Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1269 E. 2020/103 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/95 Esas
KARAR NO : 2020/136

DAVA : Sigorta (Hayat Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 11/02/2020
KARAR TARİHİ : 14/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Hayat Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin müvekkili adına düzenlenmiş hayat sigortasının satışını gerçekleştirdiğini, söz konusu hayat sigortasına müvekkilinin 24 ay boyunca aylık 500 USD prim ödemesi yaptığını ancak söz konusu sigorta poliçesinin satışı yapılırken müvekkiline gerekli bilgilendirmelerin yapılmadığını ve müvekkilinin sigortanın avantajları ve dezavantajları hakkında aydınlatılmadığını, hayat sigortasının…Adasın da bulunan yabancı bir şirkete ait olduğunu, satışının yasal olmadığını ve müvekkilinin bu şirket ile hiçbir şekilde muhatap olmadığını, Sigortacılık Kanunu gereği sigorta sözleşmelerinde yabancı kelimelerin bulunması dahi yasaklanmışken sigortanın satın alınmasından neredeyse 7-8 ay sonra müvekkilinin ısrarları sonucu gönderilen sigorta evrakları İngilizce olarak müvekkilinin annesine iletildiğini, evrakların tercümesinin yaptırıldığını ve sigorta şirketinin hiçbir teşkilatının bulunmadığının bu şekilde anlaşıldığını, müvekkilinin dolandırıldığını fark ettiğini, davalı şirket tarafından müvekkilinin annesinin bulunduğu eve gelerek sanki müvekkilinin annesine bireysel emeklilik sigortası satışı yapılıyormuş gibi hareket edilerek hayat sigortası poliçesi tanıtımı yaptıklarını, davalı şirketin bu esnada güven kazanmak adına Hazine Müsteşarlığından almış olduğu brokerlik ruhsatnamesini de sunduğunu ve her şeyin yasal olduğunu iddia ederek en doğru yatırımın yapıldığına ikna ettiğini, müvekkilinin annesinin belgelere güvenerek Ekim 2017 tarihinde sigorta ürününü aldığını ancak davalı şirket tarafından müvekkilin anne ve babasının adınaymış gibi hareket edilmesine rağmen sigortalılar olarak müvekkili ve kardeşi … adına sigorta işlemlerinin gerçekleştirildiğini, müvekkilinin kendisi adına sigorta yapıldığını çok sonra öğrendiğini ancak sigorta şartlarının çok avantajlı olduğunun anlatıldığı için prim ödemesine devam edildiğini, her ay 500’er USD olmak üzere her iki sigorta için toplam 1.000-USD prim ödemesi yapılmaya başlandığını, 6-7 ay sonra müvekkilinin ve ailesinin prim ödemelerinde güçlük çekmeye başladığında müvekkilinin annesinin davalı şirkete gittiğini ve sigortadan çıkmak istediklerini bildirdiğini ancak şirket çalışanlarının ilk defa 2 yıllık bir asgari süreden bahsederek 2 yıldan erken sigortadan çıkış yapılamayacağını yoksa hiçbir ödeme alınamayacağını söylediğini, bunun üzerine müvekkilinin ve ailesi bunca ay yatırdıkları primlerin de yanmaması için 2 yılı doldurup öyle çıkış yapmaya karar verdiklerini, müvekkilinin 2 yıl dolduktan sonra artık çıkma hakkının olduğunu düşünerek iş kurmak için paraya ihtiyaç duyduğu dönemde ve mevcut ekononmik sıkıntılar karşısında sigortadan çıkma ve içeride bulunan birikimlerini yapılacak yasal kesintiler sonrasında almak istediğini ancak bu esnada davalı şirketin sigortadan çıkış yapılması durumunda hiçbir ödeme alınamayacağını bildirdiğini, ilk 2 yıldaki tüm ödemelerin şirket tarafından ayrılma cezası olarak kesileceğini ve tüm ödemelerin getirileri ile birlikte yanacağının belirtildiğini, müvekkilinin itiraz ettiğinde ise davalı şirketin bu durumun müvekkillerine zaten bildirdiğini iddia ederek müvekkilinin imzaladığını iddia ettikleri bir Broker Bilgilendirme Formunu sunduklarını beyan ederek şimdilik 1.000-TL maddi tazminatın işleyecek ticari temerrüt faizi ile davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde tüm dosya kapsamına göre; Dava, Hayat Sigorta Poliçesinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önüne alınır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç Başlıklı 1. maddesinde Kanunun amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Satıcı; “kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”; tüketici ise “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade etmektedir. Aynı Kanunun 3. maddesinde de “Tüketici işlemi”, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukukî işlemin olması gerekir.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken, 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda; davacı …, davalı sigora şirketi tarafından düzenlenen “Hayat Sigortası Poliçesi” ne dayanarak eldeki davayı açmıştır.
Davanın dayanağı hayat sigortası poliçesidir. Hayat sigorta sözleşmelerinin, niteliği gereği sigortalı tarafın gerçek kişi ve tüketici olması dışında bir seçenek yoktur. 6502 sayılı yasanın 73/1. maddesindeki düzenlemede belirtildiği üzere, davacı tüketici konumunda olup davalı sigorta şirketi ile aralarında akdedilen sigorta sözleşmesi de bir tüketici işlemi olmasından dolayı, uyuşmazlığın tüketici mahkemesi tarafından çözüme kavuşturulması gerekmektedir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 11/09/2019 tarih, 2019/723 Esas, 2019/1992 Karar sayılı ve 31/10/2018 tarih, 2018/1226 Esas, 2018/1753 Karar sayılı ilamları da bu yöndedir.
Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde, TTK 5. Maddesi ve 6502 sayılı yasanın ilgili maddeleri gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Tüketici Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/02/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır