Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/862 E. 2020/511 K. 20.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/862 Esas
KARAR NO : 2020/511

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/10/2019
KARAR TARİHİ : 20/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle;
Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 16.01.2017 tarihinde denetim ve tasdik sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında müvekkilinin üstlendiği tüm edimleri sözleşmeye uygun biçimde ifa ettiğini, sözleşme ile üstlendiği tüm edimleri ifa eden müvekkili şirketin yine sözleşmeye uygun olarak davalı şirkete sunmuş olduğu hizmetlerin karşılığı bedelini davalı şirkete fatura ettiğini, işbu faturalara itiraz edilmediğini, faturaya konu bedellerin defalarca talep edilmesine rağmen müvekkili şirkete herhangi bir ödeme gerçekleştirilmediğini, alacağını tahsil edemeyen müvekkili şirketin işbu faturaya konu bedellerin tahsili amacıyla 10.01.2018 tarihinde İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız takibe geçmişse de davalı şirketin işbu ilamsız icra takibine 11.01.2018 tarihinde itiraz ettiğini ve işbu itirazı takiben icra takibinin durdurulduğunu, davalı şirketin icra takibine yaptığı itirazın icra dosyasından müvekkili şirkete tebliğe çıkartılmamış olup; işbu itirazın taraflarınca icra dosyasına vekaletname sundukları 11.04.2019 tarihinde öğrenilebildiğini, işte bu nedenle davaya konu icra takibine yapılan itirazın bu tarihte taraflarına tebliğ edilmiş sayılmasının gerektiğini, 6102 Sayılı TTK’nın 21/2 hükmünün; “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır” şeklinde olduğunu, takip ve dava konusu edilen faturaların düzenlenerek davalı şirket çalışanına tebliğ edildiğini ve fatura suretinin ilgililerince teslim alındığına dair imzalandığını, faturaların tebliği tarihinden itibaren 8 gün içerisinde davalı şirket tarafından fatura içeriklerine herhangi bir itiraz sunulmamış olduğundan faturaya konu borcun doğmadığı iddiasında bulunan davalı şirketin işbu iddiasını ispat yükü altında olduğunu, ilgili faturaların tebliğinden sonra müvekkili şirket tarafından, davalı şirket ile iyi niyet çerçevesinde defalarca iletişime geçildiğini ve sözleşmede belirlenen miktar ve usul ile düzenlenmiş faturalara ilişkin tutarların ödenmesinin talep edilmiş olmasına karşın davalı şirket tarafından ilgili faturalara istinaden bir ödeme gerçekleştirilmediğini ileri sürerek; itirazın iptaline ve icra takibinin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatı ödenmesine, mahkeme, icra masrafları ve takdir edilecek vekalet ücretinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle;
Davacı vekilinin dava dilekçesinde müvekkilinin İstanbul …İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasının alacaklısı olduğunu, icra takibine yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu ve bu nedenle itirazın iptalinin gerektiği iddiası ile işbu davanın açıldığını, davacı tarafın, müvekkili firma ile 16.01.2017 tarihinde imzalamış olduğu sözleşmeye istinaden kesmiş olduğunu iddia ettiği faturalara ilişkin icra takibi başlattığını ve bu icra takibine müvekkili şirket tarafından 11.01.2018 tarihinde itiraz edildiğini, bu itiraz üzerinden yaklaşık 2 yıl geçtikten sonra davacının itirazın iptali davasını açtığını, bu nedenle yasal olarak “1 yıl içerisinde açılması gereken itirazın iptali davasının “süresinde açılmadığından dolayı, öncelikle bu yönüyle davanın reddi gerektiğini, öte yandan davacı vekilinin dava dilekçesinde her ne kadar müvekkili firmaca yapılan itirazın üzerinden 1 yıl 3 ay geçtikten sonra öğrendiğini iddia etmiş ise de, söz konusu iddianın yerinde olmadığını, zira başlatılan icra takibinden sonra geçen 1,5 yıl boyunca icra takibinin incelenmemesi, takip edilmemesi, gözden kaçması gibi bir durumun söz konusu olmadığı gibi, iyi niyetten de söz edilemeyeceğini, bu nedenle itirazın öğrenilme tarihine ilişkin beyanın kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla da davanın süresinde açıldığından bahsedilemeyeceğini, davacı tarafından takibe konulan faturalara ilişkin olarak müvekkili firmanın davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, bu hususun defterlerinin incelenmesinden sonra da açıkça ortaya çıkacağını ileri sürerek, davanın reddine, icra takibinin iptaline, davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
1-İstanbul … İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyası
2-16701/2017 tarihli Denetim ve Tasdik Sözleşmesi
3-Davacının ve davalının ticari defter ve kayıtları
4-Bilirkişi raporu
5-Faturalar
6-Arabuluculuk son tutanak aslı,
7-Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ GEREKÇE
Dava, faturalardan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz. Ancak TTK 21/2 maddesi uyarınca , faturalara 8 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde faturadaki gösterilen bu bedeli kabul edilmiş sayılır.
Fatura tek başına alacağın kanıtı değildir. Faturanın dayanağı olan temel ilişkinin ispatı gerekir. Tek yanlı düzenlenen faturanın, düzenleyen tarafın kendi ticari defterlerine kayıt edilmiş olması alacağın varlığını ispatlamaz.
Faturalarda belirtilen malların davalı alıcıya teslim edildiği iddiasını davacı ispatla yükümlüdür. Fatura içeriğindeki malların davalıya teslimi dayanak belgelerle kanıtlanmadığı sürece ticari defterler tek başına malın teslim edildiğini ispata yeterli değildir.
Bu açıklamalar ışığında davacı ve davalının sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, icra dosyası getirtilerek incelenmiş, tüm deliller toplandıktan sonra alanında uzman mali bilirkişiden rapor alınmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde; davacının İstanbul … İcra Dairesinin… esas sayılı takip dosyasında 02/01/2018 tarihinde faturadan kaynaklanan 17.700,00 TL asıl alacak, 888,48 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 18.588,48 TL üzerinden icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin 04/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun da süresi içerisinde 10/01/2018 tarihinde borca itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği anlaşılmıştır.
Davalı vekili icra takibinin süresinde açılmadığına yönelik itirazda bulunmuşsa da icra dosyasında ödeme emrine itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğine ilişkin evrak bulunmadığından ve bir yıllık hak düşürücü sürenin başlamadığı anlaşıldığından itirazın reddine karar verilmiştir.
Mali bilirkişinin 08/06/2020 tarihli 7 sayfadan ibaret raporunda özetle; “taraf defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, sahipleri lehine delil olma niteliği taşıdıkları, davalı şirketin 2016 yılından devir 5.824,40 TL borç bakiyesinin bulunduğu, borca karşılık 27.01.2017 tarihinde 27.04.2017 vadeli aynı tutarda çek tahsil edildiği, belirtilen tarih itibariyle davalı şirketin herhangi bir bakiyesinin bulunmadığı, aralarındaki sözleşme kapsamında Şubat- Aralık 2017 döneminde düzenlenen 11 adet fatura sebebiyle de davalı şirket hesabına toplam 17.700,00 TL borç kaydedildiği, bu borca karşılık herhangi bir tahsilat yapılmadığı, anılan bakiyenin 24007 no.lu yevmiye kapanış maddesinde davalı şirket cari hesabının karşısında aynen yer aldığı, yapılan işlemler sonucu 2017 yılında davacı şirket hesabına 23.524,40 TL alacak kaydedildiği, borca karşılık 5.824,40 TL ödeme yapıldığı, dolayısıyla 31.12.2017 tarihi itibariyle davacı şirketin 17.700,00 TL alacak bakiyesinin bulunduğu, anılan bakiyenin 160 no.lu yevmiye kapanış maddesinde davacı şirket cari hesabının karşısında aynen yer aldığı, dolayısıyla; 31.12.2017 tarihi itibariyle 17.700,00 TL olan davacı şirket alacak bakiyesinde tam mutabakat bulunduğu, taraflar arasında düzenlenen sözleşme kapsamında; verdiği hizmet karşılığında davacı şirket tarafından KDV dahil toplam 17.700,00 TL tutarında fatura düzenleneceği, davalı şirket tarafından ödemelerin aylık eşit taksitler halinde yapılacağı kararlaştırıldığı, faturaların sözleşme hükümlerine uygun düzenlendiği, davalı şirketin takip ve dava konusu fatura içeriği hizmetlerin alınmadığı yönünde herhangi bir itirazının bulunmadığı, Sayın Mahkemece davacının işlemiş faiz talebinin kabulü halinde; fatura tarihleri baz alınarak, 17.700,00 TL tutarındaki asıl alacağın fatura tarihlerinden itibaren yıllık %9,50 avans faiz oranı ile işlemiş faiz tutarı 920,00 TL olarak hesaplandığı, davacının bu yöndeki talebinin ise 888,48 TL olduğu” şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; taraflar arasında sözleşme düzenlendiği ve ticari ilişki bulunduğu, davacının faturalara dayalı alacağının tahsili istemiyle icra dosyasında takip yaptığı, davalının yasal süresi içerisinde yaptığı itiraz üzerine takibin durmasına karar verildiği, faturaların sözleşme hükümlerine uygun düzenlendiği, davalı şirketin takip ve dava konusu fatura içeriği hizmetlerin alınmadığı yönünde herhangi bir itirazının bulunmadığı, davacının ve davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, faturaların ve alacağın davacının ve davalının ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu, bu durumda davalının bu fatura içeriği malları teslim aldığına dair karine oluştuğu, davalı tarafça borcu bulunmadığı hususunda ispata yarar delil ibraz edemediği, bu haliyle davacı taraf takip konusu faturalardan dolayı davalıdan alacaklı olduğunu ispat ettiği anlaşılmakla, düzenlenen uzman bilirkişi raporunun da mahkememizce dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunması nedeniyle davacı tarafın davalıdan takip konusu faturadan kaynaklanan 17.700,00 TL alacağının bulunduğu sabit olmuştur.
Davacı tarafın başlattığı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında borçlu davalı tarafından 17.700,00 TL asıl alacağa yönelik yapılan itirazın iptaline, takibin takip talebindeki şartlarla kaldığı yerden devamına, her ne kadar takipten önce işlemiş faiz talep edilmişse de; somut olayda davacının davalıyı takip tarihinden önce temerrüde düşürmediğinden temerrüt şartları oluşmadığından işlemiş faiz talebinin reddine, ayrıca alacağın likit olması nedeniyle takibe haksız itiraz eden borçlu davalı aleyhine asıl alacağın %20’si(3.540,00-TL) oranında icra inkar tazminatı yüklenmesine dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesi 11.fıkrasında yer alan “taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmez.” düzenlemesi gereğince dosyada bulunan tarihli arabuluculuk son tutanağın incelemesinde davalı tarafın mazeret göstermeksizin arabuluculuk görüşmesine katılmadığı anlaşıldığından lehine vekalet ücreti hükmedilmemiş ve yargılama giderlerinin tamamının davalı tarafa yükletilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN KISMEN KABULÜ ile;
a) Davacı tarafın başlattığı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında borçlu davalı tarafından 17.700,00 TL asıl alacağa yönelik yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, takibin takip talebindeki şartlarla kaldığı yerden devamına, temerrüt koşulları oluşmadığından faize yönelik fazlaya ilişkin istemin reddine,
b) Hükmolunan asıl alacağın %20’si(3.540,00-TL) oranında icra inkar tazminatının borçlu davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 1.209,08-TL nisbi karar harcından peşin yatırılan 317,45-TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 891,63-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-)Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 3.400-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-)Davacı tarafça yatırılan 317,45-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-)Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL başvuru, 6,40-TL vekalet harcı, 700-TL Bilirkişi ücreti ve 68,20-TL posta giderinden ibaret toplam 819,00-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-)Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
7-)Taraflarca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 20/10/2020

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

¸e-imzalı ¸e-imzalı