Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/94 E. 2020/591 K. 13.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/94 Esas
KARAR NO : 2020/591

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/02/2020
KARAR TARİHİ : 27/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili sunmuş olduğu dilekçesinde; Müvekkil …, …Ticaret Limited Şirketi tarafından çekilen ticari kredi sözleşmesine kefil olduğunu, kredi borcunun … Limited Şirketi tarafından ödenmemesi sebebi ile ve kullanmakta olduğu kredi kartı borcunun ödenmemesinden dolayı müvekkillimin emekli maaşının tamamına bilgisi dışında bloke konulduğunu ve altı aydır emekli maaşının tamamını alamadığını, davalı banka tarafından müvekkilin emekli maaşının tamamına haciz konulmasına ilişkin muvafakat müvekkil ile davalı banka arasında imzalanan kredi sözleşmesi sırasında verildiğini, müvekkilinin şu ana kadar emekli maaşından 12.000 TL civarında para kesildiğini, söz konusu kesilen paranın alınması ve kesintinin kaldırılmasını, davalı banka tarafından yapılan 12.000 TL kesintinin faiziyle iadesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili sunmuş olduğu dilekçesinde; davacının müvekkil banka ile arasında imzalamış olduğu ‘Muvafakatname, Taahhütname, Virman, Takas ve Mahsup Talimatı’nın 7. Maddesinde; “Bankadan kullanmış olduğum kredilerin yahut hamili bulunduğum kredi kartı borçlarının ödenmemesi halinde ve sair suretle Bankaya borçlu bulunduğum durumlarda banka tarafından hakkımda başlatılacak icra takiplerinde Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan almakta olduğum gelir, aylık ve ödeneklerin tamamı üzerine haciz uygulanacağını gayri kabil-i rücu olarak kabul, beyan ve taahhüt ederim.”dediğini, dolayısıyla kefillik nedeniyle müvekkil bankaya borçlu konumuna gelen davacının bu durumda da emekli maaşının haczedilmesine muvafakati bulunduğunun ortada olduğunu, davacının iş bu kredileri emekli maaşını … A.Ş’ ye taşıması ve emekli maaşının kesintileri ile kredi borcunun ödenmesi karşılığında kullandığını, davacı borçlu bu konuda yani emekli maaşından kredi borçlarının ödenmesine dair bankaya imzalı muvafakat verdiğini, bu muvafakatname genel işlem koşulu niteliğinde olmadığını, davacının bu muvafakatine karşılık olarak kendisine kredi kullandırımı yapıldığını, davacı bu muvafakatı verdiği için kendisine kredi verildiğini, Arz ve izah olunan nedenlerle fazlaya ilişkin ve sair her türlü talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının emekli maaşına davalı banka tarafından konulan blokenin kaldırılması ve haksız bloke sebebiyle tahsil edilen 12.000,00 TL ‘nin iadesi talebinden ibarettir.
Davacı, … Ltd. Şti. ile davalı banka arasında 08/12/2017 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesine aynı tarihli kefalet sözleşmesi ile müteselsil kefil olmuştur. Davacı 22/03/2017 tarihli muvafakatenamenin 7. bendinde yer alan hükmü ile SGK’dan aldığı gelir, aylık ve ödeneklere haciz konulmasını kabul ettiği anlaşılmıştır. Davacı sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığından Türk Borçlar kanunu m.586/1 uyarınca davalının doğrudan davacıdan borcun tahsili yoluna gitmesinde hukuka aykırılık yoktur.
Davacının müteselsil kefil sıfatıyla bankadan kullanılan kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra da dava açıp kesinti bedelini geri istemesi Türk Medeni Kanunu m.2’de belirtilen hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz. Davacı veya dava dışı kredi borçlusu şirket haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemeyeceğinden ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez. Bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesinin de hukuken korunması mümkün değildir. Aksi halde kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağını tahsili imkansızlaşmasının yanında kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır.
Öte yandan davalı banka, kesintileri kredi sözleşmesine istinaden yapmış olup icra müdürü tarafından yapılmış bir haciz de bulunmamaktadır. Bu durumda, İİK m.83’e aykırı bir haciz uygulaması olmadığı gibi borcun ödenmemesi üzerine bankanın davacının emekli maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığının kabulü gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki, davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü de mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu yasaları bilerek sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez.
Davacının banka ile yapmış olduğu 22/03/2017 tarihli muvafakatname, taahhütname virman, takas ve mahsup talimatını ihtirazi kayıt koymadan imzalamış olması ve talimatın 7.maddesindeki açık rıza ile hacze muvafakatinin olması ve uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık ahde vefa ilkesi ile tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde incelemesi sonunda, davacının iddia ettiği gibi emekli maaşı hesabında haksız olarak konulmuş bir blokenin olmadığı, emekli maaşı hesabından davalı bankadan alınan krediye müteselsil kefil olduğu, kredinin geri ödemesinin yapıldığı, geri ödemenin bu şeklide yapılmasına ilişkin davacı ile banka arasındaki sözleşmelerin haksız şart içermediği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesince alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alınan 1.005,49 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 951,09 TL harcın davacıya iadesine,
3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürrlükte bulunan A.A.Ü.T. gereği hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.360,00 TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
7- Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın “Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik”in 207. maddesi uyarınca davacının bildireceği İBAN numarasına, İBAN numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan gider avansında kalan paradan karşılanmak üzere PTT vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürünce davacı tarafa iadesine,
8- Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 216/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin talebi olmadıkça gerekçeli kararın tebliğe çıkarılmamasına,
Dair, verilen karara karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı okunan karar usulen anlatıldı. 27/11/2020

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı