Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/51 E. 2022/30 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/51 Esas
KARAR NO : 2022/30
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/09/2019
KARAR TARİHİ : 13/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 04/09/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkil şirket ile davalı şirket arasında imzalanan 01.06.2009 tarihli “Lojistik Hizmetleri ve Depo Sözleşmesi” ile davacı müvekkil şirketin davalı şirkete aylık sabit depolama bedelleri karşılığında asgari 100 Euro patetlik depolama alanı tahsis edileceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin feshedilmeksizin 12.1 madde uyarınca iki yıllık periyotlarla kendiliğinden yenilendiğini, 01.03.2015 tarihli Ek Sözleşme’nin 01.06.2009 tarihli Ana Sözleşme’nin 12.1 ve 12.2 maddelerinin yerini alan 4.6 maddesinin lafzından sözleşme süresinin 24 ay olarak korunduğunu, sözleşme süresinin bitiş tarihinden 3 ay önce fesih bildiriminde bulunulması gerektiğini, ayrıca Ana Sözleşme’nin 12.2 maddesindeki “ITF’nin bu sözleşmeyi 30 gün öncesinden …’e yazılı şekilde bildirerek herhangi bir tarihte feshedebileceği” yönündeki düzenlemeye Ek Sözleşme’de yer verilmeyerek bu düzenlemenin ortadan kaldırıldığının açıkça görüldüğünü, ne var ki, davalı şirket tarafından davacı müvekkil şirkete gönderilen …. Noterliğinin 06.03.2017 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile; “01.06.2009 tarihli Lojistik Hizmetler ve Depo Anlaşması ile 01.03.2015 tarihli Ek Sözlöşme’nin, Anlaşma’nın 12. maddesinin 2. fıkrası uyarınca işbu ihtarın tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün sonunda feshedildiği” bildirildiğini, söz konusu ihtamamenin 10.03.2017 tarihinde müvekkil şirkete tebliğ edildiğini, davalı şirketçe davacı müvekkil şirkete gönderilen fesih bildirimi Ek Sözleşmenin 4.6 maddesi ile belirlenen 3 aylık bildirim süresine aykırı olduğundan erken fesih niteliğinde olduğunu, fesih bildirim süresi Ek Sözleşmenin 4.6 maddesi uyarınca 3 ay olarak değiştirildiğinden, davalı şirketin en geç 01.03.2017 tarihine kadar fesih bildiriminde bulunması gerekirken, bu süre içerisinde fesih bildiriminde bulunulmadığını, taraflar arasında münakit 01.06.2009 tarihli “Lojistik Hizmetleri ve Depo Sözleşmesi” ve 01.03.2015 tarihli “Mümessil Depo Kira ve Lojistik Ek Sözleşmesi”nin davalı şirketçe tek taraflı olarak erken feshi nedeniyle müvekkili şirketin feshin hüküm ifade edeceği bildirilen 09.04.2017 tarihinden sözleşme süresinin sona ereceği tarih olan 01.06.2019 tarihleri arasındaki döneme ait yaklaşık 26 aylık sabit depolama bedeli tutarından mahrum kaldığını ve bu suretle zarara uğradığını, müvekkil şirketin uğradığı zararın tazmini ile fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla ve zarar miktarı belirli hale geldiğinde HMK m. 107 uyarınca artırılmak üzere şimdilik 10.000,00 TL sabit depolama bedelinin haksız fesih tarihinden; aksi halde dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 21/12/2020 tarihli talep artırım dilekçesinde özetle; 17/11/2020 tarihli ek bilirkişi heyet raporu doğrultusunda; dava dilekçesinde 10.000,00 TL belirsiz alacak olarak belirtilen dava değerini HMK 107/2 uyarınca 528.502,26 TL artırarak 538.502,26 TL’ye çıkartarak 538.502,26 TL tazminatın fesih tarihinden, aksi halde ise dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan 18/10/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının davasının haksız, dayanaksız, sözleşme ve ek sözleşme; ve yasaya ve usule aykırı olduğunu, davacının iddialarının aksine taraflar arasındaki 01.06.2009 tarihli ana sözleşmenin 12/2 madde düzenlemesinin geçerli olduğunu, sözleşmenin fesih sebebi idari kararlar nedeniyle edimler arasında aşırı ve telafisi mümkün olmayan nisbetsizlik oluşturduğunu, zira köprü geçiş ücretlerinin öngörülebilir nitelikte olmadığını, davacının feshi akabindeki teslim işlemleri sırasında böylesi bir alacak iddiası ve/veya hapis hakkı doğduğundan bahisle davalı müvekkilden herhangi bir talepte bulunmadığını ve yasal yollara da başvurmadığını, davacının, davalı müvekkil şirketin sözleşmeye ve usulüne uygun sözleşme feshi sonrası davalı müvekkil şirketin deposundaki ürünlerini davalı müvekkil şirkete iade ettiğini, davacının haksız ve mesnetsiz kötüniyetli davasının dava dilekçesindeki tüm taleplerle birlikte reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: 01.06.2009 tarihli Mümessil Ecza Deposu Kira ve Lojistik Sözleşmesi, 01.03.2015 tarihli Mümessil Depo Kira ve Lojistik Ek Sözleşmesi, …. Noterliğinin 06.03.2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi, …. Noterliğinin 13.03.2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi, … Noterliğinin 27.03.2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi, 10.04.2017 tarihli Sevk İrsaliyesi, 03/05/2017 tarihli tutanak, depo yerleşim planı, depo sayım formları, faturalar, Taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtları,
bilirkişi raporları, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin25/04/2018 tarih, 2018/1947 E.-2018/4445 K. Sayılı içtihadı, 05.07.2019 tarihli arabuluculuk son tutanağı, arabulucu sarf kararı.
İlk Bilirkişi Heyeti tarafından düzenlenen 20/11/2020 alındı tarihli bilirkişi raporuna göre; Taraflar arasında sonradan yapılan 01/03/2015 tarihli EK sözleşme ile düzenlenen 01/06/2009 tarihli sözleşmenin atıfta bulunulan hükümlerinin yenilendiği, sonraki kuralların öncekiler ile çatışması halinde sonraki EK SÖZLEŞME hükümlerine itibar edilmesi gerektiğinin sayın Mahkemenin takdirine muntazır bulunduğu, bu konudaki seçenek ve perspektiflerin neler olabileceğine dair takyidi olmayan açıklamaları bu rapor içinde değerlendirmeye sunulduğu ifade edilmek suretiyle; Sözleşme gereği ancak belirli sözleşme süresi bitimlerinde 3 ay önceden ihbarda bulunmak veya açık sözleşme ihlali gibi haklı sebeplerin varlığı halinde tanınan fesih imkanı açısından; somut olayda 06.03.2017 tarihli fesih bildirimin sözleşmeye uygun olmadığının değerlendirildiği, Davacının 01.03.2017 ve öncesinde bildirimde bulunarak 01.06.2017 itibarı ile sözleşmeyi feshetme imkânı varken, basiretli ve özenli davranmayarak sözleşmeyi farklı yorumlayarak 06.03.2017 tarihinde yaptığı 09.04.2017 itibarı ile fesih bildirimin haksız olduğu hususunda nihai takdirin münhasıran yüce Mahkemeye ait olduğunu, Davacının sözleşmenin erken feshinden kaynaklı zararının mevcut olduğunun yüce Mahkemece değerlendirebileceğini; bunun 25 aylık sabit depolama bedelinden kaynaklanan zarar olduğunu; azami davacı zararının 647,965,00 TL miktarından davalı alacağı olan 9.462,74 TL düşülmesi ile bulunan 538.502,26 TL miktarında olabileceğini, bu miktardan davacının 648 europalet saklama alanını kullanma olasılığının, yaptığı tasarruflar ve elde etmesi muhtemel gelirler gözetilerek hakkaniyete uygun bir şekilde indirim yapmanın Mahkemenin takdirinde olacağını, Sırf 3. köprü açılması ve işletilmesi ile davalının bunu kullanma zorunluluğu iddiasının TBK 138. maddenin uygulanmasının koşullarını sağlamaya yetmeyeceğinin üzerinde durulabileceğini, nihai takdir ve hukuki tavsif tamamen yüce Mahkemeye ait kalarak, davacının bu ticari faaliyet ve süreç değişikliğinden sonra sözleşmeyi fesih için 01.03.2012017 ve öncesinde imkânı varken bu imkanı kullanmadığının gözetilmesi gerektiğini, kaldı ki; 01.03.2015 tarihli sözleşme tadilatı aşamasında 3. köprü (Yavuz Sultan Selim Köprüsü) ve oluşturacağı maliyetlerin öngörülebilir durumda olduğu tespit edilmiştir.
İlk Bilirkişi Heyeti tarafından düzenlenen 02/06/2021 alındı tarihli bilirkişi ek raporuna göre; Davalı tarafın itirazlarının sözleşme yorum ve uygulamasına dair olduğu, bilirkişi heyetimizin asla yüce Mahkeme yerine geçerek değerlendirmede bulunmasının bahis konusu olmadığının sarih bulunduğu, 6100 sayılı HMK’nın md. 282 hükmü kapsamında zaten bilirkişi görüşünün yüce Mahkemeyi takyit etmediği ve sadece takdiri vasfı haiz bulunduğu; Bilirkişilikten sadır değerlendirme ve tespitlerinin, ancak sayın Mahkemece gözetilecek yardımcı (takdiri) deliller olarak değerlendirileceği, binaenaleyh Bilirkişiliğimizin sayın Mahkeme yerine geçmek veya mahkemeyi yönlendirmek gibi bir eylemi olmadığı, bunun sunulu metin bünyesinden de -esasen- sarahatle kabil-i istidlal olduğu, yüce Mahkemenin delillerle tamamen temasına bağlı olarak tamamen davacı savları veya tamamen davalı savunmaları yönünde hüküm kurmakta muhtar bulunduğu; Taraflar arası saklama-ardiye sözleşmesinin davacının belli bir alan tahsisi veya bir depo tahsisi şeklinde olmadığı için davalı tarafın sözleşmeyi fesih tarihi olan 10.04.2017 tarihinden itibaren depo hizmeti verilen yerin yeniden kiraya verilebileceği makul sürenin Bilirkişiliğimizce tespit edilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle Bilirkişiliğimizce “makul kiralanabilir zaman ve ona göre saklama ücreti hesabı” da yapılamadığı, Davalı için 648 europaletlik saklama alanının her zaman depoda var olduğu, içinde bulunulan ekonomik süreçler de gözetildiğinde, dosya durumunun nihai takdiri yüce Mahkemeye ait olmak kaydı ile, davacının takip eden süreçte full kapasiteye hiç ulaşmadığı, Sözleşmenin belirli süreli olduğu ve süre sonuna kadar geçen süre için sabit saklama bedeli gözetilerek yapılan hesaplamada önceki Rapor bünyesinde yer bulan Sonuç ve Kanaatimizin özünün devam ettiği, meselenin bilcümle hukuki takdir ve tavsifinin 6100 sayılı HMK’nın md. 266/c.2 ve md. 279/4 ahkâmıyla 6754 sayılı Kanun’un md. 3/3 hükmüne nazaran tamamen ve münhasıran muhterem Mahkemeye ait olduğunun bu Ek Rapor vesilesiyle de tekrarlanmakta olduğu yönünde tespitte bulunulmuştur.
İkinci Bilirkişi Heyeti tarafından düzenlenen 13/12/2021 alındı tarihli bilirkişi heyet raporuna göre; Dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasında akdedilen sözleşmenin farklı yorumlanmasından kaynaklandığını, 2009 tarihli sözleşmede davalıya verilen 30 gün önceden fesih hakkının 2015 tarihli sözleşme ile kaldırılıp kaldırılmadığına ilişkin yorumun Muhterem Mahkemenize ait olduğunu, yapılan yorum ile davalının 30 gün önceden fesih hakkının ortadan kaldırıldığı sonucuna varıldığı takdirde davalının davacının erken fesihten doğan olumlu zararını karşılaması gerektiğini, bu zararın 538.502,26 TL olarak hesaplandığını Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25/04/2018 T., 2018/1947 E., 2018/4445 K. sayılı içtihadına konu olan olayın kira ilişkisinden kaynaklandığı, somut olayda kira ilişkisinin söz konusu olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanı, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, davacı tarafça davalı aleyhine açılan taraflar arasındaki depolama sözleşmesinin davalı tarafça erken ve haksız feshi nedeniyle doğan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı taraf taraflar arasındaki depolama hizmet bedeli sözleşmesinin feshedilmeksizin 12.1 madde uyarınca iki yıllık periyotlarla kendiliğinden yenilendiğini, 01.03.2015 tarihli Ek Sözleşme’nin 01.06.2009 tarihli Ana Sözleşme’nin 12.1 ve 12.2 maddelerinin yerini alan 4.6 maddesinin lafzından sözleşme süresinin 24 ay olarak korunduğunu, fesih bildirimi Ek Sözleşmenin 4.6 maddesi ile belirlenen 3 aylık bildirim süresine aykırı olduğundan erken fesih niteliğinde olduğunu, bu nedenle erken ve haksız fesih nedeniyle uğranılan zarara ilişkin sabit depolama bedelinin haksız fesih tarihinden; aksi halde dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf davacının iddialarının aksine taraflar arasındaki 01.06.2009 tarihli ana sözleşmenin 12/2 madde düzenlemesinin geçerli olduğunu, sözleşmenin fesih sebebi idari kararlar nedeniyle edimler arasında aşırı ve telafisi mümkün olmayan nisbetsizlik oluşturduğunu, davacının haksız ve mesnetsiz kötüniyetli davasının dava dilekçesindeki tüm taleplerle birlikte reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine bakılacak olursa; 01.06.2009 tarihli Lojistik Hizmetleri ve Depo Sözleşmesi’nin; 12.1 maddesi ile “İşbu sözleşmenin imzalanmasını müteakiben yürürlüğe gireceği ve aşağıda belirtilen erken fesih durumları hariç olmak üzere 2 yıl geçerli olacağı, taraflarca 180 gün önceden fesih bildirimi yapılmadıkça otomatik olarak aynı şartlarla yenileneceği” 12.2 maddesi ile “ITF’nin bu sözleşmeyi 30 gün öncesinden …’e yazılı şekilde bildirerek herhangi bir tarihte feshedebileceği”, 12.3 maddesi ile “Ayrıca ITF’nin bu anlaşmayı, anlaşmaya uymayan durumların düzeltilmemesi söz konusu olduğunda feshedebileceği, anlaşmaya uymayan durumun …’e yazılı olarak bildirilmesini takiben 15 gün içerisinde sorunun düzeltilmemesi sonrası yazılı ihtar geçilerek 10 gün sonra ITF’nin …’den ayrılabileceği” kararlaştırılmıştır.
01.03.2015 tarihli “Mümessil Depo Kira ve Lojistik Ek Sözleşmesi” “Sözleşmenin Konusu” başlığını taşıyan 2. Maddesi; “İşbu sözleşme, ITF ile … arasında, 01.06.2009 tarihinde imza altına alınmış olan “Mümessil Ecza Deposu Kira ve Lojistik Sözleşmesi”nin genel şartlarına uygun olarak hazırlanmış ek sözleşmedir ve 01.06.2009 tarihinde taraflar arasında imzalanmış olan sözleşme şartları genelde aynı kalmak koşulu ile özelde işbu sözleşmedeki güncellenen aşağıdaki maddeler 01.06.2009 tarihinde taraflar arasında imzalanan depo kira ve lojistik sözleşmesinde yer alan maddelerin yerini alacaktır.” hükmü yer almaktadır. 01.03.2015 tarihli “Mümessil Depo Kira ve Lojistik Ek Sözleşmesi”nin 4.6 maddesinde; “01.06.2009 tarihli ana sözleşmenin 12.1 ve 12.2 maddelerinde belirtilen sözleşme süresi 24 ay olarak devam edecektir. Taraflar sözleşmenin bitiş tarihinden 3 ay önce karşılıklı olarak sözleşmenin iptalini istemedikleri veya değişiklik talebinde bulunmadıkları takdirde sözleşme aynı şartlarla 24’er aylık periyotlarla devam edecektir.” hükmüne yer verilmiştir.
Taraflar arasında sözleşmenin feshine ilişkin ihtarnamelere baktığımızda; davalı şirket tarafından davacı şirkete gönderilen …. Noterliğinin 06.03.2017 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile; “01.06.2009 tarihli Lojistik Hizmetler ve Depo Anlaşması ile 01.03.2015 tarihli Ek Sözleşme’nin, Anlaşma’nın 12. maddesinin 2. fıkrası uyarınca işbu ihtarın tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün sonunda feshedildiği” bildirilmiş, söz konusu ihtarname 10.03.2017 tarihinde davacı şirkete tebliğ edilmiştir.
Davacı şirket tarafından davalı tarafın fesih itarnamesine cevaben …. Noterliğinin 13.03.2017 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile; “Taraflar arasında imzalanan 01.03.2015 tarihli Ek Sözleşme ile Ana Sözleşmenin değiştirilen 12.1 ve 12.2 muddelerinin geçersiz hale geldiği, sözleşme fesih bildirimlerinin Ek Sözleşmenin 4.6 maddesine uygun olarak sözleşmenin bitim tarihinden itibaren en az 3 ay önce yapılması gerektiği, bu nedenle davalı şirket tarafından Ek Sözleşmenin 4.6 maddesine aykırı olarak süresinde yapılmayan fesih bildiriminin hukuken haksız ve sözleşmeye aykırı fesih niteliğinde olduğu” ihtaren bildirilmiş, bahse konu ihtarname 15.03.2017 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilmiştir.
Davalı şirket tarafından keşide edilen … Noterliğinin 27.03.2017 tarih, … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile; “Anlaşma’nın 12/2 maddesinin 30 gün önceden ihbarda bulunarak davalı şirkete fesih hakkı tanıdığı” belirtilerek “davalı şirketin müvekkil şirket nezdindeki ürünlerinin ihtarnamede belirtilen program kapsamında davalı şirkete iadesi” talep edilmiştir.
Davalı şirketçe düzenlenen 10.04.2017 tarihli … no’lu sevk irsaliyesi ile davacı şirketin deposunda saklanan davalı şirkete ait ürünlerin davalı şirket teslim edildiği ve davacı şirket yetkilisi tarafından irsaliye ile “Haksız fesih nedeniyle uğranılan zararların tazmini için talepte bulunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla” şerhi düşüldüğü anlaşılmıştır.
Dava konusu ihtilaf taraflar arasındaki depolama sözleşmesinin davalı tarafça erken ve haksız feshedilip edilmediği, erken ve haksız fesih söz konusuysa davacının zarara uğrayıp uğramadığı ve varsa zarar miktarına ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında taraf beyanları, sözleşme ve ihtarnameler ile taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
İlk bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ek rapor ile davacının uğradığı zarar miktarı tespit edilmiş ise de hesaplama fesih sonrası kalan toplam sözleşme süresinin tamamı esas alınarak yapıldığından Mahkememizin 01/07/2021 tarihli celsesinde verilen ara kararla, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 25/04/2018 tarih, 2018/1947 E.-2018/4445 K. Sayılı içtihatında da belirtildiği üzere davalı tarafın sözleşmeyi fesih tarihi olan 10/04/2017 tarihinden itibaren depo hizmet verilen yerin yeniden kiraya verilebileceği makul sürenin tespit edilerek bu dönem için taraflar arasındaki sözleşmede belirlenen ücret kapsamında depo hizmet bedelinin tespit edilerek önceki raporda tespit edilen davalı alacağı da (9.462,74-TL) mahsup edilmek suretiyle depolama bedeline ilişkin KDV dahil hesaplama yapılarak tespiti hususunda ek rapor alınmasına karar verilmiş, ilk bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ek raporda da davalı tarafın sözleşmeyi fesih tarihi olan 10.04.2017 tarihinden itibaren depo hizmeti verilen yerin yeniden kiraya verilebileceği makul sürenin bilirkişilerce tespit edilmesinin mümkün olmadığı bildirildiğinden ikinci bir heyetten tekrar rapor alınmış ancak ikinci bilirkişi heyeti de ilgili içtihada konu olan olayın kira ilişkisinden kaynaklandığı, somut olayda kira ilişkisinin söz konusu olmadığından yeniden kiraya verilebilecek makul süre hususunda bir tespitte bulunulmamıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında düzenlenen 01/06/2009 tarihli sözleşme ile davacı şirket tarafından davalı şirkete depo yer tahsisi yapıldığı ve ana sözleşmenin 12.1 maddesi uyarınca taraflar arasındaki sözleşmenin 2 yıllık periyotlar halinde yenilendiği, taraflar arasında en son 01/03/2015 tarihli ek sözleşme yapıldığı ve bu ek sözleşmenin 2. maddesi ile 01.06.2009 tarihinde taraflar arasında imzalanmış olan sözleşme şartlarının genelde aynı kalmak koşulu ile özelde işbu sözleşmedeki güncellenen aşağıdaki maddeler uygulanacağı belirtilmiş ve son ek sözleşmenin 4.6 maddesi ile 01.06.2009 tarihli ana sözleşmenin 12.1 ve 12.2 maddelerinde belirtilen sözleşme süresinin 24 ay olarak devam edeceği, tarafların sözleşmenin bitiş tarihinden 3 ay önce karşılıklı olarak sözleşmenin iptalini istemedikleri veya değişiklik talebinde bulunmadıkları takdirde sözleşmenin aynı şartlarla 24’er aylık periyotlarla devam edeceği düzenlemesi getirilmiştir. Bu kapsamda taraflar arasındaki 01/06/2019 tarihli ana sözleşmenin 12. maddesinde yer alan fesih sürelerine ilişkin 01/03/2015 tarihli ek sözleşmede yapılan değişiklik ile ana sözleşmenin 12.2 maddesinde yer alan davalı şirkete tanınan 30 günlük yazılı bildirimde bulunarak istediği zaman fesih hakkı kaldırılmış, 01.03.2015 tarihli Ek Sözleşme’nin 01.06.2009 tarihli Ana Sözleşme’nin 12.1 ve 12.2 maddelerinin yerini alan 4.6 maddesinin lafzından sözleşme süresinin 24 ay olarak korunduğu, sözleşme süresinin bitiş tarihinden 3 ay önce fesih bildiriminde bulunulması gerektiği, ayrıca Ana Sözleşme’nin 12.2 maddesindeki “ITF’nin bu sözleşmeyi 30 gün öncesinden …’e yazılı şekilde bildirerek herhangi bir tarihte feshedebileceği” yönündeki düzenlemeye Ek Sözleşme’de yer verilmeyerek bu düzenlemenin ortadan kaldırıldığı ve taraflara sadece sözleşmenin bitiminden 3 ay önce çekecekleri bildirimle fesih hakkı tanındığı açıktır.
Davalı tarafça yapılan feshin süresinde olup olmadığı hususunda uygulanması gereken tarafların serbest iradeleri ile güncelledikleri ve düzenledikleri son sözleşme olan 01/03/2015 tarihli ek sözleşme hükümleri olup, ek sözleşmenin 2. maddesindeki açık düzenleme ile de bu sabit olduğundan davalının sözleşmeyi erken feshedip etmediği hususunda 01/03/2015 tarihli sözleşmenin 4.6 maddesinde şartların uygulanması gerektiği tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin taraflarca fesih hakkı kullanılmadığı takdirde ilk sözleşme tarihi olan 01/06/2009 tarihinden itibaren 2 yıllık periyotlar halinde yenilendiği bu durumda taraflar arasında sözleşmenin 01/06/2011, 01/06/2013, 01/06/2015 ve 01/06/2017 tarihleri itibariyle otomatik olarak yenilendiği anlaşılmakla, taraflar arasındaki 01/03/2015 tarihli ek sözleşmenin 4.6 maddesi uyarınca sözleşmenin bitiminden 3 ay önce fesih bildiriminde bulunulmadığı takdirde sözleşmenin 2 yıllık periyotla uzamaya devam edeceğinin belirtilmesi karşısında davalı tarafın 01/06/2017 tarihli son yenilemeden önce süresinde fesih bildiriminde bulunması gereken tarihin 01/06/2017 tarihinden 3 ay öncesi olan 01/03/2017 tarihi olduğu davalı tarafça bu tarihte davacıya fesih bildiriminde bulunulması halinde taraflar arasındaki sözleşmenin 01/06/2017 tarihi itibariyle son bulacağı açık olup, davalı tarafça en geç 01/03/2017 tarihinde fesih bildiriminde bulunulması gerekirken 3 aylık bildirim süresi geçtikten sonra çekilen …. Noterliğinin 06.03.2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile fesih bildirim süresinin geçmesi nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmenin 01/06/2019 tarihine kadar uzadığı ve davalı tarafça yapılan ek sözleşme ile ortadan kaldırılan ana sözleşmenin 12.2 maddesi dayanan 06/03/2017 tarihli fesih bildiriminin erken fesih niteliğinde olduğu ve fesih bildiriminde feshin geçerli veya haklı nedene dayandığını gösteren bir ispat bulunmadığından feshin haksız olduğuna mahkememiz heyeti kanaat getirmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi heyet raporlarında taraflar arasındaki sözleşme kapsamında son aylık sabit depolama bedelinin 21.918,60-TL olduğu ve davalının erken feshinden dolayı davacının 25 aylık bedelden mahrum kaldığı bu nedenle 25×21.918,60-TL=547.965,00-TL’den davalı alacağının mahsubu sonrası davacı zararının 538.502,26-TL olarak tespit edilmiş ve Mahkememiz ara kararında belirtilen emsal nitelikteki Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararında belirtilen hususlarda hesaplama yapılamadığı ve söz konusu içtihattaki olayın kira sözleşmesinden kaynaklı olması nedeniyle emsal alınamayacağı yönünde görüş bildirilmiş ise de Mahkememizin 01/07/2021 tarihli celsesinde ara kararında belirtilen ve dosya kapsamında yer alan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 25/04/2018 tarih, 2018/1947 E.-2018/4445 K. sayılı içtihadındaki olayda da tarafların tacir sıfatına haiz şirket olduğu ve dava konusunun soğuk hava deposunda soğuk depo oda kiralamasından kaynaklı olduğu açık olup, eldeki somut olayda da dava konusunun davacıya ait depoda davalı ilaç firmasına ait ürünlerin saklanmasına yönelik yer tahsisi olduğu bu yönüyle her iki ihtilafın benzer nitelikte olduğu ve söz konusu Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 25/04/2018 tarih, 2018/1947 E.-2018/4445 K. sayılı içtihadının dava konusu ihtilaf yönünden emsal nitelikte bulunması nedeniyle içtihat içeriğinde belirtildiği gibi davalının sözleşmeyi erken feshi nedeniyle davacının uğradığı zararın tespitinde sözleşme ile depoda davalıya tahsis edilen yerin yeniden başkasına tahsis edilebilmesi/kiralanması için gereken makul sürenin tespiti ile belirlenen bu makul süre yönünden davacının varsa zararının hesaplanması gerektiği açıktır, kaldı ki gerek taraflar arasındaki sözleşmede gerekse benzer sözleşmelerde sözleşmenin feshi için gerekli bildirim süresinin belirlenmesi aksi halde sözleşmenin müteaddit kez uzayacağına yönelik sözleşme şartlarının amacı sözleşme konusu yerin yeniden başkasına tahsis edilmesi ve kiralanabilmesine olanak sağlamak olup, dava konusu taraflar arasındaki sözleşmede fesih bildirim süresi 3 ay olarak belirlenmiş ise de taraflar arasındaki sözleşme konusunu oluşturan deponun türü, depoda tahsis edilen yerin alanı ve niteliği, deponun konumu ve erken fesih tarihi itibariyle ihtilaf konusu yerin yeniden başkasına tahsisi/kiralanması için gereken makul sürenin 6 ay olabileceğine mahkememiz heyeti kanaat getirdiğinden taraflar arasındaki sözleşme kapsamında son aylık sabit depolama bedelinin 21.918,60-TL olduğu ve davalının erken feshinden dolayı davacının söz konusu yeri tekrar başkasına tahsisi için gereken sürenin 6 olarak esas alınması nedeniyle davacının 6 aylık bedelden mahrum kaldığı bu nedenle 6×21.918,60-TL olmak üzere hesaplanan toplam davacının uğradığı zarar miktarı olan 131.511,60-TL’den davalının davacıdan alacağı olarak bilirkişi raporlarında hesaplanan ve davacı tarafça dosyaya sunulan 21/12/2020 tarihli ek bilirkişi raporuna beyan ve talep artırım dilekçesindeki beyanı ile davalının son cari hesaptan dolayı davacıdan 9.462,74-TL alacaklı olduğu ve bu hususun davacının da kabulüne olduğu anlaşıldığından hesaplanan davacının toplam zarar miktarı olan 131.511,60-TL’den davalının cari alacak miktarı olan 9.462,74-TL’nin mahsubu sonrası davacının bakiye zararının 122.048,86-TL olarak tespit edildiği, bu haliyle davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi erken ve haksız feshinden dolayı davacının uğradığı zarar miktarı olan toplam 122.048,86-TL tazminatın, davacı tarafça davalı şirkete feshin haksız olduğu ihtar edilmiş ise de haksız fesihten dolayı uğranılan zararın giderilmesi hususunda davalının ihtar edilmediği ve uğranılan zarar yönüyle davalının temerrütünün dava tarihinde gerçekleşmesi nedeniyle belirlenen tazminatın dava tarihi olan 04/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN KISMEN KABULÜ ile, taraflar arasındaki sözleşmenin erken feshinden dolayı toplam 122.048,86-TL tazminatın dava tarihi olan 04/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine,
2- Davacı tarafça yatırılan peşin harçtan alınması gereken 8.337,15-TL karar harcının mahsubu ile fazla yatırılan 859,13-TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
3- Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davadaki haklılık durumuna göre 299,17-TL’sinin davalıdan, geri kalan 1.020,83-TL’sinin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
4- Davacı tarafça yargılama sırasında yatırılan 44,40-TL başvurma harcı, 170,78-TL peşin harç ve 8.166,37-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 8.381,55-TL harç giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5- Davacı tarafça yargılama sırasında yapılan 23 adet tebligat-posta masrafı 254,70-TL, bilirkişi ücreti 5.200,00-TL olmak üzere toplam 5.454,70-TL yargılama giderinin davanın kabul ve red durumuna göre 1.236,28-TL’sinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6- Davacı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 15.544,64-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7- Davalı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 37.601,74-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8- Davacı tarafça yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının davacı tarafa resen iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/01/2022

Başkan …
e-imza*

Üye …
e-imza*

Üye …
e-imza*

Katip …
e-imza*

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.