Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/396 E. 2019/56 K. 23.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/396 Esas
KARAR NO: 2019/56

DAVA : Sözleşme İptali, Alacak tespiti ve tahsili
DAVA TARİHİ: 09/11/2016 – Birleşen Dosya : 29/03/2017

BİRLEŞEN İSTANBUL 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN
2017/137 ESAS, 2017/284 KARAR SAYILI DOSYASI

DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ: 23/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan), Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … varisleri ile … arasında imzalanmış olan 5 sayfadan ibaret 19.07.2012 tarihli Uzlaşma Protokolünün imzalanmasından önceki süreçte yaşanan olaylar nedeniyle … varislerine yönelik hata, hile, korkutma (ikrah) ve aşırı yararlanma (gabin) hukuksal nedenlerinin varlığının gerçekleştiğinin kabulü ile iradelerinin bu nedenlerle sakatlanmış olduğunun tespiti, uzlaşma protokülünün … varisleri ile … arasındaki ihtilafa ilişkin hükümlerinin geçersizliği ile uzlaşma protolünün bu kısımlarının iptaline, … varislerinin icra dosyalarından dolayı kalan bakiye alacaklarının tespitine, … varisleri ile müvekilleleri …, …, …, …, … ve … arasında imzalanmış olan 28.03.2011 tarihli alacak tahsili ve paylaştırma protokolü ve ek protokolü gereği müvekkillerinin …’dan alacaklı olduğu miktarın tespiti ile belirsiz alacak davası kapsamında fazlaya ilişkin haklı saklı kalmak üzere şimdilikher bir müvekkil için 1.000 TL alacaklarının faizleri il ebirlikte …’dan tahsili ile kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı cevap tarihli dilekçesinde özetle; davacıların müteveffa …’in alacaklısı olduğu, dilekçelerinde bahsi geçen onlarca icra dosyasından dolayı 25.505.000 USD davalı müvekkilden alacaklı olduğunu, icra takibi devam ederken …’in vefat ettiğini ve bu aşamad ayasal mirasçıları olan dava dışı eşi ve çocukları ile 19 Ocak 2010 tarihinde müvekkil arasında tüm borcun 5.750.000 USD karşılığı kapatılacağı hususunda anlaşıldığını belirttiklerini, sulh sözleşmesi tarafları arasındaki alacak verecek ilişkisi tefecilik sureti ile faize para verilmesinden kaynaklandığını, sözleşmenin taraflarının bu durunmu bildiğinden gerçek borç üzerinden anlaşma yaptıklarını, ayrıca ilgili icra dosyalarında 2 ayrı borçlu daha olduğunu, bahsi geçen bu ilk protokolde taraflar arasındaki husumet, sulh photokolünün altına el yazısı ile … varisleri adına … tarafından ibaretinin eklenmesinden kaynaklandığını, iş bu ilk sulh protokolü hazırlandığında gğeçerlilik süresine ilişkin bir ibare yer almaksızın taraf vekillerince 2 nüsha olarak imzalandığını, daha sonra davalı müvekkil …’ın sözleşmeyi inceleyerek imzaladığını, taraf vekilleri ve … imzaladıktan sonra, … varisler iadına … tarafından kendi ve çocukları adına sözleşme imzalandığını, …’in iddiasına göre imza için sözleşme kendine geldiğinde sözleşmenin geçerlilik süresinin bulunmadığını ve bu nedenle 31.03.2010 tarihine kadar geçerlidir ibaresini ekleyerek sözleşmeyi imzaladığını belirttiğini, davalı müvekkilinin ise kendisine imzalatılan sözleşmede bu ibarenin bulunmadığını, sonradan eklenmiş olduğunu iddia ettiğini, keza imzaladığı sulh sözleşmesinde 31.03.2010 tarihi yer almış olsa idi, belki de böyle bir sözleşmeyi imzalamayacağını, görüleceği üzere taraflar arasında akdedilen ilk sulh protokolünde (hata, hile, korkutma ve aşırı yararlanma) gibi nedenlerle ihtilaf bulunmayıp, sadece sözleşmenin geçerlilik süresi yönünde itilaf bulunduğunu, ancak bu durumunda gerçeği yansıtmadığını, sonradan eklenen 31.03.2010 tarihinin kendilerini de bağlamadığını, protokole bağlı olduklarını ortaya koydukları gibi, sürenin dolması nedeni ile protokole bağlı kalmadıkları yönnüde bir itirazi kayıt da ortaya koymadıklarının anlaşıldığını, bu nedenlerle davacıların alacağın ve sulh protokolünün tarafı olmamaları nedeni ile davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/137 esas sayılı dosyasının incelenmesinde;Alacaklı … ile borçlu … ve kefilleri bulunan İstanbul … icra Dairesinin 2009 yılının … ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyaları ile borçlu …’a karşı icra takipleri başlatıldığı ve takiplerin itiraz edilmeksizin kesinleştiği, icra takipleri devam ederken …’in 03/10/2009 tarihinde vefat etmesi nedeniyle mirasçıları tarafından takiplere devam edildiğini, 19/01/2010 tarihli sulh protokolü ile tarafların sulh olduklarını, sulh protokolünün şartlarını süresinde yerine getirmediği için sulh sözleşmesinin geçersiz olduğunu ve tüm takiplerinin kaldığı yerden devam ettiğini, borçlu tarafın protokolü ihlal etmediği iddiasıyla İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinde icra takip dosyası ile takibin iptali davaları açtığını, davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay aşamasından geçerek kesinleştiği, dönemin Üsküdar Cumhuriyet Savcısı …’ün icra takip dosyalarına hukuka ve kanuna aykırı bir biçimde müdahale ettiğini, icra dosyalarında haczedilen gayrimenkullerin bir kısmının ihale ile satışa çıkarılması için hukuksal sürecinin başlatıldığı ve ihale tarihi 06/02/2012 olarak belirlendiği, 06/02/2012 tarihli Üsküdar Cumhuriyet Savcısı …tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğüne ve İstanbul … icra Müdürlüğü’ne hitaben taşınır ve taşınmaz mallarına konulan tüm hacizlerin derhal kaldırılması, varsa satışların durdurulmasının talep edildiği ve satışa dakikalar kala satışın yapılmasına engel olduğunu, bu durum karşısında icra müdürünün İstanbul… İcra Hukuk mahkemesi hakimliğine nasıl bir yol izleyeceği hususunda görüş sorduğunu, … icra Hukuk Mahkemesi hakimliğinin de Cumhuriyet Savcısına bu talimatta ısrarlı olup oladığı, yapılan talimatın yasaya ve hukuka uygun olmadığı, icra dairelerince uygulanan hacizlerin iptali ile yapılan satışların ancak icra dosyası taraflarının talepleri ile mahkemelerce karara bağlanabileceği, İİK veya diğer mevzuatlarda savcıların böyle bir yetkililerinin bulunmadığının belirtildiği, …’ün bu yazıya istinaden taleplerinde ısrarcı olduğunu belirttiği, İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinin …D.İş E sayılı dosyası ile İİK ve Ceza Mahkemesi kanununda savcının yürütmekte olduğu soruşturma nedeniyle mahkemelerden takibin ve haczin iptalini isteme yetkisinin bulunmadığından ret kararı verildiği, Cumhuriyet Savcısı …n’ün … varislerini ve vekillerini yıldırmak amacıyla resmi evrakta sahtecilik suçlanması ile … soruşma nolu iddaname ile Üsküdar … Asliye Ceza Mahkemesinin … E sayılı dosya ile kamu davası açtığı ve davanın görevsizlik nedeniyle Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesine tevdi edildiği mahkemece beraat kararı verildiği, bunun yanı sıra bu savcının örgüt suçlaması ile soruşturma başlattığı, dönemin cumhuriyet başsavcısına kadar ulaşan davada savcının bu dosyadan el çektirildiği ve yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiği, adı geçen savcının FETO den dolayı meslekten ihraç edildiğini, avukatların bu savcı tarafından bu süreçte tehdit edildiğini, icra takiplerindeki satışların durdurulması için İstanbul … Asliye Ticaret mahkemesine …D.İş E sayısı ile ihtiyati tedbir talep edildiği ve talebin reddine karar verildiği, … Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.İŞ E sayılı dosyası ile ihtiyati tedbir talep edildiği mahkemece satışın durdurulmasına karar verildiği, karara yapılan itirazda da mahkemece red kararı verildiği, bunu üzerine 19/07/2012 tarihli sulh protokolünün imzalanmak zorunda kalındığını,02/11/2016 tarihinde yapılan araştırmalar sonucunda söz konusu değişik iş esas sayılı dosyanın … Asliye Ticaret Mahkemesine düşürülmesi için taraf ve harç miktarı için 28 değişik taleplerde bulunulduğu ve dosyanın hileli olarak yapıldığının gizlenmeye çalışıldığını, 19/07/2012 tarihli uzlaşma protokolüne göre … varislerine ödenen bedelin ödenmesi gereken bedelden çok düşük olduğunu, söz konusu uzlaşma protokolünün hile, hata sonucu imzalandığı, borçlunun borcu karşılacayak mal varlığı olduğunu, … varislerinin idaresinin hukuken sakatlanması nedeniyle söz konusu protokolün geçersiz olduğunu belirterek, 19/07/2012 tarihli uzlaşma protokolünün hukuka ve kanuna aykırı olduğu için geçersizliğinin tespiti ile onları bağlayan kısımlar bakımından protokolün iptaline, söz konusu icra takiplerinin kaldığı yerden devamına, müvekkillerine düşen alacak miktarının belirlenmesine, bilirkişi raporunda faiz hesaplanmasının yapıldığı tarihten itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile (bilirkişi hesaplamasında hesaplamanın yapılacağı tarihe kadarki faizin belirlenmesi) birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerini ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DELİLLER: 19.07.2012 tarihli uzlaşma protokolü, İstanbul … İcra Müdürlüğünün dosyaları, 19 Ocak 2010 tarihli Sulh Protokolü ve tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre;Dava ve birleşen dava sözleşme iptali, alacak tespiti ve tahsili talebidir.
Davacı taraf taraflar arasındaki sulh protokolünün geçersizliğinin ve alacak miktarının tespitini talep etmiştir.
Davalı tarafın iddialarının yersiz olduğunu protokolün geçerli olduğunu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önüne alınır.
Ticaret Mahkemesinin görev alanını düzenleyen 6102 Sayılı TTK’nın 4 ve 5 maddeleri şu şekildedir:
“MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
MADDE 5- (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
6100 Sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde;
” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.
Dava konusu olayda İstanbul …Asliye Hukuk Mahkemesince taraflar arasındaki ihtilafın bonodan kaynaklandığı, bononun TTK’da düzenlendiği bu nedenle mutlak ticari dava olduğu gerekçesiyle davaya Asliye Ticaret Mahkemesince bakılması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de; taraflar arasındaki ihtilafın bonodan kaynaklandığına ilişkin dosya kapsamında bir delil ve emare bulunmadığı gibi dava ve cevap dilekçelerinde de taraflar arasında düzenlenmiş bir bonodan bahsedilmediği gibi herhangi bir bono bilgisi de dosyaya sunulmamıştır.
Davacı taraf asıl ve birleşen dava dilekçelerinde murisleri ile davalı arasındaki icra takiplerinin kesinleştiği beyan edilmiş olup bu haliyle icra takiplerine konu bonolardan dolayı taraflar arasındaki bir ihtilaf söz konusu değildir. Davacı tarafın asıl ve birleşen davaya sunduğu dava dilekçesi, cevap dilekçeleri ve özellikle dava konusu 19.07.2012 tarihli uzlaşma protokolü birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasındaki ihtilaf taraflar arasında düzenlenen sulh protokolünün geçerliliği, protokolün düzenlenmesinden önce hata, hile, ikrah gibi irade sakatlığı oluşturan halin söz konusu olup olmadığı temelinde toplanmaktadır. Asıl ve birleşen davanın her iki tarafının tacir olmamaları, sulh protokolüne konu alacağın taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanmadığı açık olup, taraflar arasındaki çözülmesi gereken ihtilaf düzenlenen protokolün geçerliliğinden kaynaklanması, tarafların tacir olmaması nedeniyle dava ticari dava niteliğinde olmadığından davaya bakma görevi genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olup, mahkememizin görev alanında değildir.
Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmadığından HMK ‘nın 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi ile Mahkememizin karşı görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul … Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, karar kesinleştiğinde mahkemeler arasındaki görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için dosyanın ilgili İstinaf Hukuk Dairesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, İSTANBUL … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,
2- Mahkememizce verilen görevsizlik kararına karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmuşsa ve Mahkememizin görevsiz olduğunun tespit edilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi halinde bu ret kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde tarafların Mahkememize başvurarak dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine aksi takdirde HMK 20. maddesi uyarınca Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3- HMK’nın 20. Maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4- Mahkememizce verilen görevsizlik kararı istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın merci tayininde görevli İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 37. HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
5- Karar kesinleştiğinde merci tayini ile görevli mahkeme İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi olarak tespit edildiği takdirde dosyanın re’sen görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
6- Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar verildi.

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*

*Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.