Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
ASLİYE 2.TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NO : 2023/719
KARAR NO : 2023/811
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/05/2015
KARAR TARİHİ : 07/11/2023
Yukarıda açık kimliği yazılı taraflar arasında görülen İTİRAZIN İPTALİ davasının mahkememizde yapılan yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Davacı vekili … 13. Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; … 8. İcra Müdürlüğü’nün … E. dosyası ile dosya borçlusu … hakkında ilamsız takibe girişildiğini, dosya borçlusunun takibe itiraz ettiğini, dosya borçlusu tarafından yapılan itirazın usul, yasa ve hukuka aykırı olduğunu, takibe konu edilen alacak borçlunun … T.A.Ş’den kullanmış oldukları krediye ilişkin Genel Kredi sözleşmesine dayandığını, … T.A.Ş’nin … (…) devri ile icra takip dosyası … tarafından takip edildiğini ve alacağın “FON ALACAĞINA” dönüştüğünü, vekiledeni şirketinde bu alacağı …’den temlik aldığını, vekiledeni … A.Ş. ‘nin …’nin iştiraki olduğunu, vekiledeni şirketin %100 oranındaki hissesinin …’ye ait olduğunu, beyanla davalının 8.İcra Müdürlüğü’tıün…Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın (davalı kefil olmakla sorumluluğunun kefalet limiti ve buna ilişkin faiz ve masraflarla sınırlı olmak üzere) iptaline, takibin takip talebindeki şartlarla devamına ve yapılan itirazın kötüniyctle yapılmasından dolayı davacının asıl alacağın % 20’sindan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
… 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 16.02.2016 tarih ve … E. … K. sayılı kararı ile görevsizlik kararı vermiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Takibin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığını, davanında yetkisiz mahkemede açıldığını, davalının mernis kayıtları tebligatların gönderildiği adrese göre … ilçesinin takibi ve davayı görmeye yetkili olduğunu, ayrıca davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını ve esasa yönelik olarakta davacıya borçlu olmadıklarını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Öncelikle mahkememizin davaya bakmakta görevli olup olmadığının üzerinde durmak gerekir. Zira 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 1/1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması zorunludur.
Davacının fon ile ilişkisine dayalı olarak bu davayı açtığı, sözleşme suretinin icra dosyasında mevcut olduğu, davacının temlik alan şirket konumunda bulunduğu, itirazın iptali davasının şeklen süresi içinde açıldığı tartışmasızdır.
… 13.Asliye Ticaret Mahkemesi; 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 142. Maddesi :”Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür.” hükmü bulunduğu, davacı … Şirketi’nin %100 hissesinin … ‘ne ait olduğu anlaşılmakla 5411 sayılı yasanın 142. Maddesi kapsamında davayı görmeye … 1 veya 2 nolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu görüşündedir.
Dava konusu alacağı icra takibi öncesi …A.Ş.’nin …’den temlik aldığı, …’nin temlik etmiş olduğu alacağın ise daha önce fona intikal eden … A.Ş.nezdindeki alacak olduğu, … A.Ş.’nin icra takibi yaptığı, itiraz üzerine itirazın iptali davası açtığı tartışmasızdır.
Mahkemenin gerekçe içeriği ve somut davanın tarafları, dava açan, dava konusu ve mahkemenin görevsizlik gerekçesine dayanak yaptığı hüküm dikkate alınarak öncelikle Mahkememizin görevli olup olmadığı irdelenecektir.
Buna göre;
1)Bu noktada öncelikle … 8.ATM’nin gerekçesinde görevsizlik kararına esas yapmış olduğu 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142 hükmünün öncelikle irdelenmesi, buna göre mahkememizin görevli mahkeme olup olmadığının takdiri gerekir.
4389 sayılı Bankalar Yasasının 14/5-d maddesi 12.05.2001 gün ve 4672 sayılı ve daha sonra 12.12.2003 ve 5020 sayılı Yasalarla değiştirilerek, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 19/10/2005 tarihinde kabul edilmek suretiyle yürürlüğe girmiş, “Bankalar ile fon ve bankaların iflas idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür….” şeklini almıştır. Madde metnindeki “bankalar” ifadesi 4672 Sayılı Yasa ile eklendiğinden bankalar ile fon ve bankalarının iflas idaresi tarafından açılacak hukuk davalarının çözüm yerinin yasada belirtilen ticaret mahkemeleri olacağı kabul edilmişse de daha sonra yürürlüğe giren 19.10.2005 gün ve 5411 Sayılı Bankacılık Yasasının 142. maddesi; “Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesinde bakılır, o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür” hükümü getirmiştir.
5411 Sayılı Bankacılık Yasa’sı ile “4672” sayılı Yasa ile eklenen “bankalar” sözcüğü yasa metninden çıkarıldığına göre, yasa koyucu ihtisaslaşma sağlanarak hükümlerde doğruluk ve yargılamaya hız kazandırmak istemiş olduğu anlaşılmakla, sadece “Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına birden çok asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 1 ve 2. Asliye Ticaret Mahkemelerinin” bakacağı sonucuna ulaşılır. (Emsal; Yargıtay 20. HD 2019/1466 E. 2019/2768 K. vb.) Kaldı ki dava tarihi 2005 sonrasına aittir. (Emsal; İstanbul BAM 37.HD 2019/2391 E. 2020/698 K.)
Nitekim doktrinde de … 8.ATM’nin görevsizlik kararına dayanak yapmış olduğu 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142/f.1 hükmünde yer alan “Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesinde bakılır, o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür” düzenlemenin sadece “Fon, Fon bankaları ve müflis bankanın iflas dairesi tarafından açılacak davalarla ilgili olduğundan; Fona, Fon bankalarına ve müflis bankanın iflas idarelerine karşı açılan hukuk davalarına uygulanmayacak; bu davalar genel hükümlere tabi olacaktır”. (Prof.Dr.Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2015, Sayfa 142) Anlaşıldığı üzere davacı şirket, Kanunda tek tek sayılanlardan değildir.
Kaldı ki davacı, 5411 sayılı Kanunun Geçici Madde 13 kapsamında kalan … Bankası A.Ş. gibi bankalardan da değildir.
Somut olayda … 8.ATM’nin görevsizlik kararına esas kılmış olduğu hükmün içeriği karşısında davacının Fon, Fon bankası veya müflis bankanın iflas idaresi olmadığı gibi Geçici Madde 13 hükmünde belirtilen bankalardan (… Bankası A.Ş.gibi) olmadığı tartışmasızdır. Bu itibarla adı geçen kararda belirtilen dayanak hüküm nedeniyle Mahkememizin görevli olabilmesi yasal olarak kati şekilde mümkün değildir. Hükmün yorum gerektirmeyecek şekilde açık ve belirli ise sadece uygulanmalıdır. Zaten kanun koyucunun amacı da budur.
Yukarıda açıklanan iki farklı nedenden dolayı Mahkememizin görevli olmayacağı açıktır. Nihayet ve bir an için …’nin alacağının davacı … A.Ş. (…A.Ş.) tarafından devir alınmış olması halinde dahi takip tarihi ve dava tarihi itibariyle şekli taraf teorisi dikkate alındığında adı geçen dayanak hükümde belirtilenlerin yine taraf konumunda bulunmadığı açıktır.
Bu şekilde kanun koyucu 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142/f.1 hükmü uyarınca İstanbul 1. ve 2. Asliye Ticaret Mahkemelerinin hangi hallerde görevli olduğunu açıkça düzenlemiştir. Kanun koyucunun amacı ve hükmün açıklığı karşısında davanın açıldığı tarih itibariyle Mahkememizin bu hükme göre görevli olmadığı, finans mahkemesinin görevli olduğu, mahkememizin ihtisas alanında kalan bir dava bulunmadığı açıktır.
2)Kaldı ki mevcut kanun hükümlerinin lâfzı yorum yöntemine göre yapılan yorum dışında ve ayrıca, sistematik yorum kurallarına göre irdelemesi aşağıda yapılacaktır. Bu suretle adı geçen m.142 hükmünün, Bankacılık Kanununda yer alan diğer maddeler karşısındaki durumu ve bu suretle adı geçen kanunun genel sistematiği incelenecektir.
Halihazırda davacı şirketin, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.143 hükmünde düzenlenen varlık yönetim şirketi olduğu açıktır. Adı geçen dayanak hükmün tüm içeriği dikkate alındığında kanun koyucu varlık yönetim şirketleri arasında ve 4.fıkrasında bir ayrım yapmıştır. Kanun koyucunun yapmış olduğu bu ayrıma göre “fonun en az %20 hissedarları olduğu varlık yönetim şirketleri lehine fona tanınan bir kısım hak ve yetkiler” tanınmıştır. Bir başka deyişle fonun en az %20 hissedar olduğu varlık yönetim şirketleri kapsamında olmayan şirketlerin ise fona tanınan bu bir kısım hak ve yetkilerden yararlanamayacağı hükmün açık içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı şirketin tüzel kişiliği, dava dışı fonun tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsızdır. Nitekim 5411 sayılı Bankacılık Kanununun “Tanımlar” başlıklı m.3 hükmünde “fon” kelimesinin sadece “…” kapsadığı açıkça düzenlenmiştir.
Adı geçen 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun m.143/f.4 hükmüne göre; “Fonun en az yüzde yirmi hissedar olduğu varlık yönetim şirketleri, Fondan devraldığı alacaklarla ilgili olarak bu Kanunun 132 nci maddesinin sekizinci fıkrası ve 138 inci maddesinin beşinci fıkrasında Fona tanınan hak ve yetkileri kullanır.” Adı geçen hükmün atıf yaptığı kanun hükümlerinin ilgili fıkraları irdelendiğinde ise, davacı varlık şirketinin lehine göreve ilişkin m.142 hükmünün kıyasen uygulanabileceğine dair açık düzenleme yoktur. Bu hususun bir unutkanlıktan ileri geldiği ise hükmün içeriği dikkate alındığında kabul olunamaz.
Nitekim kanun koyucu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu Geçici Madde 13 hükmünde nitelikleri açıklanan ve özel kanunla kurulmuş olan bankalar lehine adı geçen Kanunun 12., 134., 136., 138., 140., 142., 165. hükümlerini sınırlı yani tahdidi olarak saymış, bu suretle özel kanunla kurulmuş olan bankalar lehine adı geçen hükümlerin uygulanması kanun kıyası ile kabul etmiştir. Zaten ve bu nedenle örneğin Tasfiye Halinde Türkiye Emlak Bankası A.Ş.’nin hükümde belirtilen nedenlerle açmış olduğu davalara, kanun kıyasına konu m.142 hükmü uyarınca Mahkememizce ve görevli mahkeme olarak bakılmaktadır.
Buna göre 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142/f.1 hükmü, yine aynı Kanunun Geçici Madde 13 hükmü dikkate alındığında görevli mahkemenin tespitinde alacağın “fon alacağı” olup olmamasına göre değil bizatihi aktif sıfat durumu dikkate alarak bir düzenleme yapılmıştır. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere varlık şirketinin devir aldığı alacaklar fon alacağı olduğu halde fonun hissedar olduğu varlık yönetim şirketi lehine Bakancılık Kanununun m.143/f.4 hükmünde, Geçici Madde 13 hükmünde belirtmiş olduğu üzere m.142 hükmüne hiçbir atıf yapılmamıştır.
O halde varlık şirketlerini düzenleyen Bankacılık Kanunun m.143 hükmünde veya başkaca bir maddede, adı geçen varlık şirketi lehine ve Mahkememizin görevli olmasını düzenleyen m.142 hükmüne atıf yapılan bir kanun kıyası mevcut değildir. Şüphesiz ki kanun koyucunun amacı ve adı geçen hükümlerin lafzı dikkate alındığında bu hükme atıf yapılmaması kanun koyucunun açık iradesidir ve tercihidir.
Bu durumda Mahkememizce yapılan değerlendirmede davacı varlık şirketinin sermayesinin %100’ünün fona ait olsa dahi bu hal, davacı şirketin “fondan” bağımsız bir tüzel kişilik olduğu ve amacının farklı bulunduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. O halde fon lehine tanınan bu istisnai düzenlemenin yani göreve ilişkin m.142 hükmünün, davacı varlık şirketi lehine kanun kıyası yolu ile uygulanmasını öngören herhangi bir düzenleme mevcut değildir.
3)Mahkememizce yorum bilimi ilkelerine uygun olarak yapılan yoruma rağmen görevle ilgili gerek doktrin ve gerekse Yargıtay kararlarında herhangi bir irdeleme yapıldığı ise tespit edilememiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun yürürlüğe girdiği 2005 tarihinden sonra fona devredilen bankalarla ilgili fonun …A.Ş.ye devretmiş olduğu alacaklarla ilgili yine icra takiplerinin yapıldığı, yine davaların açıldığı ise sabittir. Özellikle İstanbul ve Ankara Asliye Ticaret Mahkemelerinde adı geçen … A.Ş.lehine, kredi borçluları aleyhine açılan davaların 1.ve 2.asliye ticaret mahkemelerinde açılmadığı, bu çerçevede dosyalarının temyiz incelemesinin Yargıtay 19.HD tarafından gerçekleştirildiği, temyiz incelemelerinde ise göreve ilişkin olmak üzere bu davalara birinci ve ikinci asliye ticaret mahkemelerince bakılması noktasında herhangi bir bozma kararı verilmediği anlaşılmaktadır. Yargıtay 19. HD 2018/387E. 2018/1877K., 2015/18325E. 2016/15881K., 2015/16882E. 2016/6587K., 2013/11406E. 2013/6405K., 2013/2920E. 2013/8513K.sayılı, 2022/666E. 2022/581K.sayılı kararı ve karara esas olan … 21.ATM dosyasında da davacısı … A.Ş.olan itirazın iptali davasında herhangi bir görevsizlik kararı verilmemiştir.
4)Son olarak belirtmek gerekir ki açıklanan kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, davacının kanunda sayılan aktif sıfat sahibi kişilerden olmadığı açıktır. Kanun görevli mahkemeyi, alacağın türü yani 5411 sayılı Kanundan kaynaklanan fon alacağı olması haline göre değil aktif sıfata yani davacı ünvanına göre yapmıştır. Davacı davanın hiçbir aşamada kanunda adı açıkça yazılan kişilerden değildir. Yorum veya kıyas yoluyla görev hususunun genişletilebilmesi ise kesin olarak mümkün değildir. Bu nedenle de Mahkememiz özel olarak görevli değildir.
Yargıtay’ın son uygulamaları dahi dikkate alındığında artık Fon’un açtığı her türlü dava, fon alacağı olarak da kabul edilememektedir. Zaten kanun koyucu da görev konusunda böyle bir ölçüt de belirlememiştir. Bir başka deyişle Fon tarafından açılan ve ancak konusu “teknik anlamda fon alacağı” olmayan dava dahi Mahkememizde görülebileceğinden, İstanbul 8.ATM gerekçesinde belirtildiği üzere “alacağın fon alacağı olması” görevi belirleyemez.
5)Nitekim somut davada dahi davacı varlık şirketi, uygulamada görüldüğü üzere ve … açmış olduğu davaların dava dilekçelerinde belirtildiği üzere dosyanın “İstanbul 1. ve 2.Asliye Ticaret Mahkemelerine tevzi edilmesine” dair herhangi bir açıklamaya yer vermemiştir. Bu hal gerek Mahkememizce yapılan açıklamalarla gerekse Yargıtay uygulaması ile uyumludur.
6)Mahkememizce adı geçen hükümlere göre yapılan yargısal yorum ve değerlendirmelere göre, kanunda adı ve sıfatı sayılmayan, Kanunun m.143 hükmünde yasal statüsü belirlenen davacı varlık şirketinin açmış olduğu itirazın iptali ve takibin devamı davası yönünden Mahkememizin Bankacılık Kanununun m.142 gereği özel görevli olmadığı açıktır. Yargıtay’ın ilgili özel dairesinin bu noktada bozma kararı vermemesi de gerekçedeki isabeti göstermektedir.
Yapılan açıklamalar karşısında Mahkememizin “ihtisas mahkemesi olarak” bu davada özel görevli bulunmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK m.114 hükmü uyarınca davanın usulden reddine, hükmün kesinleşmesi halinde dosyanın asıl dosyada görevsizlik kararı veren … 8.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, Mahkememizce verilen karara yönelik istinaf yoluna başvurması halinde ilgili daire tarafından; istinaf yoluna başvurulmaması durumunda ise HMK m.22 hükmü uyarınca davaya bakacak mahkemenin tayini için taraflardan birinin yargı yeri belirlenmesi amacı ile Bölge Adliye Mahkemesine başvurması halinde ilgili dairece görevli mahkemenin belirlenmesine, karardan sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerinin o mahkemece hükmedilmesine; karardan sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise davanın açıldığı mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacının yargılamaya giderlerine mahkum olunmasına dair karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Açılan davada mahkememizin “ihtisas mahkemesi olarak” bu davada özel görevli bulunmaması nedeniyle göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle HMK.114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden REDDİNE,
6100 sayılı HMK.nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra iki haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı HMK.nun 331.maddesi gereğince harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerin görevli mahkemece, davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde ise yargılama giderlerinin mahkememiz dava dosyası üzerinden KARARA BAĞLANMASINA,
Varsa artan gider avansının dosyasına AKTARILMASINA,
Sair işlemlerin yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE,
Görevsizlik kararımızın İSTİNAF edilmeksizin kesinleşmesi halinde;
… 13. Asliye Ticaret Mahkemesi ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından, görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın merci tayini ile görevli olan İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 37. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NA GÖNDERİLMESİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nun 345.maddesi gereğince, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.07/11/2023
KATİP
HAKİM