Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/316 E. 2021/194 K. 26.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/316 Esas
KARAR NO : 2021/194

DAVA : Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 16/10/2019
KARAR TARİHİ : 26/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …, kardeşi … ile davalı … ve oğlu …’ın … Tic. Ltd. Şti.’ni kurduklarını tüm hissedarların eşit hisseye sahip olduğunu, davalı … ve oğlu …’ın ayrıca … Tic. Ltd. Şti.’nin ortakları olduklarını ve …’ın aynı zamanda bu şirketin müdürü olduğunu, ortakların sadakat yükümlülüğünün bulunmasına rağmen davalı … tarafından bu yükümlülüğün ihlal edildiğini, davalı ve davalının ortak olduğu … şirketi lehine, davacı …, kardeşi … ve … şirketi aleyhine davalı tarafça icra takibi başlatıldığını, usulsüz tebligat sonrası haciz işlemi yapıldığını, davalının hissedarı olduğu limited şirketten kaynaklı sözleşmesel yükümlülüklerine ve özellikle sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak ortağı olduğu şirkete ve davacıya zarar verdiğini, olmayan bir borçtan dolayı davacının ticari hayatı ve itibarının yerle bir olduğunu, ihalelere giremediğini, manevi olarak da zarara uğradığını beyanla, kar kaybı ve 5.000-TL maddi tazminatın ve 30.000-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından açılan davanın tam olarak hukuki nitelendirilmesinin yapılması gerektiğini, Dava dilekçesine bakıldığında yapılan ortaklık sebebiyle sadakat yükümlüğüne bağlı bir tazminat davası gibi değerlendirme yapıldığını ve nihayetinde zararın haksız yapılan icra takibine dayandırıldığı anlaşıldığının, davacının talepleri yönünde zamanaşımı söz konusu olduğunu, açılan davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddi gerektiğini, davacı dava dilekçesinde başkaca alacaklılarının yapmış olduğu icra dosyalarının müsebbibi olarak da müvekkili gösterdiğini, bunun kabul edilebilir olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, kesinleşen 32. asliye ticaret mahkemesinin kararı uyarınca %20 inkar tazminatını … 5. icra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla faiziyle ve ücreti vekaletle icraya koyarak müvekkilin tüm banka hesaplarına ve birçok taşınmazına haciz koymuş ve yaklaşık 315 bin tl ye yakın parayı müvekkilim dosyaya haricen harcını yatırmak suretiyle ödeyerek hacizlerin kaldırıldığını, davacının davasının zamanaşımı ve husumet yokluğu sebebiyle reddini, tahkikata girilmesi halinde ise haksız mesnetsiz kötüniyetli somut hiçbir deliler dayanmayan davasının esastan reddine, davacının kötüniyeti sebebiyle %20 kötüniyet tazminatına mahkumuna, tüm yargılama masraf ve ücreti vekaletinde davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalının kastı ile usulsüz tebligata istinaden davacı şirkette ihtiyati haciz uygulanması neticesinde uğranıldığı iddia eden maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önüne alınır.
Ticaret Mahkemesinin görev alanını düzenleyen Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 4. ve 5. maddeleri şu şekildedir:
“MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
MADDE 5- (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.
Somut olayda davacı vekili, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisine vurgu yaparak davalının şirket ortağı olmasından kaynaklı sadakat yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirtse de dosya kapsamında davacı vekili davalının davacıya gönderilen tebligatı kasten gizleyerek davacı aleyhine başlatılan takibin kesinleşmesine sebebiyet verdiği ve bu sebeple uygulanan haciz işlemleri dolayısıyla davacının maddi ve manevi olarak zarara uğradığını iddia etmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığı nitelendirme görevi hakimde olduğundan davacı vekili davalının sorumluluğunu her ne kadar şirket ortağı olmasından kaynaklı sadakat yükümlülüğüne dayandırsa da uyuşmazlığın temelini haksız fiil oluşturmakta olup meydana geldiği iddia edilen zararın şirket ortaklığı ve davalının sadakat yükümlülüğü ile ilgisi olmadığından taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, somut olayda; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği kuşkusuzdur. Yapılan tüm bu açıklamalar uyarınca Mahkememizin görevli olmaması, eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme bulunmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması sebebiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanacağı üzere;
1-Görev yönünden dava şartı noksanlığı nedeniyle, HMK’nun 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden REDDİNE (mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE).
2-HMK’nun 20/1.maddesi uyarınca, kararın kesinleşmesine müteakiben 2 haftalık süre içerisinde mahkememize başvurularak talep edilmesi halinde, dava dosyasının görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine; aksi takdirde mahkememizce iş bu davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına.
3-HMK’nun 331/2.maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına.
Dair verilen karar, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda okunarak, alenen ve usulen tefhim olundu. 06/04/2021

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*