Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/168 E. 2021/79 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/168 Esas
KARAR NO : 2021/79

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/09/2019
KARAR TARİHİ : 21/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 10/09/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili…A.Ş. ile davalı… Satış A.Ş. arasında 01.01.2016 tarihinde işbirliği sözleşmesi akdedildiği, taraflar arasında akdedilen anılan işbirliği sözleşmesi ile, yapılacak kampanya kapsamında davalı…abonesi olacak tüm abonelerin fatura tutarları üzerinden hesaplanacak ücretin davalı tarafından müvekkiline aktarılması hususunda anlaştıklarını, bu işbirliği anlaşmasına göre; davalının abone edinmek maksadı ile kampanyalar oluşturacağını ve bu kampanyalar kapsamında edinilecek abonelere elektrik satışı yapacağını, müvekkilinin ise davalı ile birlikte bir logo oluşturacağını, bu logonun davalıya ait kampanyalarda kullanılmasına muvafakat edeceğini ve … Kompleksi … Stadyumu’nda yapılacak müsabakalarda davalı tarafından tanıtım ve reklâm yapılmasına izin vereceğini, davalının taraflar arasında akdedilen 01.01.2016 tarihli sözleşmenin 5.3 maddesi uyarınca müvekkiline 600.000 USD + KDV ödeyeceğini taahhüt ettiğini, şöyle ki; davalı şirketin 01.03.2016 tarihinden itibaren başlamak kaydı ile 36.ayın sonuna kadarki sürede, taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince müvekkiline yapacağı ücret ödemeleri toplamının 600.000 USD + KDV tutarının altında kalması halinde, davalının 600.000 USD + KDV ile 36. ayın sonuna kadar davalı tarafından müvekkiline yapılan ücret ödemeleri toplamı arasındaki farkı müvekkiline nakden ve defaten ödeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğini, bu hususta taraflar arasından herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, ancak davalı tarafından, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar” kapsamına giren bir sözleşme olduğunun iddia edildiğini, dolayısıyla sözleşme bedeli ve bu sözleşmeden kaynaklanan ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılmasının mümkün olmadığının belirtildiğini ve davalı tarafından müvekkiline 03.03.2019 tarihinde 2.705.592,67 TL tutarında ödeme yapıldığını, akabinde müvekkili tarafından Beyoğlu …Noterliği’nin 18.03.2019 tarihli ve… yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edilerek taraflar arasındaki 01.01.2016 tarihli sözleşmenin, hasılat paylaşımına dair bir işbirliği sözleşmesi olduğu ve bu sözleşmenin “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar” ve “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” kapsamında sayılan sözleşmelerden olmadığı ve bu sebeple davalı tarafından müvekkiline eksik ödeme yapıldığı, bakiye 93.732,89 USD + KDV tutarındaki borcun müvekkiline ihtarnamenin tebliğini takiben 30 gün içerisinde ödenmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, davalı tarafından keşide edilen Beyoğlu …Noterliği’nin 15.04.2019 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile dava konusu sözleşmenin bir aracılık faaliyetine ilişkin olduğu ve aracılık sözleşmelerinin de “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” kapsamında olduğu, bu sebeple taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 5.3 maddesinde belirtilen USD cinsi ödemenin TL’ye çevrilerek ödendiği beyan edilerek, müvekkiline herhangi bir borçlarının bulunmadığının bildirildiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 01.01.2016 tarihli sözleşme gereği ödeme yapılıp yapılmayacağı veyahut ödeme tutarı olmadığını, davalının açıkça sözleşme gereği borcunun doğduğunu ve bu borcu müvekkiline ödemekle yükümlü olduğunu ikrar ettiğini, davalının, taraflar arasında akdedilen 01.01.2016 tarihli sözleşmenin bir hasılat paylaşımı sözleşmesi olmadığını, aracılık faaliyetlerine ilişkin bir sözleşme olduğunu iddia ettiğini, somut olaya bakıldığında ise davalının müvekkili adına hareket etme hakkı ve yetkisi bulunmadığı gibi taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre davalının yalnızca kendi menfaati için hareket ettiğini, kendi şirketine abone sağlamakla mükellef olduğunu, bunun karşılığında müvekkili tarafından davalıya sağlananın, müvekkilinin isim ve markasından faydalanma hakkı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeyi aracılık sözleşmesi olarak nitelendirmenin mümkün olmadığını, kaldı ki davalının üçüncü kişilerle yapacağı sözleşmelerde müvekkilinin doğrudan veya dolaylı herhangi bir yükümlülük altına girmediğini, taraflar arasında akdedilen 01.01.2016 tarihli sözleşmenin, müvekkilinin isim ve marka haklarından davalının faydalanmasına karşılık olarak, davalının yapacağı kampanyalar ile getireceği abonelerden elde edeceği gelirleri müvekkili ile paylaşmasına yönelik yapılan bir işbirliği sözleşmesi olduğunu, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de (2018-32/34) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No:2018-32/52)’in 8.maddesi ile tebliğ kapsamında kalan ve döviz ile bedel kararlaştırılamayacak sözleşme türlerinin belirlendiğini, dava konusu sözleşmesinin sayılan sözleşmeler arasında yer almadığını, sözleşme yapılırken tarafların iradesinin esas olup; sözleşme serbestisi ilkesi gereği, tarafların sözleşme yaparkenki iradesinin de dikkate alınması gerektiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmede, tarafların serbest iradesi ile sözleşme bedelinin USD olarak belirlenmesinin kanunun emredici hükümlerine aykırılık teşkil etmediğini, davalı tarafından USD üzerinden ödenmesi gerektiğini, bunun aynı zamanda dürüstlük kuralının bir gereği olduğunu, davalı tarafın yalnızca az ödeme yapabilmek için sözleşmenin niteliğinin, yasaya aykırı şekilde, aracılık sözleşmesi olduğunu ileri sürdüğünü beyanla müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen 01.01.2016 tarihli sözleşme sebebiyle müvekkilinin hak kazandığı, ancak kendisine ödenmeyen 93.732,89 USD + KDV bakiye fatura alacağının avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı tarafın takdir edilecek ücreti vekâlete mahkum edilmesine, HMK 329/2 md. gereğince üst sınırdan disiplin para cezasına mahkum edilmesine, yargılama giderleri, ihtarname giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan 30/10/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın dava açılmadan önce temlik edildiğini bu nedenle davacının aktif husumetinin bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde, taraflar arasında 01.01.2016 tarihinde imzalanan İşbirliği Sözleşmesi’nin Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar (“Karar”) ve Türk Parası Kıymetini Korunması Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (“Tebliğ”) kapsamında yer alan sözleşme tiplerine girmediğini, bu nedenle bu sözleşme uyarınca yapılacak tüm ödemelerin sözleşmede kararlaştırıldığı gibi USD cinsinden yapılması gerektiğini iddia ettiğini, bu nedenle davacının, müvekkili şirketçe, sözleşme gereğince TL cinsinden yapılan ödemenin, eksik olduğu iddiasıyla bakiye tutar olan 93.732,89 USD + KDV’nin davacıya ödenmesi gerektiğini iddia ettiğini, yani taraflar arasındaki işbu uyuşmazlığın, aralarındaki sözleşmenin ilgili tebliğ kapsamında TL’ye çevrilmesi gereken bir sözleşme türü olup olmadığına ilişkin olduğunu, davacının dava konusu alacağını, 14.01.2016 tarihli ve Beyoğlu …Noterliği’nin … yevmiye numaralı temlikname ile … T.A.Ş Merkez Şubesi’ne devrettiğini,… T.A.Ş Merkez Şubesi’nin ise müvekkili şirkete göndermiş olduğu 19.01.2016 tarihli ve 7 No.lu Temlik Bildiriminde, 19.01.2016 tarihli … nolu temlikname formu ile sözleşmede yer alan 600.000.- USD’lık kısmının bankaya temlik edildiğini bildirdiğini, hakkın sahibinin artık davacı değil,…T.A.Ş. olduğunu, dolayısıyla hakkın tasarruf yetkisinin de artık … T.A.Ş.’de olduğunu, nitekim emsal Yargıtay Kararları ve doktrinde de dava konusunun temlik edilmiş olmasının davanın reddini gerektireceğinin açıkça belirtildiğini, bir sübjektif hakkı dava etme yetkisinin (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğunu, bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatının da o hakkın sahibine ait olduğunu, mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatının o alacağın alacaklısına ait olduğunu, alacak davasının, o alacağın alacaklılarından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından değil) davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan) husumetten reddedileceğini, davacı ile müvekkili şirketin 01.01.2016 tarihinde bir sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre,… Kulübü Derneği ve … A.Ş. ‘nin müvekkili şirkete birtakım “Sözleşmesel Haklar” tanıyacağını ve bunun karşılığında yine sözleşmede belirlenen ücreti alacağını, sözleşmenin 5.3 maddesi gereğince 36.ayın sonunda 04.03.2019 tarihinde söz konusu maddede yer alan 600.000- USD + KDV bedeli, müvekkili şirketçe Tebliğ’de yer alan hesaplama usulüne göre hesaplanmak suretiyle 2.705.592,67 TL olarak, bu bedel… tarafından temlik edildiğinden, temlik alan … T.A.Ş.’ne ödendiğini, davacının bunun üzerine, 18.03.2019 tarihinde müvekkili şirkete bir ihtarname gönderdiğini ve ihtarnamenin tebliğinden itibaren 30 gün içinde 01.03.2019 tarihinde ödenmesi gereken bakiye 93.732,89 USD + KDV’nin davacıya ödenmesinin Beyoğlu …Noterliği’nin… yevmiye numaralı ve 18.03.2019 tarihli ihtarnamesi ile ihtar edildiğini, müvekkili şirketin ise davacının anılan ihtarnamesine, Beyoğlu … Noterliği’nin …yevmiye numaralı ve 15.04.2019 tarihli ihtarnamesi ile cevap verdiğini ve davacının iddialarına sebepleri ile itiraz ettiğini, bunun üzerine davacının 08.08.2019 tarihli 600.000-USD+KDV bedelli … no.lu faturayı müvekkili şirkete gönderdiğini, ancak bu faturaya müvekkilince süresinde Beyoğlu … Noterliği’nin 15.08.2019 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile itiraz edildiğini, bu defa davacı tarafından aynı faturanın Beyoğlu … Noterliği’nin 19.08.2019 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile müvekkili şirkete gönderildiğini, ihtarnameye 23.08.2019 tarihinde bu defa… üzerinden itiraz edildiğini, davacı taraf ile müvekkili şirket arasındaki uyuşmazlık konusunun 01.01.2016 tarihli sözleşmenin nitelenmesi ve türü olduğunu, davacının, dava dilekçesinde müvekkili şirket ile aralarındaki sözleşmenin bir gelir paylaşımı sözleşmesi olduğunu, bu sebeple de (Türk Parası Kıymetini Korunması Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)) tebliğ kapsamına girmediğini iddia ettiğini, ancak sözleşmenin bir gelir paylaşımı olarak nitelendirilemeyeceğini, burada gelirin paylaşılmasının söz konusu olmayıp… Yat. A.Ş. ve …A.Ş.’ye yapmış oldukları aracılık faaliyetleri dolayısıyla ödenen komisyon ücretlerinin mevcut olduğunu, öncelikle, gelir paylaşımı sözleşmesinin, yasada tanımlı bir sözleşme (tipik/isimli bir sözleşme) türü olmadığından, hukuki unsurları belirli bir sözleşme türü olmadığından, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinin “gelir paylaşım sözleşmesi” olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, diğer yandan davacının, dava dilekçesinde bu sözleşmenin aracılık sözleşmesi olmadığını iddia ederken, TTK m.102’de yer alan “acentelik” hükümlerini dayanak gösterdiğini, halbuki tebliğde sözü geçen “aracılık sözleşmesi” ile kastedilen sözleşme ile TTK m.102 hükmünde düzenlenen “acente” kurumunun birbirinden farklı olduğunu, nitekim 01.01.2016 tarihli sözleşmenin 2.maddesinin sözleşmenin konusunu ve içeriğini aynen şöyle tanımladığını; “ İşbu sözleşmenin konusu … tarafından aşağıda belirtilmiş Sözleşmesel Hakların …’ya tanınacağı ve bu haklar karşılığında, yapılacak kampanya kapsamında… abonesi olacak tüm abonelerin fatura tutarları üzerinden hesaplanacak ücretin … tarafından …’a aktarılacağı proje (“Proje”) kapsamında tarafların üstlenmiş oldukları hak ve yükümlülüklerin belirlenmesidir.” sözleşmenin 3.5 maddesinin ise aynen şu şekilde olduğunu; “Ücret …’nın proje kapsamında sağlayacağı sözleşmesel haklar nedeniyle, kampanya abonelerinin aylık fatura tutarları üzerinden Madde 5’te belirtilen şekilde hesaplayarak …’a her ay ödeyeceği hak ediş tutarıdır.” sözleşmenin 3.2. madde uyarınca Sözleşmesel Haklar ın ise şu şekilde tanımlandığını; “İşbu Sözleşmenin 7.1 maddesinde yer alan,… tarafından …’ya verilecek ve Proje yararına kullanılacak olan haklardır.” sözleşmenin 5.2 maddesinin ise şu şekilde olduğunu; “Aylık Ücret, Hesaplama Tarihi itibari ile …’ya vadesi geldiği halde ödenmemiş herhangi bir borcu bulunmayan Kampanya Abonelerinin, Hesaplama Tarihinin ilgili olduğu aydan iki ay önceki ayda gerçekleştirdikleri elektrik enerjisi tüketimine istinaden fatura tutarlarının %5 + KDV ‘ne eşit olacaktır ibaresinde görüldüğü gibi müvekkili şirketin, davacıya, davacının sözleşmenin 7.1 maddesinde yer alan sözleşmesel hakları, yani müvekkili şirketin müşteri kazanması için gerekli tanıtımı yapmasına olanak ve aracılık sağlaması karşılığında, davacının taraftarının müvekkili şirket abonesi olması durumunda, bu aboneliğe aracı olması neticesinde, ilgili abonenin yaptığı tüketim üzerinden hesaplanan bir bedeli, davacıya komisyon ücreti olarak ödediğini, dolayısıyla 01.01.2016 tarihli sözleşmenin, tebliğ gereğince bir aracılık sözleşmesi olduğunu, bu nedenle de tebliğ kapsamında Türk Lirası’na çevrilmesinin kanunen emredilen sözleşme tiplerinden olduğunu, söz konusu tebliğin emredici hükmü gereği, sözleşme bedelinin yine aynı tebliğde belirlenen usule göre Türk Lirası’na çevrildiğini ve vadesinde temlik alan … T.A.Ş.’ye ödendiğini, kaldı ki taraflar arasındaki sözleşmenin karma bir sözleşme olarak nitelendirilse dahi, aracılık sözleşmesi unsurları barındırdığından tebliğ kapsamında bedelin Türk Lirası’na çevrilmesinin zorunlu olduğunu, her ne kadar davacının müvekkili şirketin Türk Lirası üzerinden yapmış olduğu ödemeyi kötü niyetli olarak nitelemiş ise de, davacının sırf USD üzerinden alacağı ödemeyi düşünerek yatırımlar yapmış olması veya geleceğe yönelik bir takım yatırım kararları almış olmasının kanunun emredici hükmünün uygulanmayacağı anlamına gelemeyeceğini, davacının 01.01.2016 tarihli sözleşmenin tebliğ kapsamında olduğunu bildiği halde, sırf kendi yatırımları nedeniyle müvekkili şirketten bedeli USD talep ettiğini, her ne kadar davacının, dava dilekçesinde bakiye fatura alacağının avans faizi ile birlikte müvekkili şirketten tahsilini talep etmiş olsa dahi taraflar arasında imzalı sözleşmede herhangi bir faiz oranı öngörülmediğini, bu sebeple “3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun” hükümleri gereği, davanın davacı lehine sonuçlanması halinde, kanuni ticari temerrüt faizi oranı olması gerektiğini, davacının avans faizi oranı talebine itiraz ettiklerini beyanla işbu davanın reddine, davacı hakkında HMK 329/2 maddesi gereği beşbin Türk Lirası disiplin para cezasına karar verilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: 01/01/2016 tarihli taraflar arasında sözleşme, 08/08/2019 tarihli fatura, Beyoğlu … Noterliği’nin 18/03/2019 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi, Beyoğlu … Noterliği’nin 15/04/2019 tarih ve… yevmiye sayılı cevabi ihtarnamesi, Beyoğlu 31. Noterliği’nin 15/08/2019 tarih ve 24806 yevmiye sayılı (fatura itirazına ilişkin) ihtarnamesi, Beyoğlu 37. Noterliği’nin 19/08/2019 tarih, 14224 yevmiye sayılı (fatura itirazına cevaba ilişkin) ihtarnamesi, Beyoğlu … Noterliği’nin 19/01/2016 tarih ve… yevmiye sayılı temlikname formu,… T.A.Ş. Kayıtları, tarafların ticari defter ve kayıtları, 16/11/2018 tarihli Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ(Tebliğ No:2018-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ(Tebliğ No:2018-32/52), bilirkişi raporu, döviz kurları, arabulucu tutanağı ile sarf kararı ve tüm dosya kapsamı.
Mali Müşavir Bilirkişi … tarafından sunulan 09/11/2020 alındı tarihli bilirkişi raporuna göre; Taraflar arasında, kararlaştırılan proje kapsamında, 01.01.2016 tarihinde işbirliği sözleşmesi imzalandığı, usulüne uygun tutulan davacı şirket defterlerine göre, davalı şirketin dava tarihi itibariyle borç bakiyesinin 845.598,53 TL olduğu, söz konusu sözleşme hükmüne göre, yapılması kararlaştırılan ücret ödemeleri toplamının 600.000- USD + KDV tutarının altında kalması durumunda, belirtilen tutar ile sözleşme süresinin sonuna kadar davalı şirket tarafından davacı şirkete yapılan ücret ödemeleri toplamı arasındaki farkın nakden ve defaten ödeneceğinin davalı şirket tarafından kabul, beyan ve taahhüt edildiği, davacı şirketin, sözleşme kapsamında fatura ettiği 3.291.480 TL’nin (KDV hariç) 08.08.2019 fatura tarihindeki karşılığı 600.000 USD ile davalı şirketin 04.03.2019 tarihinde yapmış olduğu, 2.705.592,67 TL ödemenin ödeme tarihi itibariyle karşılığı 506.267,11 USD arasındaki 93.732,89 USD bakiyeyi dava konusu yaptığı, davacı şirket tarafından, sözleşme kapsamında tahakkuk etmiş veya edecek olan hak ediş, istihkak vs. her türlü alacaklarından toplam 600.000 USD’lik kısmının, 19.01.2016 tarihli sözleşmeyle …T.A.Ş.’ye temlik edildiği, adı geçen banka tarafından gönderilen yazıda; temlik kapsamında davalı şirket tarafından firmaları hesabına 2.705.592,67 TL bedel ödenmiş olduğu, bu sebeple temliğin geçerliliğini yitirdiğinin belirtildiği, taraflar arasındaki ihtilafın, işbu dava konusu sözleşmenin, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ kapsamında kabul edilip edilmeyeceği, buna bağlı olarak da ödemenin tebliğ kapsamında döviz olarak yapılması gerekip gerekmediği hususunda olduğu, konunun hukuki değerlendirmeyi gerektirdiği, bu hususta takdirin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, davacı tarafça davalı aleyhine açılan taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklı alacağa ilişkin düzenlenen döviz cinsi faturadan dolayı bakiye alacak istemine ilişkindir.
Davacı taraf davalı ile aralarındaki sözleşmeden doğan döviz (USD) cinsi alacağın eksik ödendiğini, davalının döviz cinsi üzerinden ödemesi gereken borcunu sözleşmenin Türk Parasının korunması hakkında tebliğ kapsamına girdiğinden bahisle TL’ye çevirerek eksik ödendiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin söz konusu tebliğ kapsamına girmediğini, sözleşmenin tarafların serbest iradesiyle dolar cinsi üzerinden düzenlendiğini bu nedenle davalının toplam borcunun dolar cinsi üzerinden ödemesi gerekirken haksız şekilde TL’ye çevirerek eksik ödeme yaptığından dolayı bakiye 93.732,89-$(USD)+KDV tutarındaki alacağın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf ise taraflar arasındaki sözleşmenin Türk Parasının korunması hakkında tebliğ kapsamına girdiğini bu nedenle tebliğ kapsamında hesaplama yapılarak davacıya sözleşmeden kaynaklı borcun ödendiğini, davacının dolar cinsi üzerinden düzenlediği faturaya süresinde itiraz ettiklerini, davacının döviz cinsi üzerinden bakiye alacak talebinin haksız olduğunu bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı tarafça davacının dava konusu sözleşmeden kaynaklı alacağını … T.A.Ş.’a temlik ettiği bu nedenle davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı yönünde husumet itirazında bulunulmuş ise de taraflar arasındaki sözleşmeden dolayı davalı tarafından davacı tarafa (temlikin geçerli olduğu dönemde …’a) 2.705.592,67-TL ödeme yapıldığı sabit olup taraflar arasında bu hususta bir ihtilaf olmayıp, …T.A.Ş. Tarafından verilen cevabi yazıya göre davalının ödeme yaptığı miktar ve temliğin geçerliliğini yitirdiği hususunun açıkça belirtilmesi karşısında dava konusu ihtilafın taraflar arasındaki sözleşmenin Türk Parasının Hakkındaki tebliğ kapsamına girip girmediği bu kapsamda ödemenin sözleşmede belirlenen döviz cinsi üzerinden yapılması gerekip gerekmediği ve davalı tarafça TL üzerinden yapılan ödeme sonrası davacının döviz cinsi üzerinden bakiye alacağı olup olmadığı hususundan kaynaklandığı ve bu kapsamda temlik de geçerliliğini yitirdiğinden davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu, davalının bu yöndeki itirazının yersiz olduğu anlaşılmıştır.
Davalı tarafça davacı tarafa TL cinsi üzerinden 2.705.592,67-TL ödeme yapıldıktan sonra davacı tarafça davalıya yönelik 08/08/2019 tarihli 600.000,00-$(USD) üzerinden vergiler dahil toplam 610.800,00-$(USD) alacak için fatura düzenlenmiş, davalı tarafça bu faturaya karşı Beyoğlu … Noterliği’nin 15/08/2019 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi itirazda bulunulmuş, davacı tarafça bu itiraza cevaben Beyoğlu … Noterliği’nin 19/08/2019 tarih, … yevmiye sayılı ihtarnamesi davalıya gönderilmiş ve akabinde dava öncesinde bakiye alacağın ödenmesi hususunda davacı tarafça Beyoğlu … Noterliği’nin 18/03/2019 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilmiş, davalı tarafça bu ihtara karşı Beyoğlu … Noterliği’nin 15/04/2019 tarih ve … yevmiye sayılı cevabi ihtarnamesi ile cevap verilmiştir.
Mali Müşavir Bilirkiş…tarafından sunulan 09/11/2020 alındı tarihli bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında, kararlaştırılan proje kapsamında, 01.01.2016 tarihinde işbirliği sözleşmesi imzalandığı, usulüne uygun tutulan davacı şirket defterlerine göre, davalı şirketin dava tarihi itibariyle borç bakiyesinin 845.598,53 TL olduğu, söz konusu sözleşme hükmüne göre, yapılması kararlaştırılan ücret ödemeleri toplamının 600.000- USD + KDV tutarının altında kalması durumunda, belirtilen tutar ile sözleşme süresinin sonuna kadar davalı şirket tarafından davacı şirkete yapılan ücret ödemeleri toplamı arasındaki farkın nakden ve defaten ödeneceğinin davalı şirket tarafından kabul, beyan ve taahhüt edildiği, davacı şirketin, sözleşme kapsamında fatura ettiği 3.291.480 TL’nin (KDV hariç) 08.08.2019 fatura tarihindeki karşılığı 600.000 USD ile davalı şirketin 04.03.2019 tarihinde yapmış olduğu, 2.705.592,67 TL ödemenin ödeme tarihi itibariyle karşılığı 506.267,11 USD arasındaki 93.732,89 USD bakiyeyi dava konusu yaptığı, davacı şirket tarafından, sözleşme kapsamında tahakkuk etmiş veya edecek olan hak ediş, istihkak vs. her türlü alacaklarından toplam 600.000 USD’lik kısmının, 19.01.2016 tarihli sözleşmeyle… T.A.Ş.’ye temlik edildiği, adı geçen banka tarafından gönderilen yazıda; temlik kapsamında davalı şirket tarafından firmaları hesabına 2.705.592,67 TL bedel ödenmiş olduğu, bu sebeple temliğin geçerliliğini yitirdiğinin belirtildiği, taraflar arasındaki ihtilafın, işbu dava konusu sözleşmenin, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ kapsamında kabul edilip edilmeyeceği, buna bağlı olarak da ödemenin tebliğ kapsamında döviz olarak yapılması gerekip gerekmediği hususunda olduğu, konunun hukuki değerlendirmeyi gerektirdiği, bu hususta takdirin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu bildirilmiştir.
16/11/2018 tarihli Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ(Tebliğ No:2018-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ(Tebliğ No:2018-32/52)’in 8. maddesinin 7. fıkrasında; “Türkiye’de yerleşik kişiler kendi aralarında akdedecekleri; aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dâhil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.
a) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişilerin taraf oldukları hizmet sözleşmeleri,
b) İhracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
c) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışında gerçekleştirecekleri faaliyetler kapsamında yapılan hizmet sözleşmeleri,
ç) Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; Türkiye’de başlayıp yurtdışında sonlanan, yurtdışında başlayıp Türkiye’de sonlanan veya yurt dışında başlayıp yurtdışında sonlanan hizmet sözleşmeleri.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Taraflar arasındaki 01/01/2016 tarihli sözleşmeyi inceleyecek olursak sözleşmenin Türk Borçlar Kanunun da belirtilen tip sözleşme türlerinden birine girmediği, sözleşmenin konusu ve içeriği kapsamında kendine özgü bir sözleşme olduğu açık olup, sözleşmenin taraflarının faaliyet alanları, hitap ettikleri ve hizmet verdikleri kesim dikkate alındığında davacı tarafın Ülkemizin önde gelen spor kulübü olan …’ın iktisadi işletmesi olması, davalının ise elektrik satış hizmeti veren bir şirket olması göz önüne alındığında davacının sahip olduğu taraftar kitlesi ve marka değeri üzerinden gelir elde etmek amacıyla, davalının da davacının taraftar kitlesi ve marka değerinden yararlanarak verdiği hizmet kapsamında abone sayısını artırmak suretiyle gelirlerini artırmak amacıyla bu sözleşmeyi yaptıkları, söz konusu bu sözleşmenin bir sponsorluk sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır.
Sponsorluk anlaşmalarında sponsor ve desteklenen olarak iki taraf bulunmaktadır. Hukuki açıdan tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmelerdendir. Buna göre, sponsorun borcu teşvikte bulunma, karşı taraf desteklenenin de aldığı bu teşvik doğrultusunda sponsorun tanıtımını yapmak borçları mevcuttur. Sponsorluk sözleşmesinin esaslı unsuru olan “desteklenenin teşvik edilmesi” ve “tarafların edimlerinin, sponsorun tanıtım amacına hizmet edecek şekilde ortaya konulması” unsurları sponsorluk sözleşmelerini diğer tip sözleşmelerden ayırmaktadır. Bu sebepledir ki sponsorluk sözleşmelerini tek bir tip sözleşme olarak nitelendirmek mümkün olmamaktadır. Sponsorluk sözleşmeleri, içerisinde kendine özgü bir takım unsurlar barındırmakla birlikte, değişkenlik ve çeşitlilik taşıyan yapısı sebebiyle de yasada yer alan hiçbir sözleşmenin esas unsurlarını da tamamen taşımamaktadır. Dolayısıyla sponsorluk sözleşmelerine, yasalarda yer alan sözleşmelerde mevcut unsurlar doğrudan değil, her bir sözleşmenin niteliğine uygun düştükleri ölçüde kıyasen uygulanacaktır. Sponsorluk sözleşmeleri, diğer sözleşme türlerinden farklı bir yapıya sahip olan “isimsiz” bir sözleşmedir. Ancak tüm sponsorluk sözleşmelerinde yer alması zorunlu olan bazı unsurlar bulunmaktadır ve sözleşmenin kurulabilmesi açısından tarafların bu unsurlar üzerinde kesin olarak anlaşmaya varmış olmaları gerekmektedir. Bu unsurlar ise; i) sözleşmenin tarafları olarak sponsor ve desteklenen, ii) sözleşmenin konusu olan sponsorluk faaliyeti, ii) tarafların asli yükümlülükleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbette ki taraflar, belirtilen esaslı unsurların yanı sıra sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca sponsorluk sözleşmelerinde çeşitli hükümlere yer verebilirler. Sponsorluk sözleşmeleri ayrıca, sürekli bir borç ilişkisi kuran, karşılığında bir bedel ödenmesini gerektiren ve her iki tarafa da borç yükleyen bir yapıya sahiptir ve Borçlar Hukuku hükümlerine tabidir. Sponsorluk sözleşmeleri genel olarak herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Ancak taraflar, aksini kararlaştırarak sözleşmenin geçerliliğini belirli bir şekil şartına bağlayabilirler. Sözleşmenin kurulmasıyla beraber sözleşme süresince ise sponsor ve desteklenen farklı borçlara sahiptir. Sponsorun borçları; para veya malzeme yardımı gibi maddi ve/veya hizmet edimlerinin yanı sıra; sır saklama borcu, haber verme borcu, bilgi verme borcu, sözleşmenin amacına uygun davranma borcu, destekleneni koruma ve gözetme gibi yan borçları da bulunmaktadır. Desteklenenin borçları ise; teşvik aldığı faaliyeti yerine getirme borcu ve sponsorun tanıtımını yapma gibi asıl borçlarının yanı sıra; sponsorun talimatlarına uygun davranma borcu, sır saklama borcu, sponsorun verdiği malzemeleri özenle kullanma borcu, haber verme borcu ve sözleşmenin amacına uygun davranma borcu gibi bir takım yan borçları bulunmaktadır. (Sponsorluk Sözleşmeleri – Prof. Dr. Mustafa TOPALOĞLU, Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi)
Taraflar arasındaki sözleşme, yasal mevzuat ve 16/11/2018 tarihli Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ(Tebliğ No:2018-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ(Tebliğ No:2018-32/52)’in 8. maddesinin 7. fıkrasında belirtilen ödeme yükümlülüğü döviz cinsi üzerinden kararlaştırılması yasak olarak belirlenen sözleşme türlerine baktığımızda taraflar arasındaki 01/01/2016 tarihli sözleşmenin özü itibariyle tarafların iş birliği içinde hareket ederek gelirlerini artırmayı amaçladıkları bir sponsorluk sözleşmesi olduğu ve tebliğ kapsamında ödeme yükümlülüğü döviz cinsi üzerinden ve dövize endeksli kararlaştırılması yasaklanmış bir sözleşme olmadığı, taraflarca sözleşme serbestisi kapsamında ödeme yükümlülüğünün dolar (USD) cinsi üzerinden belirlendiği ve buna yasal bir engel bulunmadığı gibi taraflar arasındaki sözleşmenin düzenlenme tarihinin 01/01/2016 olması, davalının dayandığı dövize endeksli sözleşme yasağını getiren söz konusu tebliğin yürürlük tarihinin taraflar arasındaki sözleşmenin akit tarihinden çok sonrası olan 16/11/2018 tarihi olması nedeniyle tebliğin geçmişe yönelik uygulanmasının hukukun temel ilkeleri ile bağdaşmayacak nitelikte olmasından dolayı da dava konusu taraflar arasındaki sözleşmeye uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşılmış, benzer davada …Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 30/09/2020 tarih ve … Esas, …Karar sayılı ilamında da tebliğin geçmişe yönelik uygulanamayacağı açıkça belirtilmiştir.
Bu haliyle söz konusu Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ(Tebliğ No:2018-32/34)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ(Tebliğ No:2018-32/52)’in dava konusu taraflar arasındaki sözleşmeye uygulanmasının mümkün olmadığı tespiti karşısında davalının davacıya yaptığı ödeme davacının davalıdan bakiye alacağının olup olmadığı hususunda ise düzenlenen dosya kapsamına ve denetime uygun bulunan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, davacının davalıdan sözleşme kapsamındaki toplam alacağının 600.000,00-$(USD)+KDV olduğu, davalı tarafından davacı tarafa (temlikin geçerli olduğu dönemde …’a) 04/03/2019 tarihinde 2.705.592,67-TL miktarında ödeme yapıldığı sabit olup, ödeme tarihi itibariyle T.C. Merkez Bankası USD döviz alış kuru 5,3781-TL olarak belirlenmiş olup, Uyap döviz kuru bilgilerin aynı tarih için USD döviz alış kuru 5,34-TL olarak belirtilmiş ise de davacı tarafın davalıdan bakiye alacak talebine konu miktarın 93.732,89-$(USD) olarak belirtilmesi göz önüne alındığında davacı tarafça 04/03/2019 tarihinde davalı tarafından 2.705.592,67-TL miktarında ödemenin USD karşılığı olarak 600.000,00-93.732,89=506.267,11-$(USD) olarak esas alındığı bu durumda döviz kuru olarak 2.705.592,67-TL/506.267,11-$(USD)=5,3442-TL’nin baz alındığı anlaşılmakla, T.C. Merkez Bankası’nın 04/03/2019 tarihli döviz alış kuru olan 5,3781-TL esas alınmış olsaydı davalı tarafından yapılan ödemenin 2.705.592,67-TL/5,3781-TL=503.075,93-$(USD)’ye tekabül etmesi nedeniyle bakiye alacağın 600.000,00-503.075,93=96.924,07-$(USD) olduğu bu durumda davacının dolar cinsi üzerinden bakiye 93.732,89-$(USD) alacak talebinin tespit edilen az olup, yukarıdaki açıklamalar kapsamında dava konusu sözleşmenin dövize endeksli sözleşme yasağına ilişkin tebliğ kapsamında sayılan sözleşmelerden olmaması ve tebliğin yürürlük tarihi itibariyle de önceki tarihli sözleşmeye uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşıldığından davacı tarafın dolar (USD) cinsi üzerinden bakiye alacak talebinin yerinde ve haklı olduğu anlaşıldığından davacı tarafça açılan davanın kabulü ile; davacı tarafın taraflar arasındaki sözleşmeden dolayı davalıdan olan 93.732,89-$(USD)+KDV’nin dava tarihi olan 10/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın davalı hakkında HMK 329/2 maddesi uyarınca disiplin para cezası uygulanması talebinin davalının kötü niyetli olduğu sabit olmadığından reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN KABULÜ ile; davacı tarafın taraflar arasındaki sözleşmeden dolayı davalıdan olan 93.732,89-$(USD)+KDV’nin dava tarihi olan 10/09/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2- Davacı tarafın davalı hakkında HMK 329/2 maddesi uyarınca disiplin para cezası uygulanması talebinin davalının kötü niyetli olduğu sabit olmadığından reddine,
3- Davacı tarafça dava açılırken yatırılan peşin harcın alınması gereken 43.292,52-TL harçtan mahsubu ile bakiye 32.469,38-TL karar harcının borçlu davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4- Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin haksız çıkan taraf olan davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
5- Davacı tarafça yargılamanın yürütülmesi nedeniyle yapılan 12 adet tebligat-posta gideri 222,00-TL, bilirkişi ücreti 800,00-TL olmak üzere toplam 1.222,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6- Davalı tarafça yargılama sırasında yapılan 4 adet tebligat gideri 66,80-TL’nin davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
7- Davacı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen nisbi 48.738,28-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
8- Taraflarca yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran ilgili tarafa resen iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/01/2021

Başkan …
e-imza *
Üye …
e-imza *
Üye …
e-imza *
Katip …
e-imza *

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.