Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/810 E. 2023/950 K. 13.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/490 Esas
KARAR NO : 2023/900

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/02/2017
KARAR TARİHİ : 28/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında akaryakıt istasyonu işletmeciliği konusunda bayiilik sözleşmesi akdedildiğini, davalı tarafın sözleşme ve protokol gereği kar mahrumiyetini ödemeyi kabul ve taahhüt etmeyi kabul ettiğini ancak davalının sözleşmeden kaynaklanan edimini tam olarak ifa etmemesi ve EPDK tarafından lisanslarının iptal edilmesi üzerine sözleşmenin feshedildiğini, davalının taahhüt ettiği miktarda ürün satın almadığını belirterek eksik alımdan kaynaklı ve sözleşmenin feshine ilişkin cezai şart taleplerinin davalıdan tahsilini dava ve talep etmiştir.
Davalı tarafından yasal süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmadığı ve bu suretle iddiaların inkarı cihetine gidildiği anlaşılmıştır.
Toplanan Deliller:
…, … ve … tarafından hazırlanan 15/09/2022 tarihli bilirkişi raporu,
…, … ve .. tarafından hazırlanan 08/05/2023 tarihli bilirkişi raporu, ayrı ayrı celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava, taraflar arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin feshinden kaynaklı cezai şart alacağı ile, ürün alım taahhütnamesine aykırılık nedeniyle kar kaybı cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi ve eki protokol düzenlendiği, davalının ayrıca mal alım taahhütnamesi imzaladığı, davalı bayinin lisansının EPDK tarafından iptal edildiği, bunun üzerine davacının gönderdiği ihtarname ile taraflar arasındaki bayilik sözleşmesini süresinden önce tek taraflı olarak feshettiği sabittir.
Ceza koşulu borçlunun, asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edimdir.
Taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmede asgari alım taahhüdü düzenlenmiş olup buna aykırı davranılması halinde ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılmıştır. Buna göre sözleşmede öngörülen ceza koşulu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2.maddesinde düzenlenen ifaya bağlı ceza koşuludur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2.maddesinde düzenlenen ceza koşulunun esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri de, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden tespit etmektir.
Vakıaların açıklanması taraflara ait olup hukuki nitelendirme ise hakime aittir. Davalı şirket tarafından imzalanan ürün alım taahhütnamesinde asgari alım ile taahhüdüne aykırılıkta kar mahrumiyetinden söz edilmiş ise de, düzenlemenin içeriği ve yaptırım itibariyle akaryakıt sözleşmesi ile ilgili olarak yıllık asgari alım taahhüdüne uymama halinde öngörülen sözkonusu yaptırımın TBK 179/2 (BK 158/2) maddesindeki ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. İlgili taahhütnamede “kar mahrumiyeti” denilmiş olması, bu hükmün cezai şart olduğu hususunu değiştirmez (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesi 2020/484 Esas 2022/583 Karar).
6098 sayılı TBK’nın 179/2.maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20/01/2013 Tarih 2012/19-670 Esas 2013/171 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, ceza koşulu istenmeyeceğine dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.
Taraflar arasında mal alım taahhütnamesi imzalanmış olup, bu taahhütname ile davalı, davacıdan yıllık 2.806 ton beyaz ürün satın almayı aksi halde cezai şart ödemeyi taahhüt etmiştir. Dosya kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporları ile de sabit olduğu üzere bayilik sözleşmesinin ilk yılından itibaren davalı taahhütnamede öngördüğü mal alımını gerçekleştirmemiş, eksik mal almıştır. Bu durum sözleşmenin diğer yılı için de geçerlidir. Sözleşmenin feshinden ve lisans iptalinden önceki sözleşme yılında davalı eksik mal alımı yapmış olup, taahhütname gereğince davacının cezai şart alacağı doğmuştur. Ancak davacı, sözleşme yılının bitiminde cezai şart talep etmediği gibi herhangi çekince belirtmeksizin ve ihtirazi kayıt koymaksızın diğer yılda davalıya mal vermeye devam etmiştir. Buna göre davacı önceki yıl cezai şart alacağının talep edilmeyeceği konusunda davalıda haklı güven yaratmıştır. Her ne kadar taahhütnamede davacının anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesi halinde geçmişe dönük olarak cezai şart talep edebileceği belirtilmiş ise de davacı bayilik sözleşmesini tek taraflı olarak herhangi bir neden belirtmeksizin feshetmiştir. Bu durumda sözleşme yıllarınca talep edilmeyen eksik mal alımından kaynaklı cezai şartın sözleşmenin feshinden sonra istenmesi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2.maddesinde düzenlenen iyiniyet kurallarına aykırıdır. Zira davacının davranışları ile davalıda yarattığı güvenle çelişki oluşturacak şekilde eldeki davaya konu edilen ceza koşulunu talep etmesi çelişkili davranış yasağını oluşturur ki, böyle bir davranışın hukuken korunması beklenemez. Bu nedenle davacının önceki yıllara ait eksik alımdan kaynaklı cezai şart talep edilebileceğine dair talebi yerinde değildir (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13.Hukuk Dairesi 2019/1695 Esas 2021/832 Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44.Hukuk Dairesi 2020/134 Esas 2020/369 Karar).
Bayilik sözleşmesi eki olarak imzalanan protokolün 12.maddesinde fesih şartları düzenlenmiş olup, maddeye göre davalının bayilik anlaşmasının, taahhütlerinin, mevzuatın herhangi bir hükmünün kısmen veya tamamen ihlali, davacıdan aldığı ürün bedellerini vadesinde ödemediği, protokolün 7.maddesinde veya temlik sözleşmelerindeki taahhütlerine aykırılık ve her ne sebeple olursa olsun banka şubelerinden nakit para transferini engelleyecek herhangi bir durumda davacının sözleşmeyi haklı nedenle feshetme hakkının doğacağı düzenlenmiştir. Yine aynı maddenin devamında bu durumda ve sözleşmenin 9.maddede yazılı süreye riayet edilmeksizin davalı tarafça feshedilmesi halinde cezai şart ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Davalının mal alım taahhüdüne aykırı davrandığı sabit olmakla birlikte davacı fesih hakkı olmasına rağmen bu nedene dayalı olarak sözleşmeyi feshetmemiştir. Davacı gönderdiği fesih sebebi olarak davalının lisansının iptal edilmesini gerekçe olarak göstermiştir. Davacı taahhüde aykırılık dışında davalının bayilik sözleşmesi veya protokol hükümlerine veya protokolün 12.maddesinde öngörülen diğer şartlara aykırı davrandığını ileri sürmemiş ve ispatlayamamıştır. Dava dilekçesinde fesih sebebi olarak davalının lisansının iptalini belirtmiştir. Protokolün 12.maddesinde lisans iptali cezai şart alacağı sebebi olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle davacı protokolün 12.maddesi gereğince cezai şart alacaklarının oluştuğunu ispatlayamadığından bu yöndeki cezai şart talebi yerinde değildir.
İzah olunan hususlar ışığında, fesih tarihi itibarıyla sözleşme yılı tamamlanmamış olup, davalının taahhüdüne aykırı davrandığından söz edilemeyeceği, ayrıca davalının akaryakıt bayilik lisansı EPDK tarafından iptal edilmiş olduğundan fesih yılı itibariyle taahhüdüne uygun davranması yahi taahhüt ettiği miktarda akaryakıt alması mümkün değil ise de, davacının tutum ve davranışı ile taahhüde aykırılık nedeniyle ceza koşulunu talep etmeyeceği yönünde davalıda haklı bir güven oluşturduğu, fesih yılı için ceza koşulu talep etmesinin 4721 sayılı TMK’nın 2.maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ile çelişkili davranma yasağına aykırılık oluşturacağı, bu nedenle taahhüde aykırılık nedeniyle ceza koşulu talep edilemeyeceği ve protokolün 12.maddesinde lisans iptalinin cezai şart alacağı sebebi olarak düzenlenmediği anlaşıldığından davanın tümden reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: İzah olunan gerekçelerle,
1-Davacının eksik alımdan kaynaklı cezai şart talebinin ve sözleşmenin feshine ilişkin cezai şart talebinin ayrı ayrı REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcının, başlangıçta yatırılan 126,96-TL peşin harcın mahsubu ile eksik alınan ‭142,89-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf dava ve duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan ve takdir olunan 7.433,80-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine re’sen iadesine,
Dair, e-duruşma ile katılan davacı vekilinin ve e-duruşma ile katılan davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 (iki) hafta içinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olduğu, istinaf dilekçesinde istinaf yoluna başvuru konusu edilen hususlar ile nedenlerinin belirtilmesinin gerektiği, süresi içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması halinde hükmün kesinleşeceği ve infaz edilebileceği açıklanmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/11/2023
Katip …

Hakim …