Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/607 E. 2023/721 K. 29.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/337
KARAR NO : 2023/717

DAVA : İflas
DAVA TARİHİ : 19/08/2004
KARAR TARİHİ : 28/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan iflas davasının yapılan incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili … 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne vermiş olduğu dava dilekçesinde; davalıların Bankalar Kanunu ve TTK’ya aykırı yapılan işlem ve kararlardan dolayı bankalar yeminli murakıplarınca banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda davalı banka yöneticilerinden …’ın 4.166.000.000.000-TL, …’ın 4.166.000.000.000-TL, …’un 12.424.082.604.402-TL, A….’ın 4.891.575.090.374-TL, …’nun 5.964.037.789.722-TL, …’nın 1.568.469.724.306-TL, …’nun 4.166.000.000.000-TL bankaya bu meblağlar kadar zarar vermeleri nedeni ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu hükümleri gereğince ana para ve faize ilişkin fazla haklar saklı kalmak koşulu ile bu meblağların davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, ayrıca şahsi iflaslarının da hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
… 3. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas, …Karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verip dosyayı … 1. ATM ye göndermiştir.
Davalılar vekili 25/06/2001 tarihli cevap dilekçesinde; 4389 sayılı Bankalar Kanunun 17. maddesindeki dava şartlarının müvekkilleri yönünden oluşmadığını, fonun doğrudan iflas davası açma yetkisinin bulunmadığını, kullanılan krediler nedeni ile müvekkillerine sorumluluk yüklenemeyeceğini, öncelikle ihtiyati tedbirin kaldırılmasını, yapılacak tahkikat sonucunda da bütün müvekkilleri yönünden davanın reddini istemiştir.
Dava, 4389 sayılı yasanın 17. maddesi uyarınca açılan şahsi iflas istemine ilişkindir.
Eldeki davada, 11/11/2004 Tarih ve … Esas, … Karar sayılı ilamı ile 4389 sayılı yasanın 15/3 maddesi uyarınca, davacının davalılarla akdetmiş olduğu … kapsamında yargılamanın sözleşme süresine kadar durdurulmasına karar verildiği, müteakiben davacı vekili ibraz etmiş olduğu 25.11.2020 tarihli dilekçesi ile, Fon Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile … sürecinde herhangi bir ilerleme kaydetmemesi, …’ya yeni bir ödeme planı sunulmaması ve 02.05.2003 tarihli … ödeme planının birçok kez revize edilmesine rağmen sözleşmeye konu ödemelerin gerçekleştirilmemesi nedeniyle fon alacaklarının takip ve tahsilini teminen 02.05.2003 tarihli … hükümleri çerçevesinde durdurulan iade ve tazmin, şahsi iflas ve mali sorumluluk davalarına kaldığı yerden devam edilmesine karar verilmesini talep ettiği, davacı vekilinin talebi üzerine 5411 sayılı yasanın 132. maddesi uyarınca yargılamaya yeniden başlanılarak evrakın esasa kaydının sağlandığı dosya kapsamı ile sabittir.
… 1. ATM nin …E. …K. sayılı ilamı ile davada Mülga 4389 sayılı yasanın 14/5-d maddesi ile 5411 sayılı yasanın 142/2 maddesi uyarınca İstanbul (1), (2) Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kesin yetkili olduğu gerekçesiyle HMK. 114/1-ç ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine, kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul (1), (2) Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, karar davalılar vekili tarafından istinaf edilmiş, … Bölge Adliye Mahkemesi 23. HD. 2021/994 Esas-2021/890 Karar sayılı ilamı ile “Anayasa m.36, AİHS m. 6, HMK m.27′ ye aykırı olarak, davalı yana herhangi bir tebligat yapılmaksızın, duruşma açılmaksızın, safahatı bulunan dosyada usulden ret kararı verilmesi ile davalıların savunma haklarının kısıtlandığı” gerekçesiyle kararın kesin olarak kaldırılmasına karar verilmiş, kesin karar doğrultusunda yargılamaya devam olunmuş, duruşma açılarak taraf vekillerinin beyanı alınmış akabinde ise yeniden yetkisizlik kararı verilmiştir.
Yetkisizlik kararı veren Mahkemenin 2021/401 E. 2021/429 K. Sayılı ve 08/07/2021 tarihli karar gerekçesinde: “Öncelikle 5411 sayılı yasanın 01/11/2005 tarihinde yürürlüğe girmesi karşısında dava tarihi itibari ile somut olayda maddi hukuk açısından mülga 4389 sayılı yasanın uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.
12/05/2001 tarihinde yürürlüğe giren 4672 sayılı yasa ile değişik 4389 sayılı yasanın 14/5-d maddesinde “Bankalar ile fon ve bankaların iflas daireleri tarafından açılacak hukuk davalarına Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla Asliye Ticaret Mahkemesi bulunması halinde bu davalar (1) numaralı Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülür. Bankalar ile fon ve bankaların iflas dairesi tarafından muamele merkezi veya ikametgahı İstanbul ili sınırları içinde olan kişiler aleyhine açılacak hukuk davaları ile borçlular hakkında açılacak iflas davaları İstanbul (1) numaralı Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bakılır. İflas davası açılması halinde bu mahkeme hakkında iflası istenilen borçlunun muamele merkezi bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi’nin borçlu aleyhine iflas davası açıldığını bildirir. ” amir düzenlemesi yer almakta olup, maddede 5020 sayılı yasa ile metinde yapılan değişiklik ile mülga 4389 sayılı yasanın 14/5-d maddesi aynen”Bankalar ile fon ve bankaların iflas daireleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması hâlinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür.Bankalar ile fon ve bankaların iflas daireleri tarafından muamele merkezi veya ikametgâhı İstanbul ili sınırları içinde olan kişiler aleyhine açılacak hukuk davaları ile borçlular hakkında açılacak iflas davalarına İstanbul (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. İflas davası açılması hâlinde, bu mahkeme, hakkında iflası istenen borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine borçlu aleyhine iflas davası açıldığını bildirir.” şeklini almıştır. 5411 sayılı yasanın 142 maddesi ile metindeki Bankalar ibaresi çıkartılarak görev ve yetkiye ilişkin düzenleme aynen korunmuştur.
Mülga 4389 sayılı yasanın 14/5-d maddesi 1 bendi, 5411 sayılı yasanın 142/1 maddesinde olduğu gibi, yargılamalarda görevli mahkemeyi düzenlerken gerek mülga 4389 sayılı yasanın 14/5-d maddesi 2. bendi, gerekse 5411 sayılı yasanın 142/2 maddesi İstanbul ili sınırları içerisinde muamele merkezi ve ikametgahları bulunanlar aleyhine açılacak hukuk davaları ile İstanbul ili içerisinde veyahut dışarısında muamele merkezi ve ikametgahları bulunanlar aleyhine açılacak iflas davalarında yetkili mahkemeyi düzenlemektedir.
Buna göre iflas davaları İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülecektir. İkametgahın, yargılanan şahsın ve yetkiyi belirleyen diğer düzenlemelerin maddede belirtilen yetki kurallarına etkisi yoktur. Bu düzenleme aynı yöneticinin farklı yerlerde görev yapması ve zararın bu farklı görevlerden kaynaklanması, yada farklı yerlerde görev yapan birden fazla şahsın aynı zarara sebebiyet vermesi sebebi ile iflaslarının talep edildiği hallerde doğabilecek tereddütü giderecek mahiyettedir (Yrd. Doç. Dr. Kürşat Göktürk, Banka Yönetici ve Ortaklarının Hukuki Sorumluluğu , Özellikle Şahsi İflas Kapsamında Sorumluluk, S.201). Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere, aleyhine iflas davası açılacak şahıs veyahut tacir İstanbul ili içerisinde otursun veya oturmasın davada İstanbul mahkemeleri kesin yetkilidir. Nitekim yasanın 2.cümlesinde yer alan “İflas davası açılması hâlinde, bu mahkeme, hakkında iflası istenen borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine borçlu aleyhine iflas davası açıldığını bildirir.” şeklindeki ibare mahkememizin kabulünü açıkça teyit etmektedir. Yetkiye ilişkin bu düzenlemede kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle yetkisizlik itirazı iptidai itiraz süresi ile bağlı olmaksızın davanın her safhasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece resen nazara alınmak zorundadır.
Açıklanan gerekçeler ışığında, somut olay irdelendiğinde davalılar …, …, Sibel Samus ve …’nın ikametgah adreslerinin İstanbul ili sınırları içerisinde olması, yine anılı davalılar ile birlikte diğer davalılar yönünden açılan iflas davasında Mülga 4389 sayılı yasanın 14/5-d maddesi ile 5411 sayılı yasanın 142/2 maddesi uyarınca İstanbul (1), (2) Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kesin yetkili olduğu saptanmakla, Mahkememizin yetkisizliği sebebiyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve bu bağlamda her ne kadar davalılar vekili mahkememizin 11/11/2004 tarih ve 2004/486 Esas, 2004/612 Karar sayılı ilamı ile yargılamanın durdurulmasına temyiz yasa yolu açık olmak üzere karar verildiği, bu nedenle anılı ilam bozulmadan dosyanın yeniden ele alınamayacağını iddia etmiş iseler de, yargılamanın durdurulmasına davacının mülga 4389 sayılı kanunun 15/3 maddesinden aldığı yetkisi üzerine yapmış olduğu talep doğrultusunda kanun gereği karar verildiği nazara alınarak, davalıların savunmasına itibar edilmeyerek aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.”şeklinde karar oluşturulmak suretiyle yetkisizlik kararı verilmiş, dosya bu şekilde Mahkememize intikal etmiştir.
Akabinde 2023/337 Esas sayılı dosya üzerinden yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı vekilinin, yetkisizlik kararını veren … 1. Asliye Ticaret Mahkemesine sunduğu 03/01/2023 tarihli dilekçesi ve dosyanın Mahkememize intikal etmesinden sonra sunduğu 20/07/2023 tarihli dilekçeleri değerlendirildiğinde, davalılardan “… hakkındaki davada verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılması, hakkındaki davanın “takipsiz bırakılmasını teminen bu kişi hakkındaki davanın asıl davadan ayrılması” kararı verilmesini, Bankalar Kanunu m.15/f.3, Bankacılık Kanunu Geçici 11. madde, m.13/f.10 hükümleri karşısında ise huzurdaki dava hakkında yeniden durdurma kararı verilmesini talep etmiştir.
Bu çerçevede öncelikle yasal hükümlerin değerlendirilmesi ve somut koşul vakıaların takdir olunması gerekmektedir.
Davacı açıldığı tarih itibari ile yürürlükte 3182 sayılı Bankalar Kanunu 70 sayılı KHK nın 2 Mayıs 1985 tarihinde bazı değişikliklerle kanunlaşarak 3182 sayılı Bankalar Kanunu adını almış olup bu arada gerçekleşen birçok yasal değişiklik olmakla birlikte adı geçen Kanunun m.15/f.3 hükmüne göre “Fon, devraldığı ve dava veya iflas takibine konu etmekle görevli ve yetkili olduğu alacakları da dahil olmak üzere bu Kanunda yazılı her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh olmaya, alacağına mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve alacakları hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın devralmaya ve alacağın yeniden itfa planına bağlanması da dahil olmak üzere borçlularla anlaşma yapmaya ve borçlularla yaptığı anlaşmalar kapsamında 14 ve 17 nci maddeler uyarınca Kurulca belirlenecek esas ve usuller dahilinde muhafaza tedbiri uygulayıp uygulamamaya dava açıp açmamaya veya açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan anlaşma süresince durdurulmasını mahkemeden istemeye yetkilidir”
Akabinde 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 19/10/2005 tarihinde kabul edilerek 01/1/2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanması sonrası yürürlüğe girmesi söz konusu olmuştur.
5411 Sayılı Bankacılık Kanunun Geçici 11. Maddesi “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce, 26.12.2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanunun 14,15,15/a, 16, 17, 17/a ve 18 inci maddeleri, ek 1,2,3,4,5, ve 6 ncı maddeleri ile geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edilir”
5411 sayılı Bankacılık Kanununun 132. maddesinin (10) numaralı fıkrası “Fon, takip ettiği alacaklar ile ilgili olarak iskonto da dâhil olmak üzere her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh olmaya, satmaya, geri almaya, alacağına mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve alacakları belirleyeceği koşullar ile devralmaya ve alacağın yeniden itfa planına bağlanması da dâhil olmak üzere borçlularla anlaşma yapmaya ve borçlularla yaptığı anlaşmalar kapsamında Fon Kurulunca belirlenecek usul ve esaslar dâhilinde muhafaza tedbiri uygulayıp, uygulamamaya, dava açıp açmamaya veya açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan anlaşma süresince durdurulmasını mahkemeden istemeye yetkilidir.” hükmünü içermektedir. ,
Yukarıdaki düzenlemelerde adı geçen 4389 sayılı Kanunun 14,15,15/a,16,17,17/a ve 18 maddeleri, ek 1,2,3,4,5, ve 6 ncı maddeleri, geçici 4. madde hükümlerinin 2005 tarihinden sonra dahi uygulanmasına devam edileceği belirtilmiş olup 4389 sayılı Kanun ve esasen Bankalar Kanunun önemli maddelerinin tümünün iptal etme durumu söz konusu olması karşısında hükümet tarafından yeni tasarı süratle yasalaştırılması tamamlanmış, bu şekilde adı geçen Kanun yürürlüğe girmiştir. (Sezai Reisoğlu, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara, 2015, Sayfa 94)
Yukarıda açıklanan yasal hükümler çerçevesinde davacı …, hukuk davası 2001 yılında açılmış olsa dahi o dönemde yürürlükte olan Bankalar Kanunu m.15/f.3 hükmüne göre hukuk davası ile ilgili anlaşma yapılması nedeniyle durma kararı verilmesini talep edebilir. Anlaşmanın yani protokolün 17/12/2021 tarihli olduğu, bu noktada davacının Kanundan doğan hakkını kullandığı, davanın açıldığı tarih 2001 yılı olsa da 2005 yılı itibariyle 5411 sayılı Bankacılık Kanunun geçici 11 madde hükmü uyarınca, davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan Kanunun m.15 hükmünün bütün itibariyle uygulanmasının yasal olarak mümkün olduğu, kanun koyucunun bu noktada açıkça kanun kıyasına dair düzenleme getirdiği, bu açıdan 2001 yılı itibariyle dahi davacı …’nin açılmış olan hukuk davasın durdurulmasını talep etme noktasında da yetkisinin halen mevcut olduğu, zaten ve halihazırda 5411 sayılı Kanun döneminde açılmış davalar açısından dahi, benzer hükmün 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.132/f.10 hükmünde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Buna göre davalı … dışındaki diğer davalılar yönünden davanın durdurulması yasal açıdan mümkündür.
“Ancak, durma kararı, hukuki niteliği itibariyle bir hüküm değil ara karar mahiyetinde olup, durma kararı ile yargılama sona ermeyecektir. Bu durumda, durma kararı aleyhine temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün olmadığından, bu hükmün temyizi dahi mümkün değildir. (Yargıtay 11.HD 2021/8054E. 2022/9575K.sayılı kararından hareket edilmiştir.) O halde Mahkememiz ara kararına karşı kanun yolunun kapalı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu suretle davacının dayanmış olduğu vakıalar ile kanun koyucunun öngörmüş olduğu soyut koşulların birbirleriyle uyumlu olduğu, söz konusu hal karşısında davanın yeniden durdurulmasının yasal koşullarının oluştuğu, ne var ki davalılardan …’nun hukuki durumunun diğer davalılardan farklılık arz etmesi nedeniyle ve davacı vekilinin … hakkındaki ihtiyati tedbirlerin kaldırılması talebinin mevcut olması gözetilerek … hakkındaki” ihtiyati tedbirlerin kaldırılması, bu kişi hakkındaki davanın takipsiz bırakılmasını teminen ise hakkındaki davanın HMK m.167 hükmü uyarınca asıl davadan ayrılması” diğer tüm davalılar hakkında devam eden davanın ise yeniden durdurulması gerektiği takdir olunmuştur.
KARAR:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davacı vekilinin … hakkındaki ihtiyati tedbirlerin kaldırılması talebinin mevcut olması gözetilerek … hakkındaki “ihtiyati tedbirlerin kaldırılması, bu kişi hakkındaki davanın takipsiz bırakılmasını teminen” … hakkındaki davanın HMK m.167 hükmü uyarınca asıl davadan ayrılmasına,
Asıl dosyadaki duruşma tutanaklarının, dava ve cevap dilekçelerinin eksiksiz sunulması sonrası ayırma işlemlerine başlanılmasına,
2-Davacı vekilinin diğer davalılar …, …, …, …, …, … aleyhine açılan davanın Bankalar Kanununun 15. maddesinin 3 numaralı fıkrası, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun geçici 11. Maddesi, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 132. maddesinin 10 numaralı fıkrası uyarınca yeniden durdurulmasına,
3-Yasal düzenleme gereğince tarafların haklılık durumu tespit edilmeden durdurma kararı verildiğinden yargılama harç ve giderlerinin nihai kararda değerlendirilmesine,
Dair durma kararı Kanun gereği ara karar niteliğinde olduğundan ve bu ara kararla ilgili kanun yolları açık bulunmadığından dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve oy birliği ile karar verildi.28/09/2023

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …