Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/644 E. 2021/708 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/644 Esas
KARAR NO : 2021/708
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 01/10/2019
KARAR TARİHİ : 05/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; 9/05/2016 tarihinde sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile … Mah. … Caddesini takiben seyir halindeyken ….Sokak istikametine dönüş yapmak istediği esnada, yaya olan …’e çarpmasıyla yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, 1977 doğumlu …’in söz konusu kaza sebebiyle basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek biçimde yaralandığını, … Araştırma Hastanesi Adli Tıp Maluliyet raporuna göre müvekkilinin %10 oranında malul olduğunu, geçici iş göremezlik süresinin olay tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiğini, müvekkilinin maddi ve manevi olarak zarara uğradığı ve zararın giderilmesi gerektiğini, müvekkilinin davalıların kusuru sebebiyle meydana gelen trafik kazası sonrasında geçen süre zarfında oluşan bedensel zararın giderimi için çok masraf yaptığını, kazanın meydana gelmesinden bu yana tüm yaşamını çekilmez hale geldiğini, sürekli ilaç kullandığını, tedavi olmak için farklı alanlara ait doktora gittiğini, tedavisinin seneler boyunca neticelenmemesi sebebiyle yaşadıklarından ızdırap duyduğunu, kusurlu aracın sürücüsü ve maliki olan …’un müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararların tamamından sorumlu olduğunu, kazaya neden olan … plakalı aracın Zorunlu Karayolu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile … Sigorta A.Ş tarafından sigorta edildiğini, aracın işleteni, sürücüsü ve sigortacısı olan … Sigorta A.Ş’nin diğer kusurluların kusurlarına düşen sorumluluk dahil olmak üzere teminat limiti sınırları içerisinde müvekkilinin uğramış olduğu maddi ve manevi zararların tamamından diğer davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu beyanla fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı üzere trafik kazasında yaralanarak geçici ve sürekli iş gücü kaybına maruz kalan müvekkili için şimdilik 1.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı … SİGORTA vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kaza tarihinde diğer davalı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı araç için müvekkili şirketçe 06/01/2016-30/12/2016 tarihleri arasında … poliçe numarası ile Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi düzenlendiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı olduğunu, müvekkili tarafından 23.466 TL ödendiğinden bakiye sorumluluklarının kalmadığını, ancak trafik sigortası bir meblağ sigortalı olmayıp bir zarar sigortası olduğunu, zarar görenlerin kaza nedeniyle uğradığı gerçek maddi zararın tespiti ve sigortalının kusur oranında bu gerçek zararın tazmini esas olduğunu, teminat limitlerini bildirmenin davayı kabul anlamında olmamakla birlikte yapılacak inceleme sonucunda şirketlerinin sorumluluğunda bir bedel ortaya çıktığı takdirde sorumluluk limitlerinin esas alınması gerektiğini, davacı yan tarafından talep edilen maddi tazminatın varlığının ve miktarının belirlemesi yönünden sigortalı aracı idare etmekte olan kişinin kazanın meydana gelmesinde kusurunun varlığı ve oranının doğru olarak saptanması gerektiğini, sigorta kaza nedeniyle oluşan maddi zararları tazmin etmekle yükümlü olduğunu, müvekkili şirketin kaza nedeniyle poliçe kapsamında oluşan tüm sorumluluğunun tamamen yerine getirdiğini, sigorta şirketlerinin ZMSS poliçeleri kapsamında sigortalılara ve hak sahiplerine karşı sağlık giderleri teminatı kapsamındaki yükümlülüğü, yazdıkları sigorta priminin Yönetmelik 5/2 maddesine göre hesaplanan miktarını SGK’ya aktarmalarıyla sona erdiğini, geçici iş göremezlik sorumluluğunun bulunmadığını, trafik kazasının 09/05/2016 tarihinde vukuu bulduğu gözetildiğinde dava zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin müdebbir bir tacir olarak genel kanunların ve poliçe genel ve özel şartlarının kendisine yüklediği tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğinden temerrütten bahsedilemeyeceğini, hesaplanan tazminat bedelinin davacı vekiline ödendiğini, davacının iddialarını kabul etmemekle birlikte hükmedilmesi gereken faizin yasal faiz olduğunu beyanla sair hususlar hakkında cevap ve itiraz hakkı saklı kalmak kaydıyla cevaplarının kabulü ile davanın reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı … vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle;kazanın Sultançiftliğinde meydana geldiğini, yetkili mahkemenin … mahkemelerinin olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın zamanaşımı süresinde açılmadığını, müvekkilinin olay gününde aracıyla 20 km hızla ilerlerken tüm hız ve trafik kurallarına uyarak hareket halinde olup, sadece ufak bir temas meydana geldiğini, kaza meydana geldikten sonra davacının bilinci yerinde olup, ayağı kalkıp normal hayati faaliyetlerine devam etmesine rağmen, davacının tamamen maddi bir kazanç saiki ile hareket ederek iş bu davayı açtığını, müvekkilinin davacıyı hastaneye götürdüğünü ve hastane masrafların karşıladığını, maddi ve manevi olarak destek olduğunu, kaza sonrasında hayatına devam ettiğini, günlük tüm ihtiyaçlarını karşılamakta hayatını idame ettirdiğini, dosyaya sunulan çelişkili maluliyet raporunu kabul etmediğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 2019/… esas sayılı dosyasının 23/12/2020 tarihli keşifinde dinlenen davacı tanığı … (TCKN: … ) beyanında; ” Ben kaza günü Bim marketine girmiştim, evim çok yakındı davacı … benim yengem olur ben kaza anını gördüm, … sokak kesişiminde yengem ve 2 tane çocuğunu tam araba çarpacakken yengem çocukları öne doğru itti ve araç yengeme çarptı araç çok hızlı bir şekilde geliyordu lastiklerin yanma sesini duydum, aracın ön kısımlarına çarptığını gördüm diyeceklerim bundan ibarettir” diyerek beyanda bulunmuştur.
Mahkememizin 2019/644 esas sayılı dosyasının 23/12/2020 tarihli keşifinde dinlenen davacı tanığı … (TCKN: … ) beyanında; ” ben kaza anında olay yerinde değildim ancak eşimin olay sonrası yaşadıklarına şahit oldum yaklaşık yarım saat sonra da hastaneye gittim, eşimin çok ciddi yaralanması olmuştur kendisine yaralanmadan sonra tedavisini ben yaptım kendisi yürümeyecek haldeydi kırıkları vardı ve bakıcı yardımına ihtiyacı bulunmaktaydı ayrıca kaza sonrasında davalı taraf zararlarımızı gidereceğini söyledi bundan dolayı şikayetçi olmadık dedi bildiklerim bundan ibarettir” diyerek beyanda bulunmuştur.
DELİLLER:
… CBS’nin 2016/… soruşturma sayılı dosyası, nüfus kayıt örneği, davalı sigorta şirketine yapılan başvuru dilekçesi, davalı sigorta şirketi tarafından 24/06/2019 tarihinde yapılan 23.466,00 TL ödemeye ilişkin ödeme dekontu, zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ve hasar dosyası, SGK ya yazılan müzekkere cevabı ve SGK kayıtları, araç trafik kayıtları, … Hastanesi Epikriz Raporları ve tedavi evrakları, … Hastanesi 1409 sayılı Adli Tıp Maluliyet Raporu , … İlçe Emniyet Müdürlüğünün davacının sosyal ve ekonomik durumuna ilişkin müzekkere cevabı, … Hastanesinin epikriz raporları ve tedavi evrakları, ATK … İhtisas Kurulunun 17/08/2020 tarihli maluliyet raporu, ATK … İhtisas Kurulunun 24/03/2021 tarihli maluliyet raporu, kusur ve aktüer raporu, tanık beyanları, arabuluculuk son tutanak aslı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf geçici iş göremezlikten kaynaklı 200,00 TL, sürekli iş göremezlikten kaynaklı 700,00 TL, tedavi ve tüm iyileşme gideri olarak 100,00 TL olmak üzere toplam 1.000,00 TL maddi tazminat ve 100.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
09/05/2016 günü davalı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile … mah. … caddesini takiben … sokak istikametine doğru seyir halindeyken yaya olan davacı …’e çarpması sonucu yaralanmasına konu olay meydana gelmiştir.
Zamanaşımı defi yönünden;
2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.
Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.
Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı).
TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.
Dava konusu yaralamalı trafik kazası 09/05/2016 tarihinde meydana gelmiş, görülmekte olan dava ise 01/10/2019 tarihinde açılmıştır. Her ne kadar 2 yıllık kısa zamanaşımı süresi dolmuş ise de, somut olayda KTK’nın 109.maddesinde düzenlenmiş olan uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında somut olay içi öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıl olup 8 yıllık uzun zaman aşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla davalı …’un zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Yetki İlk İtirazı Yönünden;
6100 sayılı HMK’nun genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasında “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı yasanın 16. maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır. HMK’nin haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesinde haksız fiilden doğan davalarda uygulamada ve doktrinde oluşan görüşler dikkate alınarak haksız fiilin işlendiği yer dışında zararın meydana geldiği yer, gelme ihtimalinin bulunduğu yer ve karşılaştırmalı hukuktaki örnekler de dikkate alınarak zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olarak kabul edilmiştir. Bir dava için birden fazla (genel ve özel) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de açar ise, o zaman seçme hakkı davalılara geçer. Somut olayda; zarar gören davacının yerleşim yeri adresi …-İstanbul olup, davaya konu haksız fiilin …-İstanbul adresinde meydana geldiği, davalıların yerleşim yerleri Beyoğlu ve … olmakla; … yargı çevresine bağlı olmakla; … adliyesinde asliye ticaret mahkemeleri bulunmadığından İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri yetkili olduğundan ve davacı tarafça davanın yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmakla davalı …’un yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
… CBS’nin 2016/… soruşturma sayılı dosyasının incelemesinde; davalı … hakkında 09/05/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacı müşteki …’e yönelik olarak taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma ve alkol veya uyuşturucu maddenin etkisi altındayken araç kullanma suçlarından soruşturma açıldığı, müştekinin şikayetçi olmaması nedeniyle 2016/… karar numaralı kararı ile 26/05/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Trafik kazasına ilişkin kaza tespit tutanağının düzenlenmemiş olması nedeniyle trafik kazasının meydana geldiği mahalde trafik polisi bilirkişi alınmak suretiyle kazaya karışan araçların olay mahalli özellikleri tespit edilmek üzere kusur durumunun tespit edilmesi için keşif icrasına karar verildiği, Mahkememizce 23/12/2020 tarihinde kazanın meydana geldiği yerde keşif icraa edildiği, Mahkememizce yapılan gözlemde; kazanın … caddesi … sokak kesişiminde meydana geldiği, yolun çift yönlü olduğu, trafik olarak yoğun bir bölge olduğu anlaşılmıştır. Keşif mahallinde davacı tanıkları … ve … dinlenmiş kaza ile ilgili görgüye dayalı tanıklığı bulunan davacı tanığı … beyanında aracın hızlı bir şekilde geldiğini ve davacı olan yengesine çarptığını, lastiklerin yanma sesini duyduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır. Keşif sonucunda adli trafik uzmanı bilirkişi Hakan Altınbüken bilirkişi tarafından düzenlenen 18/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “09/05/2016 günü saat 12:15 sıralarında sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracıyla İstanbul ili … ilçesi … Mah. … Cadde üzerine seyir halinde iken, gidişe göre sol tarafa doğru ….Sokağa katılım yaptığı esnada aracının, 1.Cadde ile ….Sokak kesişiminde ….Sokak üzerinden yolun karşısına geçmek isteyen yaya … ile çarpışması sonucu tek araçlı, yaralanmalı trafik kazası meydana geldiği, kazanın oluşumunda; … plakalı araç sürücüsü …’un; sevk ve idaresindeki aracı ile seyir halinde iken 1.Caddeden ….Sokağa doğru sola dönüş yapacağı sırada yol, görüş ve hava şartlarına uygun seyretmesi, keşif zaptında alınan beyanında “…yolda karşıdan karşıya yürüdüklerini gördüm” yönündeki ifadesi de dikkate alındığında, kavşak giriş-çıkışından (1.Cadde ile ….Sokak kesişimi) yolun karşısına geçmek isteyen yayayı gördüğünde yayanın geçişini tamamlamasını beklemesi, çarpışmayı önlemek için zamanında tedbir alması, dikkatli olması gerekirken bunlara riayet etmediği, meydana gelen trafik kazası nedeniyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 53.maddesini ve Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 102/b-4 maddesini ihlal ettiği anlaşılmakla %100 oranında tam kusurlu olduğu, yaya …’in; 1.Cadde ile ….Sokak kesişiminden ….Sokak üzerinden yolun karşısına geçmek isterken … plakalı araç ile çarpışması sonucu meydana gelen yaralanmalı trafik kazasında atfı kabil kusurunun olmadığı” şeklinde rapor düzenlenmiştir. Düzenlenen rapor dosya kapsamına ve kazanın oluşuna uygun olduğu anlaşıldığından hükme esas alınmıştır.
ATK … İhtisas Kurulunun 17/08/2020 tarihli maluliyet raporuna göre 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucu davacının tüm vücut engellilik oranının %4 olduğu, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir.
ATK 2. İhtisas Kurulunun 24/03/2021 tarihli maluliyet raporuna göre 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucu davacının tüm vücut engellilik oranının %5 olduğu, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir.
14/05/2015 tarihli 29355 sayılı resmi gazetede yayınlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 01/06/2015 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Bu durumda, işletenin hukuki sorumluluğunu poliçe ve genel şartlar kapsamında üstlenen sigortacıya karşı yöneltilen davalarda hesaplama ve değerlendirmelerin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren genel şartlardaki esaslara göre yapılması gerektiği ileri sürülebilir ve bu durumda sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde Sakatlık Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporlarına İlişkin Mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınacağı sonucuna varılabilir ise de;
Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde malûliyetin varlığı ve oranına ilişkin belirlemenin Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir. Diğer bir ifade ile; yargısal içtihatlarda maluliyete ilişkin raporların, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca düzenlenmesi gerektiğine ilişkin bir belirleme bulunmamaktadır. Kaldı ki bu yasa Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olup Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca usulüne uygun şekilde düzenlendiği anlaşılan ATK … İhtisas Kurulunun 24/03/2021 tarihli maluliyet raporu hükme esas alınmıştır. (emsal nitelikte İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 2018/2923 E. 2020/3841 K. Sayılı ilamı)
Dosyanın aktüerya bilirkişine tevdi edilmiş olup bilirkişinin 08/06/2021 tarihli raporunda özetle: “24.06.2019 ödeme tarihi itibarı ile; davacının maddi zararı Anayasa Mahkemesi Kararı ve yukarıda verilen Yargıtay 17. HD kararları dahilinde değerlendirildiğinde; Davacıya yapılan 23.466,00 TL ödeme ile toplam 47.703,31 TL zararının % 49,19 ‘ unun karşılandığı, Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant” formülü äx,n = (Nx-Nx+n)/Dx ile ve 1,8 teknik faiz ile hesaplandığında ise; yapılan 23.466,00 TL ödeme ile toplam 37.092,16 TL zararının % 63,26 ‘sının karşılandığı, Anayasa Mahkemesinin 17.07.2020 tarihli 2019/40 E. 2020/40 K. Sayılı kararı ve yukarıda verilen Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları dikkate alındığında, TRH 2010 yaşam tablolarının kullanılarak ve prograsif rant yöntemi olarak adlandırılan hesaplama yöntemi ile hesaplandığında 9 AY/270 gün geçici iş göremezlik zararının, kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığının kabulü ile 11.839,47 TL olduğu, SGK tarafından davacıya geçici iş göremezlik ödemesi yapılmadığı, 17. Hukuk Dairesi 2019/6271 E. , 2020/8104 K. 03.12.2020 tarihli kararı dikkate alındığında davalı sigorta şirketinin de araç işleteni ile birlikte iş bu zarardan sorumlu olduğundan söz edilebileceği,11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı RG ‘de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak alınan rapor dahilinde Sayın Mahkemenin hüküm kurması halinde; E cetveline göre % 5 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı ve kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığının kabulü ile davacının toplam daimi sakatlık zararının 61.220,19 TL olduğu, 24.06.2019 tarihinde ödenen 23.466,00 TL’ nin 08.06.2021 rapor tarihindeki güncel değeri; 27.608,87TL’nin tenzili ile davalılardan müşterek ve müteselsilen talep edebileceği bakiye sürekli maluliyet zararının 33.611,32 TL olabileceği, 30.03.2013 tarih ve 2702128603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinden yararlanılarak alınan rapor dahilinde Sayın Mahkemenin hüküm kurması halinde; kişinin tüm vücut özürlülük oranının % 4 olduğu ve kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığının kabulü ile davacının toplam daimi sakatlık zararının 48.976,15TL olduğu, 24.06.2019 tarihinde ödenen 23.466,00 TL’ nin 08.06.2021 rapor tarihindeki güncel değeri; 27.608,87 TL’nin tenzili ile davalılardan müşterek ve müteselsilen talep edebileceği bakiye sürekli maluliyet zararının 21.367,28 TL olabileceği, davalı sigorta şirketi yönünden 24.06.2019 ödeme tarihi temerrüt tarihi olarak kabul edilebileceği ve yasal faiz işletilebileceği şeklinde rapor düzenlenmiştir. Aktüerya bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın Yargıtay … HD’ nin 2020/… E. 2021/… K 14.01.2021 tarihli kararı ve T.C. Yargıtay 17. HD. 2019/… E. 2021/… K. 24.02.2021 tarihli doğrultusunda, TRH 2010 Yaşama Tablosu ve progresif rant yöntemi olarak adlandırılan hesaplama yöntemi dikkate alınarak düzenlendiği ve ödenen miktarın rapor tarihindeki güncel değerinin tenzil edildiği anlaşılmakla dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli olduğundan hükme esas alınmıştır. Davacının bilirkişi raporunda tespit edilen sürekli iş göremezlik maddi zararının 33.611,32 TL, geçici iş göremezlik maddi zararının 11.839,47 TL olduğu, davacı tarafın talebini sürekli iş göremezlik yönünden 33.611,32 TL’ye, geçici iş göremezlik yönünden 11.839,47 TL’ye arttırdığı anlaşılmakla davacının 33.611,32 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 09/05/2016 tarihinden itibaren(davalı … Sigorta A.Ş yönünden 24/06/2019 temerrüt tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının 11.839,47 TL geçici iş göremezlik tazminatının 09/05/2016 tarihinden itibaren(davalı … Sigorta A.Ş yönünden 24/06/2019 temerrüt tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, tedavi giderleri yönünden davacı tarafın tedavi giderlerine yönelik zararını ispatlayıcı bir belge sunulmadığı anlaşılmakla tedavi gideri talebinin reddine dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Davacı taraf trafik kazası nedeniyle uğradığı manevi zararlara ilişkin manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Manevi tazminatın miktarını tayin etme hakimin takdirine bırakılmış bir konu olmakla beraber, hükmedilecek miktarın uğranılan zararla orantılı, duyulan acıyı hafifletecek nitelikte olması gerekir. Takdir edilecek manevi tazminat hakkaniyete uygun olmalıdır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararı karşılaması da amaç edinmemiştir. Kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmalıdır. Tazminatın sınırı onun amacına uygun olarak belirlenmelidir. Manevi tazminatın takdiri yapılırken tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilmeli; manevi tazminatın miktarı bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmamalıdır. Manevi tazminatın miktarının belirlemesinde her olaya göre değişen özel hal ve şartlar gözetilmelidir. Ayrıca Yargıtay HGK’nın 23.6.2004 tarih ve 2004/ … .-2004/ … K. sayılı kararında manevi tazminat ile ilgili olarak yapılan değerlendirmede; “Manevi tazminat, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplarından çıkarılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verilmektedir. Gelişen hukukta bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymakta; kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurgulamaktadır. Bu ilkeler gözetildiğinde; aslolan insan yaşamıdır ve bu yaşamın yitirilmesinin yakınlarında açtığı derin ızdırabı hiçbir değerin telafi etmesi olanaklı değildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmektir.” denilmek sureti ile manevi tazminatın belirlenmesine caydırıcılık unsuru ve insan yaşamının önemine özellikle vurgu yapılmıştır.
Davaya konu somut olay anılı yasal düzenlemeler ve yukarıdaki ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; davaya konu trafik kazası neticesinde, kazanın oluş şekli, kaza tarihi, tarafların kusur oranı, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, davacının yaşı, ülkenin ekonomik koşulları, paranın alım gücü birlikte değerlendirilerek kaza nedeniyle davacı tarafta yarattığı elem ve ızdırabın ağırlığı ve manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin tüm ilke ve kurallar nazara alınarak manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile, davacının 15.000,00 TL manevi tazminatının kaza tarihi olan 09/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacının maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile,
a.)Davacının 33.611,32 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 09/05/2016 tarihinden itibaren(davalı … Sigorta A.Ş yönünden 24/06/2019 temerrüt tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
b.)Davacının 11.839,47 TL geçici iş göremezlik tazminatının 09/05/2016 tarihinden itibaren(davalı … Sigorta A.Ş yönünden 24/06/2019 temerrüt tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
c.)Davacının tedavi gideri talebinin reddine,
2-)Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile, davacının 15.000,00 TL manevi tazminatının kaza tarihi olan 09/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hükmolunan(60.450,79-TL) kısım üzerinden hesaplanan 4.129,39-TL nisbi karar harcının davacı tarafça yatırılan 344,97 TL peşin harç ve 153,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 497,97 TL harçtan mahsubu ile 3.631,42 TL’nin (davalı … Sigorta A.Ş 2.606,77 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-)Davacı lehine maddi tazminat yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen(45.450,79 TL) kısım üzerinden hesaplanan 6.708,60-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Davalılar lehine maddi tazminat yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen(100-TL) kısım üzerinden hesaplanan 100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-)Davacı lehine manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hükmolunan(15.000,00-TL) kısım üzerinden hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davalı … lehine manevi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen(85.000,00-TL) kısım üzerinden hesaplanan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin (davacı lehine hükmedilen vekalet ücretini geçemeyeceğinden) davacıdan tahsili ile davalı … ‘a verilmesine,
8-)Davacı tarafça yatırılan 44,40-TL başvuru harcı, 344,97 TL peşin harç, 153,00-TL tamamlama harcı ve 384,90 TL keşif harcı olmak üzere toplam 927,27-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
9-)Davacı tarafından 1.550,00-TL Bilirkişi ücreti, 363,90-TL tebligat gideri ve 300,00-TL keşif yol gideri, 562,00 TL ATK’nın … numaralı faturaya istinaden davacı tarafça yatırılan fatura bedeli ve 820,00 TL ATK’nın 8657438774 numaralı faturaya istinaden davacı tarafça yatırılan fatura bedeli olmak üzere toplam 3.595,90-TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 1.494,45-TL sinin davalılardan (davalı … Sigorta A.Ş 1.123,35 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, kalan kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
10-)Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin kabul ve red oranı dikkate alınarak 548,59-TL’sinin davalılardan (davalı … Sigorta A.Ş 412,36 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, 771,41-TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
11-)Taraflarca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı … vekillerinin yüzüne karşı diğer davalı tarafın yokluğunda HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 05/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır