Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/955 E. 2021/722 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/955 Esas
KARAR NO : 2021/722

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 16/10/2019
KARAR TARİHİ : 12/10/2021
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; 05.04.2012 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile…Egemenlik Caddesi üzerinden terminale giriş yapmak istediği esnada Kozlu istikametinden Zonguldak istikametine seyir halinde olan sürücü … sevk ve idaresindeki …Sigorta A.Ş. sorumluluğunda bulunan… plakalı aracın çarpması sonucu yaralamalı ve maddi
hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen kaza neticesinde… plakalı araçta yolcu konumunda bulunan müvekkili … yaralanmış ve bedensel güç kaybına uğradığını, 05.04.2012 tarihli kaza
tespit tutanağından açıkça anlaşılacağı üzere bu kazanın oluşumunda…plakalı araç sürücüsü… 2918 sayılı KTK’nun; Madde 52/1a “Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine
yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak,” kuralını ihlal ettiğinden kusurlu olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin maddi zararı hesaplanırken asgari ücretin dikkate alınmasını, davalı sigorta şirketine 08.01.2018 tarihli dilekçelerinin 09.01.2018 tarihinde davalı sigorta çalışanı tarafından teslim alındığını ancakTL geçici iş göremezlik ve 500,00 TL sürekli maluliyet tazminatı olmak üzere, toplam 1.000,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; 05.04.2012 davaya konu kaza tarihinde … plakalı aracın ZMMS sigorta poliçesi ile teminat altında olduğunu, sorumluluklarının
sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve azami 225.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, hiçbir suretle davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla; öncelikle kazada öncelikle kusur durumunun tespitinin gerektiğini,sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile hem müterafık kusur hem de hatır taşımasının bulunduğunun dikkate alınmasını, davacının maluliyetine ilişkin raporun Özürlülük Ölçütü … yönetmeliği dahilinde tespit edilmesini, davacının iddia edilen maluliyet durumunun tamteşekküllü hastane veya ATK tarafından düzenlenecek raporlar belirlenmesi gerektiğini, genel şartlar gereği tedavi giderleri, bakıcı giderleri, yol giderleri ve geçici iş göremezlik tazminatlarından sorumlu olmadıklarını, maddi tazminat hesabının genel şartlarda belirtilen şekilde yapılması gerektiğini ve dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceği belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER:
05/04/2012 tarihli kaza tespit tutanağı, … (Kapatılan) 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nin… E sayılı dosyası… Hastanesi tedavi evrakları, araç trafik kayıtları, sigorta poliçesi ve hasar dosyası, davacının sosyal ve ekonomik durum araştırmasına yönelik … Polis Merkezi Amirliğinin 22/11/2019 tarihli yazı cevabı, SGK’ya yazılan müzekkere cevabı,…Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinin ATK ön raporu eksikliklerine ilişkin düzenlenen grafi ve raporlar, ATK Trafik İhtisas Dairesinin 21/09/2020 tarihli kusur raporu, ATK 2. İhtisas Kurulunun 26/05/2021 tarihli maluliyet raporu, aktüer raporu, arabuluculuk son tutanak aslı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre;Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir. Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
05/04/2012 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindek… plakalı aracın Milli Egemenlik caddesi üzerinde seyir halindeyken Kozlu istikametinden Zonguldak istikametine seyir halinde olan davalı sigorta şirketi tarafından sigortalı sürücü… sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucu dava konusu trafik kazasının meydana geldiği ve davacının…plakalı araçta yolcu konumunda bulunduğu anlaşılmıştır.
Zamanaşımı defi yönünden;
2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.
Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.
Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı).
TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.
Dava konusu yaralamalı trafik kazası 05/04/2012 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 16/10/2019 tarihinde açılmıştır. Her ne kadar 2 yıllık kısa zamanaşımı süresi dolmuş ise de, somut olayda KTK’nın 109.maddesinde düzenlenmiş olan uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında somut olay içi öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıl olup 8 yıllık uzun zaman aşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
… 2. Sulh Ceza Mahkemesinin… E. … K. Sayılı ceza dosyasının incelemesinde; 05/04/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle sanık …hakkında müşteki …’ın taksirle yaralanmasına neden olma suçundan kamu davası açıldığı, müştekinin şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle CMK’nın 223/8 maddesi gereğince davanın düşürülmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kusur incelemesi için ATK Trafik İhtisas Dairesine gönderilmiş, ATK Trafik İhtisas Dairesinin 21/09/2020 tarihli raporunda sürücü … sevk ve idaresindeki otomobil ile kavşağa yaklaşırken hızını azaltması, görüş alanını kontrol altında bulundurması, karşı yönden gelip seyir istikametini kapatan diğer sürücü yönetimindeki araca karşı zamanında etkili fren tedbiri alması gerekirken bu hususlara riayet etmemesi neticesinde karıştığı olayda alt düzeyde tali %10 oranında kusurlu olduğu, sürücü… idaresindeki otomobil ile seyri sırasında olay mahalli kavşağa geldiğinde, terminale giriş yapmak için sola manevra yapmadan önce karşı istikametten gelen trafiği kontrol etmesi, düz seyirle gelen araçların geçişini beklemesi, uygun bir anda vasıtayı harekete geçirerek dönüş yapması gerekirken bu hususlara riayet etmeden karşı yönden yaklaşan otomobile rağmen kontrolsüzce dönüş yapması neticesinde meydana gelen olayda asli %90 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Davalı vekili sigortalı olunan araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu belirterek itirazda bulunmuşsa da zarar gören davacının yolcu konumunda bulunduğu, davacının kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı, KTK ‘ nun 85 ve 88. Maddeleri ile TBK’ nun 61. Maddesi gereği davalının kazaya kusurları ile sebep olan diğer zarar verenler gibi, oluşan zararın tamamından müşterek ve müteselsil sorumludur. Davacılar TBK’ nun 61 ve TBK’ nun 163 maddelerine göre müşterek ve müteselsil sorumluluk esaslarına dayalı olarak, zarar verenlerin her birine dava açabilir. Bunun sorumlulardan talep edilebileceği gibi, zarar verenlerden sadece birinden yada birkaçından da talep edebilir. TBK’ nun 167.maddesi uyarınca, sorumlulukların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur, düzenlemeleri gereğince davacının zararının tamamını davalıdan talep etme hakkının bulunduğu, araç sürücülerinin kusurunun daha sonra iç ilişkiden önem kazanacağı kabul edilerek meydana gelen zarardan sigortalı araç sürücüsünün kusuruna bakılmaksızın davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu Mahkememizce kabul edilmiştir.
Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde malûliyetin varlığı ve oranına ilişkin belirlemenin Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir. Kazanın 05/04/2012 tarihinde meydana geldiği ve ATK 2. İhtisas Kurulundan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor alınmakla; düzenlenen rapor dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olmakla hükme esas alınmıştır.
Dosyanın aktüerya bilirkişine tevdi edilmiş olup bilirkişinin 04/08/2021 tarihli raporundan özetle: “25.08.1978 doğumlu davacının 05.04.2012 kaza tarihinde 36 yaşında olduğu, davacının gelirlerinin asgari ücret düzeyinde olduğunun kabulü ile hesaplama yapılmasını davacı vekilinin de ava dilekçesinde belirtildiği, davacının eşinin % 20 maluliyeti nedeni ile almış olduğu maaşının 25.10.2011 tarihinde vefatı sonrası hak sahibi eşine ölüm aylığı olarak 15.09.2013 tarihinden itibaren bağlandığının 05.12.1991 doğumlu 22.01.2018 kaza tarihinde 26 yaşında tespiti ile 39 yaşında kaza geçiren davacının aktif döneminde olduğu, aktif dönem 60 yaşına kadar asgari ücret + BEKAR AGİ, 60 yaş sonrası için elbette yerleşik Yargıtay içtihatları gereği net asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığı, 25.8.1973 doğumlu davacı Hava AKTAŞ’ ın 05.04.2012 kaza tarihinde 38 yıl, 7 ay, 12 gün üzerinden 39 yaşında olduğu, TRH 2010 Kadın yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye ömrünün 40 yıl olduğu, 79 yaşına kadar muhtemelen yaşayacağı, geçici iş göremezlik zararının davacının sigortalı araç içinde yolcu konumunda olduğu ve kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığının kabulü ile, 2.009,93 TL olduğu, SGK tarafından davacıya herhangi bir geçici iş göremezlik tazminatı ödenmediği, davalı sigorta şirketinden talep edebileceği geçici iş göremezlik zararının 2.009,93 TL olacağı, … Hukuk Dairesi … E. , 2020/8104 K. 03.12.2020 tarihli kararı dikkate alındığında sigorta şirketinin sorumluluğundan söz edilebileceği, davacının sigortalı araç içinde yolcu konumunda olduğu ve kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığının kabulü ile sürekli iş göremezlik zararının 34.561,81 TL olacağı, müterafık kusur durumu ve hatır taşıması indiriminin tüm takdir ve hukuki değerlendirmesinin elbette Yüce Mahkemeye ait olmak üzere; davalı sigorta şirketinden 360.000,00 TL limit dahilinde talep edebileceği azami sürekli maluliyet zararının 225.000,00 TL olduğu, davacı vekili tarafından davalı sigorta şirketine dava öncesi başvuru yapıldığı, hasar dosyası açıldığı ancak talep dilekçesinde ve eklerinde davacının maluliyetini gösterir rapor olmadığının tespiti ile 16.10.2019 dava tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulünün ve yasal faiz talep edilebileceği, ” şeklinde rapor düzenlenmiştir. Aktüerya bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın Yargıtay 17. HD’ nin 2020/2598 E. 2021/34 K 14.01.2021 tarihli kararı ve T.C. Yargıtay 17. HD. 2019/3292 E. 2021/1848 K. 24.02.2021 tarihli doğrultusunda, TRH 2010 Yaşama Tablosu ve progresif rant yöntemi olarak adlandırılan hesaplama yöntemi dikkate alınarak düzenlendiği anlaşılmakla dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğundan hükme esas alınmıştır.
Davacı vekili 10/08/2021 tarihli talep arttırım dilekçesi ile dava değerini 36.571,74-TL olarak arttırarak eksik kalan harcı yatırdığı anlaşılmıştır.
Islah halinde temerrüt faizi yönünden ise; haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Bu nedenle dava dosyamızda ıslah edilen miktar bakımından da temerrüt tarihiden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekir.
Dava konusu tazminatta hatır taşıması indirimi yapılmış olup öncelikle hatır taşımasının açıklanmasında fayda görülmüştür. Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nin 51.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından ya da kullanmadan söz edebilmek için yaralanan ya da ölen karşılıksız taşınmış olmalıdır. Taşınan veya kullananın yararının söz konusu olduğu durumda hatır taşıması ilişkisi gündeme geleceğinden işletenin sorumluluğu genel hükümlere göre değerlendirilecek ve tazminattan indirim yapılacaktır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. (Y.17.H.D.2018/3231E-2018/12869)
Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun “tazminat” başlıklı 51. maddesinde; hakimin, tazminatın kapsamını, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. Maddesinde ise; zarar gören taraf, zarara razı olduğu veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olduğu yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği açıklanmıştır.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davacının 05/04/2012 tarihli trafik kazasında araç içerisinde yolcu olarak bulunduğu, kazada yaralandığı, kaza sonrası geçici ve sürekli iş göremezlik kaybı yaşadığı, ceza dosyasının incelenmesinde, araç sürücüsünün davacının yeğeni olduğu, araç içerisinde yolculuk ettikleri, taşımanın davacının menfaatine uygun biçimde yapıldığı ve araç sürücüsünün taşımada bir menfaatinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıdaki tüm açıklamalar karşısında; tazminattan hatır taşıması nedeniyle Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları doğrultusunda, davacının geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatları üzerinden %20 hatır taşıması indirim yapılarak, davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinin temerrüt tarihi olduğu tespit edilerek hüküm kurulmuştur.( Y.17.H.D. 2017/19E-2018/19030K)
Davanın kısmen reddine karar verilmiş olup, davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Zira, yasal düzenlemeler gereği, TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmeyecektir. (Y.17.H.D. 2015/14413E-2018/4944K ilamı)
Tüm bu açıklamalar ve hukuki değerlendirmeler sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ ile,
1-)Davacı …’ın takdir olunan hatır taşıması indirimi neticesinde 1.607,95 TL geçici iş göremezlik 27.649,45 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 1.998,58-TL nisbi karar harcından peşin yatırılan 44,40-TL peşin harç ve 122,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 166,40-TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.832,18-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-)Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 4.388,61-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-)Davacı tarafça yatırılan 44,40-TL başvuru, 44,40-TL peşin ve 122,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 210,80-TL harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-)Davacı tarafından yatırılan 850,00-TL Bilirkişi ücreti, 300 TL ATK fatura bedeli, 365,55- TL posta gideri ve 81,05 fatura bedeli olmak üzere toplam 1.596,60-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-)Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
7-)Adli Tıp Kurumu’nun 18/06/2021 tarihli 8812954281 numaralı 820,00-TL bedelli maluliyet incelemesine ilişkin fatura bedeli dosyada tahsil edilmemişse (tahsilde tekerrür olmamak üzere) davalıdan tahsili için yazı işleri müdürlüğünce harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
8-)Taraflarca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa re’sen iadesine,
9-) Dosya içerisinde bulunan… (Kapatılan) 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nin … E sayılı dosyasının Mahkemesine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.12/10/2021

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır