların kusurlu eylemleri nedeniyle şirketin ve davacının uğradığı zarardan kaynaklı tazminat istemine ilişkin davanın derdest olduğu ve duruşmasının 22/06/2021 tarihine ertelendiği anlaşılmıştır.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas dosyasının incelenmesinde; davacı… tarafından davalı … A.Ş. aleyhine genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin davanın derdest olduğu ve duruşmasının 15/04/2021 tarihine ertelendiği anlaşılmıştır.
Yeminli Mali Müşavir/Bağımsız Denetçi Prof. Dr. …, İşletme Uzmanı Prof. Dr. …, Şirketler Hukuku Uzmanı Prof. Dr… tarafından düzenlenen 02/08/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; …Tedarik Zinciri Yönetimi ve Dağıtım A.Ş.’nin 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılları ticari defterleri incelenmiş olup, ticari defterlerin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak tutulduğu, İlgili yıllardaki ticari defter ve mali tablolarının incelenmesi sonucunda şirketin grup şirketleri ile finansal ilişkilerinde hizmet satışı, hizmet alımı ve borç alma işlemlerinin olduğu, bu işlemlerde gerçek olmayan bir işlemin tespit edilemediği, Şirketin, ortağı olan … A.Ş.’den borç aldığı ve bunlara ilişkin faiz tutarlarının Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun olarak şirkete fatura edildiği, Şirketin 2014 ve 2020 yılları arasında kar etmediği bu nedenle ortaklara kar payı dağıtılmadığı, Şirketin ticari defter kayıtlarının incelenmesinde; davalı yönetim kurulu üyelerinin davacı ortağı zarar uğratacak işlem ve eylemlerinin tespit edilemediği, Şirketin 2020 yılında sermaye artışı yaptığı, sermaye artışı öncesinde alınan Genel Kurul Kararı gereği, davacı ortağa noter kanalıyla rüçhan hakkı kullanımı çağrısı yapıldığı, davacı ortağın rüçhan hakkını kullanmadığı, Davalı yönetim kurulu üyelerinin görev yaptıkları 2014-2020 dönemine ilişkin şirketin ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapıları inceleme sonuçlarına göre, davalıların şirketi yönetirken tedbirli bir yöneticinin özeniyle davranmadıklarına ve şirketin menfaatlerini gözetmediklerine, böylece kanuna ve esas sözleşmeye aykırı davranarak kusurlarıyla şirkete zarar verdiklerine dair bir tespitimizin bulunmadığı, Şirketin 2014-2020 döneminde zarar etmesinin, şirketin kendi iç dinamiklerinden ve sektörel dalgalanmalardan kaynaklandığı, bu dönemde şirket zarar etmiş olsa da yöneticilerin sorumluluğu için TTK.m.S53 vd. hükümlerinde aranan, kusurun ve zarar ile hukuka aykırı fiil arasında uygun illiyet bağının ispatı yönünde dosya kapsamında ve şirketin ticari defter ve kayıtlarında yeterli delil bulunmadığı, Şirketin 2015-2020 dönemindeki yıllık bilançosu TTK.m.376/3’de düzenlenen borca batıklığa işaret ettiği halde aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden bilanço çıkarılması ve bunun da borca batıklık göstermesi halinde, TTK.m.375/1/g, TIK.m.376/3 ve İİK.m.179 gereğince Mahkemeye borca batıklık bildirimi yapılması ve şirketin iflasının istenmesi gerektiği halde davalı YK üyelerinin kanundan doğan bu yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmiş oldukları, ancak dava tarihi itibariyle yapılan sermaye artırımıyla şirketin borca batıklık durumu izale edilmiş ve mali durumu nispeten düzelmiş olduğundan, söz konusu hukuka aykırı davranış sebebiyle bir zararın doğmadığı, Dava dilekçesindeki zarar iddialarının tamamen TTK.m.556/1 anlamında şirketin zararı (dolaylı zarar) kapsamında olduğu, söz konusu zararlar yönünden davacı ile davalıların pay sahibi olarak aynı durumda oldukları, davacının doğrudan zararlarını somutlaştırmadığı ve bilirkişi heyetimizce yapılan incelemelerde şirketin zararı dışında, davacının doğrudan zararına rastlanmadığı, sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yeminli Mali Müşavir/Bağımsız Denetçi Prof. Dr. …tarafından davacı tarafın hazır bulunduğu yerinde inceleme sonrası düzenlenen 31/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Mahkemenin ara kararı gereği, 19.11.2021 tarihinde saat 11.00’de davacı ve davalı vekillerinin katılımıyla tekrar yerinde inceleme yapıldığını, raporda mali açıdan ulaşılan sonuçlara ilişkin olarak yapılan açıklamalarda da görüleceği gibi davacı tarafın dava dilekçesinde yer alan ilgili yılların dönem net kar/zararları, özkaynakların tutarları ile rapordakilerin aynı olduğu, hali hazırda davacı tarafın rapora eklenmediği için eleştirdiği ticari defter ve diğer belgelerdeki bilgilerin davacı tarafın dava dilekçesinde de bulunmadığını, bu nedenle kök raporun denetime elverişsiz olduğu iddiasının yerinde olmadığını, davacının taraflı rapor yazıldığı iddiasını kabul etmenin mümkün olmadığını, şirketin, gelir tabloları ve bilançolarının incelemesi, yasal mali dönem sonlarında düzenledikleri yıllık gelir tabloları ve bilançolar üzerinden yapıldığını, raporda ara dönemlere ilişkin inceleme sonuçlarının bulunmadığını, buna rağmen, davacının itirazı üzerine, yeniden yapılan yerinde incelemede dava dışı şirketin 01.01.2020-30.06.2020 dönemi gelir tablosunun incelendiğini, gelir tablosunda brüt – satışların 37.115.651,08 TL olduğunun, Diğer Olağandışı Gider ve Zararların ise 11.429,49 TL olduğunun tespit edildiğini, davacının itirazında belirtmiş olduğu, 37.808.247,55 TL diğer olağandışı gider ve zarar, 30.06.2020 tarihli gelir tablosunda bulunmadığı gibi 31.12.2020 tarihli gelir tablosunda da bulunmadığını, bilançosunda özel fonlar 27.714.020,48 TL olduğunu, Dava dışı şirketin 30.06.2020 tarihli bilançosunda özel fonların 27.714.020,48 TL olduğunu, 31.12.2020 tarihli bilançoda ise, 22.186.350,39 TL olduğunu, aradaki fark olan 5.527.670,09-TL dava dışı şirketin borçlu olduğu…Servisi A.Ş. ile 17.06.2020 tarihinde yaptığı protokol ile …Servisi A.Ş.’nin alacağından vazgeçmesinden kaynaklandığını, bu tutar önce 17.06.2020 tarihinde özel fonlara alındığını ve 31.12.2020 tarihinde (dönem sonunda) 2020 yılı ticari karına ve vergi matrahına dahil edilebilmesi için özel fonlardan çıkarılarak diğer olağan dışı gelir ve karlara alındığını, yapılan uygulamada, mevzuata aykırılık bulunmadığını, Davacı vekilinin kök rapordaki uzmanlık alanım ile ilgili mali konulardaki itirazları değerlendirilmiş olup, kök bilirkişi raporundaki ulaşılan, mali hususlardaki kanaat ve görüşlerimde herhangi bir değişiklik olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bilirkişi Heyeti tarafından düzenlenen 16/03/2022 tarihinde sunulan ek raporda özetle; 02/08/2021 tarihli kök bilirkişi heyet raporu Mahkeme tarafından yapılan görevlendirmeye ve dosya kapsamına uygun bir rapor olup, davacı tarafın itirazlarının esas itibariyle zaten kök raporda açıklanıp tartışıldığını, tarafların tek tek değerlendirilen beyan ve itirazları sebebiyle kök rapordaki tespit, değerlendirme ve kanaatlerinde bir değişiklik olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanı, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, davacı tarafça dava konusu … Tedarik Zinciri Yönetimi ve Dağıtım A.Ş.’nin yöneticileri olan davalılar aleyhine açılan TTK 553/1, 555 maddeleri gereğince şirket yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf şirket hissedarı …’ın pay sahibi olduğu …Yönetimi ve Dağıtım A.Ş.’nin yönetim kurulu başkan ve üyeleri olan karşı taraf davalılar tarafından dava dilekçesinde belirtilen faaliyet dönemlerine ilişkin olarak yasanın ve ana sözleşmenin yüklediği görevleri yapmamak yahut gereğine aykırı yapmak suretiyle TTK.369, 370, 371, 375, 376. maddelerin ihlal edilmesi, bu suretle şirkete ve davacıya zarar verilerek sermaye ve öz varlık kaybına yol açılması ve belirtilenlerle sınırlı olmaksızın dile getirilecek ve yargılama sırasında tespit edilebilecek sair temsil ve yönetim kurulu işlem ve eylemlerindeki kusur ve ihmalleri nedeniyle; davalıların şirket’e doğrudan verdikleri zararlar bakımından (TTK.369, 370, 371, 375, 376. ile TTK.m553, m555/1 hükümleri dairesinde,) HMK.m107/1 uyarınca belirsiz alacak davası kapsamında zararın tespiti ve tespit edilecek zarar tutarının karşı taraf davalı yönetim kurulu üyelerinden farklılaştırılmış teselsül hükümleri temelinde en yüksek ve değişken oranlı ticari avans faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline ve TTK m m553/1 ve 555/1 uyarınca dava dışı …Yönetimi ve Dağıtım A.Ş.’ne ödenmesine karar verilmesini, davacı …’ a doğrudan verdikleri zararlar bakımından belirlenecek zarar tutarının (TTK.369, 370, 371, 375, 376. ile TTK.m553, m555/1 hükümleri dairesinde,) HMK.m107/1 uyarınca belirsiz alacak davası kapsamında tespiti ve tespit edilecek zarar tutarının karşı taraf davalı yönetim kurulu üyelerinden farklılaştırılmış teselsül hükümleri temelinde en yüksek ve değişken oranlı ticari avans faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline ve Davacı …’a ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraflar ise genel kurul toplantılarında alınmış olan ibra kararları nedeniyle davacının sorumluluk davası açmasının mümkün olmadığını, Davacı …’ın 10.12.2014 tarihine kadar …’te yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, 10.12.2014 ve sonraki yıllarda yönetim kurulu üyeleri genel kurullarda ibra edildiğini,…Lojistik’in 10.12.2014 ve sonraki yıllarda yapılan genel kurul toplantılarına bakıldığında işbu davanın bizatihi ibra kararları sebebiyle Mahkemece reddedilmesi gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin seçiminde karar oy birliğiyle alınmışsa, yeniden seçilen üyeler hakkında sorumluluk davası açılmasının TMK m. 2’de öngörülen dürüstlük kuralına ve bunun uzantısı olan çelişkili davranış yasağına aykırı olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin TTK m. 376 uyarınca üzerine düşen görevi vaktinde yerine getirdiklerini, davacının yönetim kurulunda görev yaptığı dönemden kalan Yurtiçi Kargo’ya borçlar nakdi olmayıp karşılıklı yapılan işlerden doğan borç olduğundan ticari borç olarak işlem gördüğünü, bu nedenle haksız ve dayanaksız iddialarla açılan olan davanın reddini talep etmişlerdir.
Dava tazminat davası olduğundan zorunlu arabuluculuğa tabi davalardan olup davacı tarafça dosyaya sunulan 28/01/2021 tarih ve… numaralı arabuluculuk son anlaşmazlık tutanağı ile davacı tarafça zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve tarafların anlaşamadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu ihtilaf; şirket ortağı olan davacının davalı şirket yöneticilerinin dava dış…Lojistik Tedarik Zinciri Yönetimi ve Dağıtım A.Ş.’yi yönetirken kusur ve ihmalleri nedeni ile şirketi ve davacıyı zarara uğratıp uğratmadıklarından kaynaklıdır.
Mahkememizce yargılama sırasında toplanan deliller kapsamında dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, Yeminli Mali Müşavir/Bağımsız Denetçi Prof. Dr. …, İşletme Uzmanı Prof. Dr. …, Şirketler Hukuku Uzmanı Prof. Dr… tarafından düzenlenen 02/08/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; …A.Ş.’nin 2014, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılları ticari defterleri incelenmiş olup, ticari defterlerin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak tutulduğu, İlgili yıllardaki ticari defter ve mali tablolarının incelenmesi sonucunda şirketin grup şirketleri ile finansal ilişkilerinde hizmet satışı, hizmet alımı ve borç alma işlemlerinin olduğu, bu işlemlerde gerçek olmayan bir işlemin tespit edilemediği, Şirketin, ortağı olan …Holding A.Ş.’den borç aldığı ve bunlara ilişkin faiz tutarlarının Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun olarak şirkete fatura edildiği, Şirketin 2014 ve 2020 yılları arasında kar etmediği bu nedenle ortaklara kar payı dağıtılmadığı, Şirketin ticari defter kayıtlarının incelenmesinde; davalı yönetim kurulu üyelerinin davacı ortağı zarar uğratacak işlem ve eylemlerinin tespit edilemediği, Şirketin 2020 yılında sermaye artışı yaptığı, sermaye artışı öncesinde alınan Genel Kurul Kararı gereği, davacı ortağa noter kanalıyla rüçhan hakkı kullanımı çağrısı yapıldığı, davacı ortağın rüçhan hakkını kullanmadığı, Davalı yönetim kurulu üyelerinin görev yaptıkları 2014-2020 dönemine ilişkin şirketin ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapıları inceleme sonuçlarına göre, davalıların şirketi yönetirken tedbirli bir yöneticinin özeniyle davranmadıklarına ve şirketin menfaatlerini gözetmediklerine, böylece kanuna ve esas sözleşmeye aykırı davranarak kusurlarıyla şirkete zarar verdiklerine dair bir tespitimizin bulunmadığı, Şirketin 2014-2020 döneminde zarar etmesinin, şirketin kendi iç dinamiklerinden ve sektörel dalgalanmalardan kaynaklandığı, bu dönemde şirket zarar etmiş olsa da yöneticilerin sorumluluğu için TTK.m.S53 vd. hükümlerinde aranan, kusurun ve zarar ile hukuka aykırı fiil arasında uygun illiyet bağının ispatı yönünde dosya kapsamında ve şirketin ticari defter ve kayıtlarında yeterli delil bulunmadığı, Şirketin 2015-2020 dönemindeki yıllık bilançosu TTK.m.376/3’de düzenlenen borca batıklığa işaret ettiği halde aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden bilanço çıkarılması ve bunun da borca batıklık göstermesi halinde, TTK.m.375/1/g, TIK.m.376/3 ve İİK.m.179 gereğince Mahkemeye borca batıklık bildirimi yapılması ve şirketin iflasının istenmesi gerektiği halde davalı YK üyelerinin kanundan doğan bu yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmiş oldukları, ancak dava tarihi itibariyle yapılan sermaye artırımıyla şirketin borca batıklık durumu izale edilmiş ve mali durumu nispeten düzelmiş olduğundan, söz konusu hukuka aykırı davranış sebebiyle bir zararın doğmadığı, Dava dilekçesindeki zarar iddialarının tamamen TTK.m.556/1 anlamında şirketin zararı (dolaylı zarar) kapsamında olduğu, söz konusu zararlar yönünden davacı ile davalıların pay sahibi olarak aynı durumda oldukları, davacının doğrudan zararlarını somutlaştırmadığı ve bilirkişi heyetimizce yapılan incelemelerde şirketin zararı dışında, davacının doğrudan zararına rastlanmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında davacı tarafın bilirkişi kök raporuna karşı itiraz dilekçesi ile sunduğu bilirkişi heyetini reddi talebinin bilirkişilerin tarafsızlığını şüpheye düşürecek somut bir durum bulunmadığından ve davacı tarafın dosyanın mali müşavir bilirkişiye tesliminden ve yerinde inceleme yapıldıktan sonra yerinde inceleme talebinde bulunması nedeniyle geçen celse 2 numaralı ara kararın yerine getirilmesi imkansız hale geldiğinden ve bu durum ret sebebi oluşturmayacağından bilirkişi heyetinin reddi talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında toplanan deliller itibariyle davacı tarafça davalı şirket yöneticileri aleyhine şirketi yönetirken gerçekleştirdikleri kusur ve ihmali eylemlerden dolayı şirketin ve kendisinin uğradığı zararlara yönelik şirket yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklı tazminat davası açılmış olup, Mahkememizce dava konusu şirket olan … A.Ş.’nin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonrası düzenlenen kök rapor akabinde davacı tarafın yerinde incelemede bulunmak istedikleri yönünde talepleri doğrultusunda Mahkememizin 28/10/2021 tarihli celsesinin 2 numaralı ara kararı ile davacı tarafın da hazır bulunduğu ortamda dava konusu şirketin ticari defter ve kayıtlarının mali müşavir bilirkişi tarafından yeniden incelenmek suretiyle ek rapor alınmış olup, düzenlenen bilirkişi kök ve ek raporlarında da belirtildiği üzere; Anonim Şirket Yönetim Kurulu üyelerinin sorumluluğu davalarında TTK.m.553/1 gereğince davalıların sorumlu tutulabilmesi için şirket yöneticilerinin kanundan veya esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmiş olması, yöneticelerin kusurlu olmaları, zararın doğmuş olması ve kusur ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Şirketin uğradığı zarar yönünden, davalı yönetim kurulu üyeleriyle şirket arasında bir sözleşme (vekalet) ilişkisi olduğunun ve sözleşme temeline dayalı sorumluluk yönünden TBK.m. 112 gereğince kusur karinesinin bulunduğu ve davalı yönetim kurulu üyelerinin kusursuzluklarını ispat etmeleri gerektiği kabul edilse dahi, iddia konusu zararlar şirketin faaliyet zararları olup, bu zararların davalı yönetim kurulu üyelerinin kusurundan kaynaklandığında dair bir delil yoktur. Zira bu ihtimalde dahi, oluşan zarardan yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulabilmesi için, bu zararın yönetim kurulu üyelerinin TTK.m.369’da düzenlenen özen yükümlülüğüne aykırı davranmasından dolayı meydana gelmiş olması gerekir.
Şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonrası mali yönden; Şirketin, davalıların henüz yönetimde olmadığı 2014 yılından itibaren zarar etmeye başladığı, 2014 yılından itibaren şirketin kurucusu ve hakim ortağı …’ın hastalanması, vasi atanması ve sonra vefatı ile birlikte şirketin duraklama ve gerileme süresine girdiği, şirketin 2014-2020 yılları arasında geçen 7 yıl boyunca zarar ettiği, öz sermayesinin ekside olduğu, son yıllarda banka borçlarını sıfırladığı, satıcılara borçları radikal şekilde azalttığı, ortaklara borçları ise yapılan sermaye artırımıyla şirketin teknik iflas/borca batıklık durumunun izale edildiği, şirketin zarar etmesinin ve mali durumunun bozulmasının şirketin kendi dinamiklerinden ve 2014-2020 dönemindeki sektörel dalgalanmalardan kaynaklandığı, şirketin genel kurul toplantı tutanaklarının incelenmesinden, 2014 yılından itibaren şirketin zarar gösteren bilanço ve gelir tabloları her yıl genel kurul toplantılarında müzakere edildiği ve davacının muhalefetiyle kabul edildiği ve davalı yöneticilerin de oyçokluğuyla ibra edildiği anlaşılmakla, bu durumun, şirketin sürekli zarar ettiğinin, yıllık bilançoya göre borca batık olduğunun genel kurullarda tartışıldığını ve gerek davacı gerekse davalılar tarafından bilindiğini gösterdiği, nitekim 05.09.2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda iyileştirici önlem olarak, sermaye artırımı kararı alınmış ise de bu sermaye artışı ticaret siciline tescil edilmediği için geçerlilik kazanmadığı anlaşılmış, davalı yönetim kurulu üyelerinin 2015 den itibaren şirketin yıllık bilançoları borca batıklığa işaret ettiği halde aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkarmadıkları ve ara bilançonun baroca batıklık göstermesi halinde Mahkemeden şirketin iflasını istemedikleri için kusurları bulunsa da, bununla birlikte davalı yönetim kurulu üyelerinin dava konusu edilen 2015-2020 döneminde sermaye kaybını veya borca batıklığı izale etmeye yönelik önlemler aldıkları, özellikle de sermaye artırımı yaparak şirketin teknik iflas/borca batılık durumundan kurtarmak için çaba harcadıkları, dava tarihinden önce 2020 yılı sonu itibariyle sermaye artırımı yaparak şirketin sermayesini 4.000.000 TL’den 33.000.000 TL’ye yükselttikleri, ortaklara borçlar hesabını ve banka kredi borçlarını kapattıkları, 320 satıcılar hesabı borçlarını ise radikal şekilde azalttıklarının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonrası düzenlenen gerek bilirkişi heyet kök raporuna gerekse mali bilirkişi tarafından düzenlenen rapora yönelik davacı taraf itirazda bulunmuş olup; şirket kayıtları üzerindeki incelemenin mahkememiz ara kararı doğrultusunda mali bilirkişi tarafından yapılması bu nedenle bilirkişi kök raporu ile mali bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesinde düzenlenen ayrık rapor ve bilirkişiler tarafından düzenlenen raporların birbiriyle uyumlu dosya kapsamına uygun ve denetime el verişli bulunması nedeniyle davacı tarafın rapora itirazlarının ve yeni rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu haliyle davacı tarafça davalıların kusurlu ve ihmali eylemleri nedeniyle hem şirketi hem de şirket hissedarı olan kendisini zarara uğrattıkları iddia edilmiş ise de, düzenlenen dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporlarındaki tespitler karşısında; davalıların yöneticisi olduğu şirketin 2015 ila 2020 yıllarını kapsayan döneminde, davalı yönetim kurulu üyelerinin, şirketi yönetirken kanuna veya esas sözleşmeye aykırı davrandıklarına ve böylece şirketi ve davacıyı zarara uğrattıklarına dair somut bir olgunun bulunmadığı, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun birlikte bulunması gereken koşullarından kusur ve kusur ile zarar arasında uygun illiyet bağının ispat edilemediği, şirketin zararı olsa dahi, bu zararın davalıların kusurundan doğduğuna ve yönetim kurulu üyelerinin TTK.m.369 anlamında tedbirli bir yöneticinin özeniyle davranmadıklarına, dürüstlük kuralına ve şirket menfaatlerine uygun hareket etmediklerine dair dosya kapsamına yansıyan somut bir delilin bulunmadığı, aksine şirketin zararının kendi dinamiklerinden ve sektörel nedenlerden kaynaklı olduğu, davacının şahsi zararına yönelik davalıların şirketi yönetirken yönetim yetkisi ve güçlerini kötüye kullandıklarına, şirket varlıklarının tamamını kendi şahsi malvarlıklarıymış gibi kullanıp yararlandıklarına, şirketi sebepsiz harcamalar ve fiktif işlemlerle borçlandırarak aktiflerini ve sermayesini davacıya zarar vermek amacıyla erittiklerine ve davacıyı dışlayarak ona zarar verdiklerine dair iddialarında ispata elverişli somut delillerle ortaya konulmadığından davacının doğrudan zararları yönünden, kusur ve uygun illiyet bağı dışında, zararın doğduğuna ilişkin ispatın sağlanmadığı sabit olup, sonuç olarak davalı yönetim kurulu üyelerinin dava konusu şirketi yönettikleri esnada kanuna veya esas sözleşmeye aykırı davrandıklarına ve böylece şirketi ve davacıyı zarara uğrattıklarına yönelik iddialar ve zararın varlığı ispata elverişli somut delillerle ispatlanamadığından açılan tazminat davasının reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN REDDİNE,
2- Davacı tarafça yatırılan peşin harçtan maktu 80,70-TL karar harcının mahsubu ile fazla yatırılan 1.627,05-TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
3- Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.360,00-TL’nin haksız çıkan davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
4- Davacı tarafça yargılama sırasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı taraflar yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 13.450,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara eşit şekilde verilmesine,
6- Taraflarca yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran ilgili tarafa resen iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/04/2022

Başkan
e-imza*
Üye
e-imza*
Üye
e-imza*
Katip
e-imza*

*Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.