Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/251 E. 2022/53 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/251 Esas
KARAR NO : 2022/53
ASIL DAVA : İtirazın İptali
KARŞI DAVA : Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/11/2018
KARŞI DAVA TARİHİ : 04/01/2019
KARAR TARİHİ : 20/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali ve Tazminat (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan ) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı-karşı davalı vekili tarafından sunulan 08/11/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı … A.Ş. sahipleri ile müvekkilinin arkadaş olduklarını, davalı şirkete sermaye sağlamak şartı ile müvekkiline belli oranda hisse verilmesi konusunda davalı şirket sahipleri ile anlaştıklarını, müvekkilinin aynı zamanda iş ve yönetim bilgi ve tecrübesi ile davalı şirkete yol göstereceğini, müvekkilinin davalı şirket yetkilileri ile yaptığı şifahi anlaşma sonrasında davalı şirketin … Bankasında bulunan hesabına 29/03/2018 tarihinde 50.000,00 TL, 02/04/2018 tarihinde 65.000,00 TL, Davalı şirketin … ‘ta bulunan hesabına 02/04/2018 tarihinde 150.000,00 TL, 02/04/2018 tarihinde 85.000,00 TL, davalı şirketin … Bankası hesabına 05/04/2018 tarihinde 20.000,00 TL, 09/04/2018 tarihinde 20.000,00 TL, 10/04/2018 tarihinde 100.000,00 TL, 10/04/2018 tarihinde 50.000,00 TL ve 13/04/2018 tarihinde 40.000,00 TL olmak üzere toplamda 580.000,00 TL gönderdiğini, müvekkilinin sürekli olarak davalı şirkete sermaye sağlamasına rağmen davalı şirketin hisse devrinin gerçekleşmediğini, müvekkilinin davalı şirket ortakları ile görüşmelerinin sonucunda şirket hissesinin bir türlü devredilmemesi üzerine yatırmış olduğu sermayeyi alarak ortaklıktan ayrılmak istediğini, davalı şirket yetkililerinin bu konuda olumlu yaklaşarak müvekkili tarafından ödenen paranın en kısa zamanda geri ödeneceğini bildirdiklerini, aradan geçen uzun zamana rağmen ödeme yapılmayınca müvekkili tarafından davalı şirket aleyhine … İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlattığını, davalı tarafından takibe haksız olarak itiraz edildiğinden takibin durduğunu, açıklanan nedenlerle haksız itirazın iptali ile %20 oranından az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı/Karşı Davalı vekili tarafından sunulan 31/01/2019 tarihli asıl davada cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket yetkilileri arasında yapılan sözlü anlaşma sonrasında müvekkilinin tüm ısrarlarına rağmen bir yazılı sözleşme haline getirilmediğini, bu anlaşma öncesinde müvekkili ile bir fizibilite çalışması paylaşıldığını ve davalı şirketin finansal ve operasyonel alt yapısı çok sağlam olarak gösterildiğini, yapılan tüm çalışmaların kanunlara, etik ve ticari kurallara uygun olarak gerçekleştirildiğinin ifade edildiğini ve davalı şirketin kısa süre içinde yüksek kar edecek bir yapıda kurulduğunun anlatıldığını, davalı tarafın cevap dilekçesinde açıkça kabul ettiği üzere yatırılan tutarların Türk Lirası olmasına karşın sözlü olarak yapılan anlaşma yapılacak yatırımın Euro para birimi üzerinden yapılması olduğunu, müvekkilinin kaybının Euro/TL paritesi de düşünüldüğünde çok daha büyük olduğunu, ancak ödemelerin TL olarak yapılmış olması nedeniyle icra takibi ve davanın TL üzerinden açıldığını, müvekkilinin hisse devri gerçekleşmese bile ticari geçmişi ve ticari hayatını bilmesi nedeniyle davacı şirketin işlerin içine iyice çekilmeye başlanmış ve başta sadece yönlendirme vereceği yönünde yapılan anlaşmanın aksine ve hiç istemediği halde iş yönetimiyle ilgili ciddi bir yük kendisine yüklendiğini, müvekkilinin fizibilite raporunda kendisine anlatılanın aksine, davalı şirket içinde personel maaşlarının zamanında ödenmediğine, ortakların hiç birinin şirkete söz verdiği şekilde sermaye koymadığına, şirket hakkında icra takibinin olduğuna, kendisine bilgisi verilmeyen kesilmiş ancak vadesi uzatılmış çekler olduğuna, SGK ve muhtasar borçlarının ödenmediğine, şirket ortaklarının ve yöneticilerinin sahip olduğu diğer şirketler vasıtası ile günü kurtarma adına muvazaalı işler yapıldığına şahit olduğunu, davalı şirketin profesyonellikten uzak, anlatılan hiç alakası olmayan bir şekilde yönetildiğini anladığını, müvekkilinin ticaret hayatını bilen, kendi şirketleri de olan, bu şirketleri ortakları vasıtasıyla yöneten bir kişi olduğunu, bugüne kadar kurduğu ve yer aldığı tüm şirketler içinde işleyişin kanun ve etik kurallarına uygun olmasına çok önem verdiğini, borçlarının her zaman söz verilen gününde ödenmesini sağladığını, çalışanlarının maaşlarının bir gün gecikmemesini sağladığını, şirketlerinin SGK ve vergi borçlarının her zaman zamanında ödenmesine özen gösterdiğini, müvekkilinin davalı şirketin yapısını normal şartlar altında bile kabul etmesi mümkün değilken alacaklı müvekkil bu denli işin içine sokulmasının sağlık problemlerine yol açacağını düşündüğünü, müvekkilinin davalı şirket ortakları ve yetkilileri ile ilk günden itibaren konuştuğu ve anlaştığı bir sermaye ortalığı olduğunu ancak fiili durumun anlaşılanın dışına çıktığını ve müvekkilinin sermayesi ile birlikte emeğini de ortaya koyması durumunun ortaya çıktığını, hisse devrinin gerçekleşmemesi nedeniyle de müvekkilin iyi niyet varlığını da nedeniyle de müvekkilin iyi niyet varlığını da hissedemediğini, durumu davalı şirket yetkilileri ile paylaşarak ortaklıktan ayrılmak istediğini belirtmesi üzerine davalı şirketin olumlu yanıt vererek kendisine koymuş olduğu sermayenin ödeneceğini belirttiklerini, ayrılık sürecinin tamamen dostane bir ortamda gerçekleştiğini ve alacaklı müvekkilinin davalı şirkete yatırdığı Türk Lirası meblağların Euro karşılıklarının kendisine geri ödeneceği düşüncesi ile davalı şirket ile bağını herhangi bir belge bile alma gereği duymadan kopardığını, müvekkilinin tüm aramalarına ve görüşmelerine rağmen borç ödenmeyince takibe geçildiğini, davalı tarafın davaya konu ödemelerin yapıldığı konusunda herhangi bir itirazda bulunmadığını, icra takibine yaptıkları itirazın aksine borcu kabul ettiklerini, açılan karşı davanın tamamen mahkemeyi meşgul etmek ve zaman kazanmak amaçlı olduğunu, hiçbir maddi zararın belgelenmediğini, asıl davanın kabulüne, hukuki dayanaktan yoksun karşı davanın reddine ve davalı borçlu aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP VE KARŞI DAVA: Davalı-karşı davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 04/01/2019 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; esas yönden ise her ne kadar davacı tarafın müvekkili … A.Ş.’nin sahipleriyle olan arkadaşlığı nedeniyle müvekkili şirkete sermaye sağlamak şartıyla kendisine belli oranda hisse verilmesi hususunda anlaşma yaptıklarını ancak bu anlaşmanın yalnızca şirkete sermaye sağlamak amacıyla değil aynı zamanda şirket yönetiminde de söz sahibi olacağını belirterek müvekkil şirkete toplam 580.000 TL tutarında havale yaptığını ancak hisse devrinin gerçekleştirilmemesi nedeniyle ödediği bedelin tahsili için müvekkil aleyhine icra takibi yaptığını ve buna yapılan itiraz sonucunda huzurdaki davayı ikame etmek zorunda kaldığını iddia etmiş ise de; müvekkili … A.Ş. 2016 yılı sonunda hukuken kurulmuşsa da, … ve … marka araçların yetkili servis ve ikinci el satış hizmetlerini yapmak üzere yapılan anlaşma gereği kiraladığı yeri …’nin kuralları doğrultusunda dekore etmek ve gerekli makineleri temin etmek durumunda kalmış ve yaklaşık 16 milyon TL’lik bir yatırıma girişildiğimi, 2017 – 2018 yıllarında yapılan darbe girişiminin sonucunda ülke ekonomisinin iyi dönemlerden geçmemesi ve aniden artan döviz kurları nedeniyle müvekkili şirketin nakit sıkıntısı yaşadığını ve şirkete sermaye katkısı sağlanması adına müvekkili şirket ortaklarının arkadaşı olması nedeniyle iş adamı olan ve finans alanında uzman davacıya müvekkili şirkete ortak olmasının teklif edildiğini, ortaklığa ilişkin olarak da başlangıçta 400.000,00 Euro karşılığı %25 hisse verilmesi hususunda teklif yapıldığını davacı tarafça teklifin kabul edildiğini ve ilk ödemenin 29.03.2018 tarihinde müvekkil şirkete “sermaye avansı” adı altında 50.000 TL olarak yapıldığını, davacı tarafça bir kısım ödemeler yapılmış ise de bu davacının davaya konu ettiği tutar olmadığı gibi davacı taahhüdüne uygun şekilde ödeme yapmayarak müvekkili şirketi zarara uğrattığını, … adı altında 6 şirketten oluşan şirketler grubu sahibi olan davacının, müvekkili şirkete taahhüt etmiş olduğu aylık bazda yapacağı ödemeleri sağlık sorunlarının nüksetme ihtimali olduğu bahanesiyle yapmaktan bir anda vazgeçerek müvekkili şirketin nakit akışının bozulmasına neden olarak müvekkili şirketi zor durumda bıraktığını, davacı tarafça, kendisine söz verilen hisselerin devrinin yapılmaması sebebiyle ortaklıktan ayrıldığını iddia etmişse de müvekkili şirket tarafından 19/04/2018 tarihinde davacı ve diğer pay sahiplerine gönderilen e-postada daha önce davacının da dahil olduğu tüm ortaklarla/yöneticilerle yapılan toplantı akabinde şirketin esas sözleşmesinin değiştirilmesi hususu görüşülmüş ve talepler doğrultusunda şirketin yeni ortaklık yapısına uygun şekilde şirket esas sözleşmesi şekillendirilmek istendiğini, davacı tarafın bu e-postaya yanıt olarak “Ben özel sebeplerimden dolayı resmi ortaklıktan vazgeçtim bilgine” diyerek ortaklıktan çıktığını bildirdiğini, açıklanan nedenle davacının bu iddiasının da gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirketin nakit sıkıntısı çektiğini ve çalışanlarının maaşlarını dahi ödeyemediğini bildiği bir dönemde kasıtlı olarak ortaklıktan vazgeçtiğini ve davacının sözüne itimat eden müvekkili şirketin beklediği nakit akışından olarak geleceği vaad edilen 400.000 Euro dolayısıyla şirketin müspet zararı doğduğunu, müvekkili şirketin uğradığı zararların tazmini amacıyla karşı dava açtıklarını, davacı tarafın müvekkili şirketi beklediği yarardan alıkoyduğu için uğranılan menfi ve müspet tüm zararların tazmini gerekmekte olduğundan davacının haksız, mesnetsiz ve kötüniyetli davasının reddini talep etmiştir.
Karşı dava yönünden ise; davacı tarafın basiretli bir tacire uymayan şekilde müvekkili şirkete yatırmayı taahhüt ettiği sermayeyi yatırmaktan vazgeçerek müvekkil şirketi zarara uğratmış olduğundan uğranılan zararın tazmininin gerektiğini, müvekkili şirketin yaptığı yatırım sonucunda o dönemki sermaye ihtiyacını gidermek amacıyla davacı 400.000 Euro (yaklaşık 2.000.000 TL) karşılığında müvekkili şirkete %25 oranında ortak olmak üzere belirli vadelerle ödemeler yapmak üzere müvekkili şirketin pay sahipleriyle anlaştığını, ancak taahhüt ettiği miktarın çok az bir kısmını Euro bazında anlaşılmasına rağmen TL olarak Nisan 2018 tarihinde ödediğini ani bir kararla taahhüdünden vazgeçtiğini beyan ederek müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davacının müvekkili şirketin yetkilileri ile arkadaş olması nedeni ile sözüne güvenilerek yazılı bir sözleşme akdedilmeden şirket ortaklığına kabulünün sağlanılarak şirket yönetiminde söz sahibi yapıldığını, ancak ne zaman yazılı bir sözleşme yapılması gündeme geldiğinde davacının sözünden bir anda vazgeçtiğini, davacı tarafın ortaklıktan vazgeçmeden önce … isimli başka bir arkadaşını dahi 400.000 Euro bedel karşılığında %20 ortak yapmak istediğini, müvekkili şirket ve pay sahipleri nezdinde şirkete nakdi sermaye girişi beklentisi yarattığını, ancak davacı ortaklıktan vazgeçince arkadaşını da vazgeçirdiğini, davacının şirkete ortak olmasından vazgeçmesi akabinde müvekkili şirketin nakit ihtiyacı nedeniyle yeni bir potansiyel sermayedar arama zorunluluğu hasıl olduğunu ve davacı ile anlaşılan hisse satış bedelinin çok altında bir bedele şirketin %10 hissesi için halihazırda şirket ortağı olan … le anlaşılarak şirketin nakit ihtiyacının kısmen giderilmesine çalışılmışsa da şirketin büyük kar kaybına uğradığını, açıklanan nedenlerle müvekkil şirketin bilirkişilerce kesin olarak tespit edilecek zararlarının tazmini amacıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000 TL’nin davacı-karşı davalın avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER : … İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı icra dosyası, … kayıtları, e-posta yazışmaları, davalı şirket ticari defter ve kayıtları, banka dekontları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı.
…. İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı şirket aleyhine toplam 580.000 TL alacağa ilişkin başlatılan adi takip yolu ile icra takibine borçlu davalı tarafından itiraz edildiği ve icra takibinin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mali Müşavir … tarafından sunulan 15/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Sayın Mahkemenizin 09.01.2020 tarihli duruşma tutanağı ile tarafımıza tevdi edilen görev babında 07.02.2020 günü saat:11.00’de duruşma salonuna gelinmiş Davacı karşı davalı vekilinin olduğu şekilde inceleme yapılmıştır. 09.01.2020 tarihli duruşma tutanağının 8. Madde takdirinin sayın Mahkemeye ait olduğunu, Davacı taraf şahıs olduğundan İncelemeye tabi bir defteri olmadığı anlaşılmış ve dava konusu yapılan 10 adet dekont detayları incelenmiş ve dekontlarla ilgili liste aşağıda derç edildiğini, Dekontların incelenmesi neticesinde davacı karşı davalının, davalı karşı davacı şirkete 580.000,00 TL gönderdiği, gerek dekontlardan ve gerekse bankalarla yapılan yazışmalarla teyid edildiğini, zaten dosya kapsamında davacı karşı davalının bu parayı göndermediği, davalı karşı davacının ise bu paraları almadığı yönünde bir çekişme olmadığını, çekişmenin yazılı olmayan bir hisse devri sözleşmesinin 400.000 Euro üzerinden anlaşıldığı (Şifai) ve bu tutarın davacı karşı davalı tarafından ödenmediği, davacı karşı davalının da şirketin gerçek mali durumunun kötü olduğu ve hiç bir şekilde hissesinin hukuki prosedür boyutuna geçip şirket ortağı olamadığından ve de tüm işlemlerin yükünün tarafına bırakıldığından, ortaklıktan vazgeçmesi üzerinde olduğunun anlaşıldığını, diğer taraftan Davacı karşı tarafın sermaye ödemesi olarak 29.03.2018 tarihinden 13.04.2018 tarihleri arasında 10 kalem olarak gönderdiği 580.000,00 TL tutarlı paraya istinaden, dava tarihi olan 08.11.2018 tarihine kadar yaklaşık 8 ay boyunca, davalı karşı davacı şirkete sermayedar yapılmadığı tüm dosya mündeceratındaki belgelerden anlaşıldığını, bu bağlamda davalı karşı davacının incelemeye gelmediğinden Mali olarak yapılması gerekenin aşağıdaki gibi olduğu ve bu bağlamda 2 alternatifli sonuca ulaşıldığını, elbetteki bu noktada nihai takdir ve kararın sayın Mahkemeye ait olduğunu, dekontlar ve dayanağı belgelere göre davacı karşı davalı yanın, davalı karşı davacı yandan Şirkete yaklaşık 8 ay boyunca sermayedar yapılmadığından dolayı, takip tarihi olan 27.09.2018 tarihi itibariyle 580.000,00 TL alacaklı olacağı ve alacağın kabulü halinde takip tarihinden itibaren ödeme gününe kadar yasal faiz talep edilebileceği, Davalı karşı davacı Şirketin özellikle paranın ilk yattığı tarih olan 13.04.2018 tarihinden 6 ay öncesi ve 6 ay sonrası, diğer bir anlatımla 2017 ve 2018 yılları Ticari defter ve Mali tablolarının incelenerek şirketin zor durumda olup olmadığının tespiti ile davacı karşı davalının savlarının yerinde olduğunun incelenmesi gerekeceği ve bu duruma göre net bir sonuca ulaşılabileceği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Mali Müşavir … tarafından sunulan 22/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı taraf gerçek şahıs olduğundan ve “sunulan donelere göre gerçek kişi tacir vasfı görülmediğinden” onun incelemeye tabi bir defteri olmadığı anlaşılmış, ve dava konusu yapılan 10 adet dekont detayları incelenmiş ve dekontlarla ilgili liste aşağıda derc edildiğini, Dekontların incelenmesi neticesinde davacı karşı davalının, davalı karşı davacı şirkete 580.000,00 TL gönderdiği, gerek dekontlardan ve gerekse bankalarla yapılan yazışmalarla teyid edildiğini, zaten dosya kapsamında davacı karşı davalının bu parayı göndermediği, davalı karşı davacının ise bu paraları almadığı yönünde bir çekişme olmadığını, çekişmenin yazılı olmayan bir hisse devri sözleşmesinin 400.000 Euro üzerinden anlaşıldığı ve bu tutarın davacı karşı davalı tarafından ödenmediği, davacı karşı davalının da şirketin gerçek mali durumunun kötü olduğu ve hiç bir şekilde hissesinin hukuki prosedür boyutuna geçip şirket ortağı olamadığından ve de tüm işlemlerin yükünün tarafına bırakıldığından, ortaklıktan vazgeçmesi üzerinde olduğunun anlaşıldığını, bu kerre, Davalı şirketin 2017, 2018 yılları Mali tabloları incelenmiş olup, davacı yanın davalı şirkete ortak olmak istediği 2018 dönemi ile davalı şirketin 2017 yılı geçmiş dönem verileri karşılaştırması aşağıdaki tablodaki gibi olduğunu, Şirketin 2017 yılına göre 2018 yılında satışlarında 2.170.326,34 TL tutarı ile 50 oranında artış meydana geldiği, aynı dönemde şirketin maliyetinde de 1.391.572,93 TL tutarlı 33,55 oranında artış olduğu görüldüğünü, Şirketin 2017 yılına göre 2018 yılında zararında 2.789.157,19 TL tutarı ile 447,52 oranında artış meydana geldiğinin görüldüğünü, Yine şirketin 2017 yılma göre 2018 yılmrda Genel Yönetim Giderlerinde 3.546.898,66 TL tutarı ile Z423,92 oranında artış meydana geldiğinin görüldüğünü, Şirketin incelenen 2018 yılı detay mizanında 770 no.lu Genel Yönetim Giderleri hesabın bakiyesinin 4.383.582,75 TL olup işbu tutarın 3.041.256,41 TL’sinin 770.099. … Merkez Genel Giderlerinden oluştuğu görülmekle hesap detayı aşağıdaki gibi olduğunu, Hesap detayı incelendiğinde şirketin 3.041.256,41 TL tutarlı Kira Gideri ve 223.980,69 TL tutarlı Alınan Hizmet ve Giderler adı altında gider bakiyelerinin mevcut olduğu görüldüğünü, Davacı şahıs davalı şirkete ilk ödemesini 29.03.2018 tarihinde yapmış olup, ortaklıktan ayrılmak istediğini davalı yana 19.04.2018 tarihli mail ile bildirmiş olduğunu, bu bağlamda davacı yanın davalı şirketteki aktif çalışma süresinin yaklaşık 1 aya yakın olduğu anlaşılmakla davacının bu 1 aylık süre içerisinde şirketin bu denli yüksek karlılık, zarar ve giderlere etki etmesinin, asli ve nihai karar tamamen delillerle doğrudan temas eden sayın Mahkemenize ait olmak üzere, ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığının düşünülebileceği, sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Bilirkişi … ve … tarafından düzenlenen 26/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı (karşı davalı) ile davalı (karşı davacı) şirketin, sözlü olarak, davacının davalı şirkete taksitler halinde hisse devir bedeli ödeyeceği ve davalının da hisse devredeği hususunda anlaşmaya vardıklarının anlaşıldığını, ancak tarafların davalı tarafından davacıya devredilecek hissenin tutarı konusunda anlaşmaya varmadıklarının anlaşıldığını, Davalı her ne kadar, davalı şirketin %25 hissesinin davacıya devri konusunda anlaşmaya vardıklarını iddia etmişse de, davacı davalının bu iddiasını kabul etmediğini, bu durum karşısında, tarafların, devredilecek hissenin tutarı konusunda anlaşmaya varmadıkarı ve dolayısıyla de devir sözleşmesin esaslı noktaları hususunda anlaşmaya varmadıkları kanaatine varıldığını, bu nedenle de, taraflar arasındaki sözleşmenin “baştan itibaren yoklukla sakat olduğu” kanaatine varıldığının, (TBK.md.2/f.1) takdirinin tamamen Mahkemeye ait olduğunu, kaldı ki, bu sözleşmenin yoklukla sakat olmadığı farz edilse bile; bu sözleşmeyle davalı tarafından üstlenilmiş olan hisse devri işlemi (borcun ifası) ancak “alacağın temliki” suretiyle yapılabileceğini, alacağın temlikinin ise yazılı şekle tabi olduğunu, dolayısıyla alacağın temliği vaadinin de (yani ön sözleşme de) yazılı şekle tabi olduğunu (TBK.md.29/f.2), bu nedenle davalının, hisse devrini ilişkinin vaadinin geçerli olması için, kanaatlerince yazılı şekilde yapılmış olması gerektiğini, hisse devri vaadi, yazılı şekilde yapılmamış olduğu için, taraflar arasında akdedilmiş olan, hisse devrine ilişkin sözleşmenin “baştan itibaren geçersiz (kesin hükümsüz)” olduğu kabul edilmesi gerektiğinin (TBK.md.12/f-2) takdirinin tamamen Mahkemeye ait olduğunu, Davacının, “yoklukla sakat olan” veya “baştan itibaren geçersiz” olan bu sözleşmeye istinaden davalıya ödemiş olduğu bedellerin iadesini davalıdan talebe hak kazandığı kanaatine varıldığını, Yukarıda açıklandığı üzere, kanaatimizce taraflar arasındaki sözleşme “baştan itibaren yoklukla sakattır” da “baştan itibaren geçersiz olduğunu, yoklukla sakat olan veya geçersiz olan bu sözleşmenin, davacının dayatması ve/veya ısrarlı teklifi neticesinde akdedilmiş olduğu ve dolayısıyla bu sözleşmenin akdedilmesinde davacının bir kusurunun (kınanabilir tutum veya devranışının) bulunduğunun da anlaşılamadığını, bu nedenle davalının (karşı davacının) davacıdan (karşı davalıdan) herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacağı kanaatine varıldığını, asıl dava bakımından; Davacının davalıdan, takip tarihi itibariyle 580.000 TL tutarında iade alacağı bulunduğu; bu alacağın talep gibi takip tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsili gerektiği; karşı dava bakımından; Davalının (karşı davacının) davacıdan (karşı davalıdan), karşı dava tarihi itibariyle herhangi bir tazminat alacağı bulunmadığı tespit edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında taraf beyanları, toplanan delilller ve tüm dosya kapsamına göre; asıl dava davacı-karşı davalı tarafça davalı-karşı davacı tarafa açılan şirket hisse devri karşılığı ödenen bedelin hisse devrinin yapılmaması nedeniyle iadesine yönelik başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, karşı dava ise davacı-karşı davalı tarafça sermaye koyma taahhüdünün yerine getirilmemesinden kaynaklı davalı-karşı davacı şirketin uğradığı zararın tazmini istemine ilişkindir.
Dava … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 13/06/2019 tarih, 2018/… Esas, 2019/… sayılı görevsizlik kararı üzerine mahkememize tevzi edilmiş ve yukarıdaki esasa kaydedilmiştir.
Davacı-karşı davalı tarafça davalı şirketin hisse devri karşılığı yapılan ödemelere rağmen davalı şirket tarafından hisse devrinin gerçekleştirilmemesi nedeniyle ödenen bedelin iadesine yönelik başlatılan icra takibine davalı şirket tarafından yapılan haksız itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı-karşı davacı tarafça davacı tarafın şirkete koymayı taahhüt ettiği sermaye miktarını koymaması nedeniyle asıl davanın reddine ve davacının sermaye taahhüdünü yerine getirmemesinden dolayı şirketin uğradığı zararın tazminine yönelik açtıkları karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dava konusu olan … İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı şirket aleyhine toplam 580.000 TL alacağa ilişkin başlatılan adi takip yolu ile icra takibine borçlu davalı tarafından itiraz edildiği ve icra takibinin durdurulmasına karar verildiği , itirazın iptali davasının süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu ihtilaf davacı ile davalı şirket arasında yapılan hisse devrinden kaynaklı davacı tarafın alacaklı olup olmadığı, davacı tarafın sermaye koyma taahhüdünde bulunup bulunmadığı bulunmuşsa bu taahhüdün yerine getirilip getirilmediği, getirilmemişse davalı şirketin bu nedenle uğradığı zarar bulunup bulunmadığına ilişkin olup, taraflar arasında davacı tarafça davalı şirkete 580.000,00-TL ödeme yapıldığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Mahkememizce dosya kapsamında bulunan deliller, icra dosyası, banka kayıtları, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde Mali Müşavir Bilirkişi … tarafından düzenlenen bilirkişi raporlarına göre; Davacı karşı tarafın sermaye ödemesi olarak 29.03.2018 tarihinden 13.04.2018 tarihleri arasında 10 kalem olarak gönderdiği 580.000,00 TL tutarlı paraya istinaden, dava tarihi olan 08.11.2018 tarihine kadar yaklaşık 8 ay boyunca, davalı karşı davacı şirkete sermayedar yapılmadığından dolayı, takip tarihi olan 27.09.2018 tarihi itibariyle 580.000,00 TL alacaklı olacağı ve alacağın kabulü halinde takip tarihinden itibaren ödeme gününe kadar yasal faiz talep edilebileceği, Davacı şahıs davalı şirkete ilk ödemesini 29.03.2018 tarihinde yapmış olup, ortaklıktan ayrılmak istediğini davalı yana 19.04.2018 tarihli mail ile bildirmiş olduğunu, bu bağlamda davacı yanın davalı şirketteki aktif çalışma süresinin yaklaşık 1 aya yakın olduğu anlaşılmakla davacının bu 1 aylık süre içerisinde şirketin bu denli yüksek karlılık, zarar ve giderlere etki etmesinin, asli ve nihai karar tamamen delillerle doğrudan temas eden sayın Mahkemenize ait olmak üzere, ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığının düşünülebileceği bildirilmiştir.
Mali Müşavir ve Hukukçu Bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna göre; Davacının, “yoklukla sakat olan” veya “baştan itibaren geçersiz” olan bu sözleşmeye istinaden davalıya ödemiş olduğu bedellerin iadesini davalıdan talebe hak kazandığı kanaatine varıldığını, Yukarıda açıklandığı üzere, kanaatimizce taraflar arasındaki sözleşme “baştan itibaren yoklukla sakattır” da “baştan itibaren geçersiz olduğunu, yoklukla sakat olan veya geçersiz olan bu sözleşmenin, davacının dayatması ve/veya ısrarlı teklifi neticesinde akdedilmiş olduğu ve dolayısıyla bu sözleşmenin akdedilmesinde davacının bir kusurunun (kınanabilir tutum veya devranışının) bulunduğunun da anlaşılamadığını, bu nedenle davalının (karşı davacının) davacıdan (karşı davalıdan) herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacağı kanaatine varıldığını, Davacının davalıdan, takip tarihi itibariyle 580.000 TL tutarında iade alacağı bulunduğu; bu alacağın talep gibi takip tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsili gerektiği; karşı dava bakımından; Davalının (karşı davacının) davacıdan (karşı davalıdan), karşı dava tarihi itibariyle herhangi bir tazminat alacağı bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davalı şirketin anonim şirket olması nedeniyle anonim şirketlerde hisse devrine yönelik düzenlemelere bakılacak olursa;
Hamiline yazılı pay senetlerinin devrine ilişkin TTK madde 489- “(1) Hamiline yazılı pay senetlerinin devri, şirket ve üçüncü kişiler hakkında, ancak zilyetliğin geçirilmesiyle hüküm ifade eder.”
Nama yazılı payların ve pay senetlerinin devrine ilişkin TTK madde 490- “(1) Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı paylar, herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler. (2) Hukuki işlemle devir, ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçirilmesiyle yapılabilir. ” şeklinde yasal düzenleme getirilmiş olup, görüldüğü gibi anonim şirketlerin hisse devrinde yazılı olarak yapılması veya noterden tasdik ettirilmesi gibi şekil şartı bulunmamaktadır.
Asıl Dava Yönünden;
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde; davacı tarafça davalı şirketin hissedarı olması karşılığı 580.000-TL ödemesine rağmen şirket hisselerinin devredilmemesi nedeniyle ödediği bedelin iadesine yönelik başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali talep edilmiş olmakla, davacı tarafça davalı şirkete banka kanalıyla gönderilen 580.000,00-TL’nin hisse bedeli karşılığı gönderildiği hususunda ihtilaf bulunmadığı açık olup, yukarıdaki yasal düzenlemeler karşılığında anonim şirket hisse devrinin şekil şartına bağlı olmaksızın yapılmasının mümkün olduğu, taraflar arasında hisse devrine ilişkin yapılmış yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davalı tarafça davacının %25 hisse karşılığı 400.000-Euro ödemesi şartıyla şirket hisselerinin devredileceği ve davacının bu koşulda şirket hissedarı olabileceğine yönelik savunmada bulunulmuş ise de söz konusu davacının %25 hisse karşılığında 400.000-Euro ödemeye taahhüt ettiğine yönelik iddianın yazılı delille ispat edilmesi gerektiği, davalı yanca bu yönde ispata elverişli delil ibraz edilmediği açık olup, davalı tarafça isticvap ve tanık deliline dayanılmış ise de hem miktar hem de ileri sürülen savunma itibariyle söz konusu sermaye koyma taahhüdü hususunun yazılı delille ortaya konulması gerekmekte olup, anonim şirket unvanına haiz basiretli bir tacir olan davalı şirketin davacının koymayı taahhüt ettiği hisse/sermaye miktarını ödemediğini yazılı delille ispatlayabileceğinden, davalı şirketin davacının isticvabına ve tanık dinletmeye yönelik taleplerinin reddine karar verilmiş, davacı tarafça davalı şirkete ödenen sermaye bedellerine rağmen hisse devrinin gerçekleşmediği sabit olduğundan ve düzenlenen dosya kapsamına uygun son bilirkişi raporundaki tespitler kapsamında davalı şirketin davacı tarafça ödenen bedel karşılığında yapılan hisse devri vaadinin alacağın temliki hükümlerine tabi olması nedeniyle yazılı yapılması halinde geçerli olacağı, somut olayda da davalı şirketin hisse devri vaadine yönelik yazılı bir belge sunmaması nedeniyle hisse devri vaadine ilişkin davacı tarafça ödenen hisse bedellerinin davacı tarafça iadesinin istenilmesi haklı olduğundan davacı tarafça bu hususta başlatılan icra takibine yönelik davalı şirketçe yapılan itirazın iptaline ve alacak likit olup takibe itiraz haksız olduğundan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine yönelik karar verilmiştir
Karşı Dava Yönünden;
Davalı şirket tarafından davacının şirkete koymayı taahhüt ettiği miktarı ödememesinden dolayı şirketin uğradığı zararın tazminine yönelik karşı dava açılmış ise de yukarıda asıl davaya ilişkin yapılan açıklamalar kapsamında söz konusu sermaye koyma taahhüdü hususunun yazılı delille ortaya konulması gerekmekte olup, anonim şirket unvanına haiz basiretli bir tacir olan davalı şirketin davacının koymayı taahhüt ettiği hisse/sermaye miktarını ödemediğini yazılı delille bu nedenle zarara uğradığını da ticari kayıtları ile ispatlaması gerektiği davacı tarafça davalı şirkete yapılan ödemeler ve ödemelere ilişkin dekont açıklamaları da göz önüne alındığında davacı tarafça davalı şirkete sermaye bedeli olarak 580.000,00-TL ödeme yapıldığı tartışmasız olup, bu husus davalı şirketin de kabulünde olmakla, davalı şirket tarafından her ne kadar davacının %25 hisse karşılığı 400.000-Euro ödemeye taahhüt ettiği ancak bu ödemeyi yapmadığı ve taahhüdünü yerine getirmediğinden dolayı zarara uğradığı iddiasında bulunulmuş ise de davalı şirketin bu durumu ispata elverişle delillerle ispatlayamaması ve asıl dava konusu olan davacının ödediği sermaye bedeline rağmen davalı şirket tarafından hisse devrinin geçerli ve haklı bir nedene dayanmaksızın yapılmadığı kanaatine varılması nedeniyle davalı-karşı davacı tarafça açılan karşı davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı-karşı davalı tarafça açılan ASIL DAVANIN KABULÜ ile; davacı-karşı davalı tarafça davalı-karşı davacı şirket aleyhine başlatılan … İcra Dairesi’nin 2018/… Esas sayılı icra dosyasında;
a) Davalı-karşı davacı tarafından yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, takip talebinde belirtilen miktar üzerinden bu miktara takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile takibin kaldığı yerden devamına,
b) Asıl alacağın (580.000,00-TL’nin) %20’si oranında icra inkar tazminatının borçlu davalı-karşı davacı şirketten alınarak davacı-karşı davalı tarafa verilmesine,
2- Davalı-karşı davacı şirket tarafından açılan KARŞI DAVANIN REDDİNE,
3- Davacı tarafça asıl dava açılırken yatırılan peşin harcın alınması gereken 39.619,80-TL harçtan mahsubu ile bakiye 29.714,85-TL karar harcının borçlu davalı-karşı davacı şirketten alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4- Davalı-karşı davacı tarafça karşı dava açılırken yatırılan peşin harçtan alınması gereken 59,30-TL karar harcının mahsubu ile fazla yatırılan 26,09-TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davalı-karşı davacı şirkete iadesine,
5- Davacı-karşı davalı tarafından asıl dava açılırken yatırılan 35,90-TL başvurma harcı, 9.904,95-TL peşin harç olmak üzere toplam 9.940,85-TL harç giderinin davalı-karşı davacı şirketten alınarak davacı-karşı davalı tarafa verilmesine,
6- Davacı-karşı davalı tarafça yargılamanın yürütülmesi nedeniyle yapılan 26 adet tebligat-posta gideri 204,80-TL, bilirkişi ücreti 800,00-TL olmak üzere toplam 1.004,80-TL yargılama giderinin davalı-karşı davacı şirketten alınarak davacı-karşı davalı tarafa verilmesine,
7- Davalı-karşı davacı tarafından karşı dava nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8- Davacı-karşı davalı taraf asıl davaya ilişkin yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen nispi 46.050,00-TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacı şirketten alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
9- Davacı-karşı davalı taraf karşı davaya ilişkin yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen nispi 5.000,00-TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacı şirketten alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
10- Taraflarca yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran ilgili tarafa resen iadesine,
Dair; davacı-karşı davalı vekilinin ve davalı-karşı davacı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/01/2022

Başkan …
e-imza*

Üye …
e-imza*

Üye …
e-imza*

Katip …
e-imza*

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.