Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/592 E. 2020/479 K. 13.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/592 Esas
KARAR NO : 2020/479
DAVA : İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/12/2018
KARAR TARİHİ : 13/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği 26/12/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkil … Tic. A.Ş/”…”) tarafından, “2/0149” Ürün/Hizmet kodu ile “…” fatura numaralı 354.000,00TL bedelli,”…” Ürün/Hizmet kodu ile “…” fatura numaralı 1.663.800,00-TL bedelli faturalar düzenlendiğini, Taraflara ait ticari defter ve belgelerin detaylı incelemesi neticesinde de açıkça anlaşılacağı üzere, anılan faturalara ve münderecatına davalı/borçlu … A.Ş. (“…”) tarafından itiraz edilmeediğini, müvekkil … A.Ş. nin yukarıda belirtilen faturalardan kaynaklı bakiye 326.993,00-TL alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… Esas sayılı dosyası icra takibine başlanmış ve borçlu/davalı şirkete ilamsız takiplerde ödeme emri tebliğ edildiğini, ödeme emrinin borçlu/davalı tarafından tebellüğ edilmesinin akabinde, davalı şirket haksız şekilde ödeme emrinde belirtilen borca itiraz ettiğini, davalı yanın; ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olan ve münderecatına itiraz etmemiş olduğu faturalardan kaynaklı icra takibine itirazında hukuka uyarlık bulunmadığını, davalı yan, aldığı hizmet karşısında müvekkile mevcut borcunu bildiği halde icra takibine haksız ve gerekçesiz olarak itiraz ettiğini, haksız ve dayanaksız itirazın 294.441.16 TL lik kısmı için iptali ile takibin devamına, davalının haksız itirazı sebebiyle; iptal edilen kısmın %20,sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekilinin mahkememize verdiği 29/01/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı, vekili eli ile verdiği dava dilekçesinde müvekkil aleyhine 210149 ürün/hizmet kodlu … 354.000-TL bedelli ve … ürün/hizmet kodlu … 1.663.800-TL bedelli iki adet faturadan bakiye 294.441,16-TL alacaklarının kaldığından bahisle …. icra Müdürlüğünün 2018/… E. Sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, müvekkil şirketin adresin belirtildiği üzere … Caddesi Maslak No: … Plaza K: … Maslak/İstanbul olup bu nedenle yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemelerinin olduğunu, dava dilekçesi incelendiğinde ne bir sözleşmenin varlığından söz edilmekte ne de var olduğu iddia edilen borcun dayanağı olarak gösterilen hizmetin ne olduğu, ne zaman, ne şekilde bu hizmetin verildiğine ilişkin bir açıklama yer almaktadır. Bu itibarla mevcut olmayan bir sözleşmeye, içeriğinin ne okluğu belli olmayan bir hizmet açıklamasına dayanılarak fatura tanzim edilip itiraz edilmediği iddiasıyla atacak talebinde bulunulması mümkün olmadığını. Dolayısıyla, davacının hangi konuda müvekkile hizmet vereceğinin, bu hizmetinin niteliğinin, yerine getirilme şeklinin ve buna ilişkin diğer hususların ispat edilmesi gerekmekte olduğunu, Nitekim, davacının ileri sürdüğü alacağın toplam tutarının 1.664.154-TL olduğu ve 6100 sayılı HMK m, 200 gereğince; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıktan zamanki miktar veya değerlerinin ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispatlanması zorunluluğu da göz önünde tutulduğunda soyut faturaya tek başına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, açıklanmaya çalışıldığı üzere faturanın konusu edilen hizmetin davacı yanca verileceğine ve bu hizmetin de müvekkilce kabul edileceğine dair taraflar arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmadığını, bir an için farz-ı muhal böyle bir sözleşmenin mevcudiyetinden bahsedilecek olsa dahi öncelikle davacı yanca bu hizmetin verildiğinin ispatı gerektiğini, işbu davada İstanbul Mahkemeleri yetkili okluğundan öncelikle davanın yetki yönünden haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle esas yönünden de reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesi yönünde karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
CEVABA CEVAP::Davacı vekilinin mahkememize verdiği 11/03/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı taraf, şirket adreslerinin İstanbul olması sebebiyle yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğundan bahisle yetki itirazında bulunduğunu, öncelikle belirtilmelidir ki, para borçları götürülecek borç niteliğindedir ve bu sebeple de alacaklının kendi ikametgâhının bulunduğu ve yetkili olan yerde icra takibi yapması ve akabinde aynı yer mahkemesinde itirazın iptali davasını tesis etmesinin mümkün olduğunu, dava dilekçelerinde sunmuş oldukları faturalardaki davalı adresinde hem de davalı şirket … A.Ş.’e ait ekte sunulu ticaret sicil gazetesi çıktısında da görüleceği üzere, davalı şirket merkez adresini İstanbul adresine taşımış olmasına rağmen, davalı şirketin … Şubesi olarak “… Mah. … No: … Çankaya/Ankara” adresinde şubesi bulunduğunu, davalı şirket başlatmış oldukları … İcra Müdürlüğü 2018/… Esas sayılı icra dosyasına sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde yetki itirazında bulunmadığını, bu sebeplerle, davalı yanca haksız ve gerekçesiz olarak bulunulan yetki itirazı hukuki temelden yoksundur ve yargılamayı uzatma amacı taşıdığını, tacir kendisi adına tanzim edilmiş faturaya sekiz (8) gün içinde itiraz etmemesi halinde, bu fatura münderecatını kabul edilmiş sayılacağına dair olan bir kanuni karine söz konusudur ve aksinin ispatı da yalnızca yazılı delil ile mümkün olacağını, davalı tarafın sunmuş olduğu cevap dilekçesinin deliller kısmında ticari defter kayıtlarına yer vermediği, bunun yerine tanık ifadelerinin delil olarak gösterilmekte olduğu görülmektedir. Karşı tarafın tanık deliline dayanmasına muvafakatimizin olmadığını belirtmek istediklerini, diğer yandan, kanuna ve usulüne uygun olarak tutulan, sayın Mahkememize sunmuş oldukları muavin defterinde de açıkça bakiye kalan borç miktarı sabit olduğunu taraflara ait ticari defter kayıtları incelendiğinde de bu hususlar açıklığa kavuşacağını, haksız ve dayanaksız itirazın 294.441,16 TL lik kısmı için iptali ile takibin devamına, Davalının haksız itirazı sebebiyle; iptal edilen kısmın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi yönünde beyanda bulunmuşlardır.
İKİNCİ CEVAP:Davalı vekilinin mahkememize verdiği 18/06/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı cevap dilekçesinde dava konusu ihtilafın fatura alacağından kaynaklandığı, HMK m. 14 hükmü nedeniyle şubenin işlemlerinden kaynaklanan davalarda şubenin bulunduğu yerin de yetkili olduğu, icra takibinde yetki itirazında bulunulmadığından Ankara mahkemelerinin yetkili olduğu savunmasında bulunduğunu, öncelikle belirtilmelidir ki, davacı cevaba cevap dilekçesinde taraflar arasında bir bayilik sözleşmesinin varlığından söz etmiş ve dava konusu alacağın da anılan sözleşme kapsamında verilen hizmete ilişkin olduğu açıklamasında bulunduğunu, ne var ki, icra takibine itiraz edilmekle verilen hizmet dolayısıyla var olduğu iddia olunan alacak çekişmeli hale geldiğini, dolayısıyla hmk m. 10 hükmü gereğince sözleşmenin ifa edileceği yerin saptanması gerekir, davacı her ne kadar işbu davada bir alacağın varlığından söz etmekteyse de, söz konusu hizmetin ne olduğu, bu hizmeti ne zaman verildiği ispatlanmasının gerektiğini, nitekim, davacı dava dilekçesinde herhangi bir sözleşme ilişkisinden bahsetmemiş, davaya verdikleri cevap üzerine taraflar arasında mevcut bir sözleşmeden bahsetmekte olduğunu, cevap dilekçesinde etraflı bir şekilde açıklanmaya çalışıldığı üzere fatura tanzimi tek başına borcu doğuran bir işlem olmadığını, aksinin kabulü halinde hiçbir hizmet verilmese veya satış yapılmasa dahi sadece fatura tanzim ederek bir tarafın borçlu kılınması mümkün hale geleceğini, kanunun yapılış amacının bu olmadığını zira, davacının iddia ettiği gibi sadece fatura nedeniyle bir tarafın borçlu hale getirileceği kabul edilirse ayıplı mal teslim eden, faturayı teslim edip de hizmet vermeyen herhangi biri sadece fatura tanzimi ile alacaklı hale geleceğinin kabulünün gerekeceğini, bu nedenle fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle taraflar arasında temel bir borç ilişkisinin bulunması gerektiğini, nitekim, davacı söz konusu ilişkiyi sözleşmeden kaynaklı cari hesap ilişkisi olarak nitelendirmiştir, davacının ifade ettiği şekilde bu sözleşmenin sözlü olarak kurulabildiğinin kabulü halinde dahi bu sözleşmenin varlığını, sözleşme konusu hizmetin niteliğinin, hizmetin verilip verilmediğinin ispatı yine de gerekmekte olduğunu, aksi takdirde “sözleşme sözlü olarak kurulmuştur, bu sebeple de hizmetin verildiğinin ispatı gerekmez” sonucuna ulaşılabilmesi mümkün olmadığını, zira, davacı bir gatura tanzim ettiğini ve bu faturanın tanzim edilmesini de bir hizmetin verilmesi vakıasına dayandırmaktadır, bu nedenle öncelikle hangi hizmeti, ne zaman, hangi esaslar dahilinde, hangi birim fiyat üzerinden verdiğini ispatlaması gerektiğini, aksi takdirde afaki bir tutarda alacağın varlığını kabulü mümkün olmayacağını, işbu davada istanbul mahkemeleri yetkili olduğundan öncelikle davanın yetki yönünden, haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle esas yönünden de reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili 09/10/2020 tarihli dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı şirketin anlaşmaya varması neticesinde taraflar arasında dava tarihinde mevcut olan alacak/borç ilişkisi sona erdiğini, davaya konu itirazın iptali talep edilen alacak ortadan kalktığından, bu yönde öncelikle alacak bakımından “karar verilmesine yer olmadığına” akabinde vazgeçmemiz nedeniyle lehimize vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair hüküm kurulmasını talep etmiştir.
Davalı vekilinin 12/10/2020 tarihli dilekçesi ile tarafların sulh olduğunu, vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını, davaya konu alacağın kapatılması nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: … İcra Dairesi 2018/… esas sayılı dosyası, faturalar, tarafların ticari defter ve kayıtları, taraf dilekçeleri, mutabakat mektubu, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
… Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/… E. 2019/… K. Sayılı ilamı ile İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, dosyanın Mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
İcra takip dosyasının incelenmesinde; davacının … İcra Dairesinin 2018/… esas sayılı takip dosyasında 30/04/2018 tarihinde fatura bakiyesinden kaynaklanan 326.993,00 TL asıl alacak, 9.741,67 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 336.734,67 TL üzerinden icra takibi yapıldığı, borçlunun süresi içerisinde 10/05/2018 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, borca itirazla birlikte takibin durduğu, durdurma kararının alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, dava İİK’nın 67. maddesi düzenlenen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı görülmüştür.
Mahkememizce davacı ticari defter ve kayıtlarının Ankara ilinde olması nedeniyle talimat mahkemesince incelenmesi amacıyla … Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazıldığı, mali müşavir bilirkişiden alınan rapor sonucuna göre; “davacının ticari defterlerinin lehine delil olma özelliği bulunduğu, mutabakat mektubu ile 31/12/2018 tarih itibariyle kalan bakiyenin 294.512,67 TL olarak tarafların kaşesi ve imzası ile mutabık kaldıkları, davacının 2018 takvim yılı içerisinde kesmiş olduğu ve almış olduğu faturaların bağlı bulunduğu vergi dairesine bildirildiğinin tespit edildiği” anlaşılmıştır.
Davacı ticari defter ve kayıtları incelendikten sonra Mahkememizce davalı ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine karar verilmiş, mali müşavir bilirkişiden alınan rapor sonucuna göre;” Davalı vekillerinden 30.09.2020 tarihinden yasal defter ve belgelerin sunulması istendiği halde 01.10.2020 tarihinde Av … tarafından verilen cevapta evrakların ibraz edilmeyeceği beyanının var olduğu, dava dosyasında mevcut olan 29.01.2020 tarihli bilirkişi raporunun Sonuç ve Kanaat kısmında Davacının ticari defterlerinde, davacının 294.512,67 TL alacağı kaldığı tespit edildiğinin yazılı olduğu, rapor ekinde var olan davalı şirket tarafından davacı şirket adına gönderilen mutabakat mektubunda “Nezdimizdeki hesabının 31.12.2018 tarihi itibariyle 294.512,67 TL Alacak Bakiye gösterdiği, davacı şirket tarafından da mutabık olduğumuzu bildiririz kaşe ve imzasının var olduğu,” dolayısıyla davacı şirketin davalı şirketten 31.12.2018 tarihi itibariyle 294.512,67 TL alacaklı olduğunun anlaşıldığı, takip talebinin ise 326.993,92 TL olduğu, aradaki farkın olan (326.993,92-294.512,67=32.481,25) 32.481,25 TL nin davalı şirket tarafından davacı şirkete düzenlenen faturalardan kaynaklandığı, icra takibinin davalıya 03.05.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 10.05.2018 tarihinde itiraz dilekçesini verdiği, dolayısıyla davalı borçlu 7 günlük yasal sürede itiraz ettiği, takip öncesi işlemiş faiz talebinin değerlendirilmesinin Sayın Mahkemeye ait olduğu” şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Davacı vekili 09/10/2020 tarihli dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı şirketin anlaşmaya varması neticesinde taraflar arasında dava tarihinde mevcut olan alacak/borç ilişkisi sona erdiğini, davaya konu itirazın iptali talep edilen alacak ortadan kalktığından, bu yönde öncelikle alacak bakımından “karar verilmesine yer olmadığına” akabinde vazgeçmemiz nedeniyle lehimize vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair hüküm kurulmasını talep etmiştir.
Davalı vekilinin 12/10/2020 tarihli dilekçesi ile tarafların sulh olduğunu, vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını, davaya konu alacağın kapatılması nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında taraf vekillerinin sundukları beyan dilekçesi ile tarafların sulh olması nedeniyle davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Sulh nedeniyle dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre alınması gereken 54.40 TL harcın peşin alınan 3.344,65-TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 3.290,25-TL’nin davacıya iadesi’ne
3- Davacı tarafça vekalet ücreti talep edilmediğinden davacı lehine vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
4- Davalı tarafça vekalet ücreti talep edilmediğinden davalı lehine vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yatırılan 1.450-TL Bilirkişi ücreti ve 252,60-TL posta giderinden ibaret toplam 1.702,60-TL yargılama giderinin davadaki haklılık durumuna göre davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan artan gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 13/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır