Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/550 E. 2023/765 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/550
KARAR NO : 2023/765

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 18/08/2023
KARAR TARİHİ : 18/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … Sigorta A.Ş. tarafından işyerim … Poliçesi ile sigortalı bulunan …. Tic. Şti.’ nin ilgili bulunduğu işyeri, demirbaş ve emtiaların davalılarca yapılan ıslah çalışması sırasında istinat duvarının yıkılması sebebiyle, 10.07.2022 tarihinde aşırı yağan aşırı yağışlar sonucu derenin taşmasına bağlı olarak bahçe duvarını aşan suların, sigortalı işyerinin bahçesine dolması sebebiyle hasara uğradığını, işbu bu olay sebebiyle, müvekkili şirketin, eksper marifetiyle hasar tespiti yaptırarak sigorta tazminatı ödediğini, dava açılmadan önce, davalılar aleyhine .. 21. İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, davalılarca işbu takibe itiraz edildiğini, bunun üzerine hukuki uyuşmazlığın taraflarca müzakere edilmesi ve dava şartının yerine getirilmesi amacıyla … Arabuluculuk Bürosu’nun …başvuru numarası ile arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, arabuluculuk son tutanağı düzenlenmiş olmakla huzurda işbu itirazın iptali davasını açma zarureti hasıl olduğunu, fazlaya dair dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla; … 21. İcra Müdürlüğü’nün …E. sayılı dosyasına vaki itirazın iptali ile takibin devamına, 1.244.186,04 TL hasar bedelinin, ödeme tarihi olan 15.09.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı… vekili cevap dilekçesinde özetle, yargı yolu yönünden ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına göre davanın idari mahkemesinde açılması gerektiğini, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını, husumet itirazlarının kabulü gerektiğini, esas açısından ise olayda müvekkili kusurunun bulunmadığını, bu nedenle davanın usulden ve esastan tümüyle reddolunmasını savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, mahkeme aksi kanaatte ise İstanbul İdare Mahkemesinin göreli olduğunun kabulünün gerektiğini, davanın hukuki yarar yokluğundan reddolunmasını, zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden iddianın ele alınmasını, müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmaması nedeniyle davanın husumetten reddolunmasını savunmuştur.
Davalı … Belediye Başkanlığı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kusurlu bulunmadığını,…’nin sorumlu olduğunu ve belediyenin sorumluluğunun bulunmadığını, ayrıca davanın süre aşımından dolayı reddolunmasının gerektiğini savunmuştur.
Somut olayda dava, sigorta şirketinin sigortalısı konumunda bulunan şirketin bulunduğu iş yerinin ve bu işlerindeki demirbaş ve emtiaların, davalılarca yapılan ıslah çalışması sonucunda istinat duvarının yıkılması sonrası gerçekleşen aşırı yağış nedeniyle derenin taşmasına bağlı olarak poliçe kapsamında sigortalısına ödemiş olduğu tutarın icra takibine konu edildiği halde ödenmemiş olması nedeniyle ve itiraz üzerine takibin durmuş bulunması nedeniyle açılmış itirazın iptali ve takibin devamı davası olup İİK m.67 hükmünden kaynaklanmaktadır.
Buna göre her üç davalı şirketin kamu hizmetini yürüten idare konumunda olup olmadığı, atfedilen kamu hizmetinin hukuka uygun şekilde yürütülüp yürütülmediği, bu hizmetin verilmesinde hizmet kusuru veya başka nedenle bu davalıların sorumluluğunun olup olmadığı önem arz etmekte olup buna göre adli yargının görevli olup olmadığı ortaya çıkacaktır. Böylelikle öncelikle bu itiraz ele alınacaktır.
Bu noktada emsal nitelik taşıyan Uyuşmazlık Mahkemesinin 18/04/2022 tarih ve 2021/830E. 2022/235K.sayılı ve davacısı sigorta şirketi, davalısı belediye ve ASKİ olan kararına göre;
“1.Davacı vekili, müvekkili sigorta şirketinin sigortalısı üçüncü kişinin yaşadığı binanın işyerinde su baskını nedeniyle emtianın hasar görmesi nedeniyle poliçe kapsamında sigortalıya ödenen tutarın rücuan ve cebren tahsili maksadıyla … 2. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu belirterek, itirazın iptali talebiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
(…)
8. Anayasa’nın 125. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”
9. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde; idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
10. 2560 sayılı … Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“… hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek üzere .. kurulmuştur.
… Müdürlüğü bu Kanunda … olarak anılır.
Genel Müdürlüğün hizmeti, … görev alanı ile sınırlıdır. Ancak, şehrin yararlandığı su kaynaklarının korunmasına ilişkin hizmetler, büyük şehir belediye sınırları dışında da olsa bu kuruluş tarafından yürütülür. Ayrıca İçişleri ile Bayındırlık ve İskan bakanlıklarının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu anasistem ile ilgili başka belediye ve köylerin su ve kanalizasyon işlerini de bu Genel Müdürlüğe verebilir.
…, … bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluştur. … personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabidir.
” 11. 2560 sayılı … (…) Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un Ek-5. maddesinde; bu Kanunun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanacağı kuralı yer almaktadır.
12. 20/11/1981 tarih ve 2560 sayılı Kanun’a 3305 sayılı Kanun’la Değişik Geçici 10. madde ve Bakanlar Kurulu’nun 13/03/2014 tarih ve 2014/6072 sayılı Kararı ile Aydın Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak kurulmuş ve daha sonra büyükşehir belediyesinden ayrılmış olan … (…), müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz bir kuruluştur.
13. Öte yandan, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 42. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“İdari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamaz.”
B. Yargı Kararları
14. Uyuşmazlık Mahkemesinin 05/04/2021 tarihli ve E.2021/28, K.2021/144 sayılı kararında, özetle; “2004 sayılı Kanun’un 42. maddesinin 3. fıkrasında yapılan değişiklik ve Anayasa Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2020/78, K.2020/59 sayılı kararı doğrultusunda; idari yargının görev alanına giren konulara ilişkin uyuşmazlıkların, itirazın iptali davası yoluyla görülmesi mümkün olmadığından Mahkemece içtihat değişikliğine gidildiği ve davalı idarenin (İSKİ) hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi niteliğindeki davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine” karar verilmiştir.
15. Anayasa Mahkemesinin bir itiraz başvurusu sonucu vermiş olduğu 22/10/2020 tarihli ve E.2020/78, K.2020/59 sayılı kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“… 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 42. maddesinin üçüncü fıkrasında ‘İdari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamaz. ‘, geçici 13. maddesinde ise ‘îdari yargının görev alanına giren konularda, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılmış ilamsız icra takipleri hakkında, talep üzerine icra müdürünce 42 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca dosya üzerinden düşme kararı verilir ve karar alacaklıya resen tebliğ edilir. Alacaklı, düşme kararının tebliğinden itibaren yedi gün içinde şikayet yoluna başvurabilir. Düşme kararının kesinleşmesinden itibaren otuz gün içinde idari yargı merciinde dava açılabilir. Düşme talebinin reddine veya düşme kararı hakkındaki şikayetin kabulüne ilişkin karar kesinleşmeden takibe devam edilemez./ Birinci fıkra kapsamındaki ilamsız icra takipleri hakkında açılmış itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davalarında talep üzerine, karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Tarafların yaptığı takip ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti üzerlerinde bırakılır. Bu kararın kesinleşmesi üzerine takip dosyası icra müdürlüğüne iade edilir ve takip hakkında birinci fıkra uyarınca işlem yapılır. ‘ hükümlerine yer verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 16/10/2018 tarihli ve E.2017/4-1458, K.2018/1437 sayılı kararında idari yargının görev alanına giren konulara ilişkin uyuşmazlıkların itirazın iptali davası yoluyla görülmesinin mümkün olmadığına ve bu uyuşmazlıkların idari yargı yerlerince görülmesi gerektiğine karar vermiştir.
Açıklanan nedenlerle bakılmakta olan uyuşmazlık idari yargı mercileri tarafından çözülmesi gereken bir uyuşmazlık olup itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bu uyuşmazlığa bakma görevi bulunmamaktadır. …”
16. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16/10/2018 tarihli ve E.2017/4-1459, K.2018/1437 sayılı kararında, özetle; “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yapılan yol ve kaldırım çalışmaları sırasında davacı özel hukuk tüzel kişisinin kablo tesislerine zarar verildiğinden bahisle açılan ilamsız icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasının 2004 sayılı Kanun’un 42. ve geçici 13.maddeleri uyarınca yargı yolunun caiz olmadığına ve bu uyuşmazlıkların idari yargı yerlerince görülmesi gerektiğine” hükmedilmiştir.
(…)
19. Dava, sigortalı işyerini su basmasından dolayı işyerindeki emtianın hasara uğraması sonucu sigortalıya poliçe kapsamında ödenen maddi hasar tutarının rücuan tazmini talebiyle açılmıştır.
20. Kamu hizmeti yürüten idarenin bu hizmeti yürüttüğü sırada verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, bu hizmetin yürütülmesinde hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Kanun’un ilgili maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.
22. Bu durumda, davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi niteliğindeki davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır”
şeklindedir.
Yine Uyuşmazlık Mahkemesinin 23/01/2023 tarih ve 2022/543E. 2023/69K.sayılı ve davacısı sigorta şirketi, davalısı İBB, Eyüpsultan Belediye Başkanlığı olan kararına göre;
(…)
“6. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, Kanun’un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanun’un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun’un karayollarında uygulanacağı hüküm altına alınmış; “Tanımlar” başlıklı 3.maddesinde de trafik, yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleri olarak; karayolu, trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak tanımlanmıştır.
7. Anayasa’nın 125. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”
8. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Yapı malikinin sorumluluğu” ana başlıklı ve “a. Giderim yükümlülüğü” alt başlıklı 69.maddesi şöyledir:
“Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan, malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.”
9. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde; idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
10. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 42. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“İdari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yoluna başvurulamaz.”
B. Yargı Kararları
11. Uyuşmazlık Mahkemesinin 05/04/2021 tarihli ve E.2021/28, K.2021/144 sayılı kararında, özetle; “2004 sayılı Kanun’un 42. maddesinin 3. fıkrasında yapılan değişiklik ve Anayasa Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2020/78, K.2020/59 sayılı kararı doğrultusunda; idari yargının görev alanına giren konulara ilişkin uyuşmazlıkların, itirazın iptali davası yoluyla görülmesi mümkün olmadığından Mahkemece içtihat değişikliğine gidildiği ve davalı idarenin (…) hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi niteliğindeki davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine” karar verilmiştir. (…)
17. Somut olayda meydana gelen maddi hasar, sigortalının …’a ait açık otoparkta park halindeki aracının davalı belediyelerin kamu hizmeti için açtıkları ve sorumlusu oldukları parkın istinat duvarının aracın üzerine yıkılması sonucu meydana gelmiştir. Karayolunda meydana gelmeyen bu hasarın trafikten kaynaklanmadığı ve zarara neden olan yapının özel mülk olmadığı da açık olmakla, davalı idarenin sorumluluğu 2918 sayılı Kanun (§ 6 ) ve 6098 sayılı Kanun (§ 8 ) kapsamında değerlendirilemez.
18. Kamu hizmeti yürüten idarenin bu hizmeti yürüttüğü sırada verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, bu hizmetin yürütülmesinde hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Kanun’un ilgili maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.”
şeklindedir.
Uyuşmazlık Mahkemesinin 06.12.1999 tarihli ve 1999/38 E. 1999/40 K. sayılı kararında; “İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu” vurgulandıktan sonra; “Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; dolayısıyla, olayda hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde ‘idari dava türleri’ arasında sayılan ‘idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası’ kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağına” işaret edilmiş ve idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açılan davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim Yargıtay 4.HD’nin 2014/5088E. 2014/8926K.sayılı dosyasında da dere yatağının ıslah çalışmalarının yapıldığı aşamada dere yatağının yapımı nedeniyle yağan yağmur sularından dolayı su basmasına dayalı olarak zarara uğrayan davacının yine İski Genel Müdürlüğü aleyhine açmış olduğu davada dahi Uyuşmazlık Mahkemesinin 2013/1153E. 2013/1766K.sayılı kararına atıf yapılmak suretiyle davanın idari yargıda görülmesi gerektiği açıklanmıştır.
Emsal olarak alınan Uyuşmazlık Mahkemesinin kararlarının tarafları, talep sonucu ve özellikle dava sebebi birlikte dikkate alındığında her üç davalının kamu hizmeti yürüten idare konumunda olduğu, her üç davalının yukarıda atıf yapılan açıklamalar çerçevesinde kusurlarına dayanıldığı, şüphesiz ki adı geçen idarelerin iddia olunduğu şekilde yapılan ıslah çalışması sırasında istinat duvarının yıkılmasına bağlı olarak aşırı yağış sebebiyle derenin taşması sonucu sorumlu tutulmak istendiği, davacının sigortalısının zarara uğramasında iddia oluştuğu gibi davalıların kusurlarının olup olmadığının mutlak suret ile idare hukuku ilkelerine göre tartışılması gerektiği, nitekim bu konudaki tam yargı davasının ise 2577 sayılı İYUK m.2 çerçevesinde ancak idari yargı tarafından ele alınabilir olduğu anlaşılmaktadır.
Esasen yukarıda yapılan atıflardan da anlaşılacağı üzere kamu tüzel kişiliğine haiz bulunan davalılar yönünden haksız eylem sonucu zararın ilamsız icra takibine konu edilmesi ve itirazın iptali davasına konu olması dahi mümkün bulunmadığından, davalı idarelerin hizmet kusuruna dayalı zarar tazmin talebinin idari yargı tarafından görülmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK m.114/f.1 bend(b) uyarınca yargı yolunun caiz olması dava şartlarından olup HMK m.115 hükmü uyarınca dava şartı olan bu hususun her zaman ve her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılması gerekli ve zorunludur. Bu çerçevede HMK m.115 hükmü uyarınca dosya üzerinden dahi bu hususun her aşamada ele alınması mümkündür.
Yapılan açıklamalar karşısında; yargı yolu caiz olmadığından ve idari yargı görevli olduğundan davacının davalılar aleyhine açtığı davanın HMK m.114/f.1-bend (b) hükmü gereği dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargı yolu caiz olmadığından ve idari yargı görevli olduğundan davacının davalılar aleyhine açtığı davanın, HMK m.114/f.1-bend (b) hükmü gereği dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL harcın peşin alınan 14.779,38TL harçtan mahsubu ile bakiye 14.509,53 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar vekille temsil olunduğundan ve aynı nedenle dava red olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve taktir olunan 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin tek olarak davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
6-3.200,00-TL arabuluculuk ücretinin ileride Bakanlıkça ödenmesi durumunda 6183 sayılı AATUHK hükümleri gereği davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair, tarafların yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK. 341.maddesi uyarınca İstanbul BAM. nezdinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildi. 18/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip