Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/727 E. 2020/566 K. 09.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/727 Esas
KARAR NO : 2020/566

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/10/2019
KARAR TARİHİ : 09/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı şirket arasında …Haberleşme altyapısı olmayan yerleşim yerlerine altyapı kurulması projesi hizmet tedarik sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye göre sözleşmesi hükümlerinin öncelikle uygulanacağı kararlaştırıldığını, sözleşme uyarınca müvekkiline sözleşme ve eki şartnameler kapsamında altyapı projesi hizmet tedarik etme görevinin yüklendiğini, sözleşmenin 2.2.11. maddesinde ” Taraflar gerekli görülmesi halinde sözleşmenin yürütülmesi için gerekli olan hizmet performansı değerlendirmelerini yapmak üzere yılda 4’er aylık periyodlar halinde değerlendirme toplantıları yapabilceklerini, tedarikçinin yükümlülüğünü yerine getirmemesinden kaynaklı sözleşmenin tedarikçi tarafından feshedilmesi halinde tedarikçinin, 1.varsa avans bakiyesinin iadesini hiçbir ihtar ve talebe gerek kalmadan derhal ve nakden işverene yapmasını, 2.Sebep olduğu ceza olması durumunda işverenin talebi üzerine 5 iş günü içerisinde işverene derhal ve nakden ödenmesini, 3.Tamamlanmamış veya tamamlamakla yükümlü sorumluluklarını 45 gün içinde tamamlamasını, takip eden 30 gün içerisinde işveren, yukarıda bahsi geçen durumlar hariç hiçbir nam altında zarar ve ziyan karşılamaksızın kesin ve varsa ek kesin teminat mektuplarını tedarikçiye iade edeceğini kabul ve taahhüt eder .” şeklinde düzenlendiğini, taraflar arasında 15/10/2018 tarihinde sözleşmenin feshi konusunda görüşme yapılmış ancak mutabakat sağlanamadığını, akabinde 06/11/2018 tarihinde taraf temsilcileri sözleşmenin 31/12/2018 tarihi itibariyle feshi kararlaştırmış,ancak yapılan birçok toplantıda fesih protokolünün çeşitli konularında mutabakat sağlanmasına rağmen fesih protokolü imzalanamadığını, yasal zorunluluk nedeniyle arabulucuya başvurulmuş, ancak yapılan görüşmeler neticesinde taraflar anlaşmaya varamadıklarından arabuluculuk anlaşmazlık tutanağı tanzim edildiğini, izah edilen nedenlerden dolayı sözleşme ve ek protokoller uyarınca fesh edilen sözleşme uyarınca davalı tarafın hesap mutabakatına yanaşmaması sebebiyle bilirkişi tarafından yapılacak inceleme sonucu avans bakiye hesabı sonucu ödemeleri gereken bir tutar ortaya çıktığı takdirde bunu ödemeye hazır olduklarını, avans teminat mektubunun bu şekilde iadesini, kati teminat mektubunun da sözleşmenin 2.2.11. maddesi uyarınca sona erdirilmesi sebebiyle tamamının iadesine, bu talebin kabul görmemesi halinde ise bilirkişilerce proje yükümlülük miktarı üzerinden oransal olarak hesaplanacak tutar kadar teminat tutulmak suretiyle diğer kısmın iadesine ve müvekkili tarafından ödenen banka komisyonlarının tahsili için dava açılması zorunluluğu doğduğunu, arz edilen nedenlerle, dava değeri ve tazminat miktarı yapılacak yargılama ve bilirkişi incelemesi sonucu tespit edilebileceğinden HMK 107 maddesi uyarınca bilirkişi raporu sonucu miktar belli olduğunda artırılmak üzere; taraflar arasında tanzim edilen sözleşme ve protokoller gereğince davalı tarafa verilen avans teminat mektubunun davalı tarafından verilen avanstan müvekkilince yapılan iş bedelleri mahsup edilerek (avans miktarı kaldığı takdirde bunun belirlenerek davalıya ödendikten sonra ) müvekile iadesini, proje yükümlülük bedeli üzerinden alınan 6.000.000 USD bedelli Kati Teminat Mektubunun yapılan işler nedeniyle ve miktarı azaldığından kalan yükümlülük üzerinden hesaplanarak fazla kısmın iadesini, teminat mektupları için dönemsel olarak yapılan ödemelerle ilgili hesaplama yapılarak yapılan iş bedelleri kadarı iade edilmesi gerekirken iade edilmemeleri nedeniyle bankaya ödenen komisyon bedellerinin 04/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile taraflarına verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmişlerdir.
CEVAP:Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 107. maddesinde belirsiz alacak davası düzenlendiğini, maddeye göre alacaklı, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceğini, huzurdaki davada da davacı, HMK’nın 107 maddesi uyarınca davasını açtığını belirtildiğini, somut uyuşmazlık bakımından belirsiz alacak davası ikame edilmesi mümkün olamayacağını, zira taraflar arasında Sözleşme doğrultusunda yapılan işin miktarı ve karşılığı tutar bakımından uyuşmazlık bulunması, alacağın kabulü anlamına gelmemekle birlikte, davaya konu edilen alacağı belirsiz hale getirmeyeceğini, somut olay bakımından da davacının yaptığı işin tutarının ne olduğunu bilmemesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dolayısıyla davacının alacak talebi belirlenebilir olduğundan HMK 107 kapsamında dava açması usulen hatalı olduğunu ve Yargıtay içtihadında da belirtildiği üzere hukuki yarar yokluğundan davanın reddedilmesi gerektiğini, tarafların kabul ettiği ve imzaladığı Sözleşme’de Kesin Teminat Mektubunun iade edilebilmesinin ön koşulu kesin kabul yapılması/Projenin tamamlanmasıdır. Ancak bu koşulun gerçekleşmesi tek başına yeterli olmadığını, kesin kabulün ardından davacının Sözleşme konusu işi, Sözleşme koşullarına uygun şekilde yerine getirip getirmediği tespit edileceğinin, sonrasında da bu işten dolayı müvekkil şirkete herhangi bir borcunun olmadığının ayrıca tespit edilmesi gerektiğini, bu tespitler yapılabilirse, davacının ayrıca Sosyal Güvenlik Kurumundan ilişiksiz belgesi alması gerektiğini, ancak bu ilişiksizlik belgesinin temin edildiği tarihten itibaren 60 gün sonra müvekkil şirket iadeyle yükümlü olmakta olduğunu, bu kapsamda 6.000.000 ABD Doları tutarındaki Kesin Teminat Mektubunun iade edilebilmesi için yukarıdaki paragrafta sayılan dört şartın birlikte gerçekleşip gerçekleşmediği Sayın Mahkememiz tarafından değerlendirilmesi gerektiğini, ancak Sözleşme kapsamında ne kesin kabul yapılmıştır ne iş tamamlanmıştır ne davacının hiçbir borcunun kalmadığı tespit edilmiş ve ne de davacı ilişiksizlik belgesi sunmuştur. Zira davacı da projeyi bitirmediğini ikrar etmektedir ki, yaptığını iddia ettiği işin karşılığı kadarki bedelin 6.000.000 ABD Dolarından mahsup edilmek suretiyle teminat mektubunun iadesini talep ettiğini. davacının iddialarının aksine müvekkil şirketin, kesin kabul yapılana ve proje bitene kadar, yapılan iş karşılığını tespit ederek 6.000.000 ABD Doları tutarındaki Kesin Teminat Mektubunu bedeli daha düşük bir mektupla değiştirmek gibi bir yükümlülüğünün olmadığını, tam tersine, Sözleşme konusu iş tamamen bitmiş olsa dahi müvekkil şirket davacının borcu bulunması veya ilişiksizlik belgesi alamaması halinde Kesin Teminat Mektubunu elinde bulundurma hakkına sahip olduğunu, dolayısıyla somut uyuşmazlık bakımından davacının Kesin Teminat Mektubunu iadesini talep etme hakkı olmadığı ortadadır ve davacı da bu durumun bilincinde olduğunu, tamamen bu durumun bilincinde olduğu için davacı, Sözleşme’nin Teminat Mektubu iadesiyle alakalı esas maddesi olan 8.7 yerine, taleplerini yukarıda açıkladıkları üzere karşılıklı mutabakat sağlanamaması sebebiyle uygulama alanı olmayan 2.2.11. maddeye dayandırmakta olduğunu, müvekkil şirket henüz davacının Sözleşme’yi ihlal edip etmediğini veya hatalı bir davranışı veya ihmali sebebiyle bir cezaya maruz kalıp kalmadığını tespit etmemiş, Sözleşme kapsamında davacının, diğer alt yüklenicilerin ihlallerinden, hatalarından ve ihmallerinden sorumlu tutulmasına karar verilmiş, sözleşme’nin eklerinde de müvekkil şirket, davacı ve diğer bir alt yüklenicinin tarafı olduğu tedarik sözleşmeleri mevcut olduğunu, bu sözleşmelerde de davacı, alt yüklenicilerin bir nevi kefili gibi hareket ettiğini, Sözleşme kapsamında teminat mektupları da davacının yükümlülüklerini yerine getireceğinin garantisi olması amacıyla sunulan mektuplardan olduğundan, davacının iddialarına Sayın Mahkemece itibar edilse dahi, diğer yüklenicilerin yükümlülükleri bakımından da bir tespit ve değerlendirme yapılması gerekeceğini, bu değerlendirme ve tespit yapılmadan teminat mektuplarının iade edilmesi ve müvekkil şirketin bu sebeple herhangi bir bedel ödemek zorunda kalması, müvekkil şirketin imzaladığı tüm sözleşmelerinin ruhuna aykırı olacak ve kendini garanti altına almış olmasının hiçbir önemi kalmayacağını, bu kapsamda Sayın Mahkememizce esasa girilecekse de beyanlarımız doğrultusunda inceleme ve tespit yaptırılmasını talep ettiklerini, Öncelikle davanın kısmi alacak davası olarak açılması gerekirken belirsiz alacak davası olarak açılması sebebiyle hukuki yarar yokluğundan usulden reddini, talebimizin kabul görmemesi halinde, dava dilekçesinde HMK 119/1-ğ bendinde düzenlenen husus eksik olduğundan HMK 31 kapsamında davacıya 1 haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasını, yargılamanın seyrini etkileyeceğinden müvekkil şirketi temsile yetkili kişiler hakkında beyanda bulunmak üzere tarafımıza süre verilmesini, her halükarda teminat mektuplarının iadesi için aranan şartlar somut olayda mevcut olmadığından davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesi yönünde karar verilmesini talep ve beyan etmişlerdir.
CEVABA CEVAP:Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevaba cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili cevap dilekçesinde, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını iddia ettiğini, belirsiz alacak davası HMK 107 maddesinde düzenlenmiş olup ”davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı,hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”şeklindedir, taraflar aralarında hesap mutabakat sağlayamadıklarından, alacağın miktarının belirlenmesi henüz mümkün olamayacağını, bu nedenle belirsiz alacak davası açılması koşulları mevcut olup davalı tarafın buna yönelik itirazları yerinde olmadığını, ayrıca davalının emsal olarak gösterdiği içtihatlar Yargıtay 22. Hukuk Dairesine ait bireysel iş hukukundan kaynaklanan anlaşmazlıklara ait olduğu, davalarının ise Ticari Hizmet Sözleşmesi kapsamında kısmen tedarik,kısmen eser sözleşmesi mahiyetinde olması nedeniyle davalarında uygulanma imkanı mevcut olmadığını, 2018 yılında ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle nakit/kredi temininde sıkıntılar yaşanmış, davalı tarafa bu sorunların çözümü için yapılan tüm başvurular sonuçsuz bırakmış, bunun üzerine taraflar arasında 15/10/2018 tarihinde sözleşmenin feshi konusunda görüşme yapılmış, ancak mutabakat sağlanamadığını, akabinde 06/11/2018 tarihinde tekrar toplantı yapılarak sözleşmenin 31/12/2018 tarihi itibariyle feshi kararlaştırılmış, ancak bir çok konuda mutabakat sağlanmasına rağmen protokol imzalanamamış, fesih görüşmelerinde müvekkilinin üzerinde bulunan siparişlerin davalı tarafından sistemsel iptalleri uzun zaman alacağından söz edilerek mevcut siparişlerin tamamlanması ve yeni sipariş açılmaması davalı tarafça teklif edilmiş,müvekkilim bu talebi kabul ederek buna ilişkin kurallar 27/12/2018 tarihli tutanakla imza altına alındığını, müvekkilinin yaptığı işler ile davalıya verdiği avans teminat mektubu davalının müvekkilime verdiği avans miktarını fazlası ile karşıladığı düşünüldüğü, bu husus yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucu ortaya çıkacağını, yine protokol görüşmeleri kapsamında davalı işverenin talebi doğrultusunda verilen siparişler nedeniyle eksik kalan işler müvekkili tarafından tamamlandığı, müvekkilinin sebep olduğu herhangi bir cezanın da bulunmadığı,bu durumda yukarıdaki madde uyarınca edimlerini yerine getirmiş olan müvekkilimin teminat mektubunun iadesini talep etme hakkı doğduğunu, ayrıca davalı işveren söz konusu madde kapsamında müvekkilden herhangi bir talepte de bulunmadığını, davalı vekili cevap dilekçesinde kesin teminat mektubunun iade koşullarının oluşmadığını belirterek iddiasını sözleşmenin 8.7 maddesine dayandırdığını, bu madde kesin kabul ve projenin tamamlanması durumunda uygulanacak madde olup sözleşme taraflar arasında fiilen feshedildiğini, yine davalının 7161 Sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 3.maddesi kapsamında tasfiye kararnamesinden yararlanmak için başvuruda bulunduğu da düşünüldüğünü, yine kesin teminat mektubunun iadesinde uygulanacak maddenin 2.2.11 olması gerektiği düşünüldüğünde,yukarıda izah edildiği üzere koşullar oluştuğunu, Davalı vekili cevap dilekçesinin 7.maddesinde fesih halinde davacı tedarikçinin hiç bir talepte bulunmayacağını iddia ettiğini, ancak fesih sözleşmenin 20. maddesinde düzenlenmiş olup hangi koşullarda işverenin sözleşmeyi fesh edeceği ayrıntılı olarak belirtildiğini, Maddede belirtilen tedarikçinin kusurundan dolayı fesih koşulları mevcut olmadığını diğer bir ifadeyle müvekkilinden kaynaklanan fesih sebebi bulunmadığını, mutabakat imzalanmamış olmakla birlikte gerek e-mail yazışmaları, gerekse davalının müvekkilime sistem üzerinden iş siparişini sonlandırması dikkate alındığında bu mutabakatı kabul ettiği ve bu suretle sözleşmenin tarafların karşılıklı mutabakatı ile sonlandırıldığı. netice olarak davalı tarafın cevap dilekçesinde iddia ettiği hususlar yasa, sözleşme ve maddi gerçeklere aykırı olduğunu, davalı tarafın yerinde olmayan itirazlarının reddi ile davalarının kabulüne karar verilmesini arz ve talep etmişlerdir.
DELİLLER: Ankara … Noterliği 03/04/2019 tarih ve …yevmiye numaralı ihtarname, Ankara … Noterliği 30/09/2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname … 01/12/2017 tarih ve …ref. No’lu kesin teminat mektubu,… 01/12/2017 tarih ve …ref. No’lu kesin avans mektubu, taraflar arasında imzalanan sözleşme, sulh protokolü, taraf dilekçeleri, arabuluculuk son tutanak aslı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; dava, taraflar arasında düzenlenen sözleşme uyarınca davalıya verilen avans teminat mektubu ile kati teminat mektubunun iadesi ve süresinde iade edilmeyen teminat mektubu için bankaya ödenen komisyon ücretinin avans faizi ile tahsili talebinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı vekili Mahkememizin 04/09/2020 tarihli celsesinde taraflar arasında öninceleme duruşmasından sonra sulh protokolünün imzalandığını, teminat mektuplarının iade edildiğini, davacı tarafça feragata ilişkin taahhüt verildiğini, ihtilaf kalmadığını, davanın konusuz kaldığını beyan etmiş, Mahkememizce davalı vekiline sulh protokolünü sunmak üzere süre verilmiş, süre içerisinde sulh protokolünün sunulduğu, sulh protokolünün incelemesinde; 19/12/2019 tarihinde…TİCARİ AŞ ile …LTD ŞTİ tarafından taraflar arası 04/01/2018 tarihli sözleşmeden çıkan ve çıkması muhtemel ihtilafların çözümü için düzenlendiği ve imzalandığı, sulh protokolünde komisyonların iadesi hakkında bir düzenleme yer almadığı tarafların sözleşmesel haklarının saklı olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili 12/10/2020 tarihli dilekçesi ile; sulh protokolünün imzalanması ile davanın konusuz kaldığını, protokolde kararlaştırıldığı gibi tarafların vekalet ücreti talebinde bulunamayacaklarını ve yargılama giderini yapan tarafın üzerinde kalacağını, bu nedenle HMK 331 maddesi uyarınca davanın konusuz kalması nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmasını talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında taraf vekillerinin beyanları ve davacı vekilinin sunduğu beyan dilekçesi ile tarafların sulh olması nedeniyle davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;

1-Sulh nedeniyle dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre alınması gereken 54.40 TL harcın peşin alınan 687,02-TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 632,62 TL’nin davacıya iadesine
3-Davacı ve davalı tarafın sulh protokolüne göre vekalet ücreti talebi bulunmadığından davacı ve davalı lehine vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
4-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan artan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/11/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır