Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/707 E. 2023/826 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/707 Esas
KARAR NO : 2023/826

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 27/10/2023
KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin mimar olduğunu, …’de bulunan malsahibi … olan “…” Projesinde alt taşeron olarak çalıştığını, bu proje ile otel, alışveriş merkezi, hastane kompleksi inşaatında yüklenici … ve alt yüklenici … 01.11.2013 tarihinde işe başladığı 15.02.2014 tarihide iş bitirme tarihi olarak belirlendiğini, taraflar arasında yapılan anlaşmaya göre alt yüklenici … tarafından işin kalıp, demir, beton malzeme ve işçi sigortası işleri yapılacağını, sözleşme şartlarını yerine getirmeyen davalı … 150.000 m² işin 20.000 m² sini yapmış, geri kalan kısmını yapmayarak müvekkile devrettiğini, müvekkilinin mimar olduğunu, işin kaba inşaat kısmının (kalıp işçilik, demir işçilik, beton dökme işleri ve sarf malzemeler dahil) yapılacağını, müvekkilinin bu şekilde hareket ederek sözleşme şartlarına uyduğu ve kendi üzerine düşen kanuni yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak ödeme yapılmadığını, davalı şirketin sözleşme gereği yapması gereken ödemeleri gününde yapmadığını ve temerrüte düştüğünü, müvekkilinin davalı … yaptığı hakediş tutarının 31.561,89 TL, dava dışı … yaptığı hakediş tutarının 2.020,00 TL olduğunu, kesin hakediş tutarı toplamının 33.581,89 TL olduğunu, tüm bu sebeplerler müvekkilinin 31.561,89 TL alacağın davalı şirketten ticari faizi ile birlikte tahsili amacıyla … 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esas – …Karar sayılı dosyası ile alacak davası ikame ettiğini ve işbu davanın kabul edildiğini, ancak davalı … Ltd. Şti.’nin tasfiye aşamasında olduğunu, şirket ortakları hileli hareketlerle borcundan kurtulmayı amaçladığını, bu sebeple müvekkillinin alacaklarını tahsil kabiliyeti ortadan kalktığını, … Arabuluculuk Bürosu … Esas sayılı dosyası ile arabuluculuk başvurusunda bulunduğunu, davalılar arasında bağ olup davalı şirket ortakları ve davalı şirket arasındaki bağın tespiti ile tüzel kişilik perdesinin düz olarak kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
İTO kayıtları, … 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı ilamı, davalı şirketin ticaret sicil kayıtları celp edilmiş, incelenmiştir.
Dava, davalılar arasındaki organik bağın tespiti ile tüzel kişilik perdesinin düz olarak kaldırılması istemlerine ilişkindir.
Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı, istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir (Ersin Çamoğlu, ” Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması”, Batider, Cilt 32, Sayı 2, 2016, s.12.).
Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir.
Öğreti ve uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Birinci durum perdenin düz aralanması olarak ifade edilen şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. İkinci durum perdenin ters çevrilerek aralanması olarak ifade edilen ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulmasıdır. Üçüncü durum perdenin çapraz aralanması olarak ifade edilen, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir (Selçuk Öztek, Tekin Memiş, Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 199). Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olmaktadır (Gülören Tekinalp, Ünal Tekinalp, Perdeyi Kaldırma Teorisi, Reha Poroy’a Armağan, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul 1995, s. 399.).
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını 4721 sayılı Kanun’un 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır. Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötüniyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Zirâ her hukuki ilişkide, her şirketler arasındaki küçük bir bağlantıda tüzel kişilik perdesi aralanırsa bu durumda tüzel kişilik kurumu işlev görmez hâle gelir. Şirketlerin aynı faaliyeti yürütüyor olması tek başına organik bağ veya tüzel kişilik perdesinin aralanması için yeterli değildir. Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir.
Somut olayda, iddianın ileri sürülüş biçimine göre alacaklı olunduğu iddia edilen … Ltd. Şti. ile başka bir şirketin arasında organik bağ bulunduğu vakıasına dayanılmadığı, nitekim davalılar arasında, alacaklı olunduğu iddia edilen …Ltd. Şti. dışında üçüncü bir şirketin / tüzel kişinin davalı olarak gösterilmediği, bu bağlamda yukarıda değinilen anlatımlar uyarınca organik bağ durumunun tespit edilmesini gerektiren bir durum olmadığı, aksine organik bağ iddiası kapsamında hali hazırda alacaklı olunduğu iddia edilen … Ltd. Şti.’ nin yetkilileri olan davalılar için organik bağ bulunduğunun tespitinin talep edildiği, esasen gerçek kişi olan davalıların şirketin ortakları ve temsilcisi oldukları, ortada başka bir ticari şirket bulunmadığından organik bağın tespit edilmesinin yasal koşullarının zaten oluşmadığı anlaşılmıştır. Nitekim, yukarıda organik bağ kavramında açıklandığı üzere, bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmesi organik bağ anlamına gelmekte olup, somut olayda böyle bir iddia / vakıa yoktur. O halde, davacının, davalı şirket ile davalı şirket yetkileri arasında organik bağ bulunduğunun tespitini talep etmekte, korumaya değer ve güncel bir meşru yararı olmadığı gibi, bu hususun Mahkememizce tespit edilmesinde, hasılı hüküm altına alınmasını gerektiren bir mahkeme kararına ihtiyaç da olmadığından, esasen ticaret sicil kayıtları ile sabit olduğundan “davalı şirket ile şirket ortakları olan diğer davalılar arasında organik bağın tespiti” talebi bakımından davacının hukuki yararı bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek Hakime aittir (6100 sayılı HMK m.33)
Davacı, …Ltd. Şti.’den alacaklı olduğunu, ancak şirketin tasfiye sürecine girmesi ve şirket ortaklarının hileli hareket edebilecekleri ihtimali bulunması sebebiyle alacağının tahsil durumunun gerçekleşmeyeceğini, bu nedenle tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını istemektedir. Davacının nihai amacı, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak şirket ortaklarına alacağının tahsili için başvuru yapabilmektir. Ancak, dava dilekçesinin talep sonucunda açıkça ve ayrıca alacağın şirket ortaklarından tahsili talep edilmemiş, yalnızca tüzel kişilik perdesinin kaldırılması istenmiştir.
İddianın ileri sürülüş biçimine göre, mevcut talep, hukuki niteliği itibariyle tüzel kişilik perdesinin düz olarak aralanması istemine ilişkindir. Nitekim, az yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, davacı, davalı şirketin tasfiye sürecine girmesinden ötürü tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle alacağını şirket ortakları olan davalılardan almak, onların sorumluluğuna gitmek istemektedir.
Bu itibarla, davacı, davalılardan … Ltd. Şti.’den alacaklı olduğunu ileri sürmüş ise de; buna ilişkin dayanılan … 10. Asliye Ticart Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasında verilen kararın maddi anlamda kesinleşmediği anlaşılmıştır. Hatta, Mahkemesine yazılan müzekkere cevabından, işbu davanın açıldığı tarih itibariyle adı geçen dosyanın davalı şirketin kararı istinaf etmesi üzerine halen istinaf incelemesi için Bölge Adliye Mahkemesinde olduğu, kararın şekli anlamda dahi kesinleşmediği belirlenmiştir. O halde, işbu davanın açıldığı tarih itibariyle, ilk derece mahkemesinin kararı şekli ve özellikle maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden, davacının alacağının sabit olduğu, hasılı davacının davalı … Ltd. Şti’den kesin ve mutlak olarak alacaklı olduğu iddiası yerinde değildir. Bu itibarla, eldeki dava bakımından öncelikle davacının alacağının sübuta ermesi, bu yöndeki mahkeme kararının kesinleşmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere, dava şartları davanın açıldığı tarih itibariyle nazara alınmak zorundadır. İşbu davanın açıldığı tarih itibariyle, henüz davacının davalı … Ltd. Şti.’den alacağı kesinleşmediğinden, davacının tüzel kişilik perdesinin aralanarak doğrudan şirket ortakları olan davalıların sorumluluğuna başvurmasında hukuki yararı yoktur.
Öte yandan, tüzel kişilik perdesinin düz olarak aralanması için yukarıda belirtilen en önemli koşullardan biri tüzel kişilik hakkında alacağın tahsili noktasında başka bir yasal nedene / imkana dayanma durumunun olmaması gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, bir şirketin Genel Kurul kararı ile tasfiye sürecine girmesi, bu süreç sonucunda sicilden terkin edilmesi tek başına ve mutlak olarak tüzel kişilik perdesinin aralanması için yeterli değildir. Zira, böyle bir halde davacının alacağı yönünden mahkeme sürecinin devam etmesi sebebiyle, gerçek bir tasfiyeden bahsedilemez. Davacı, tasfiye süreci sonucunda terkin edilen şirketin ihyasını talep edebilir ve ihya suretiyle alacağın tahsili için dava ve takip yoluna başvurabilir. Davacının alacağını elde etmek bakımından davalı şirket hakkında başkaca yasal hak ve imkanlara sahip olduğundan, sırf davalı şirketin tasfiye sürecine girmiş olması sebebiyle tüzel kişilik perdesinin aralanması ve bu suretle doğrudan şirket ortaklarının şahsi sorumluluğuna gidilmesinin istenilmesinde yine davacının hukuki yararı bulunmamaktadır.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının, davalı şirket ile ortakları arasındaki organik bağın tespiti ve ayrıca tüzel kişilik perdesinin düz olarak aralanması, bu suretle şirket ortaklarının şahsi sorumluluğuna gidilmesine yönelik talepleri yönünden; somut olayda organik bağın tespitine ilişkin koşulların zaten bulunmadığı, bu durumun tespiti için esasen mahkeme kararına da ihtiyaç olmadığı tüzel kişilik perdesinin düz olarak aralanması noktasında davacının, davalı şirket bakımından alacağına yönelik başkaca yasal hak ve imkanlara sahip olduğu, istisnai ve dar yorumlanması gereken tüzel kişilik perdesinin aralanması dışında başkaca hukuki imkanlara sahip olan davacının eldeki dava bakımından dava tarihi itibariyle korumaya değer hukuki yararının bulunmadığı, hasılı eldeki dava bakımından davacının, ileri sürülen tüm talepler yönünden işbu davanın açıldığı tarih itibariyle korunmaya değer, güncel ve meşru bir hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmakla, 6100 s. HMK 114/1-h. maddesi yollaması HMK 115/2. maddesi hükmü uyarınca davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 114/1-h. maddesinin atfı ve HMK 115/2. maddesi hükmü uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından başkaca ve yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 3.120,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin davacıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-HMK 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen davacıya veya vekillerine İADESİNE,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme soncunda ve tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 08/11/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır