Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1003 E. 2021/663 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1003 Esas
KARAR NO : 2021/663

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/10/2019
KARAR TARİHİ : 22/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının 03/01/2011 yılında davalı şirket ile imzaladığı acentecilik sözleşmesine istinaden 2018 tarihine kadar… Kargo …Mücahitleri Şubesi olarak acentecilik faaliyetlerinde bulunduğunu,…kargo şirketinin çalışma sisteminin yatırımcılara acentecilik vermek ve bu şekilde şube kirası vermeden işçi ücreti ödemeden ticaret yapmak olduğunu, ancak uygulama ile karın tamamının alınması, acentelere zarar seviyesinin biraz üstünde kar bırakmak olduğunu, davalının haksız uygulama, yansıtma ve cezalardan kaynaklı müvekkilinin zarara uğradığını beyanla katsayının fazla hesaplanmasından 5.000,00-TL, portföy tazminatı 5.000,00-TL, personelin geçmişe dönük mesai ödemeleri 1.000,00-TL,… cezası ve verilmeyen primler ile cezalar 4.000,00-TL, haksız kesintilerin tazmini 5.000,00-TL olmak üzere 20.000,00-TL’nin faiz, masraf ve avukatlık ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle:Davacının taleplerine karşı zamanaşımı itirazında bulunduklarını, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin davacı tarafından hiçbir haklı sebep gösterilmeden feshedildiğini, davacının katsayının hatalı hesaplandığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, yapılan katsayı uygulamasının akdedilen sözleşme çerçevesinde olduğunu, davacının tüm taleplerinin haksız olduğunu, davacıya yapılan tüm yansıtmaların sözleşmeye uygun olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER : Taraflarca sunulan belgeler, Acentelik sözleşmesi, Cari hesap sözleşmesi, bilirkişi raporu, bilirkişi ek raporu ve tüm dosya kapsamı.

Lojistik Uzmanı…, Mali Müşavir Bağımsız Denetçi Prof.Dr… ve Ticaret-Borçlar Hukuku Nitelikli Hesap Uzmanı Prof.Dr. … tarafından düzenlenen 14/01/2021 tarihli heyet raporunda özetle;”Taraf vekillerinin dilekçelerinde beyan etmiş oldukları belgelerin, dosyaya ibraz edilmiş olmakla birlikte, davalı tarafın işyeri kayıtlarını da ayrıca cd. ortamında sunmuş olduğu, davalı şirketin işyeri kayıtları üzerinde yapılan incelemede, defter kayıt düzeni ile dosyaya ibraz edilen Cd. ortamındaki tüm bilgilerin uyumlu olması nedeniyle, inceleme Cd. ortamında ki kayıtlar raporda geçerli belge olarak dikkate alınarak mukayese ve irdeleme yapılmak suretiyle rapora yansıtılmaya çalışıldığı, bu bağlamda, •Acentelik Sözleşmesi, •Cari Hesap Sözleşmesi, •Günlük satış giden ciro raporu, •Personel maaş ödemesi banka kayıtları, •… Kargo ile yapılan mail yazışmaları, •… Kargo tarafından kesilen faturalar. •Satıcı ekstresi. •Hak ediş dönem kayıtları ekslreleri, (… Kargo Genel Müdürlüğünden celp •Fatura dönem kayıtları ekstreleri, •Masraf dekontları, •Kesilen iade faturaları ve •2014 yılı itibariyle bu konuda yansıtma yapılmayacağını belirtir mail. •Çalışma Bakanlığı fazla mesai raporu, •Çalışma gün ve saatlerine dair duyuru ve bilgilendirme mailleri, •Katsayı hesaplama verileri, •Acentenin cirosu, • Gider tablosu, •İşyeri kayıtlarının inceleme tabi tutulduğu, Davacının 27.6.2018 tarihli dilekçesi ile, “Haziran 2018 tarihli dilekçemde işletmemin zarar etmesi ve sağlık sorunlarım nedeniyle acentelik faaliyetimin karşılıkla mutabakatla sona erdirilmesi Genel Müdürlüğümüzden talep etmiştim. Genel Müdürlüğümüzün uygun görülmesi üzerine belirlediği tarih olan Temmuz 2018 tarihinde acentenin fesih İşlemleri için kasa devir işlemlerinin yapılmasını ve acentenin teslim alınması işleminin yapılmasını” talep ettiği, buradan anlaşılanın, öncelikle davacının işletmesinin zarar etmesi ve sağlık sorunları nedeniyle, sona erdirilmesini talep ettiği, belirtilen açıklamanın, ikale sözleşmesi olarak isimlendirilen, bir sözleşmenin karşılıklı irade açıklamaları ile diğer bir ifadeyle başka bir sözleşme ile sona erdirilmesine yönelik öneri (icap) olarak kabul edilmesi gerektiği, işletme zararına sağlık sorunlarının etkili olup olmadığı konusunun açılımı yapılmamakla birlikte, davacı acentesinin kapanmasını sadece sözleşmeye aykırılık ve direkt davalı işverenin uygulamalarından kaynaklı bir hususun dile getirilmediğinin anlaşılmakta olduğu, taraflar arasında mutabık olunup olunmayan hususlar irdelendiği, Davacının, acentelik sözleşmesinin sona erdirilmesi için 27.6.2018 tarihli dilekçesinde “Haziran 2018 tarihli dilekçemde işletmemin zarar etmesi ve sağlık sorunlarım nedeniyle acentelik faaliyetimin karşılıkla mutabakatla sona erdirilmesi Genel Müdürlüğümüzden talep etmiştim. Genel Müdürlüğümüzün uygun görülmesi..” talepte bulunduğu, son olarak 17.8.2018 tarihinde, … bilgisayardan gönderilen (… ) onaylı belgede, aralarındaki hesap bakiyesinin, -114.613,60 TL olduğu, dava konusu alacak veya borç dışında, uygulamalarla ilgili olunması nedeniyle, bu tutar ile ilişkilendirilccek bir husus olmadığı, dosyaya cd ortamında ibraz edilen mutabakat mektuplarında, taraflar arasında, davaya konu hususlar ile ilgili, bir mutabakatsızlık olduğuna ilişkin belge tespit edilmediği, sürekli olarak, dönemsel olarak mutabık olunup olunmadığı hususunda yazışmalardan ibaret olduğunun saptandığı, taraflar arasında 2011 yılından 2018 yılı aralık ayına kadar 7 yıllık süreci gösterir cari hesap hareketlerinin çizelge halinde incelendiği, bu kapsamda sadece davaya ilişkin olan hususların irdelendiği, zira dava dilekçesinde, cari hesaplan kaynaklı bir alacak iddiasında bulunulmadığı, değişik başlıklar altında talepleri olmakla, feshin davacı tarafından teklif edilmiş vc yapılan son dönem ödemelerine ilişkin çizelgeye göre, alacaklar ile ilgili mahsup kaydı, personel kıdem tazminatı, fesih acente kırtasiye iadesi, fiyat farkı ödemesi, sabit kıymet iadesi, komisyon farkı, Ağustos ayına ait … ödemesi, bütünlük içinde değerlendirildiğinde; Davaya konu olan başlıklar altında tüm ödemelerim tahakkukların dönemlerinde fiilen yapıldığı ve davacı tarafından ibraz edilen tüm faturaların 898 satırlık 2011-2018 dönemine ait tüm cari hesap hareketleri içinde yer aldığı bu yönü ile taraflar arasında çekişme olmadığı, çekişmenin ve uyuşmazlığın, eksik hatalı hesaplamalardan kaynaklı olduğu yönünde olduğu, davacı ve davalı arasında Acente Sözleşmesi altında Cari Rcpep Sözleşmesi imzalandığı, bu Cari Hesap Sözleşmesi içeriğinde ilgili operasyonel kesintiler davalı ve davacı tarafından karşılıklı kabul edilerek imza altına alındığı, davalı olan işverenin, bu operasyonel ve yönetimsel kesintileri genel müdürlüğü altında kayıtlı çalıştırdığı bütün acente, bayii ve şubelerine performans ve gelir kat sayısı oranında kesinti yapmasının genel bir uygulama ve çalışına şekli olduğu, davacı tarafın davalı genel müdürlüğüne yazılı başvuru ile kar edemediğini ve olumsuz sağlık sorunları olduğunu beyan ederek, acentelik faaliyetlerinin sonlandırılmasını kendisi bizzat talep ettiği, dava dosyası ekinde de görüleceği gibi acentelik faaliyetlerini devam ettirdiği süre zarfında bu yönetimsel ve operasyonel kesintilere itiraz etmemiş iken, faaliyetini sonlandırma talebi ve kabulü sonrasında bu kesintilere itiraz ettiği, sulh olmayarak mahkeme yoluna başvurarak dava ettiği, ayrıca yine dava dosyasında yapılan incelemelerde Davalı taraf genel müdürlüğü ve bölge müdürlüğünce davacı olan acentesine kötü performans, düşük kar, müşteri şikayetleri ve yönetimsel problemlerinden ötürü muhtelif zamanlarda 4-5 kez yazılı ihtar mektubu yönlendirmiş ve bu olumsuz yönelim durumundan dolayı acentelik faaliyetlerine tek taraflı son vereceği yönünde ikazlarda bulunmuş olduğu, yapılan Cari Hesap Sözleşmesinde de görüleceği gibi performans ve kazanca dayalı olarak belirlenen kesinli kat sayı oranını yılda en az iki defa olmak üzere belirleme hakkının davalı tarafında olduğu, personel gideri, fazla mesaisi, tazminatı ile ilgili ödemeleri belirleyen hususun Acentelik Sözleşmesi altındaki 27nci madde de görüleceği gibi bu giderlerin sorumluluğunun ve ödeme yükümlülüğünün acente işleticisinde yani davalı tarafta olduğu açıkça görüldüğü, davalının söz konusu kesintilerin faturaya bağlandığı ve söz konusu faturaların davacı tarafından deftere geçirilmek sureti ile kabul edildiği savunmasının geçerli bir savunma niteliğinde oymadığı, zira 15. Hukuk Dairesi “mal ve hizmet bedeli” içermeyen faturaların TTK md. 21/2 hükmü anlamında fatura olarak kabul edilemeyeceği ve buna bağlı olarak faturaya itiraz edilmemiş olmasının bunun içeriğinin kabul edilmiş sayılacağı sonucunu doğurmayacağı hususunu istikrar kazanmış olarak kabul etmekte olduğu, ancak taraflar arasında yapılan sözleşmede, açık bir hüküm konulmak suretiyle ücret ve karşılığında kesintilere yönelik işlemlerin bildirime tabi tutulduğu, özellikle davalı tarafından davacıya gönderilen hesap özetinin 8 gün içinde itiraza uğramaması halinde kabul edilmiş sayılacağı hususunun sözleşmede kararlaştırıldığı, hesaplamaların davalı tarafından yapılıyor olması karşısında belirtilen hesaplamanın davalı tarafından gönderilmesinin işin niteliğine uygun olduğunu gösterdiği, bu haliyle söz konusu hükmün Türk Borçlar Kanunu anlamında genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığı, diğer bir ifadeyle bu hükmün davacı yan aleyhine bir düzenleme niteliğinde olmadığı, zira bu hükümle davalıya itiraz imkanı tanındığı, bu sebeple uygulanmasının kabul edilmesi gerektiği, davalı tarafından gönderilen mutabakatın davacı tarafından itiraz görmemesi, faturaya itiraz edilmemesine sonuç bağlayan TTK md, 21/2 hükmünün değil, doğrudan taraflar arasındaki sözleşme hükmünün uygulanması anlamına geldiği, belirtilen sebeple yapılan işlemlere elindeki bilgi ve belgelere dayalı olarak hatalı olduğunu kabul eden davacının, bu hesaplamalar ve buna bağlı olarak çıkan sonuca sekiz gün içinde itiraz etmemesi, taraflar asındaki sözleşme gereği hesaplamaların kabulü anlamına gelmekte olduğu, davacı tarafından sözleşme süresince ortaya çıkan hesaplamalara yönelik iıirazda bulunulmaması, sözleşme İlişkisinin devamını istemesi ve buna bağlı olarak fesih baskısı altında kaldığı olarak yorumlansa bile, sözleşme ilişkisinin sona ermesini müteakip gerçekleşen son hesap özetine itiraz etmemesi, diğer bir ifadeyle söz konusu fesih baskısının ortadan kalkmasına rağmen itirazda bulunmaması, bu mutabakatın kabul gördüğü şeklinde yorumlanması gerektiği, davacı tarafından talep edilen kalemlerden bir diğerinin denkleştirme tazminatı olduğu, denkleştirme tazminatının sözleşmesi sona eren acenteye, acentenin müvekkile kazandırdığı müşteriler sebebi ile müvekkilin acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra da menfaat sağlamakta olması sebebiyle tanınan ve hakkaniyet temeline dayalı olarak Yargıtay uygulaması ile kabul edilmiş ve bilahare 2011 yılında 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile yasalaşmış bir hak niteliğinde olduğu, TTK md. 122 gereği bu yönde talepte bulunulması için, denkleştirme isteminin sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde açılması gerektiği, taraflar arasında kargoculuk faaliyetine yönelik olarak gerçekleşen cari işlemler incelendiğinde, son işlemlerin 2018 yılı Temmuz ayında gerçekleştiği, son mutabakatın 17.08.2018 tarihli olduğu, bu mutabakatın dahi Temmuz ayı işlemlerine ilişkin bulunduğu, bunun sonrası itibariyle acentelik faaliyetlerine yönelik bir işlem bulunmadığı, aksine alacakların ödenmesine yönelik birtakım işlemler bulunduğu, bu haliyle taraflar arasında acentelik ilişkisinin Temmuz 2018 sonu itibariyle sona erdiği, bundan sonra yapılan işlemlerin sona eren sözleşmeden kaynaklanan alacakların ödenmesine yönelik olduğu, bu durumda davanın bir yıllık sürenin geçmesinin ardından açılmış olduğu, Arabuluculuk Kanunu 18A hükmü 15, fıkrası gereğince “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez” dava dilekçesi ekinde yer alan arabuluculuk başvurusu incelendiğinde, 20/05/2019 tarihinde başvuruda bulunulduğu, anlaşma sağlanamadığına ilişkin tutanağın 14/06/2019 tarihinde düzenlendiği, belirtilen sürenin 25 gün olduğu, 31.07.2019 tarihine bu süre eklendiğinde dahi söz konusu davanın 25.08.2019 tarihinde açılmaması sebebiyle hak düşürücü sürenin geçtiğinin kabul edilmesi gerektiği, her ne kadar süreye ilişkin bu değerlendirme ile denkleştirme talepli davanın süre yönünden kabul görmemesi gerektiği benimsense de, davacının Haziran 2018’dc verdiği ve zarar etmesi ve sağlık sebepleri ile sözleşmeyi fesih isteğini bildirmesi ve davalının da bu talebi kabul etmesi karşısında, TTK md,122. f. 3’de öngörülen haklı sebebin acente şahsında ortaya çıktığı ve buna bağlı olarak özünde denkleştirme tazminatı istenmesinin mümkün olmadığı, davacının dilekçesinde İleri sürdüğü hususlardan biri fazla mesai ödemelerinden kaynaklanan bedellerin haksız bir biçimde acenteye yansıtılmış olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 16. Maddesinde şube açılış ve kapanış saatlerinin davalı tarafından belirleneceği öngörüldüğü, bu hususun içeriğinde çalışanların çalışma saatlerinin belirlenmesini de kapsayan bir yetkilendirme içermekte olduğu, ayrıca sözleşmenin 27. Maddesinde, personele yönelik ücret ve sair hususlardan davacının sorumlu olduğu, davalının bu yönde bir ödeme yapması halinde bedelin kendisinden istenebileceğinin yazılı olduğu, bu haliyle davacının, başka bir takım kargo firmalarının uygulamalarım öne sürmek suretiyle sözleşme hükümlerinin uygulanmamasını talep ettiği, davalı tarafından bu kapsamda yapılan kesintilerin sözleşmeye uygun olduğunun kabul edilmesi gerektiği, SONUÇ : Tüm delillerin takdir ve değerlendirilmesi sayın mahkemeye ait olmak üzere rapor içerisinde detaylı olarak açıklandığı gibi, 1.Davacı acentelik sözleşmesini, zarar ettiği ve sağlık gerekçesi gösterilmek suretiyle, kendisi tarafından feshini talep ettiği, feshin buna uygun olarak gerçekleştiği, fesih sebebinin davacının şahsında art ay a çıkması sebebiyle denkleştirme tazminatı talep edilemeyeceği, 2.Fesih sonucu 31.07.2018 tarihi itibariyle kargo alımı ve gönderimi işlemlerinin sona erdiği, denkleştirme tazminatı bakımından talebin hak düşümü süresi geçirilmek suretiyle ileri sürüldüğü, 3.Acentelik faaliyetinin sürdürüldüğü 2011-2018 yıllan süresince, sözleşme çerçevesinde, tahakkuk, tahsil anlamında uygulanmakta olan, hakkedişler, kira destek, VGA PRİM, kesinti, kesinti iadesi ve sonuçta yıllık karlılık ve ortalama aylık karlılık konulan ile ilgili, çalışılan süremde çekişmenin olmadığı ve 7 yıllık süre acenteliğin devam ettiği ve aynlma aşamasında olmak üzere, a.Fesih nedeniyle Ödeme, b.Personel kıdem tazminatı, c.Komisyon, hesaplama farkı, d.Sabit kıymet iadesi, e.fiyat farkı, bedeli ödemesi gibi işlem ve tahakkuklarının yapılarak yasal kayıtlara alındığı, 4.Taraflar arasında, en son, 18.8.20I8 tarihinde, 114.613,60 TL. bakiye üzerinden mutabakata varıldığı, taraflar arasında yapılan sözleşmede mutabakata sekiz gün içinde itiraz edilmemesinin, mutabakatın kabul edilmiş sayılacağının öngörüldüğü, faturanın kabul edilmiş sayılmasına ilişkin TTK md.21/2 hükmünün uygulama alanı bulunmadığı, 5.Bu haliyle davacının talep ettiği kalemler dikkate alınmak suretiyle; a.Hatalı kat sayı hesaplamasından kaynaklı maddi zarar bakımından davacı kayıtlarında yapılan hesaplajnziardahıaddi hata bulunduğuna ilişkin bir tespitin yapılamayacağı, b.Portföy tazminatı hakkında bulunmadığı, e.Personele yönelik geçmişe dönük fa/la mesaî ödemelerinin davacı alacağından kesilmesinin sözleşmeye uygun olduğu, d. VGA cezası ve verilmeyen priınter ile cezaların ve haksız kesintiler konusunun mutabakat kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmış olup,” şeklinde görüş bildirmiştir.
Davacı vekilinin rapora itirazları neticesinde Bilirkişi heyeti Lojistik Uzmanı …, Mali Müşavir Bağımsız Denetçi Prof.Dr…. ve Ticaret-Borçlar Hukuku Nitelikli Hesap Uzmanı Prof.Dr….1 tarihli ek rapor düzenlenmiştir. Ek raporda özetle;” Davalı tarafından rapor hakkında verilen beyanda bir itiraz bulunmadığından, davacının itirazları üzerinden değerlendirme yapılacağı Söz konusu itirazlar kapsamında olmak üzere davacı itirazları tek tek cevaplandığında; •Bilirkişi raporunda belirtilenin aksine davacı ve davalı arasında mutabakat bulunmadığı, •Fesih sonrası acentelerin alacak bakiyesinin ödenmesi amacıyla acenteden hiçbir alacağın bulunmadığına yönelik belge imzalattıkları, ancak davacıya imzalatılan bir mutabakat bulunmadığı, • Mutabakatın bulunmadığı hususunun davalı şirkete bildirildiği, belirtilen hususun mutabakatın imzalanmaması suretiyle şirkete bildirildiği, •Hakediş tablolarında yapılan kesintilerde acentenin onayının alınmadığı, bu kesintiler bakımından mutabakat bulunmadığı, Belirtilen dört itiraz bakımından ortak bir biçimde ortaya konulmak üzere dosya kapsamında 15 adet mutabakat mektubunun örneğinin bilindiği, bunların davalı tarafından sunulan 12.12.2019 tarihli delil listesi ekinde çıktılarının alınarak konulduğu, söz konusu mutabakat mektuplarının taraflar asındaki sözleşme ilişkisinde belirtildiği üzere, … Kargo (davalı) tarafından acente (davacı) bildirim ve bu bildirim neticesinde itiraz görmeme şeklinde oluştuğu, esasen sözleşme ilişkisi gereği hakkediş ve kesintilerin kendisine bildirilmesi üzerine davacının bunlara itiraz etmesi gerektiği, davacı tarafından 02.12.2019 tarihli delil listesi dilekçesi ekinde sunulan mail örneklerinde de dönemsel olarak hakedişe yönelik hesaplamaların yapıldığı ve bildirildiğinin anlaşıldığı, bu bildirimlerin, davalı tarafından yapılan hesaplamaları göstermekte olduğu, davacının aradaki sözleşme gereği söz konusu beyanlara itiraz imkanı bulunmadığı, hesaplamalarda kullanılacak önemli verilerin davacı elinde bulunduğu veya bunların erişilebilir durumda olduğu, dolayısıyla söz konusu hesaplamalara itiraz edilmemesinin neticesinin, bunların kabul edilmesi olduğu, bu hususun sözleşme şartı olduğu ve söz konusu şartın geçerli olduğu, genel işlem koşulu niteliğinde tek tarafın menfaatine olmadığı hususunun kök raporda değerlendirildiği,
•Raporun eksik incelemeye dayandığı, davalı şirketin söz konusu işletmeden ne kadar kar elde ettiğinin ve bunun ne kadarını acenteye verdiğinin incelemesinin yapılmadığını,
Faaliyet sonucu ne miktarda kar elde edildiği ve söz konusu karın ne kadarının acenteye bırakıldığı hususunda değerlendirme yapılmasının, huzurdaki dava ile bağlantılı olmadığı, esasen böyle bir kar paylaşımının taraflar arasındaki sözleşme ile kararlaştırılmadığı, davacının gerçekleşen iş ve işlemlerden kaynaklana ve belirli bir yüzde içeren alacağından bahsedilebileceği, yoksa taraflar arasında bir adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu ve kar paylaşımında hesaplama hatası yapıldığı iddiası da bulunmadığı,
•Raporda yapılan kesintiler bildirilmesine rağmen buna ilişin değerlendirme yapılmadığını, bu kesintilerin sebeplerinin incelenmediğini,
•Bir kısım kesintinin de hakkedişler üzerinden yapıldığını bunun da sebebinin incelenmesine girişilmediği,
•Davalı şirket uygulamasının acentelerini iflasa sürükleyen bir uygulama yaptığı, buna karşılık bilirkişi raporunda tacirin basiretli olması gerektiği gerekçesine dayalı olarak işlerine devam etmek zorunda bulunan acentelerin aleyhine sonuca varıldığı,
•Davalı şirketin hakim durumunu kötüye kullanıp kullanmadığının araştırılması gerektiği,
Kesintiler bakımından inceleme yapılabilmesinin, bunlara ilişkin itiraz bulunmasına bağlanmış olduğu, sözleşme gereği içeriğini kabul etmek suretiyle davacının bu yöndeki itiraz hakkını kullanmamak, diğer bir ifadeyle suskun kalmak suretiyle bunları kabul ettiğinin değerlendirildiği, davacının üstü kapalı bir biçimde bu itirazları yapsaydı, ödenecek kiralar ve eleman ücretlerinde zora düşeceği, taraflar asındaki sözleşmeni devamı için buna mecbur kaldığı yönünde, … iddiasını çağrıştırır bir takım açıklamaları bulunduğu, ancak bu iddialara yönelik herhangi bir başka bilgi ve belge sunulmadığı, bu iddiaların soyut kaldığı, her iki tarafının da tacir olduğu bir uyuşmazlıkta, taraflardan birinin diğerini tek taraflı iş ve işlemlerde iflasa sürüklemesi durumunda, iflasa sürüklenen tarafın söz konusu sözleşmenin “sözleşmenin feshi”, “sözleşme şartlarının uyarlanması” gibi imkânlara sahip olmasına rağmen bunları kullanmamış olduğunun değerlendirildiği,
•Davanın konusunun davalı tarafından acentelere uygulanan haksız kesinti, yansıtma ve cezalar ile haksız katsayı uygulamaları sebebiyle acentelerin sürekli zarara uğraması nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebi niteliğinde olduğu,
•Yapılan uygulamanın acente zararına olup olmadığı yönünde gerekçeli bir denetim gerçekleştirilmediği,
•Davalı tarafından haksız kesintilere yönelik işlemleri acentelere gönderilmediği, sadece uyguladığı, bunun acentelerin karlılıklarını ortadan kaldırdığı,
•Sözleşmenin sona erdirilmesinin sebebinin haksız bir biçimde yapılan kesintiler nedeniyle acentenin zarara uğratılması olduğu,
•Benzer raporlarda davalının söz konusu kesintilerin gerekçelerini bildirme zorunda kılındığı,
Taraflar asında uygulama alanı bulan mutabakat sisteminin, faturalandırma öncesi karşılıklı denetimi gerektirmekte, özellikle davacı tarafından bu yönde yapılan bilgilendirmelerin varlığı dosya kapsamına sunulu bulunan maillerden de anlaşılmakta olduğu, her faturalandırma dönemi için yapılan bu bilgilendirmeler sonrası tarafların karşılıklı olarak fatura kestikleri, ardından söz konusu faturaların karşılıklı gönderildiği ve bir ikinci kez bu faturalardan doğan karşılıklı mutabakat işlemi yapıldığının anlaşılmakta olduğu, söz konusu kesintilerin bu şekilde mutabakat sistemine tabi olduğu, itirazın bulunmadığı hususunun kök raporda ayrıntıları ile açıklandığı, davacı tarafından 02.12.2019 tarihli dilekçe ekinde sunulan maillerin bu hususu ortaya koymakta olduğu, basiretli davranma yükümlülüğü, belirtilen hususlara itirazı da zorunlu kılmakta olduğu, davacının “bu itiraz olsaydı taraflar arasında sözleşme devam etmezdi, müvekkilim işini kaybederdi” yönünde açıklamaları, tarafların her ikisinin de tacir olduğu sözleşmeler bakımından kabul edilebilir bir savunma niteliğinde olmadığı,
•Davanın katsayının haksız olarak belirlenmesi sebebiyle ortaya çıkan zarara yönelik olduğu, raporda sözleşme ile bu hakkın saklı tutulduğunun belirtildiği, bunun sözleşmede bulunduğu, ancak bunun acentenin karını azaltmak için haksız olarak kullanıldığı,
•Söz konusu “PERFORMANS BAZLI HAKEDİŞ MODELİ”nin ne şekilde uygulanacağının sözleşmede belirlenmiş bulunmasına rağmen bunun uygulanıp uygulanmadığının raporda yer almadığı,
Performans temelli ücretlendirme sisteminin, taraflar arasında kurulu sözleşmenin temeli olduğu, davacının da imzası bulunan sözleşme ile belirli periyotlarla hedef ciro belirlendiği, ilgili katsayıların da bu ciro hedefi dikkate alınarak hesaplandığı,
Ciro hedefi belirlendiğinde, dönem içinde ortaya çıkan “gelen ciro”, “giden ciro” ve “giderler” kalemleri dikkate alınarak katsayı belirlendiği, bu katsayının da hesaplamalarda uygulanmasının kararlaştırıldığı,
Davacının uygulanan katsayının belirlenme yöntemine itiraz etmediği, dönemsel olarak belirlenen hedef cirolara itiraz etmediği, sözleşme ilişkisinin bitmesinin ardından hesaplamanın yanlış yapıldığını iddia ettiği,
•Portföy tazminatı talepleri bakımından bilirkişi raporunda denkleştirme tazminatı olarak yapılan nitelendirmenin doğru olmadığı, talebin portföy tazminatı olduğu, denkleştirme tazminatı için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin burada uygulanmasının mümkün olmadığı, benzer bilirkişi raporlarında söz konusu hesaplamanın katsayı farkından kaynaklanan zarar, iade faturaları, cezalar, verilmeyen primler hakkedişler toplamının ortalaması şeklinde yapıldığı,
Portföy tazminatı ile denkleştirme tazminatının aynı anlamda kullanıldığı , Söz konusu tazminat bakımından bir yıllık sürenin geçirildiğinin tekrar belirtilmesi gerektiği,
•Fazla mesai gerektiren çalışmaların davalı şirketin talimatları ile gerçekleştiği, bunların olağan giderler niteliğinde olmadığı, olağanüstü gider niteliği taşıdığı, bu sebeple yükümlüsünün davalı olması gerektiği,
Acentenin çalışanlarına yönelik ücretler ve bu ücretlerin eki niteliğindeki fazla çalışma ücretlerinin olağan üstü gider olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, söz konusu giderlerin her durumda acentenin olağan giderleri niteliğinde olduğu,
•Vadesi geçmiş alacaklar yönünden taleplerinin bilirkişi raporunda incelenmediği, bu eksikliğin giderilmesi gerektiği,
•Hedef ciro belirlenmesine yönelik işlem ile davacının zarar gördüğü, buna ilişkin değerlendirme yapılmadığı,
•Haksız kesintilerin tazmini talebi bakımından benzer raporlarda genel müdürlük tarafından belge sunulmadığı için sorumluluğun doğması gerektiği sonucuna varıldığı, kök raporda ise sözleşmede hüküm bulunduğu ve bunların olağan gider olarak sayılması gerektiği sonucuna varıldığı,
•Raporun denetlenebilir olmadığı, verilen CD içeriğine uygunluk açıklamasının yeterli olmadığı,
Davacının tüm bu itirazları, ortaya çıkan dönemler açısından değerlendirilebilir nitelikte olmasına rağmen, taraflar arasında mutabakat kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, buna göre davacının kendisine bildirilen söz konusu kesintileri düzenlediği faturalara esas almış ve alacağının bu kadar olduğunu kabul etmiş bulunduğu, kök raporda ortaya konan gerekçeler ve varılan sonuçlar bakımından farklı bir görüş oluşmadığı” şeklinde görüş bildirmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, acentelik sözleşmesine istinaden yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, acentelik faaliyetlerinin yürütülmesinden kaynaklandığını iddia ettiği; Kat sayının hatalı hesaplanasından kaynaklı zararların tazmini, portföy tazminatı, personelin geçmişe dönük mesai ödemelerinin tazmini, VGA cezası ve verilmeyen primler ile cezaların (yansıtmadan kaynaklı) tazmini, haksız kesintilerin tazmini taleplerinde bulunmuştur.
Davalı taraf, davacının bütün taleplerinin zaman aşımına uğradığını, sözleşmeyi haklı neden göstermeden davacının feshettiğini, personel ödemelerinden sözleşme gereği davacının sorumlu olduğunu, davacıya yapılan yansıtmaların ve cezaların sözleşme gereği olduğunu, cari hesap dönemleri sonunda hesap mutabakatı sağlandığından davacının talep hakkının düştüğünü beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava zorunlu arabuluculuğa tabi davalardan olup davacı tarafça dosyaya sunulan 14/06/2019 tarihli arabuluculuk son anlaşmazlık tutanağı ile davacı tarafça zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve tarafların anlaşamadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu ihtilafın, davacı şirket ile davalı şirket arasında imzalanan acentelik sözleşmesi kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle davacının davalıdan “kat sayının hatalı hesaplanmasından, personelin geçmişe dönük mesai ödemelerinden, vga cezası- verilmeyen primler ile cezalardan (yansıtmalardan), haksız kesintilerden ve portföy tazminatından kaynaklı maddi tazminat talep edip edemeyeceği, talebinde haklı görülmesi halinde davacının talep edebileceği tazminat miktarlarının tespiti hususlarında olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından 07/10/2020 tarihli duruşmada; ” Dosyanın bilirkişi heyetine tevdini talep ederiz, müvekkile ait bütün kayıtları dosyaya sunduk, davalının ticari kayıtlarının dosyaya sunduğumuz kayıtlarla birlikte incelenerek rapor alınmasını talep ederiz, mali müşavir bilirkişi incelemesi sırasında tarafımıza bildirmesi halinde delil olarak dayandığımız müvekkile ait ilgili dönem defterleri tarafımızca dosyaya sunulacaktır ayrıca müvekkil kayıtlarının yerinde incelenmesine lüzum yoktur” beyanında bulunulmuştur.
Mahkememizce davacı tarafça sunulan davacıya ait kayıtlar ile davalı tarafın ticari kayıtları, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesi ve cari hesap sözleşmesi üzerinde mali müşavir, borçlar mevzuatında nitelikli hesap uzmanı ve kargo taşımacılığı konusunda uzman sektör bilirkişisinden oluşturulan heyet tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılmış, düzenlenen kök ve ek raporda; davacı tarafça cari hesaptan kaynaklı alacak talebinde bulunulmadığı, farklı başlıklar altında talepler olmakla feshin davacı tarafça teklif edildiği, taraflar arasında yapılan sözleşmede açık bir hüküm kurulmak suretiyle ücret ve karşılığında kesintilere yönelik işlemlerin bildirime tabi tutulduğu, davalı tarafından davacıya gönderilen hesap özetinin 8 gün içinde itiraza uğramaması halinde kabul edilmiş sayılacağına dair hüküm koyulduğu, bu hükümle davacıya itiraz imkanı tanındığı, bu sebeple uygulanması gerektiği, TBK anlamında genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davalı tarafından gönderilen mutabakatın davacı tarafından itiraz görmemesinin doğrudan sözleşme hükmünün uygulanması anlamına geldiği, yapılan işlemlere elindeki bilgi ve belgelerle 8 gün içinde davacı tarafın itiraz etmemesinin sözleşme gereği hesaplamaların kabulü anlamına geldiği, sözleşme ilişkisinin sona ermesini müteakip gerçekleşen son hesap özetine davacının itiraz etmemesi, diğer bir ifadeyle fesih baskısının ortadan kalkmasına rağmen itiraz edilmemesi bu mutabakatın kabul gördüğü şeklinde yorumlanması gerektiği, denkleştirme tazminatı yönünden 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu, sözleşmenin fesih isteğinin davacı tarafça bildirilmesi nedeniyle davacı tarafın denkleştirme tazminatı istemesinin mümkün olmadığı, sözleşmenin 16. maddesi ve 27. maddesi gereğince personelin geçmişe dönük mesai ödemelerinin davacının sorumluluğunda olduğu, bu hali ile davacının talep ettiği kalemler dikkate alınmak suretiyle, hatalı kat sayı hesaplamasından kaynaklı maddi zarar bakımından davacı kayıtlarında yapılan hesaplamalarda maddi hata bulunduğuna ilişkin bir tespitin yapılamayacağı, portföy tazminatı hakkının bulunmadığı, personele yönelik geçmişe dönük fazla mesai ödemelerinin davacı alacağından kesilmesinin sözleşmeye uygun olduğu, VGA cezası ve verilmeyen primler ile cezaların ve haksız kesintiler konusunun mutabakat kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldığı, tespit edilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, taraflarca sunulan ticari kayıtlarının incelenmesi, düzenlenen bilirkişi raporu ve ek raporu ile toplanıp değerlendirilen delillere göre; Taraflar arasında ilk olarak 03/01/2011 tarihinde acentelik sözleşmesi, cari hesap sözleşmesi ile ticari ünvan ve marka kullanım anlaşması imzalanarak ticari ilişkinin başladığı, sözleşmenin devamı sırasında farklı tarihlerde cari hesap sözleşmeleri ve mutabakat mektuplarının imzalandığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin çekişme olmaksızın 7 yıl boyunca 2018 yılı temmuz dönemine kadar devam ettiği, davacı tarafça davalı tarafa verilen dilekçe ile “işletmesinin zarar etmesi ve sağlık sorunları nedeniyle acentelik faaliyetinin karşılıklı mutabakatla sona erdirilmesinin” talep edildiği, 31/07/2018 tarihi itibariyle kargo alımı ve gönderimi işlemlerinin sona erdiği, taraflar arasında en son 18/08/2018 tarihinde mutabakata varıldığı ve ticari ilişkinin sona erdiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça acentelik faaliyetleri nedeniyle uğranılan zarar iddiasıyla maddi tazminat istemiyle huzurdaki davanın açıldığı anlaşılmakla, davacının alacak talepleri bakımından yapılan incelemede; taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davalı tarafça davacı acenteye gönderilen hesap özetinin 8 gün içinde itiraza uğramaması durumunda acentenin mutabık kalınacağını kabul etmiş sayılacağının düzenlenmiş olduğu, davalı tarafından uygulanan komisyon oranları ile yapılan kesintiler ve yansıtmalarla ilgili faturaların davacının defterlerine kaydedilirken ihtirazi kayıt ileri sürüldüğüne dair veya sözleşmede kararlaştırılan sürede davacı acente tarafından faturalara itiraz edildiğine dair bir kayıt da sunulmadığı, bu hali ile taraflar arasında cari hesap mutabakatları nedeniyle uygulanan komisyon oranları ile yapılan kesintiler ve yansıtmaların davacı tarafından kabul edilmiş sayılacağı değerlendirilmiş olup, davacı tarafça tazminat talebine konu edilen “kat sayının hatalı hesaplanmasından kaynaklı zararın tazmini, VGA cezası ve verilmeyen primler ile cezaların tazmini ve haksız kesintilerin tazmini” taleplerinin yerinde olmadığı,
Davacı tarafça tazminat talebine konu edilen “personelin geçmişe dönük mesai ödemelerinin tazmini talebi” ile ilgili olarak, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 27. maddesinde personele ödenecek ücret ve sair hususların davacının sorumluluğunda olduğunun düzenleme altına alındığı görülmekle davacının bu alacak kalemine ilişkin tazminat talebinin de yerinde olmadığı,
Davacı tarafça tazminat talebine konu edilen “portföy tazminatı” ile ilgili olarak; taraflar arasında son mutabakatın 18/08/2018 tarihinde yapılarak ticari ilişkinin sona erdiği, dava tarihinin 18/10/2019 olduğu, arabuluculuk sürecinde geçen 25 günlük süre de dikkate alındığında davanın TTK’nın 122/4 maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı, ayrıca taraflar arasındaki ticari ilişkisinin feshine ilişkin talebin “işletmesinin kar etmemesi ve sağlık sorunları” nedeniyle davacı tarafça ileri sürüldüğü, TTK 122/1-c kapsamında yapılacak değerlendirmeye göre de somut olayın özellik ve şartları ile portföy tazminatı ödenmesinin hakkaniyete de uygun olmayacağı değerlendirilmekle, davacı tarafça “portföy tazminatı” talebinin hak düşürücü süre içinde dava konusu edilmediği, ayrıca talebe ilişkin yasal şartların da oluşmadığı değerlendirilmekle davacının bu alacak kalemine ilişkin tazminat talebinin de yerinde olmadığı,
Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesi, cari hesap sözleşmesi ve tarafların ticari kayıtlarının incelenmesi neticesinde, davalı tarafından yapılan kesinti, yansıtma ve uygulamaların sözleşmelere uygun olduğu, bu yönde düzenlenen dosya kapsamına uygun denetime ve kanaat edinmeye elverişli bilirkişi heyet rapora ve ek raporu hükme esas alınarak davacının dava konusu tazminat taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla oluşan vicdani kanıya göre davacının tüm maddi tazminat talepleri yönünden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 59,30-TL maktu karar harcının peşin alınan 222,00-TL harçtan mahsubu ile artan 162,70-TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran ilgili tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 22/09/2021

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*

*Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.