Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/603 E. 2023/975 K. 20.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/270 Esas
KARAR NO : 2023/974

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/04/2023
KARAR TARİHİ : 20/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …. markası ile Türkiye’nin yüksek tirajlı gazetelerinden birinin sahibi olduğu, hem İnternet sitesi, hem de yazılı olarak tüm halk kitlesine ulaşmayı başarmış bir gazete olduğunu, müvekkilinin yayınlamış olduğu … erişebilirliği göz önüne alındığında reklam verenler tarafından öncelikle tercih edilen bir gazete olduğunu, Müvekkili ile borçlu davalı arasındaki anlaşma gereği, davalı borçlu ajansın görevi kapsamında müvekkili şirkete reklam verecekler ile müvekkili arasında aracı olduğunu, davalı borçlunun müvekkili adına reklam verecek kişileri bulduğu ve onlarla antlaşma yaptığını, davalının dava dışı 3.kişiler adına müvekkiline reklam verdiğini, 3.kişiler adına verilen reklamların dolayısıyla düzenlenmesi gereken faturaların müvekkili tarafından davalı adına düzenlendiğini, davalının da müvekkili şirkete bu reklamlar karşılığında ödeme yaptığını, davalıya müvekkili tarafından verilen hizmetlerin karşılığı olarak fatura tanzim edildiğini, tanzim edilen faturanın karşı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, dava konusu faturaların kaynağı olan hizmetin reklam görüntülerininde delil olarak bulunduğunu, davalı tarafından 8 günlük yasal sürede faturaya herhangi bir itirazda bulunulmadığını, 6102 sayılı kanunun 21. Maddesi 2. Fıkrasının açık olduğunu, faturaya itiraz edilmemesinin yasal sonucu olarak faturaya konu borcun kabul edildiğini düzenlediğini, faturayı alan kişinin 8 günlük süre içerisinde faturaya itiraz etmemişse kanun hükmünde faturayı alan kişinin fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağının belirtildiğini, faturayı alan davalı süresi içerisinde faturaya itiraz etmediğinden fatura içeriğinin doğru olmadığının iddiasının ancak yazılı delilerle kanıtlayabileceğini, davalı ile defalarca bakiye miktar için iletişime geçildiğini, ancak olumlu bir yanıt alınamadığını, bu nedenle icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin alacağının tahsili için davalı borçlu aleyhine … 3. İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, başlatılan icra takibine, davalı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, takibin bu itiraz nedeniyle durduğunu, müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişki gereği üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, antlaşma gereği gibi kendisine ait gazetesinde davalının aracı olduğu kişilere ait reklamları yayınladığını, davalının ödemesi gereken fatura bedellerini ödemediğini, davalının borcunu ödemediği gibi müvekkili tarafından başlatılan icra takibine de kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, arabuluculuk görüşmelerinden de herhangi olumlu bir sonuç çıkmadığını, açıklanan nedenlerle davalının itirazının iptaline, takibin devamına, kötü niyetli davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûmiyetine vekâlet ücreti ile yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalıya dava dilekçesi ve eklerinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafından herhangi bir cevap dilekçesinin sunulmadığı görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
…. 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası, … Arabuluculuk Bürosunun … sayılı arabuluculuk son tutanağı, davalı adına düzenlenen fatura suretleri, gazete reklam sayfaları, … Ticaret Odası, Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığı ve … Vergi Dairesi Başkanlığı yazı cevapları celp edilmiş incelenmiştir.
Dava, reklam hizmet bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davanın esasına geçilmeden evvel, öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda değerlendirme yapılması zorunludur.
Bilindiği üzere, Mahkemelerin görevi Kanunla belirlendiğinden görev kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca her zaman ileri sürülebileceği gibi, taraflarca ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen Mahkemece nazara alınması zorunludur.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesinde aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK’nın19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, reklam ve ilan bedelinden kaynaklanan davanın TTK’ da belirtilen mutlak ticari davalardan olmadığı, ayrıca özel Kanunlar uyarınca da ticari dava olarak gösterilmemesi karşısında işbu davanın, mutlak ticari dava olmadığı açıktır.
Davalı gerçek kişinin tacir – esnaf sıfatının araştırılması kapsamında ilgili kurumlara müzekkerelerin yazıldığı, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce davalının gerçek kişi ticari işletme kaydının olmadığı, … Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığınca davalının esnaf kaydının da bulunmadığı bildirilmiştir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir ispatı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nin 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden, Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 2018/1274 Esas, 2019/1137 Karar sayılı ilamı)
Nispi ticari dava bakımından, davacının ticari şirket olması sebebiyle tacir olduğu konusunda duraksama yoktur. Ne var ki, bu ayrıma göre her iki tarafın, yani davalının da tacir olması zorunludur. 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2-Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Davalı …’in tacir sıfatına yönelik yapılan araştırmalar kapsamında VUK 177/1-3. madde hükümleri uyarınca 1. sınıf tacir olmadığı, bilanço esasına göre defter tutan kimselerden de olmadığı, ticaret sicilde tacir olarak kayıtlı olmadığı, ticari işletmesinin de bulunmadığı, başka bir anlatımla tacir sıfatının bulunmadığı; tam aksine davalının … Vergi Dairesi Başkanlığı yazı cevabına göre işletme hesabına göre defter tutan kimselerden olduğu, celp edilen gelir beyannameleri ve eki performans tablolarına göre dava tarihi itibariyle yukarıda değinilen Bakanlar Kurulu kararı uyarınca esnaf – tacir ayırımına göre faaliyetinin esnaf sınırını da aşmadığı (limit hadleri mahkememizce ayrıca denetlenmiştir, işbu davanın tarihi 2023 yılı itibariyle davalının esnaf sınırını aşmadığı tespit edilmiştir), başka bir anlatımla VUK 177. maddesinde belirtilen limitleri aşmadığı esnaf olarak faaliyetini sürdürdüğü, esasen bu hususun vergi dairesi yazı cevabı ile de sabit olduğu, hasılı davalının dava tarihi itibariyle tacir sıfatının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu haliyle davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti olduğu, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişmediği; davalının tacir sıfatı bulunmadığı açık olduğundan her iki tarafın tacir olmadığı eldeki dava dosyası bakımından Mahkememizin görevli olmadığı, uyuşmazlığın genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Yapılan açıklamalar karşısında; davacının sahibi olduğu gazetede verilen reklam ve ilan hizmeti bedelinden kaynaklanan davanın mutlak ticari davalardan olmaması, ayrıca davalının tacir olmaması sebebiyle nispi ticari dava da söz konusu olmadığından somut uyuşmazlığın çözümünde eldeki dava, ticari bir dava olmadığı için Asliye Ticaret Mahkemelerinin / Mahkememizin görevli olmadığı, aksine davalının esnaf sınırını aşamaması ve halihazırda davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti olması sebebiyle işbu davada genel görevli Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli mahkeme olduğu anlaşılmakla, HMK 114/1-c ve HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-HMK 114/1-c ve HMK 115/2. madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda HMK 341/2.maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi. 20/12/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır