Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/161 E. 2021/762 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/161 Esas
KARAR NO : 2021/762
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/03/2021
KARAR TARİHİ : 20/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalıların … İş Merkezi, … BDDK binasının mekanik ve elektrik tesisat işlerinin yapılması hususunda KDV hariç olmak üzere 700.000 TL ücret karşılığında anlaştıklarını, davalı işverenler adına 09/11/2017 tarihli iki ayrı faturanın düzenlendiği, her bir fatura tutarının KDV hariç olmak üzere 105.932,20 TL olmak üzere toplam KDV hariç 211.864,40 TL şeklinde olduğunu, neticede müvekkili şirketin dava konusu hizmet karşılığında tahsil edilen tutar çıkarıldığında müvekkili şirketin kalan alacağı olan 170.302,90 TL tutarın davalı işverenler tarafından ödenmediğini, müvekkili şirketin üstlendiği işi eksiksiz ve talep edilen şekilde teslim ettiğini, bu hususunda davalı işverenler adına yetkilendirilen kişiler tarafından kabul edildiğini, davalıların hizmet bedelini eksik ödediğini belirterek davanın kabulü ile ödenmemiş olan 170.302,90 TL bedelli alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen alacağın muaccel olduğu 23/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf ve davalılar arasında hizmet ilişkisine dayalı herhangi bir sözleşme yapılmadığını, davalının dosyaya sözleşme diye sunduğu evrağın; imzasız, bilgisayar çıktısı bir evrak olduğunu, davalılar ya da temsilcilerinin imzası da bulunmadığını, müvekkili ve temsilcileri davacının ile herhangi bir iş yapımı konusunda anlaşmadıklarından ve herhangi bir sözleşme imzalamadıklarından bu sözleşmeyi de kabul etmediklerini, davacı tarafın tacir olsa da müvekkili ve diğer davalının tacir olmadığını ve aralarında ayapılmış bir hizmet sözleşmesi de bulunmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerektiğini, öncelikle davanın usulden reddi ile görevsizlik kararı verilmesini, işin 2017 yılında tamamlandığını, davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı nedeniyle de reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili ve kardeşi diğer davalı … ‘in, BDDK’nın kiracısı olduğu binanın mekanik tesisatının yenilenmesi için yıllardır binanın ve müvekkilinin başka mallarının da mekanik bakım ve yenilenmesi amacıyla kiracısı BDDK temsilcisi … , işin yapımı için … ve müvekkil ve diğer davalıyı temsilen … bir araya geldiklerini, işin yapımını … Bal’ın ütlendiğini ve işlerinde onun görevlendirdiği kişilerce yapıldığını, işi üstlenenin davalılar olmadığını, işin yapımının yıllar önce bittiğini ve yapımını üstlenen kişi ve şirketlere de ücretlerinin ödendiğini, davacı tarafça müvekkili ve diğer davalıdan alacaklı olduğunu belirtmesine rağmen herhangi bir faturayı da müvekkili ve diğer davalıya tebliğ etmediğini, müvekkili ve davacı arasında herhangi bir hizmet sözleşmesi bulunmadığından ve davacının da müvekkilinden herhangi bir alacağı bulunmadığından haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacı tarafın her ne kadar tacir olsada ne müvekkilinin ne de diğer davalının tacir olmadıklarını, bu nedenle davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, her ne kadar müvekkilinin iş bu davada davalı olarak gösterilmiş ise de; davacı tarafça dosyaya ibraz edilen dava konusu sözleşmede müvekkilinin taraf olarak yer almadığını ve imzasının bulunmadığını, bu nedenle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının varlığını iddia ettiği sözleşmenin üzerinden 4 yıl gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen bu güne kadar herhangi bir dava açmadığını, yıllar sonra iş bu davayı açmasında davacının kötü niyetli olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle de reddine karar verilmesi gerektiğini, esas yönden ise dava konusu sözleşmede müvekkilinin hiç bir şekilde imzasının bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde belirttiği alacak kalemlerinin herhangi bir yasal dayanağı bulunmayan haksız talepler olduğunu, dava konusu sözleşmeye ilişkin yapılan işin … isimli şahıs tarafından üstlenildiğini, … ‘ın da davalılar adına işin denetim ve kontrolünü üstlendiğini, … işin yapımına ilişkin çeşitli şirket ve kişilere işin yapımını sağladığını ve bu kişilere ve şirketlere ödemeleri hem elden hem de banka vasıtasıyla yaptığını, davalı müvekkili ile davacı arasındaki tek ilişkinin bundan ibaret olduğunu, davacının iddia ettiği gibi mekanik işler sözleşmesi ve bu sözleşmeye bağlı bir alacak söz konusu olmadığını, açıklanan nedenlerle haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın davalılardan tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır.
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önüne alınır.
Ticaret Mahkemesinin görev alanını düzenleyen 6102 Sayılı TTK’nın 4 ve 5 maddeleri şu şekildedir:
“MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
MADDE 5- (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
6100 Sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde; ” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.
Dava konusu ihtilaf, sözleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, bu haliyle eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığından uyuşmazlığın çözümünde tarafların tacir olup olmamalarına göre, davaya bakma konusunda mahkemenin görev hususunun belirlenmesi gerekmekmiştir.
TTK’nın 14.maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
TTK’nın 14.maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bu kapsamda mahkememizce davalıların bağlı bulunduğu … Vergi Dairesi ve … Vergi Dairesine yazılan müzekkerelere verilen cevaplar doğrultusunda; davalıların kira gelirinden dolayı mükellef olduğu, esnaf veya tacir olduğuna dair herhangi bir kaydın bulunmadığından tacir olmadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda, dava konusu ihtilaf davacı şirketin davalı gerçek kişi şahıslardan dayanak olarak gösterdiği sözleşme dolayısıyla alacaklı olup olmadığına ilişkin olup, bu haliyle eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, davacı taraf şirket olsa da Vergi Dairesi kayıtlarına göre davalıların tacir olmadığı sabit olmakla, dava konusu alacağın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili ve ticari iş niteliğinde olmadığından somut olayda dava TTK’da yer alan mutlak ticari davalardan da değildir. Bu itibarla davaya bakma görevi genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olup, mahkememizin görev alanında değildir.
Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına resen karar verilmesine,
3-Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 20/10/2021

Katip …
e-imza *

Hakim …
e-imza *

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.