Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/452 E. 2021/873 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/452 Esas
KARAR NO : 2021/873
DAVA : Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/02/2018
KARAR TARİHİ : 09/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan 13/02/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 12/12/2017 tarihinde banka hesabına konan haciz ile, 2015 yılında … A.Ş. tarafından müvekkili aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün 2015/… Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığının öğrendiğini, takibin müvekkili … Tic. A.Ş’ne kefil olduğuna dayandırıldığını, oysa ortada geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmadığını, “Sözleşme Özel Şartları” başlıklı belgede müvekkilini adı adresi ve kefil olunan tutar ifadesinin karşısında 500.000-TL miktarının el yazısı ile yazıldığını, ancak kefalet tarihine yer verilmediğini, ayrıca müvekkiline ait bilgilerin “Müşterek Borçlu, Müteselsil Kefiller” başlıklı kısımda verildiğini, müteselsil kefil ifadesinin de el yazısı ile yazılmadığını, geçerli şekil şartlarına uygun bir kefalet sözleşmesi bulunmadığını, buna bağlı olarak yapılan ek sözleşmelerin de geçersiz olduğunu, bir an için kefalet sözleşmesi geçerli kabul edilse bile ancak adi kefalet olarak kabul edilebileceğini, bu olasılıkta bile alacaklının müvekkilini takip imkanı bulunmadığını beyanla müvekkili aleyhine başlatılan takibe konu kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunun, davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 11/03/2021 tarihli talep açıklamaya ilişkini dilekçe ile; Sayın Mahkemenin 05.03.2021 tarihli celsede verilen ara kararlar ile, Faktoring sözleşmesine ekli 500.0000 TL ve 1.500.000 TL tutarlı iki farklı kefalet sözleşmesi olduğundan davacı vekiline hangi sözleşme yönünden iptal talebinde bulunduğu hususunu açıklamak üzere 2 haftalık kesin süre verildiğini, 28.08.2012 tarihinde Faktoring Sözleşmesi’nin arkasına, Sözleşme Özel Şartları başlıklı bir sayfa eklendiğini, bu sayfada yer alan Müşterek Borçlu Müteselsil Kefiller başlıklı bir tablonun içine … ismi ve adresi yazıldığını, kefil olunan tutar olarak da 500.000 TL yazıldığını, daha sonra Ek Sözleşme başlıklı metinlerle aynı zamanda faktoring hacmi artırılırken, kefilin sorumluluk miktarının da arttığına dair Müvekkilinden imzalar alındığını, yani, 500.000 TL sorumluluk miktarı belirlenen belgenin ana sözleşme olduğunu, diğerlerinin bu sözleşmenin tadillerinden ibaret olduğunu, bu durumda ana sözleşme geçerli olmadıkça tadillerinin de geçerli olmayacağını, bu metin incelendiğinde ise, kefalet tarihinin belirtilmediğini, dolayısıyla el yazısıyla da yazılmadığının görüldüğünü, (işbu hususun … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/… Esas ve 2019/… Karar numaralı ilamı ile de tespit edildiğini dolayısıyla, TBK m. 583 uyarınca kefalet sözleşmesi ve onun tadillerinin de geçersiz olduğunu ayrıca, kefaletin bir an için geçerli olduğu kabul edilse dahi, müteselsil kefalet ifadesinin el yazısıyla yazılmadığı, dolayısıyla kefaletin geçerli olsaydı dahi müteselsil nitelikte olamayacağını, davacının tacir olmadığını, faktoring Sözleşmesi’nde görülen imzayı da şirket temsilcisi olarak attığını, bu nedenlerle ana Faktoring Sözleşmesi’nin ekleri ve tadilleri niteliğinde olan kefalet sözleşmelerin ana sözleşme geçersiz olduğundan geçersiz sayılarak davanın kabulünü talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili tarafından sunulan 12/10/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı …’ın Müvekkili şirket … A.Ş ile uzun yıllar süren Faktoring işlemleri neticesi müvekkili şirketten Faktoring işlemleri karşılığı ticari kredi kullandığını, iş bu krediler karşılığında ise müvekkili şirkete ödemesi gereken borçlarına ilişkin bu güne dek bir kuruş dahi ödeme yapmadığını, iş bu nedenle müvekkili şirket tarafından aradaki geçerli borç ilişkisine dayanarak … İcra Müdürlüğü’nün 2015/… Esas sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, bunun üzerine davacı tarafça kefalet yönünden sorumlu olmadığından bahisle huzurdaki davayı ikame ettiğini, iş bu davanın davacı tarafça açmış olduğu davada her nedense borçlu şirket olan … Tic A.Ş’nin sahibi ve münferiden imzaya tek yetkili yönetim kurulu başkanı olduğu bilgisini de dilekçesinde belirtmediğini, oysa ki davacı taraf ile müvekkili şirket arasında imzalanan tek Faktoring Sözleşmesi olmadığını, taraflar arasında 3 adet Faktoring Sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmelerin tamamına davacı taraf gerek şirket yetkilisi olarak şirket adına gerekse de şahıs olarak kefalet taahhüdünde bulunduğunu, ayrıca davacı tarafın iddia ettiği gibi sözleşmelerde tarih mevcut olmadığı iddiasının doğru olmadığını, tüm sözleşmelerde tarih, davacının imzası kefaletle sorumlu olduğu miktar ve müşterek ve müteselsil kefil olduğu bilgisinin mevcut olduğunu, ancak müvekkili şirkete önceki mahkeme tarafından usulsuz tebligat ile savunma imkanı verilmemesi nedeni ile mevcut dosyada bu hususlar göz ardı edilerek karar tesis edildiğini, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 2020/… Esas sayılı kararında taraflar arasında yapılan Faktoring sözleşmesinin ticari iş sayılacağının açıkça belirtildiğini, … Noterliği’nin 06/07/2011 tarihli imza sirkülerinde de açıkça görüleceği üzere aynı zamanda sözleşmeyi şirket yetkilisi sıfatı ile imzalayan davacı …’ın da borçlu şirketi temsile yetkili Yönetim Kurulu başkanı ve şirketin ortağı olduğunun açıkça görüleceğini, davacı tarafın basiretli bir tacir ve Anonim Şirket Yönetim Kurulu Başkanı ve ortağı olarak bizzat kendisinin yaptığını, Faktoring sözleşmesinde aynı zamanda müvekkili şirketten kredi kullanabilmek amacı ile sözleşmeye kendi rızası ile sözleşmenin imzalandığı tarihte ve eş zamanlı olarak şahsi kefil olduğunu, TTK 7. maddesi hükümleri gereğince ticari işlerde kanunen müteselsil kefalet karinesinin mevcut olduğunu, aksi belirtilmedikçe davacının müşterek ve müteselsilen sorumlu olmasının kanunen zorunlu unsur olduğunu, burada TTK 7. maddesinin özel bir düzenleme olduğunu, ticari işlerde verilen kefaleti düzenlemekte ve bu hükmü ile TBK 583 mad ve TBK 603 maddeleri burada uygulama alanı bulamadığını, TBK düzenlemeleri gerçek kişiler için ve adi işler için verilen teminatlar açısından değerlendirilmesi gerektiğini, Yargıtay kararlarında da ticari işlerde müteselsil kefaletin esas olduğunu, dolayısı ile tarafların aynı anda takip edilmesinde usule aykırılık bulunmadığını, Ticaret Kanunu düzenlemesinden farklı olarak TBK 583. maddesinde kanun koyucu kefilin müştereken kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelecek bir ifadeyi belirtmesi koşulunu ararken kanunun lafzından anlaşılacağı gibi borçlunun müşterek ve müteselsil kefil olduğunun farkında olması ve iyi niyetli şahısların kefaletin sorumluluğu nedeni ile zarar görmemesi gayesini güttüğünü, ancak ticari işlerde ise TTK tarafından özel bir düzenleme yapıldığını ve tacirlerin ticaret hayatındaki özel bir alanı düzenlemesi, hız ihtiyacı, kredi düzeninin korunması gibi nedenlerin TBK m.583/1 hükmündeki şekli koşulları, kefil bakımından, kefaletin ticari bir iş olduğu hallerde uygulanmasına engel teşkil edeceğini, bu nedenle de TTK da kefalete ilişkin bu koşulların aranmadığını, nasıl ki Tüketici Kanununda verilen garanti adi kefalet sayılmalı hükmü tüketiciyi korumak için getirilmiş özel bir hüküm ise aynı şekilde TTK 7. maddesinin de ticari hayatın korunması için konulmuş özel bir hüküm olduğunu, ayrıca sözleşmede iddiaların aksine davacının kefil olduğu tutarın el yazısı ile yazdığını, bu yazının tam üzerinde de müşterek ve müteselsil kefil olarak imzaladığını yazdığını, kaldı ki sözleşme içeriğinde de kefaletin müşterek ve müteselsil kefalet sıfatıyla olduğunu yazdığını, davacı tarafın borçlu şirket yetkilisi olarak basiretli bir tacir gibi davranmak yükümlülüğünde olduğunu, burada davacı tarafın sözleşmede açıkça belirli olan bir ibarenin altına el yazısı ile imzasını attığını, açıkçası davacının iyiniyetinin kötüye kullanılması sureti ile kefillikten kurtulma çabasında olduğunu, davacı tarafça imzalanan sözleşmede kefaletin sorumlu olduğu miktar ve müşterek ve müteselsil kefil olarak sorumlu olduğu bilgisi yazdığını, mahkeme tarafından davacı tarafça açılan Menfi Tespit davasında davacının borçtan tümü ile sorumlu olmaması gibi bir durumun kabul edilemeyeceğini, bu durumun ticaret hayatında var olan tüm iyiniyet ilkelerine aykırı olduğunu, davacı taraf yöneticisi olduğu anonim şirketi adına ticari kredi kullandığını ve bu krediye kefil olmuş kredileri geri ödememesine rağmen kefaletin geçersizliği gibi hukuken dayanaksız bir dava açıldığını ve davanın usulsuz tebligatla gıyaplarında sonuçlandığını, kaldı ki davada taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığının da araştırılmadığını, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: 28/08/2012 tarihli faktoring sözleşmesi, 28/08/2012 tarihli ve 04/02/2013 tarihli kefalet sözleşmeleri, … İcra Müdürlüğü’nün 2015/… Esas sayılı icra dosyası, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi kayıtları, … Odası kayıtları, … Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 09/06/2020 tarih 2020/… Esas 2020/… Karar sayılı ilamı, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları, nüfus kayıt örneği ve tüm dosya kapsamı.
Davaya konu …. İcra Dairesinin 2015/… esas sayılı icra dosyasının incelemesinde; … A.Ş. vekili tarafından … A.Ş ve … aleyhine faktoring sözleşmesinden kaynaklı toplam 1.764.468,07-TL tutarındaki alacak için ilamsız icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanı, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, davacı tarafça davalı şirket aleyhine açılan kefalet sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespiti, olmadığı takdirde kefaletin müteselsil olmadığının tespitini istemine ilişkindir.
Eldeki dava … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19/06/2020 tarih 2020/… Esas 2020/… sayılı kararının ile verilen görevsizlik kararı üzerine Mahkememize tevzi edilmiş ve yukarıdaki esasa kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı taraf davalı şirket ile yetkilisi olduğu şirket arasında düzenlenen faktoring sözleşmesinde verilen kefalete ilişkin düzenlenen 500.000,00-TL ve 1.500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmelerinden dolayı kefaletin usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle borçlu olmadığının tespitine olmadığı takdirde kefaletlerin müteselsil olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf ise davacı tarafından verilen kefaletlerin usul ve yasaya uygun olduğu bu nedenle açılan haksız davanın reddini talep etmiştir.
Dava konusu 500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmesinin incelemesinde, … A.Ş. ile müşteri … Tic. A.Ş arasında 28/08/2012 tarihinde imzalanan sözleşmenin eki olan kefalet sözleşmesinde …’ın 500.000,00-TL ile sınırlı olmak üzere müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu, kefilin adını soyadını adresini, kefil olunan tutarı el yazısı ile yazdığı ve imzasını attığı, müteselsil kefil ibaresinin matbu yazılı olduğu, davacının kendi el yazısı ile yazılı olduğuna dair bir ibarenin bulunmadığı görülmüştür.
Dava konusu 1.500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmesinin incelemesinde; … A.Ş. ile müşteri … Tic. A.Ş arasında 04/02/2013 tarihinde imzalanan sözleşmede …’ın 1.500.000,00-TL ile sınırlı olmak üzere müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu, kefilin adını soyadını adresini, kefil olunan tutarı el yazısı ile yazdığı ve imzasını attığı, müteselsil kefil ibaresinin matbu yazılı olduğu, davacının kendi el yazısı ile yazılı olduğuna dair bir ibarenin bulunmadığı görülmüştür.
Dava konusu ihtilaf davacı ile davalı şirket arasında imzalanan 500.000,00-TL ve 1.500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmelerinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, şekil şartlarına uygunu düzenlenip düzenlenmediği ve bu kapsamda davacının kefalet sözleşmesinden dolayı borçlu olup olmadığı ve kefaletin müteselsil olup olmadığına ilişkindir.
Dava konusu ihtilafa ilişkin yasal düzenleme olan 6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 4.7.2001 gün ve E:2001/19-534, K:2001/583 sayılı ilamı).
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez (11.06.1969 gün ve 1969/4-6 sayılı YİBK’nın Gerekçesi).
Somut olayda, dosyada bulunan 28/08/2012 tarihli faktoring sözleşmesi ile eki olan 500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmesi ve 04/02/2013 tarihli 1.500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmesi incelendiğinde, ana sözleşme olan faktoring sözleşmesinin 28/08/2012 tarihinde imzalandığı ve sözleşmenin 22. maddesinde “İş bu sözleşme aşağıda yer alan özel şartlar ile 28/08/2012 tarihinde İstanbul’da 1 nüsha olarak tanzim ve imza edilmiştir.” düzenlemesi bulunduğu bu haliyle ana sözleşmenin eki olan Sözleşme Özel Şartlar başlıklı 500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmesinin imza/düzenleme tarihinin faktoring sözleşmesinin 22. maddesindeki atıfla 28/08/2012 tarihi olduğu açık olup aksi yöndeki davacının 500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmesinin tarihsiz olduğu için geçersiz olduğuna yönelik iddiasının yersiz olduğu anlaşılmakla, dava konusu faktoring sözleşmesindeki açık atıfla 500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmesinin 28/08/2012 tarihinde, yine diğer dava konusu olan 1.500.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmesinin de sözleşmede açık şekilde yazılı olan 04/02/2013 tarihinde imzalandığı sabit olmakla TBK’nun 583/1 maddesindeki düzenleme gereği kefaletin geçerliliğini etkileyen kefaletin yazılı şekilde yapılma ve kefilin sorumlu olacağı miktar ile kefalet tarihinin dava konusu kefalet sözleşmelerinde kefilin el yazısıyla belirtildiği ve bu yönüyle kefalet sözleşmesinin yasada belirtilen şekil şartlarına uygun olarak düzenlendiği, davacının nüfus kaydına göre bekar olması nedeniyle de eş rızası koşulu yönünden de eksiklik bulunmayıp dava konusu kefalet sözleşmelerinin yasada belirlenen şartlara uygun olarak zorunlu unsurlara ilişkin hususların davacı kefilin el yazısıyla düzenlendiği, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın ve kefalet tarihinin açık şekilde belirtildiği bu nedenle kefaletlerin geçerli olması nedeniyle davacının kefalet sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespiti talebi haksız olup reddi gerektiği, ancak davacı tarafın dava dilekçesinde terditli olarak talep ettiği kefaletin müteselsil olmadığına yönelik tespit talebine ilişkin yapılan inceleme ile dava konusu kefalet sözleşmelerinde kefalet tarihi ile kefilin sorumlu olacağı azami miktar yazı ve rakamla belirtilmiş, bu şartlarla birlikte sözleşmelerde kefil olunan asıl borçlu kişi, lehine kefalet verilen şirket, kefilin adı soyadı ile adresinin kefilin el yazısıyla yazıldığı ve imzalandığı ancak sözleşmelerde kefaletin türüne ilişkin “müşterek borçlu müteselsil kefiller” ibaresinin matbu şekilde yazılı olduğu kefil tarafından bu ibarenin el yazısıyla yazılmadığı tartışmasız olup TBK’nun 583/1 maddesinin ikinci cümlesindeki kefilin müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır düzenlemesi gereği dava konusu kefalet sözleşmelerinde kefilin müşterek borçlu müteselsil kefil olduğu hususu kefil tarafından el yazısıyla açıkça belirtilmediğinden dava konusu kefalet sözleşmelerindeki kefaletin müşterek ve müteselsil kefalet niteliğinde olmadığı anlaşıldığından davacı kefilin dava konusu 28/08/2012 tarihli faktoring sözleşmesinin eki niteliğindeki sözleşme özel şartlar başlıklı 500.000,00-TL bedelli ve 04/02/2013 tarihli ek sözleşme başlıklı 1.500.000,00-TL bedelli kefaletlerinin müteselsil olmadığının tespitine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN KABULÜ ile; davacı tarafın dava konusu 28/08/2012 tarihli faktoring sözleşmesinin eki niteliğindeki sözleşme özel şartlar başlıklı 500.000,00-TL bedelli ve 04/02/2013 tarihli ek sözleşme başlıklı 1.500.000,00-TL bedelli kefaletlerinin MÜTESELSİL OLMADIĞININ TESPİTİNE, davacının dava konusu kefaletlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine yönelik terditli isteminin reddine,
2- Davacı tarafça yatırılan peşin harcın alınması gereken 136.620,00-TL karar harcından mahsubu ile bakiye 102.465,00-TL karar harcının davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
3- Davacı tarafça yargılama sırasında yatırılan 35,90-TL başvuru harcı, 35,90-TL peşin harç, 34.119,10-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 34.190,90-TL harç giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
4- Davacı tarafça yargılama sırasında yapılan 14 adet tebligat gideri 162,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa bırakılmasına,
5- Davalı tarafça yargılama sırasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
6- Davacı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 99.825,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran ilgili tarafa resen iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/12/2021

Başkan …
e-imza *

Üye …
e-imza *

Üye …
e-imza *

Katip …
e-imza *

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.