Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/468 E. 2022/37 K. 14.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/468 Esas
KARAR NO : 2022/37
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/09/2020
KARAR TARİHİ : 14/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın 04.08.2018 tarihinde istifa ederek müvekkili şirketten ayrıldığı 10.05.2019 tarihine kadar müvekkili şirket nezdinde “Şube Görevlisi” olarak çalıştığını, şirketten ayrıldığı tarih itibariyle son bit yıl içerisinde elde ettiği brüt ücret toplamı 33. 104,88 TL olduğunu, davalının, müvekkili şirketten istifa ederek müvekkilinin piyasadaki rakiplerinden biri olan, müvekkili ile aynı ilde (İstanbul) ve aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı … A.Ş.’de (“…”) benzer pozisyonda çalışmaya başlayarak, müvekkili ile akdetmiş olduğu İş Sözleşmesi’ndeki rekabet yasağı hükmünü ihlal ettiğini, davalı …’ın müvekkili şirket ile akdetmiş olduğu İş Sözleşmesi’ndeki rekabet yasağı hükmünü açıkça ihlal etmesi karşısında, İş Sözleşmesi’nin 9(f) bendinde kararlaştırılan davalının son yılda elde ettiği brüt ücret toplamı olan 33.104,88.-TL tutarındaki cezai şart bedelinin davalıdatı tahsili talebiyle işbu davanın ikame edilmesinin zorunlu hale geldiğini, o bakımdan müvekkili şirketin müşterilerini, iş tekniğini ve stratejilerini, müvekkilimiz şirketin ticari sırlarını bilen/bilebilecek konumda olan müvekkilimizden istifa ederek müvekkilinin en büyük rakiplerinden olan Trendyol’da çalışmaya başladığını, açıklanan ve re’sen de gözetilecek sebeplerle ve müvekkilimiz şirketin fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulü ile davalı …’ın müvekkili şirket ile akdetmiş olduğu iş sözleşmesindeki rekabet yasağı hükmüne aykırı olarak dava dışı … A.Ş, unvanlı şirkette çalışmaya başlaması nedeniyle, taraflar arasındaki İş Sözleşmesi’nde belirlenen net yıllık gelirinin ( Ücret, prim ve kanunda ücret niteliğinde sayılan tüm hak ve menfaatler ) brüt tutarı olan 33,104,88.-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın, davacı şirket ile akdedilen 01.08.2018 tarihli iş sözleşmesi ile davacı şirkette … Görevlisi (Şube Görevlisi) olarak çalışmaya başladığı ve dokuz aylık çalışması sonunda iş sözleşmesi sona erdiğini, müvekkilinin davacı bünyesinde çalıştığı şubede, kargo poşetlerini gelen taşıyıcılara teslim etmek, merkezden gelen talimatlarla şube içerisinde bilgi ve profesyonellik gerektirmeyen düzenleme, ayrıştırma gibi vasıfsız işlerde asgari ücret ile görev yaptığını, davacının İş Sözleşmesi hükmü uyarınca müvekkili tarafından rekabet yasağına aykırı davranıldığını, Kabul Anlamı Taşımamak Kaydıyla Kapsamı ve Miktarı Açısından Fahiş Nitelikte Bulunan Sözleşme Hükmünün Uygulanmasında Borçlar Kanunu’nun 445/11. Ve 182/111. Maddesi Dikkate Alınması gerektiğini, Borçlar Kanunu’nun 445/11. maddesi gözetilerek sınırlandırılmasının, müvekkilinin davacı şirket nezdinde çalıştığı süre boyunca elde ettiği toplam ücretinin 33.104,88-TL olmadığı dosyada mübrez ücret bordroları ile de belirleneceği, davacının dava tarihinden itibaren avans faizi isteminin de diğer tüm talepler ile birlikte reddini talep etmiştir.
DELİLLER: … … Sosyal Güvenlik Merkezi’nden gelen müzekkere cevabı, … … Sosyal Güvenlik Merkezi’nden gelen müzekkere cevabı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafça davalı aleyhine taraflar arasında düzenlenen iş sözleşmesindeki rekabet yasağı hükmüne aykırı davranmasından dolayı açılan iş sözleşmesinde belirlenen cezai şart alacaklarının istemine ilişkindir.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir.Yargıtay … Hukuk Dairesinin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de konu yeniden değerlendirilerek Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2021/ … E. 2021/ … K. Sayılı ilamı ile görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlenerek önceki kararlarda dönülmesine karar verilmiştir. Nitekim … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 2020/ … E. 2020/ … K. Sayılı ilamı da bu yöndedir.
Somut davada; taraflar arasındaki hizmet akdinin feshinden sonra kaynaklanan haksız rekabete ilişkin bir dava olduğundan , iş sözleşmesinden ve sözleşmenin feshinden kaynaklanan tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar iş mahkemelerinin görev alanında olacağından görev ise davanın her aşamasında re’sen gözönüne alınıp dava şartlarından olduğundan görevli mahkemenin açıkça genel mahkeme olan İş Mahkemesi olmasından dolayı mahkememizce görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın 6100 Sayılı H.M.K’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİ ile Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli Mahkemenin İstanbul İş Mahkemeleri olduğuna,
3- 6100 sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince taraflardan birinin, bu karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren Mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın İstanbul Mahkemesine gönderilmesine,
4-Bu süre içerisinde başvuru yapılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
5-HMK’nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin yetkili ve görevli Mahkemece hüküm altına alınmasına, açılmamış sayılmasına karar verildiği takdirde bu kararda değerlendirilmesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/01/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza