Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/530 E. 2021/330 K. 06.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/530 Esas
KARAR NO : 2021/330

DAVA : İtirazın İptali (Sebepsiz Zenginleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/04/2019
KARAR TARİHİ : 06/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Sebepsiz Zenginleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firma İle …A.Ş. arasında gerçekleştirilen şifahi ve bu sebeple de geçersiz bulunan taşınmaz harici satış sözleşmesi gereğince müvekkili firma tarafından …A.Ş.’nin …hesabına 31.08.2018 tarihinde “… Dükkanlar içindir” açıklaması İle 60.000,00 TL’yi transfer etmiş olduğunu,… A.Ş., 27.09.2018 tarihinde …A.Ş. ile birleşerek münfesih hale gelmiş olduğunu, işbu harici satış sözleşmesi geçersiz bulunduğundan Kadıköy … Noterliğinin 05.02.2019 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek müvekkilce ödenen 60.000,00 TL’nin, sebepsiz iktisap hükümleri gereğince avans faizi ile birlikte iadesi talep olunmuş olduğunu, davalı yanca İhtarnameye cevap verilmediği gibi ödeme de yapılmamış olduğunu, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü… E. sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişilerek kendisine ödeme emri tebliğ edilmiş; ancak davalı tarafça asıl alacak miktarına, işlemiş faize, ferilere itiraz edilmiş ve takip bu nedenle takibin durmuş olduğunu beyanla davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça açılan davanın görevsiz mahkemede açıldığını, söz konusu davanın konusu ve davanın tarafları dikkate alındığında Türk Ticaret Kanununun dördüncü maddesinde belirtilen şartlara haiz olması sebebiyle iş bu davanın Ticaret Mahkemesinde açılması gerektiğini, ayrıca davacı tarafça dava dilekçesinde açık bir şekilde belirtildiği gibi, iş bu davanın ticari dava olması sebebiyle 7155 sayı ve 06.12.2018 tarihli Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına ilişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanunun 20. Maddesi gereğince 01.01.2019 tarihi itibariyle açılacak ticari davaların arabuluculuğa başvurulma zorunluluğu bulunduğu ve davacı tarafın da kanunun emredici hükmü karşısında zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu ve buna ilişkin tutanağın da dava dilekçesi ekinde dava dosyasına sunulduğunu,davacı tarafça açılan iş bu itirazın iptali haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde de belirttiği üzere davacı tarafla müvekkil şirket arasında bir sözleşme bulunduğunu, bu kapsamda davacı bir tacir olup, her türlü eylem ve işlemlerinde Türk Ticaret Kanunu 18. Maddesi uyarınca basiretli bir iş insanı gibi hareket etmesi gerektiğini, yukarıda açıklanan resen gözetilecek nedenlerle; öncelikle söz konusu davanın Türk Ticaret Kanunu kapsamında ticari nitelikte olması ve davanın görevsiz mahkemede açılmış olması sebebiyle usulden reddine, daha sonra ise davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olması sebebiyle davanın esastan reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı icra dosyası aslı, arabuluculuk son tutanağı aslı, ödeme emri dekont sureti, Kadıköy … Noterliğinin 05/02/2019 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarname sureti, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı.
Dava ilk olarak İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesinin … E…. K. Sayılı ilamı ile tarafların tacir olması nedeniyle İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiş ve dosya Mahkememize tevzi edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre;Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; dava davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine İİK 67 maddesi kapsamında açılan itirazın iptali davasıdır.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile gerçekleştirilen şifahi ve bu sebeple geçersiz olan taşınmaz harici satış sözleşmesi gereği davalının … hesabına 31/08/2018 tarihinde “…Dükkanlar İçindir.” açıklaması ile 60.000,00 TL gönderdiğini, satış sözleşmesi geçersiz olduğundan Kadıköy … Noterliğinin 05/02/2019 tarih ve… yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 60.000,00 TL’nin sebepsiz iktisap hükümleri gereğince avans faizi ile iadesinin talep edildiği, ancak ödemenin yapılmadığını, bu nedenle davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tacir olup, TTK 18. Maddesi gereği davacının basiretli bir iş insanı gibi hareket etmesi gerektiğini, davacının aralarında sözleşme olduğunu ikrar ettiğini, bu nedenle davacının iradesini sakatlayan bir durum da söz konusu olmadığından sözleşme kapsamında gönderilen paranın iadesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının … Ltd. Şti, borçlunun …A.Ş. (…A.Ş. İle birleşme sebebiyle) olduğu, 60.000,00 TL asıl alacağın ve 6.000,00 TL işlemiş faiz alacağının harici satım sözleşmesine istinaden ödenen bedelin sebepsiz iktisap hükümleri ve denkleştirici adalet ilkeleri mucibince iadesi talebine ilişkin olduğu, borçlunun borca ve ferilerine itiraz etmiş olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK)’nun 07.02.2001 tarih, 13/1729-32 sayılı kararında ifade edildiği şekilde; geçersiz harici satış sözleşmesi nedeniyle yanlar verdiklerini sebepsiz zenginleşme veya mülkiyet (İstihkak MK 618. Md (TMK 683.md)) davasında geri isteyebilirler. TMK 994. maddesi sebepsiz zenginleşmeyi önleyen özel bir düzenleme olup, somut olayda TMK 994-995. maddelerinin uygulanması gerekir. Ancak, hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için birinci olarak TMK’nin 2/2 maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı, sonrada haksız iktisap ilke ve esasları dikkate alınmalıdır.
TMK’nin 2/2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı, hakime özel ve istisnai hallerde adalete uygun hüküm verme olanağı sağlamaktadır. Yargı organları, çıkarlar dengesini ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinimlerini karşılamakla yükümlüdür. (YHGK 07.02.2001 tarih, 13/1729-32 sayılı) Haksız iktisabın temeli hakkaniyet esasına dayanmaktadır, sebepsiz zenginleşmenin asıl unsurunu da denkleştirici adalet kuralı oluştur. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Geçersiz sözleşme gereğince, akdin düzenlendiği tarih itibariyle, verilen paranın aynen iadesine karar verilmesi, enflasyonist yaşam hayatında, büyük adaletsizlikler yaratır. Belirtilen ilkeler ve esaslar uyarınca; hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın, taşınmazın iadesinin talep edildiği dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile uyarlama sonucu ulaşacağı alım gücü, paranın reel değeri tespit edilerek, bu bedel alıkoymada hükme esas alınmalıdır. (Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki 2020/269 E. 2020/8782 K. Sayılı ilamı) Somut olayda taraflar arasında sözlü satım sözleşmesinin bulunduğunun tarafların kabulünde olduğu, TBK 237. Maddesine göre satım sözleşmesinin resmi şekilde yapılması geçerlilik şartı olup sözlü şekilde yapılan satım sözleşmesi geçersizdir. Bu nedenle söz konusu geçersiz satım sözleşmesi gereğince davacı tarafça davalı tarafın hesabına ödenen 60.000,00 TL’nin denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek iadesinin gerektiği Mahkememizce kabul edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde Mali Müşavir Bilirkişi tarafından 01/06/2020 tarihinde düzenlenen bilirkişi raporuna göre; “davacının …A.Ş ile aralarında sözlü satış sözleşmesinin bulunduğu taraflarca kabul edildiği, TBK 237. Maddeye göre; “Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi gerekir. Taşınmaz satış vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri resmi şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz.” anılan hüküm geçerlilik şartı olduğundan şekle uyulmazsa (kesin hükümsüz) bir işlem yapıldığı kabul edilir ve 30/09/1988 tarih ve E.2/K.2 sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme kararında kanunun öngördüğü bir şekle uyulmadan yapılan sözleşme sahih olmaz. Başka bir anlatımla kanun öngördüğü şekli bir geçerlilik şartı olarak düzenlemiş bulunmakta ve buna uyulmadan yapılan sözleşmelere geçersizlik müeyyidesini bağlamaktadır.” denerek yapılmış muamelelerin geçersiz olduğunun belirtildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 07/02/2001 tarih ve 13-1729 E-32 sayılı ve 06.06.2001 tarih ve 13-477 E.-473 K. Sayılı kararlarında bu durumda tarafların birbirlerine verdiklerini geri isteyebileceklerini, şayet verilen para ise, talep edildiği tarihteki reel değerinin talep edilebileceğini, ancak hakimin kararını verirken TBK 51-52. Maddelerdeki kriterleri dikkate alması gerektiğini, belirttiği, dosyadaki belgelere göre davacının 31/08/2018 tarihinde davalı ile birleşme sonucu ortadan kalkan … A.Ş’ye 60.000 TL gönderdiği, Kadıköy … Noterliğinin 05/02/2019 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile parayı geri istemiş ise de sonuç alamadığı, davalının 08/02/2019 tarihinde mütemerrit olduğu, her ne kadar Yargıtay’ın kararı doğrultusunda (enflasyon, üfe, tüfe, faiz, altın, döviz) gibi kriterlerin ödeme tarihi ile talep tarihi arasındaki değişimi hesaplanıp, ortalamasının bulunması yolu ile reel değer bulunabilecek ise de davacı dava dilekçesinde uyarlama değil sadece itirazın iptalini istediğinden taleple bağlılık kuralı gereği hesaplama yapılmadığı, davacının ana para olan 60.000 TL’yi geri isteyebileceği, 08/02/2019 tarihinden 04/03/2019 tarihine kadar bu miktara ticari faiz isteyebileceği” şeklinde rapor düzenlememiştir. Davacının itirazlarının değerlendirilmesi ve faiz ve uyarlama bedelinin hesaplanması için dosya yeniden raporu düzenleyen bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişinin 10/08/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda uyarlama bedelinin 56.624,27 TL olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde denkleştirici adalet ilkesi gereği paranın alım gücündeki azalma esas alınarak uyarlama talep edildiği ayrıca davaya konu icra takibinde takip talebinin 8. Maddesinde “harici satım sözleşmesine istinaden ödenen bedelin sebepsiz iktisap hükümleri ve denkleştirici adalet ilkesi mucibince iadesi”ni açıkça talep ettiği anlaşılmakla davacının uyarlama talebi konusunda talebinin bulunduğu Mahkememizce kabul edilmiştir. Bilirkişi ek raporunda hesaplamaların hatalı olması ve davacı tarafın 60.000,00 TL ana para alacağı olmasına karşılık uyarlama bedelinin 56.624,27 TL olduğunun belirtilmesi Yargıtay içtihatlarında belirtilen kriterlere aykırılık teşkil etmesi nedeniyle hükme esas alınmamış, uyarlama bedelinin hesaplanması konusunda yeni bir mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiştir. Mali müşavir bilirkişinin 05/02/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; uyarlama bedelinin TÜFE indeksine göre 65.067,14 TL, mevduat faizine göre 69.310,49 TL, altın a göre 51.818,60 TL, asgari ücrete göre 75.636,36 TL, döviz e göre 48.108,08 TL olduğu ve uyarlama bedelinin ortalaması esas alınarak 61.988,13 TL olduğu şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 23.06.2015 T., 2015/857 E., 2015/11619 K. Sayılı ilamında “Bu durumda, mahkemece; uzman bilirkişi aracılığı ile davacının 15.01.2007 tarihinde ödediği satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği (taşınmazın 3. kişiye devredildiği) 22.10.2009 tarihinde ulaşacağı alım gücü; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle belirlemesi ve bu yöntemle belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 24.01.2018 T., 2016/10968 E., 2018/594 K. Sayılı ilamında “O halde; mahkemece, uzman bilirkişi heyetinden önceki raporlar arasındaki çelişkiler de giderilmek suretiyle, davacının ödediği satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği 14/10/2005 tarihindeki ulaşacağı alım gücü; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon,…, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs olmak üzere en az 5 etken) ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..”
Yukarıda belirtilen Yargıtay içtihatları doğrultusunda uyarlama bedeli hesaplanırken (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) dikkate alınması gerektiği bu nedenle azalmaların dikkate alınamayacağı son düzenlenen bilirkişi raporundan belirtilen artışlar dikkate alındığında altın ve döviz dışında tüfe, mevduat, asgari ücret gibi ekonomik etkenlerin ortalamasının alınarak 65.067,14 TL (TÜFE) + 69.310,49 TL (FAİZ) + 75.636,36 TL (ASGARİ ÜCRET) / 3 = 209.085,59 TL / 3 = 70.004,66 TL olduğu, (70.004,66 TL – 60.000,00 TL) 10.004,66 TL uyarlama bedeli dikkate alındığında icra takibi ve dava dilekçesinde talep edilen 6.000,00 TL uyarlama bedeli talep edildiği anlaşılmakla taleple bağlı kalınarak Davacı tarafça açılan davanın kabulü ile; davacı tarafın başlattığı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında borçlu davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin takip talebindeki şartlarla kaldığı yerden devamına, ayrıca alacağın likit olması nedeniyle takibe haksız itiraz eden borçlu davalı aleyhine hükmolunan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatı yüklenmesine dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN KABULÜ ile;
a) Davacı tarafın başlattığı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında borçlu davalı tarafından yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, takibin takip talebindeki şartlarla kaldığı yerden devamına,
b) Hükmolunan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının borçlu davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 4.508,46-TL nisbi karar harcından peşin yatırılan 822,33-TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 3.686,13-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-)Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 9.380,00-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-)Davacı tarafça yatırılan 44,40-TL başvuru ve 822,33-TL peşin olmak üzere toplam 866,73-TL harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-)Davacı tarafından yatırılan 1.000,00-TL Bilirkişi ücreti ve 271,00-TL posta giderinden ibaret toplam 1.271,00-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-)Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,

7-)Taraflarca yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 06/04/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır