Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/116 E. 2021/301 K. 31.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/116 Esas
KARAR NO : 2021/301

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/02/2020
KARAR TARİHİ : 31/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 23.05.2019 tarihinde katılma sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşme ile müvekkili 15-16 Haziran 2019 tarihinde yapılacak … organizasyonuna katılma hakkı elde ettiğini, müvekkili üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı taraf görüşmelerde fuara 12000-15000 arasında kişinin katılacağını ve tüm hazırlığın buna göre yapılması gerektiğini belirttiğini, davalı taraf katılımcı sayısı hakkında garanti verdiğini sözleşmeye hazırlık aşamasında tekraren beyan ettiğini, müvekkili davalı tarafa 08/11/2019 tarihinde ihtarname gönderdiğini, davalı taraf ihtarnameye olumsuz cevap verdiğini, Müvekkili 22/11/2019 tarihinde zorunlu ara buluculuk yoluna gittiğini ancak anlaşma sağlanamadığını, davanın kabulü ile 15-16- Haziran 2019 tarihinde düzenlenen … organizasyonu için davalı tarafla imzalanan 23.05.2019 tarihli sözleşmenin hata ve hile nedeniyle feshini, müvekkilinin 8850,00 TL kiralama bedelinin ihtar tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faiziyle birlikte ödenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile… A.Ş. arasında akdedilen sözleşme uyarınca sorumluluğun… A.Ş.ye ait olduğunu, Diğer taraftan söz konusu festivalin kaza sonrasında iptaline de … A.Ş. tarafından karar verildiğini, davada adı geçen “… A.Ş.”nin üçüncü kişi olarak ihbar edilmesini, Davacı ile davalı müvekkili şirket arasında 23.05.2019 tarihli stand yeri kiralama sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede kiralama bedeli, kiralama alanı, kiralama süresi ile tarafların hak ve yükümlülükleri açıkça belirlendiğini, Davalı müvekkili şirket, sözleşmede belirlenmiş bulunan kiralama alanını davacıya 15-16 Haziran 2019 tarihleri arasında eksiksiz ve tam olarak teslim ettiğini, Sözleşmeye göre davalı müvekkil şirketin edimi yer tesliminden ve alan kullandırılmasından ibaret olduğunu, dava şartı olan toplamda 165.000,00 TL üzerinden harcın ikmal ettirilmesini, davanın …A.Ş.’ye ihbar edilmesini, davacının tüm taleplerinin ayrı ayrı reddi ile yargılama gideri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, irade fesadına dayalı taraflar arasındaki sözleşmenin feshi, kiralama bedelinin, yapılan masrafların ve mahrum kalınan karın ödenmesi talebini içermektedir.
Davacı vekil dava dilekçesi ile müvekkili ile davalı arasında imzalanan sözleşme ile “…” organizasyonuna katılma hakkı elde ettiğini, davalının fuarın katılımcı sayısı hakkında garanti verdiğini, müvekkilinin davalının öne sürdüğü hileli davranışlar neticesinde bu garantiye göre hazırlık yaptığını ancak hata ve hile ile iradesi sakatlanan müvekkilinin bu sözleşme ile bağlı tutulmasının hakkaniyete aykırı olacağını belirterek taraflar arasında imzalanan 23.05.2019 tarihli sözleşmenin hata ve hile nedeniyle feshini, kiralama bedelinin, yapılan masrafların ve mahrum kalınan karın ödenmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde müvekkili şirket ile dava dışı …A.Ş. arasında akdedilen sözleşme uyarınca sorumluluğun …A.Ş.ye ait olduğunu ve festivalin kaza sonrasında iptaline de …A.Ş. tarafından karar verildiğini, taraflar arasında 23.05.2019 tarihli stand yeri kiralama sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede kiralama bedeli, kiralama alanı, kiralama süresi ile tarafların hak ve yükümlülükleri açıkça belirlendiğini, sözleşmeye göre davalı müvekkili şirketin ediminin yer tesliminden ve alan kullandırılmasından ibaret olduğunu ve borcunu yerine getirdiğini, ayrıca davacıya festivalin katılımcı sayısı bakımından herhangi bir taahhüt verilmediğini, hata ve hile iddialarının gerçek dışı olduğunu, sözleşmesinin 8. maddesi uyarınca fesih için belirlenen şartların oluşmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde hata ve hile hukuksal nedenlerine dayalı olarak fesih ve alacak talebinde bulunmuştur.
Öncelikle davacı taraf işbu davayı belirsiz alacak davası olarak açmış ise de davalıya gönderdiği İstanbul … Noterliğinin 08/11/2019 tarihli…yevmiye no’lu ihtarnamede kiralama bedelini 8.850,00 TL, yaptığı toplam masrafı 47.500,00 TL ve mahrum kaldığı karı toplam 117.500,00 TL olarak açıkça belirttiğinden davacıya belirli halde olan alacak kalemlerinin toplamı üzerinden eksik harcı tamamlamak için kesin süre verilmiş ve eksik harcın ikmali ile yargılamaya devam edilmiştir.
Dosyanın esasına dair incelemeye geçildiğinde ise kişinin iradesini fesada uğratan hallerden biri olan hata ve hatanın çeşitleri Türk Borçlar Kanunu’nun 30, 31, 32, 33, 34, 35 ve 39 maddelerinde detaylı olarak düzenlenmiştir. İlgili maddeler kül halinde değerlendirildiğinde hata, iç irade ile kişinin beyanı arasındaki uygunsuzluk olarak değerlendirilebilir.
Kişinin iradesini fesada uğratan hallerden bir diğeri olan hile ise Türk Borçlar Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenmiştir. Hile ise bir kimseyi bir irade beyanında bulunmaya veya sözleşmeye yapmaya yöneltmek için o kimsede yanlış bir düşünce uyandırmak ya da yanlış düşünceyi devam ettirmek amacıyla yapılmış hareketler olarak tanımlanabilir. Hilenin şartları karşı tarafı aldatma, kasıt ve bu ikisi arasında illiyet bağıdır.
Hatada yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Türk Borçlar Kanunu’nun 39. maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle de bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def’i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olay bakımından iddialarının ispatı hususunda davacı taraf tanık deliline dayanmıştır. Davacı tanığı avukat olarak dava dışı başka bir katılımcının organizasyon sözleşmesini imzalamadan önce kendisinden hukuki yardım istemesi ile birlikte birlikte davalı şirkete gittiğini, şirket yetkililerinin diğer katılımcılarla birlikte organizasyonla ilgili bilgilendirilmeleri yapmak için toplu halde görüştüklerini, davacının da o esnada salonunda olduğunu, şirket yetkililerinin bir önceki sene yapılan organizasyona yaklaşık 3 bin kişinin katıldığını bu yıl içinde 11.000-12.000 civarında katılımcının kesin olarak katılacağını buna göre hazırlık yapılmasını söylediğini, şirket yetkililerinin organizasyonun biletlerinin farklı satış noktalarından satıldığını, bu sebeple katılımcı sayısı olarak net bir sayı veremeyeceklerini söylediğini ve farklı kişilerinde talepte bulunduğunu belirterek, acele karar verilmesinin istendiğini, davacının ne zaman sözleşme imzaladığını bilmediğini beyan etmiştir.
Türk Ticaret Kanunu m.12 “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” şeklinde düzenlenmiş ve “tacir”in tanımı yapılmıştır.
Türk Ticaret Kanunu m.18/2 ise “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” denilmektedir. Kanun koyucu burada tacirlerin basiretli bir iş adamı gibi davranmalarını emretmektedir. Tacirler basiretsizliklerini bir mazeret olarak ileri süremezler ve ticari işletmesi ile ilgili faaliyetlerinin tümünde basiretli davranmak zorundadır. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü tacir olmanın sonuçları arasında yer almaktadır. Tacir, tacir sıfatına sahip olmayan kişiye göre ticari hayatta daha bilgilidir, sorumluluk sahibidir. Çünkü tacir ticaret alanıyla ilgili, bu alanda sıradan bir insandan çok daha fazla tecrübe ve bilgiye sahiptir. Öngörü yeteneği bu bilgi ve tecrübe birikimi dolayısıyla daha yüksektir. Bu nedenle tacir bilgisizliğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
TBK’da belirtilen iradeyi sakatlayan hallerden hata (yanılma), hile (aldatma), ikrah (korkutma) gibi bir sebebe dayalı olarak yapılan sözleşmenin saptanması halinde, anılan iradenin hukuki bir netice doğurmayacağı, böylesi bir iradeye de hukuki sonuç bağlanamayacağı kabul edilmekle birlikte tacir olan tarafın basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiği göz önüne alındığında tacirin iradesinin fesada uğraması için daha somut ve teknik şartların oluşması gerekir.
Tüm bu açıklamalarla somut olay değerlendirildiğinde, tacir olan davacının davalı ile imzaladığı sözleşmede iddia ettiği gibi dava konusu fuarın katılımcı sayısı ile ilgili herhangi bir ibarenin yer almadığı, tanık beyanlarından davalı şirket yetkililerinin bir önceki yıl katılımcı sayısını 3.000 olarak verdikten sonra sözleşmeye konu yıl için 11.000-12.000 civarında katılımcının kesin olarak katılacağını beklediklerini ancak organizasyonun biletlerinin farklı satış noktalarından satıldığından katılımcı sayısı olarak net bir sayı veremeyeceklerini bildirdikleri hususları birlikte dikkate alındığında sadece davalı şirket yetkililerinin organizasyon tanıtım toplantısında tanık beyanına göre birbiriyle çelişen ifadelerine dayanarak organizasyon kapsamında katılımcı sayısı garantisi verildiğinin kabul edilmesi şeklinde yapılacak nitelendirmenin hukuk düzeni tarafından korunması mümkün olmadığı gibi bu kabulün basiretli tacir davranışı ile de bağdaşmadığı açıktır.
Mahkememizce yapılan yargılamada davacının iradesinin fesada uğradığı iddiasının T.T.K m.18/2 uyarınca basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğüne uygun olmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 59,30 TL peşin harcın başlangıçta alınan 2.654,56 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.595,26 TL harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davalı lehine karar tarihine yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre hesaplanan 20.465,75 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Karar kesinleştikten sonra artan gider avansının davacıya İADESİNE, Davacı tarafça yatırılan gider avansından arta kalan kısmın “Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik”in 207. maddesi uyarınca davacının bildireceği İBAN numarasına, İBAN numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan gider avansında kalan paradan karşılanmak üzere PTT vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürünce davacı tarafa iadesine,
7-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 216/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin talebi olmadıkça gerekçeli kararın tebliğe çıkarılmamasına,
Dair verilen karar; kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesine istinafı kabil olmak üzere, davacı vekilinin, davalı vekilinin ve ihbar olunun vekilinin yüzüne karşı okunarak, alenen ve usulen tefhim olundu. 25/05/2021
Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imza