Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/211 E. 2021/580 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/211 Esas
KARAR NO : 2021/580
DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
DAVA TARİHİ : 04/04/2021
KARAR TARİHİ : 07/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan sözleşmenin uyarlanması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 20 yıldan daha uzun süredir davalının Beykoz İlçesi su bayiliğini sürdürmekte olduğunu, … nın el değiştirmesinden sonra gerek müvekkili ve gerekse İstanbul içinde başka ilçelerdeki bazı bayiliklerin bayiliğini iptal etmek için çalışmalar yapılmaya başlandığını, önce fiili olarak su verilmemesi şeklinde gelişen olayın daha sonra hiçbir geçerli belgeye dayanmayan ekte sunulan yazı ile müvekkilinin bayilik sözleşmesinin tek taraflı olarak iptal edildiğinin bildirildiğini, iptal gerekçesi olarak gerek … A.Ş. yetkilileri tarafından yapılan tespitler, gerekse de müşterilerden, müşteri hattına gelen şikayetlerin değerlendirilmesi neticesinde yüksek fiyattan satış yapıldığı yeni açılan bölgede satış yapıldığının belirtildiğini, iddiaların hiçbirinin gerçek olmadığını, müvekkilinin yüksek fiyattan satış yapmadığını, yine … bölgesinde başka bayi de bulunmadığını, daha sonra bir bayi açılmış ise de müvekkilinin bu bayinin alanına girmediğini, aksine bu bayinin depo ve satış yerinin müvekkilinin faaliyet alanı içinde olduğunu, bu anlamda ihlali yapanın da müvekkil olmadığını, müvekkilinin ticari faaliyet içinde davalıya ait suları satmakta olduğunu, bayilik iptal kararının hiçbir gerekçeye dayanmadığı gibi gerçek olması durumunda dahi verilecek cezanın bayilik sözleşmesinin iptali değil, önce uyarılma ve aksaklıkların giderilmesi gibi bazı yaptırımlar olması gerektiğini, oysa doğrudan bayilik sözleşmesinin iptali kararı alındığını, müvekkilinin cezanın iptali için 27/01/2020 tarihinde bir dilekçe vermiş ise de dilekçesine hiçbir cevap verilmediğini, bunun üzerine davalı tarafın kamu tüzel kişisi olması karşısında … İdare Mahkemesinin 2020/ … Esas sayılı dosyası ile dava açılmış ise de “uyuşmazlığın taraflarından birinin idare olmadığı tüzel kişilerin karşılıklı irade beyanlarının uyuşması neticesi ortaya çıkan ve özel hukuk hükümlerine tabi bayilik sözleşmesinin fesih sebeplerinin uygulanmasına, diğer bir deyişle sözleşmenin uygulanmasına yönelik olduğu için çözümün adli yargı merci olması” nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, her ne kadar özel hukuk alanında sözleşme serbestliği ilkesi var ise de, davalının esasen bir belediye iştiraki olması ve belediye tarafından işletilmesi nedeniyle onu bir kamu tüzel kişisi gibi işletilmesini gerektirdiğini, bu nedenle öncelikle sözleşmenin iptal kararının iptalini talep ettiklerini, ayrıca müvekkilinin iptal kararından dolayı uğramış olduğu zararlara ilişkin tazminat davası açma haklarını saklı tuttuklarını, bütün bu nedenlerden dolayı hiçbir yasal dayanağı olmayan bayilik iptal karanının iptaline karar verilmesini ve yargılamanın uzun süreceği ve yargılama süresince müvekkilin bayilik sözleşmesi iptal edildiği için kendisine su verilmemesi gibi bir durum söz konusu olduğu için ve bu durumun da müvekkilinin mağduriyetine sebep olacağının kesin olmasından dolayı tedbir kararı verilerek kararın uygulamasının yürütmesinin durdurulmasını talep ettiklerini beyanla haksız ve hukuka aykırı alınmış olan kararın iptaline, yargılama süresince müvekkilin mağdur olmaması için yürütmenin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle;Davalı ile davacı arasında bir bayilik sözleşmesi bulunmadığını, davalı ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında bir ana bayilik sözleşmesi bulunduğunu, davacı firmanın verdiği hizmet ve satış fiyatları ile ilgili olarak vekil eden firmanın şikayet hattına pek çok şikayet geldiğinden bu hususun ana bayiye iletildiğini ve bunun akabinde ana bayinin de tali bayi ile sözleşmesini feshettiğini, davacı yanın iddialarının muhatabının davalı olmadığını, fesih eylemini dava dışı … gerçekleştirdiğinden davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, davalı şirketin TTK hükümlerine uygun olarak kurulmuş ticari bir şirket olduğunu, Anayasa Mahkemesi İktisadi Devlet Teşekkülleri ile ilgili kararında : “Kamu iktisadî teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’nin 4. maddesinde de öngörüldüğü gibi, ticarî esaslara, yani özel hukuk hükümlerine göre faaliyette bulunan ve kamu yararı amacıyla çalışan kamu tüzel kişileridir. Kamu iktisadî teşebbüsleri, özel teşebbüsler gibi kârlılık ve verimlilik anlayışı içinde çalışmak durumunda olduklarından, dış ilişkilerinde ticarî ilke ve yöntemlere göre başka bir anlatımla özel hukuk kurallarına göre davranmak zorundadırlar.” denildiğini, (Anayasa Mahkemesi, E.1994/70, K.1994/65-2, T.22.12.1994.), özel hukuk tüzel kişileriyle ilgili olarak, bunların kamusal yetkiler kullanarak hareket etmelerinin onlara kamu tüzel kişiliği vasfını kazandırmayacağını, ayrıca, Türk Ticaret Kanunu’nun 16’ncı maddesinde de “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar” denilmek suretiyle belediye şirketlerinin tacir kabul edildiğini, davalı şirket ile gerek dava dışı ana bayi, gerekse davacı tali bayi arasında tamamen TTK hükümlerine tabii bir ticari ilişki bulunduğunu, hal böyle iken, davacı yanın klasik manada bir idari işlemin iptali davasını Ticaret Mahkemes’inde açtığını, yani sanki ortada bir idari işlem varmış gibi, davacı ile dava dışı firma arasındaki fesih işleminin iptalini dava ve talep ettiğini, ancak TTK ve HMK kapsamında böyle bir dava ve talep hakkının söz konusu olmadığını, ticari şirketlerin veya gerçek kişilerin sözleşme serbestisi kapsamında sözleşme akdedebileceğini veya bu sözleşmeyi feshedebileceğini, davacı ile davalı arasında iş hukuku anlamında bir ilişki de olmadığından, davacının her halde işe iade davası açmadığını da kabul etmek gerekeceğini, özel hukuk sözleşmelerinin her halde ömür boyu yapılamayacağını, özel hukuk sözleşmelerinin her zaman taraflarca feshedilebileceğini, davacı yanın bu fesihten dolayı bir alacak ya da tazminat iddiası var ise bunu dava yolu ile talep edebileceğini ancak salt sözleşmenin feshi sebebi ile dava açılmasının ve fesih işleminin iptalinin istenmesinin hukuki bir dayanağı olmadığını, ticari ilişkinin devamını istemeyen bir tarafa, mahkeme kararı ile dahi olsa sözleşmenin devamının yüklenemeyeceğini, bu hususun ilam yoluyla zorlanamayacağını, bu açıdan davacının davasının idari işlemin iptali niteliğinde bir dava gibi görülmekte ancak ortada bir ticari şirket söz konusu olduğundan uygulanması ve karar verilmesi imkansız bir dava olarak görünmekte olduğunu beyanla davacının davasının reddine, yargılama giderleri ile ve vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bayilik sözleşmesi, Bayilik iptali kararı, …. İdare Mahkemesinin 2020/… Esas 2020/… K. Sayılı kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı tarafça feshi kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı tarafça haksız olarak feshedildiğini beyanla, haksız ve hukuka aykırı alınmış olan fesih kararın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf, taraflar arasında bayilik ilişkisi bulunmadığını, fesih işleminin dava dışı … tarafından yapıldığını, özel hukuk sözleşmelerinin her zaman taraflarca feshedilebileceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Her ne kadar davalı tarafça husumet itirazında bulunulmuş ise de, davacı tarafça dosyaya sunulan 12/11/2015 tarihli ve … nolu bayilik sözleşmesinin taraflarının davacı ve davalı taraf oldukları ve davaya konu edilen fesih işleminin 23/01/2020 tarihli yazısı ile davalı şirket tarafından yapıldığı anlaşılmakla davalı vekilinin yerinde olmayan husumet itirazına itibar edilmeyerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı tarafça sunulan, taraflar arasında akdedilen 12/11/2015 tarihli ve … nolu Bayilik Sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin taraflarının davacı şirket ile davalı şirket olduğu, süresinin 1 yıl olarak düzenlendiği, konusunun davalıya ait ürünlerin davacı şirket tarafından kendisine verilen satış fiyatlarından dağıtımının yapılması olduğu, ihtilafların hallinde sözleşmede hüküm bulunmadığı hallerde TTK ve BK hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça sunulan, davalı şirket tarafından düzenlenen 23/01/2020 tarihli “… Peyzaj Bayilik İptali” konulu yazının incelenmesinde; davacı şirketin 23/01/2020 tarihi itibariyle … A.Ş. … bölge bayiliğinin feshedildiğinin davacıya bildirildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin, davalı tarafından yapılan feshinin iptali şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
6098 Sayılı TBK.nun 19/1 Maddesinde;”Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır,” hükmü düzenlenmiştir.
Bayilik sözleşmesi, hiç bir kanunda düzenlenmemiştir. Her ne kadar uygulamada taraflar farklı ifadeler kullansalarda hakim, TBK. 19 madde gereğince sözleşmeyi nitelendirirken tarafların kullandıkları sözcük ve ifadelerle bağlı değildir.
Bayilik sözleşmesi, çerçeve niteliğinde, sürekli bir sözleşmedir. Üretici malların tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede satmak üzere bayiye göndermeyi, buna karşılık olarak bayide, üreticinin dağıtım ağına dahil olarak sözleşme konusu mal veya hizmeti kendi adına ve hesabına satmak ve bu mal ile hizmetlerin sürümünü artıracak faaliyetlerde bulunmak yükümlülüğünü üstlenir.
Bayilik sözleşmesi, kanunda düzenlenen bir sözleşme olmadığından herhangi bir şekil şartıda öngörülmemiştir.
Bayi, üreticiden malları kendi ad ve hesabına satmak üzere satın alır ve bu malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunma borcu altına girer. Bayiin belli aralıklarla mal satın alması, mal bitiminde ikmal yapma zorunluluğu,bu malların sürümünü artırmak için yürüteceği faaliyetler ise sürekli bir edimi gerektirir ve ani edim borcu gerektiren satım ilişkisinden ayrılır. Sözleşmenin sona erme şekli bakımından da farklılıklar söz konusudur.
Bayilik sözleşmesi sürekli borç doğuran bir sözleşme niteliğinde olup, kural olarak geriye etkili olarak sona erdirilmesi mümkün olmasa da, ileriye dönük olarak sona erdirilmesine yasal bir engel bulunmamaktadır.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin incelenmesinde de, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin sona erdirilmesine ilişkin bir düzenleme yapılmadığı, bu hali ile bayilik ilişkisinin sona erdirilmesine dair sözleşmesel bir engel de bulunmadığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamından; Taraflar arasında 12/11/2015 tarih ve … nolu bayilik sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin süresinin 1 yıl olarak düzenlendiği ancak sürenin bitiminden sonra da taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin eylemli olarak devam ettiği, davalı tarafça davacıya hitaben düzenlenen 23/01/2020 tarihli yazı ile 23/01/2020 tarihi itibariyle bayiliğinin feshedildiğinin bildirildiği, huzurdaki davada davacının talebinin fesih kararının iptaline karar verilmesine yönelik olduğu, davacı tarafça haksız fesih iddiasına dayalı tazminat vb. bir talebin de bulunmaması nedeniyle huzurdaki davada ayrıca feshin haksız olup olmadığının araştırılmasına gerek olmadığı, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin feshine yasal ve sözleşmesel bir engel bulunmadığı, bu hali ile davacının talebinin dayanaksız olduğu anlaşılmakla, oluşan vicdani kanıya göre davacı tarafça açılan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan davanın REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Dava öncesi davacı tarafça başvurulan arabuluculuk sürecinde tarafların anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı tarafça yargılama sırasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.07/07/2021

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*