Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1002 E. 2021/521 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1002 Esas
KARAR NO : 2021/521
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/10/2019
KARAR TARİHİ : 23/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle;Davacının mera hayvancılığıyla uğraştığını, geçimini bu şekilde sağladığını, 2018 yılında başlatılan … Sisteminin çalışmaları sonucunda … beldesinde kurulan şantiye sebebiyle hayvancılıkla uğraşan köy sakinlerinin hayvanları ve ekonomik durumu ciddi şekilde zarara uğradığını, davacının hayvanlarının zarar gördüğünü, davacının … numaralı işletmesinde 2018 yılı İçin 43 adet sığır cinsi büyükbaş hayvanı, 2019 yılı için 39 adet sığır cinsi büyükbaş hayvanı ve 44 adet koyun cinsi küçükbaş hayvanı olduğunu, davacının toplam 126 adet hayvanı için yem bedeli, kirli su etkisi, ayak hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, kısırlık ve tespit edilemeyen etki sebebiyle toplam zararın 278.857 TL olduğunu, davalı yan söz konusu zararlar sebebiyle çevre bölgelerde hayvancılık yapan birçok köylüye telafi amaçlı teklif sunduğunu ve ödemeler gerçekleştirdiğini, davacının bölgedeki hayvan sahiplerinden biri olup kendisine de teklif sunulduğunu, söz konusu bu teklifin davacının zararını karşılayacak düzeyde olmaması sebebiyle teklifi az bularak davalı yana bu durum bildirildiğini, fakat olumsuz dönüşler aldığını beyanla davacının uğramış olduğu zarar nedeniyle şimdilik 200.000,00 TL maddi tazminat, faiz, masraf ve avukatlık ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davacının işbu dava İle davalıya yönelttiği talepleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 49 ve devamı maddelerinde düzenlenen “haksız fiil’ kurumuna dayandırıldığını, zarara uğradığını iddia eden bir kimsenin, tazmin talebinde bulunabilmesi için öncelikle zararını, zarar verenin kusurunu ve aradaki illiyet bağını ispat yükü altında olduğunu, davacı, ispat yükü altında bulunduğu bu unsurların hiçbirini İspat edemediğini, somut olayda haksız fiil unsurunun sağlanamadığını, davacı raporunda ve veteriner raporlarında yer alan çelişkili olduğunu, davacı kendisine ait hayvanları 2 km fazladan yol gitmek durumunda kaldıklarını, Oysa Davacinın çiftliği ile Alım Terminali inşaatı şantiyesi arasındaki en kısa mesafe 3.5 km olduğunu, dolayısıyla şantiyenin davacı hayvanlarının meraya ulaşması için 2 km daha yol gitmelerine neden olduğu iddiasının dayanaksız olduğunu, Davacinın kendisinden 3.5 km uzaklıkta bulunan bir şantiyeyi hayvanlarına nasıl 2 km yürüyüş ile atlattığı matematiksel olarak anlaşılamadığını, davacı raporunun 3.0 numaralı bölümünde, bölge yetiştiricilerinin hayvanlarım otlatmak için dışarıya çıkardıklarında hayvan başına normalde sağlanan yem miktarına ilave 667 er. hayvanlarını normalden fazla ahırda tuttukları her gün için ise hayvan basına ise ilave 7.8 kg konsantre yem sağlanması gerektiği belirttiğini, dolayısıyla Davacı, Alım Terminali inşaatının gerçekleştirilmesi ve şantiyenin kurulması nedeniyle neredeyse günlük hayvan basına 8.5 kg ilave yem harcaması yapılması gerektiğini ve bu oranda zarara uğradığını ettiğini, ancak bu miktar bir büyükbaşın neredeyse bir günlük yem miktarına eşit olduğunu, hal böyleyken, salt alım terminali şantiyesinin kurulması nedeniyle her bir hayvancının hayvan başına günde 8.5 kg ilave yem almak zorunda kaldığını, ancak bu iddianın asılsız olduğunu, davacının raporundaki ifadelerinin tüm iddialarının tutarsız ve yersiz olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER : Kırklareli Vergi Dairesine yazılan müzekkere cevabı, bilirkişi raporları, taraflarca sunulan belgeler ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, davacının davalıdan haksız fiil nedeniyle uğradığı zarara ilişkin maddi tazminat davasıdır.
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önüne alınır.
Ticaret Mahkemesinin görev alanını düzenleyen 6102 Sayılı TTK’nın 4 ve 5 maddeleri şu şekildedir:
“MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
MADDE 5- (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
6100 Sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde; ” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.
Dava konusu ihtilaf, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, bu haliyle eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığından uyuşmazlığın çözümünde tarafların tacir olup olmamalarına göre, davaya bakma konusunda mahkemenin görev hususunun belirlenmesi gerekmekmiştir.
TTK’nın 14.maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Davacıya ait ticareti defter ve kayıtlarının incelenmesi için … Asliye Hukuk Mahkemesine yazılan talimat dosyasına davacı vekili tarafından sunulan beyan dilekçesi ile;”Müvekkilim, üretici sıfatına sahip olup vergi mükellefiyeti bulunmamaktadır. Müvekkilim söz konusu hayvanları kendisi yetiştirmekte ve hayvanların doğum yapması durumunda bu hayvanları satmaktadır. Bu nedenle müvekkilime ait ticari defterler bulunmamaktadır.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Davacının bağlı bulunduğu … Vergi Dairesi yazı cevabında; davacının mükellefiyet kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.
Eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve davada asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunun kabul edilebilmesi için uyuşmazlık konusu kapsamında her iki tarafın tacir olması ve yine işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Kırklareli Vergi Dairesi’nin yazı cevabı ve davacı vekilinin talimat mahkemesine sunmuş olduğu beyan dilekçesi içeriğinden; Davacının Vergi kaydının olmadığı, ticari defter tutmadığı, hayvan yetiştiriciliği yaptığı, bu hali ile davacının tacir olmadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda dava konusu ihtilaf, haksız fiilden kaynaklı tazminat istemine ilişkin olup, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, davacının tacir olmaması ve dava konusu alacağın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili ve ticari iş niteliğinde olmadığından, bu kapsamda taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, somut olayda; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Genel görevli mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yargıtay içtihatları, yasal düzenlemeler ve tüm bu açıklamalar uyarınca Mahkememizin görevli olmaması, eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme bulunmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması sebebiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına resen karar verilmesine,
3-Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; davacı vekilinin, davalı vekilinin ve ihbar olunan Petrofac vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.23/06/2021

Katip …
e-imza*

Hakim …
e-imza*

* Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.