Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1027 E. 2021/832 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1027 Esas
KARAR NO : 2021/832
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 18/10/2019
KARAR TARİHİ : 23/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; 18.10.2010 günü … Cad. … sapağında … plakalı araç sürücüsü … …’un, yolcusu olan davacının inmesi için aracını durdurduğunu, davacının bagajdan eşyalarını alırken, … idaresindeki … plakalı otobüsün manevra yaparken, diğer araca çarpması sonucu davacının iki araç arasına sıkışması sonucu vücudunun çeşitli yerlerinde ezilmeler sonucu kırık ve yaralamalara neden olduğunu, davacının aylarca iyileşmesi için yoğun tedavi gördüğünü, kaza tespit tutanağı ile taksi sürücüsü … …’un, yolcu indirme ve bindirme kuralına uymadığından kusurlu bulunduğunu, diğer sürücünün de gerekli dikkat ve özeni göstermemekten kusurlu olduğunu, 26.07.1984 doğumlu davacı … ‘ın, geçirdiği kaza nedeniyle, aylarca tedavi gördüğünü, davacının yaşına, aktif ve pasif dönem yaşam süresine, beden gücü kayıp oranına, davalı sürücünün asli kusuruna ve yargılama sırasında toplanacak delillere göre, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 6100 sayılı Yasanın 107.maddesine göre belirlenecek maddi tazminatın hüküm altına alınmasının istendiğini, davacının eski sağlığına kavuşmak için yakınlarının tüm maddi ve manevi varlıklarını ortaya koyduğunu, 2010-2011 yıllarında 120.000,00 TL’yi aşkın masraf yaptığını, kaza nedeni ile yaptığı bu giderlerin, birini de hala alamadığını, kalıcı sakatlığın yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar ile davacının bir genç kız oluşu ve davalının kusur durumu da gözetilerek, yargılamanın son aşamasında sorumluluğun derecesi ve zararın kapsamı kesin belli olduktan sonra miktarı açıklanacak manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek faiziyle birlikte işleten ve sürücüden tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, davalı işletenlere ait plakalı araçların kaza tarihi itibariyle geçerli poliçe ile adı yazılı davalı sigorta şirketlerine trafik sigortalı otması nedeniyle limite kadar maddi tazminatın, temerrüt tarihinden işletilecek faiziyle birlikte tahsilini talep ettiklerini, davalılardan … Sigorta AŞ’den tedavi faturalandırılmış tedavi giderleri istenmişse de 29.03.2011 tarih ve 91/683 sayılı yazıları ile 6111 sayılı Kanunun 58,59 ve geçici 1 maddeleri gerekçe gösterilerek tedavi masraflarının ödenmediğini, SGK kurumunca da tedavi masrafları ödenmediğinden müvekkilinin ağır mağduriyetler yaşadığını, trafik kazasında bedensel zarar nedeniyle, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere. 6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesine göre belirlenecek maddi tazminat ile zarar ve sorumluluk kapsamı belli olduktan sonra açıklanacak manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek faizi ile birlikte işleten ve sürücüden tahsiline, sigorta şirketleri yönünden, maddi tazminatın temerrüt tarihinden işletilecek faiziyle, sorumluluk sınırlarına göre birlikte ortaklaşa ve zincirleme tahsiline, işleten ve sürücünün taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı … A.Ş. vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın, müvekkili şirket tarafından 29.12.2009 – 29.12.2010 vadeli … no.lu ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası meblağ sigortası olmayıp zarar sigortası olduğundan, davacı tarafın uğradığını iddia ettiği zararların aynı zamanda ispat etmesi gerektiğini, ayrıca davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğunun, trafik poliçesindeki limitler ve sigortalı araç sürücüsünün dava konusu maluliyetin oluşumundaki kusuru ile sınırlı olduğunu, yapılacak yargılamada tarafların, maluliyetin meydana gelmesinde etkili olan kusur oranlarının tespit edilmesi gerektiğini, davayı kabul etmemekle birlikte temerrüt süresinin, kaza tarihinden itibaren değil, delillerin (tamamlanmış olması halinde) tümünün müvekkili şirkete tebliği tarihinden itibaren 8 iş günü geçmesi ile başlayacağını, tedavi masraflarından SGK’nın sorumlu olduğunu bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; Davayı ve müvekkili şirketin sorumluluğunu kabul etmemek kaydıyla … plaka sayılı araç, müvekkil şirket nezdinde, … poliçe numaralı, 17/12/2009-2010 vade tarihleri olmak üzere Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik ) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirket, ancak sigortalısının kazadaki kusuru oranında ve maddi zararın varlığı ispat edildiği takdirde, (sigorta poliçesinde teminat dışı olmayan) maddi zarardan sorumluluğu – poliçe azami teminat limitiyle sınırlı olarak- söz konusu olabileceğini, kusurun tespitini takiben bu davadaki taleplerle ilgili sigorta konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve taleplerin sigorta poliçesi teminatına girip girmediğinin araştırılması gerektiğini, davacı yan müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurunun ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirket sigortaladığı aracın kusuru oranında sınırlı sorumlu olduğunu, manevi tazminat Trafik Poliçesi teminatına girmediğini, müvekkili şirketin manevi tazminat sorumluluğu bulunmadığını, açıklanan nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı … ve … vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu trafik kazası 18/10/2010 tarihinde gerçekleştiğini, Karayolları Trafik Kanunu md.109, motorlu araç kazalarında doğan tazminat talepleri ile ilgili olarak zamanaşımı süresini belirlemiş olup, hem olağan zamanaşımı olan 2 yıllık süre hem de ceza dava zamanaşımı olan 8 yıllık sürenin dolduğunu, Zamanaşımı süreleri; zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başladığını, gelişen durum teorisi, iyileşme sürecinin henüz sona ermediği yahut sonradan ortaya çıkan yeni sakatlık durumlarında söz konusu olabileceğini, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… E. Sayılı dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu raporunda; davacının iyileşme sürecinin 18/10/2010 tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği oy birliği ile tespit edildiğini, bu durumda dahi zaman aşımı süresi 18/01/2011 Tarihinde başlayacak olup, yine hem 2 yıllık hem de 8 yıllık zaman aşımı süreleri dolduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … …, … … ve … … vekili tarafından dosyaya cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
Davalı … …’e usul ve yasaya uygun tebligat yapıldığı ancak cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
CEVABA CEVAP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği cevaba cevap dilekçesinde özetle; Trafik Kaza tarihi 18.10.2010 tarihidir; trafik kazalarında özel hüküm olup, uygulanması gereken kanun 2918 sayılı yasadır. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verildiğini, Davalı sürücülerin eylemleri 5237 sayılı TCK’nın 89/1-2-b maddesindeki suçu oluşturduğunu, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesine göre bu suçun zamanaşımı süresi 8 yıl olduğunu, davanın, fiil tarihi olan 18/10/2010 tarihinden itibaren uzamış ceza zamanaşımı süresi olan 8 yıl içinde açıldığını, uzamış ceza zamanaşımına göre zamanaşımı süresi 18.10.2018 tarihinde dolduğunu beyan etmiştir.
İKİNCİ CEVAP: Davalı … ve … vekilinin mahkememize verdiği ikinci cevap dilekçesinde özetle; Davacı, davalıların zamanaşımı itirazlarına karşı “gelişen durum” söz konusu olduğu için davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığını iddia ettiğini, hukuki mesnetten yoksun bu iddianın taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, haksız fiil nedeniyle tazminat isteminde zamanaşımı süresi zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren başladığını, Dava konusu trafik kazası, 18/10/2010 tarihinde gerçekleştiğini, alınan Adli Tıp Kurumu Raporu uyarınca, iyileşme süresinin 18/10/2010 Tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği oybirliği ile tespit edildiğini, bu bağlamda davacının gelişen durum sebebiyle işbu davayı ikame etmesi hukuken dayanaksız olduğunu, gelişen durum sebebiyle zamanaşımı süresinin uzaması; iyileşme sürecinin henüz sona ermemesi, bu süreç içerisinde yeni bir sakatlık durumunun ortaya çıkması, tedavinin devam etmesi sebebiyle zararın net bir şekilde öğrenilememesi gibi durumlarda geçerli olduğunu, iyileşme süresinin tamamlanmasından sonra gelişen durumdan söz edilemeyeceğini, bu bağlamda davacının gelişen durum nedeniyle zamanaşımı süresinin 28/08/2017 tarihinde başladığı iddiasını kabul etmediklerini, Adli Tıp Kurumundan raporun 02/08/2017 Tarihinde alınmış olması, davacının tedavi süresinin bitmemesinden veya gelişen bir durum olmasından kaynaklanmadığını, davacının davasını görevsiz mahkemede açması, müvekkilini rapor için hazır etmemesi, davanın düşmesi vb durumlar nedeni ile rapor ancak 2017 tarihinde alınabildiğini, ayrıca davacının …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/… Es. Sayılı dosyası hâlâ İstinaf aşamasında olduğunu, bu hususun da bekletici mesele yapılmasını beyan etmiştir.
DELİLLER: … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… esas sayılı dosyasının UYAP kayıtları, İstanbul ATK … Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 27/07/2021 tarih … karar nolu raporu, arabuluculuk son tutanağı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; dava trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili davanın … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… E. Sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep etmişse de …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… E. Sayılı dosyasının karara çıktığı ve istinaf aşamasında olduğu, yasa gereği derdest dosyaların birleştirilmesine karar verilmesi mümkün olduğundan davacı vekilinin birleştirme talebinin reddine karar verilmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… E. 2019/… K. Sayılı dosyasının incelemesinde; Sayılı dosyasının incelemesinde davacı tarafından davalılar aleyhine 17/04/2014 tarihinde 18/10/2010 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açıldığı, davalı … yönünden 10/02/2011 tarihinde vefat etmesi nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği, davalılar …, … ve … …’e yönelik olarak açılan manevi tazminat davasının davacının harca esas değeri göstermemesi nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği, davalılar …, …, … …, … Sigorta Şirketi ve … Sigorta A.Ş yönünden açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verildiği, dosyanın kesinleşmediği, istinaf aşamasında olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… E. Sayılı dosyasında bilirkişi raporunda tespit edilen maddi zararlar yönünden Mahkememizde ek dava açıldığı, manevi tazminat yönünden ise dava şartı yokluğundan red kararı verildiği anlaşılmakla derdestlik itirazının reddine karar verilmiştir.
Zamanaşımı defi yönünden;
2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinde haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır.
Yine maddi ve manevi tazminat istemlerinin bağlı olduğu zamanaşımı süreleri 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.) maddesinde de düzenlenmiştir.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” denilerek mülga 818 sayılı BK’nın 60. maddesinde olduğu gibi üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür.
6098 Sayılı TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/1.) maddesi, özellikle zamanaşımının başlangıç anını belirleyen bir düzenlemedir. Bu düzenlemeye göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Burada, uygulamada “kısa süreli zamanaşımı” olarak adlandırılan süre söz konusu olup, sürenin başlangıcı sübjektif bir koşula bağlanmıştır. Çünkü, sürenin başlaması zarar görenin zararı ve tazminat sorumlusu kişiyi öğrenmesi gibi sübjektif bir koşulun gerçekleşmesi ile mümkündür.
Mutlak nitelikteki “uzun süreli zamanaşımı”nın başlangıç tarihi ise zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir. Buna göre, tazminat istemi her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Burada on yıllık sürenin başlangıç anı, zarar verici eylemin gerçekleştiği tarih gibi objektif bir koşula bağlanmıştır. Olağan zamanaşımı süresi iki yıllık olan kısa zamanaşımı süresidir. Diğer bir anlatımla iki yıllık zamanaşımı süresi on yıllık süre ile sınırlıdır. Zarar ve zararın sorumlusu olan kişi öğrenildiği takdirde davanın kısa zamanaşımı süresi içerisinde açılması gerekir. Zarar veren eylemin işlenmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra zarar ve zararı veren kişi öğrenilmiş olsa bile tazminat istemi, zamanaşımı def’î ile karşılaştığında reddedilir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20/12/2017 tarih ve 2017/3-2786 E., 2017/2016 K. Sayılı kararı).
TBK’nın 72/1. (BK’nın 60/2.) maddesinde düzenlenen üçüncü süre ise “ceza zamanaşımı süresi”dir. Zarara neden olan eylem, aynı zamanda ceza kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylem oluşturuyor ve bu eylem için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun bir süre ise bu takdirde uygulanacak olan zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıç anı da zarar verici eylemin gerçekleştiği tarihtir.
5237 sayılı TCK’nın 89.maddesinde düzenlenen ve somut olayda eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza zamanaşımı süresi aynı Kanun’un 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zamanaşımı süresine tabidir. Ancak ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için 8 yıllık zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. (Yargıtay HGK’nın 15.11.2000 gün ve 2000/21-1609, 2000/1699 EK sayılı kararı, 17.HD’nin 07.02.2018 tarih, 2016/3768 E. ve 2018/692 K. sayılı kararı).
Trafik kazası sonucu bedensel bütünlüğü ihlal olan kişide oluşan zararın, zaman içerisinde niteliği ve kapsamı yönünden bir farklılık oluşuyorsa “gelişen durumun” varlığından söz edilir. Dolayısıyla gelişen durum söz konusu olduğunda, gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içerisinde dava açılabilecektir.
Dava konusu olayda, davacının yaralanmasıyla sonuçlanan kaza 18/10/2010 tarihinde meydana gelmiş, dava 18/10/2019 tarihinde açılmıştır.
Bu nedenle kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda ceza zamanaşımı süresi 8 yıl olup dava tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır.
Mahkememizin 08/12/2020 tarihli duruşma ara kararı ile Dosyanın ATK … İhtisas Kuruluna gönderilerek davacının kazadaki yaralanmasına bağlı olarak gelişen yeni durum olup olmadığı; gelişen yeni durum olduğunun saptanması halinde ise, bu yeni durumun ne zaman ortaya çıktığı, tedavi sürecinin ne zamana kadar devam ettiği ve hangi tarihte bittiği konularında, ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verildiği, ATK … İhtisas Kurulunun 27/07/2021 tarihli raporunda davanın en son hastane kayıtlarının 2010 tarihli olduğu ve iyileşme süresinin 18/10/2010 tarihinden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği dolayısıyla 18/10/2010 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasındaki yaralanmasına bağlı olarak gelişen yeni bir durumun bulunmadığı mütalaa edildiği böylece 2918 sayılı KTK’nın 109. Maddesi ve TBK’nın 72. Maddesinde düzenlenen olağan ve uzatılmış ceza zamanaşımı süreleri dolduğundan somut olayda gelişen yeni durum bulunmadığı ve kaza tarihinden itibaren zamanaşımı sürelerinin işlemeye başlayacağı anlaşılmakla davalıların zamanaşımı definin kabulüne karar verilerek davacı tarafça açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN ZAMANAŞIMI NEDENİYLE REDDİNE,
2- Davacı tarafça yatırılan peşin harçtan maktu 59,30-TL karar harcının mahsubu ile fazla yatırılan 441,89-TL peşin harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3- Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin haksız çıkan davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
4- Davacı tarafça yargılama sırasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Maddi tazminat davası yönünden; davalılar …, …, … …, … …, … …, … Sigorta A.Ş ve … Sigorta A.Ş yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 13.140,14-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6- Manevi tazminat davası yönünden; davalılar …, …, … …, … …, … … yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 7.300,00-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran ilgili tarafa resen iadesine,
Dair, davacı ve davalı … …, … …, … … vekili , davalı …, … vekillerinin yüzüne karşı diğer davalıların yokluğunda HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 23/11/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır