Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/438 E. 2023/607 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/438
KARAR NO : 2023/607

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 23/06/2023
KARAR TARİHİ : 12/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; takip dayanağı bononun 14.000.000,00-TL bedelli olduğunu, ancak müvekkillerinin … Bankası A.Ş ile 14.000.000,00-TL bedelli bono verilmesini gerektiren bir ilişkisi bulunmadığını, müvekkillerinin 14.000.000,00-TL bedelli bir bonoya imza atmadıklarını, bununla birlikte müvekkillerinin dava dışı …Bankası A.Ş’ye 1.405.000,00-TL ödeme yaptığını, ancak dava dışı banka bu ödemeleri de icra dosyasına bildirmemiş olup ardından takibe konu edilmiş alacağı davalı …A.Ş’ye temlik ettiğini, müvekkillerinin telafisi imkansız zararlara uğramasının önüne geçmek amacıyla takibin veya satışın tedbiren durdurulmasını, Mahkeme aksi kanaatte olması halinde dosyaya yatan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın sonunda haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yargıda ihtisaslaşmaya ilişkin olmak üzere Yargıda Reform Stratejisi belgesinde yer alan “ihtisas mahkemelerine ve uzmanlaşmaya yönelik uygulamalar arttırılacaktır” ve yine İnsan Hakları Eylem Planı belgesinde yer alan “İhtisas Mahkemelerinin Güçlendirilmesi” başlıklı hedefler kapsamında HSK’nın 25/11/2021 tarihli kararına istinaden finansal uyuşmazlıklarla ilgili finans davalarına bakmak üzere ticaret mahkemelerinin HSK tarafından belirlenmesi öngörülmüştür.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin, İhtisas Mahkemelerinin belirlenmesine ilişkin 25/11/2021 tarihli 1232 sayılı kararı ile;
“Finans ile ilgili açılacak davalara bakacak mahkemeler nezdinde ihtisas mahkemelerinin belirlenmesi hususu görüşülerek;
26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin beşinci fıkrasında, özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak daireler arasındaki iş dağılımının Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenebileceği düzenlenmiştir.
Asliye ticaret mahkemelerine gelen işlerin vasıf ve mahiyeti itibarıyla çeşitli olması, bu çerçevede finans davalarının yoğunluğu ve niteliklerinin farklı olması göz önünde bulundurularak, gerek uygulama birliğinin sağlanması, gerekse etkinlik ve verimliliğin artırılması ile ihtisaslaşmanın önemi nazara alınarak, finans davalarında iş dağılımı bakımından iki veya daha fazla dairesi bulunan mahallerde ihtisaslaşmaya gidilmesinde fayda olacağı değerlendirilmiştir.
Kanuni düzenlemelerden ya da Hâkimler ve Savcılar Kurulunun kararlarından kaynaklı olarak, asliye ticaret mahkemesinin hangi dairelerinin iflâs ve konkordato, deniz ticareti ve deniz sigortaları gibi davalar dolayısıyla gelecek işlere ilişkin ihtisas mahkemesi sıfatıyla bakacağı gözetilerek, aynı dairelerde iş yoğunluğu oluşmaması bakımından finans davalarına olabildiğince farklı dairelerde bakılmak üzere ihtisas mahkemeleri belirlenmiştir.
Bu itibarla;
1) 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinden,
2) 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinden,
3) 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan (142. maddesinde düzenlenenler hariç),
4) 23.02.2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ndan,
5) 21.11.2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu’ndan,
6) 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’ndan,
7) 20.06.2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’dan,
Kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalara ve ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere;
a) İki veya üç asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 2 numaralı,
b) Dört veya beş asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 4 numaralı,
c) Altı veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6 numaralı,
d) On veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6 ve 7 numaralı,
e) On dört veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6, 7 ve 8 numaralı,
f) Yirmi veya daha fazla asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 6, 7, 8 ve 9 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına,
(Örneğin asliye ticaret mahkemelerine bu kapsamda gelecek dava ve işlere;
a) Kayseri’de iki asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 2 numaralı,
b) Konya’da dört asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 4 numaralı,
c) İzmir’de yedi asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6 numaralı,
d) İstanbul Anadolu’da on üç asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6 ve 7 numaralı,
e) Ankara’da on dört asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6, 7 ve 8 numaralı,
f) İstanbul’da yirmi bir asliye ticaret mahkemesi bulunması nedeniyle 6, 7, 8 ve 9 numaralı asliye ticaret mahkemelerinin bakmasına) Bu kapsamda görülmekte olan dava ve işlerin iş bölümüne dayanılarak mezkûr
mahkemelere gönderilmemesine, 15.12.2021 tarihinden itibaren gelecek yeni dava ve işlerin ise anılan ihtisas mahkemelerine tevzi edilmesine ve dosya sayısına göre genel tevziden de işverilmeye devam edilmesine,
25.11.2021 tarihinde karar verildi” dair karar verilmiştir.
Adı geçen HSK kararı uyarınca 15/12/2021 tarihinden itibaren, adı geçen kararda belirtilen kanuni düzenlemelerden kaynaklanan ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına giren ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı kapsamında gelecek işlere sadece yukarıda anılan mahkemelerce bakılacaktır. Bu haliyle uyuşmazlığın kredi veren bankanın aldığı bono ilgili yaptığı icra takibine konu alacağı yine kuruluş ve faaliyet esasları BDDK tarafından belirlenen varlık şirketine devri sonrası bu şirkete karşı kredi müşterisinin açtığı menfi tespit davasından kaynaklandığı, bu çerçevede ve adı geçen kanun hükümleri çerçevesinde taraflar arasındaki ilişkinin temel niteliği, nedenleri, adı geçen kanun hükümleri çerçevesinde tarafların lehine veya aleyhine sonuç doğup doğmadığı, hangi çerçevede sonuç doğduğu hususlarının Bankacılık Kanunu hükümlerinin tartışılması, yargısal yoruma tabi tutulması, bu konuda bilirkişi incelemesi yapılması gerekliliği, ancak finans davalarına bakan mahkemece takdir olunabilecektir.
Zaten uygulamada da varlık şirketlerinin, bankadan temlik ettikleri alacaklarla ile ilgili kredi müşterileri aleyhine finans mahkemesi sıfatı olan ticaret mahkemeleri nezdinde dava açtıkları bir gerçektir.
Öncelikle Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin kararına aykırı olacak şekilde, finans dava ve işlerine bakmakla görevli ihtisas mahkemesinin bu ihtisas durumunun, “tevzi müdürlüğünden kaynaklanan hata” nedeniyle sona ereceğini kabul etmek mümkün değildir.
Genellikle “tevzi müdürlüğünden kaynaklanan hata” sonucunda, ihtisas mahkemesi sıfatı bulunmayan mahkemelere dava ve işlerin tevzi müdürlüğü tarafından dağıtımının yapıldığı görülmektedir. Hakimler ve Savcılar Kurulunun Birinci Dairesinin, bu tip dava, iş ve başvuruların anılan ihtisas mahkemeleri ve hâkimliklere tevzi olunmasına dair idari kararının gereğinin icrası açısından artık ihtisas mahkemesi olmayan mahkemelerce bu dava ve işlere bakılması ise mümkün değildir. O halde finans mahkemeleri olarak belirlenen mahkemelerce, söz konusu dava ve işlere bakılması usulüne uygun olarak sağlanmalı, en önemlisi verilecek kararın mevcut kanuni düzenlemeler ve yerleşmiş hukuk kavramlarına ise açıkça aykırı olmaması gerekmektedir.
Finans dava ve işlerine bakacak mahkemelerin hangileri olduğu 5235 sayılı Kanunun m.5/f.5 hükmünün Hakimler ve Savcılar Kuruluna vermiş olduğu yetki çerçevesinde belirlenmiş ve mahkemeler arasındaki iş dağılımının adı geçen hüküm çerçevesinde belirlenmesi söz konusu olmuştur. Bir başka deyişle finans dava ve işlerine bakacak mahkemeler ile ilgili ihtisas mahkemelerinin faaliyete geçmesi, açık bir kanuni düzenlemede bu mahkeme isimlerine yer verilmesi sonucunda değil anılan 5235 sayılı Kanunun Hakimler ve Savcılar Kuruluna vermiş olduğu açık yetki sonucunda söz konusu olmuştur.
Bu noktada ifade etmek gerekir ki T.C.Anayasasının m.140 hükmüne göre HSK’nın almış olduğu bu karar bağlayıcı nitelik taşımakla birlikte usul hukuku tekniği anlamında bir görevsizlik kararına esas nitelik taşımamaktadır. Zira bilindiği üzere görev, 6100 sayılı HMK m.1 hükmü uyarınca “(…)ancak kanunla düzenlenir”. Yine T.C.Anayasasının m.142 hükmü dahi bu yöndedir. Kanun koyucunun gerekçesinde belirtmiş olduğu üzere düzenleyici idari işlemler aracılığıyla göreve yönelik herhangi bir belirleme yapılamaz. O halde gerek anılan kanun ve anayasa hükümleri ve gerekse iş dağılımına esas olan HSK kararı dikkate alındığında, ihtisas mahkemesi olmayan mahkemece verilen karar usul hukuku tekniği anlamında bir görevsizlik kararı değildir.
Öteden beri ve özellikle 2010 yılı öncesi dönemindeki HSYK kararları uyarınca kimi zaman ahkâmı şahsiye işleri ile ilgili bazı sulh hukuk mahkemelerine yetki verilmekte veya sonradan ise verilen bu yetki kaldırılabilmektedir. Doktrinde “…ahkâmı şahsiye işlerine bakan sulh hukuk mahkemesi ile diğer sulh hukuk mahkemeleri arasında, dosyaya HSYK kararı uyarınca bakması gerekmeyen mahkemenin bu dosyaya bakmaya muhalif kararının görevsizlik kararı niteliğinde olmadığı kabul edilmektedir”. Böylelikle HSK kararı uyarınca belirlenen mahkeme ile refik olan mahkeme arasındaki davaya bakma veya bakmama noktasında verilen kararın görevsizlik kararı niteliğinin bulunmadığı doktrinde dahi genel kabul görmektedir. (Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt 1, 2021, İstanbul, Sayfa 676)
Yine 1957 yılında yürürlüğe giren 6762 sayılı TTK ile asliye ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasında iş bölümü ayrımının getirildiği, iş bölümüne dayalı olarak hukukumuzda sadece adı geçen mahkemeler arasında gönderme kararı verilmesinin mümkün hale geldiği açık ise de 01/07/2012 tarihinde 6102 sayılı TTK’nın yürürlüğe girmesiyle beraber bu mahkemeler arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüşmüş, usul hukuku tekniği anlamında artık “gönderme kararı” verilebilmesi de mümkün olmaktan çıkmıştır. Gönderme kararı hukukumuzda, 6762 sayılı TTK döneminde iş bölümü itirazı üzerine ve yasal koşulların oluşması durumunda, asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemeleri arasında ancak verilebilen ve bağlayıcılığı olan bir karardır. Bu nedenle ihtisas mahkemesi olmayan asliye ticaret mahkemesinin, ihtisas mahkemesi sıfatı olan asliye ticaret mahkemesine yönelik olarak bir “gönderme kararı” verebilmesi artık usul hukuku tekniği açısından mümkün değildir.
Nitekim Hakimler ve Savcılar Kurulunun Birinci Dairesinin 25/11/2021 tarihli karar içeriği dikkate alındığında, Kurul kanundan kaynaklanan yetkisine istinaden “iş dağılımı” çerçevesinde finans dava ve işlerine bakmak noktasında bazı asliye ticaret mahkemelerini iş yoğunluğunu dikkate alarak belirlediğini açıklamıştır. Hakimler ve Savcılar Kurulunun Birinci Dairesinin adı geçen kararı yukarıda açıklandığı gibi öteden beri devam eden, yerleşik olan ve iş dağılımı çerçevesinde bazı mahkemelerce belli tip dava ve işlerin bakılmasını amaçlayan bir karardır.
Mevcut iş dağılımına aykırı olarak tevzi müdürlüğünün hatasının giderilmesi “iade kararı” ile giderildiği takdirde yürürlükteki kanun hükümlerine ve yerleşik hukuk kavramlarına aykırılık çıkmayacaktır.
26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Kanunun m.5/f.5 hükmü gereği “iş dağılımı” ilkesi çerçevesinde dava ve işe hangi mahkemenin bakacağına dair HSK’nın almış olduğu idari karara aykırı şekilde tevzi müdürlüğünün yapmış olduğu dağıtım karşısında, artık yanlış dağıtım yapılan mahkemece “iade kararı” verilecektir. Aksi halde Hakim ve Savcılar Kurulunun Birinci Dairesinin “iş dağılımına” dair dayanak kararının gereğinin kanun sınırları dahilinde yerine getirilmesi mümkün olamayacaktır. Bu “iade kararı”, mevcut “iş dağılımı”na dair HSK kararı çerçevesinde ve tevzi müdürlüğünce ihtisas mahkemelerine dağıtılması gereken dosyanın mahkemeye dağıtılmasını temin eden, bu yöne ilişkin eksikliğin bu şekilde giderilmesini sağlayan bir karardır.
Nitekim kısım BAM daireleri de halihazırda bu görüşü destekleyen, kararın görevsizlik kararı niteliğinde olmadığı yönünde kararlar vermektedir. (İstanbul BAM 14.HD 2022/811E. 2022/169; İstanbul BAM 44.HD 2022/1675E. 2022/1803K.sayılı kararları) Esasen gereksiz mağduriyetlerin oluşmaması açısından da bu görüş isabetlidir.
Yargısal uygulamada da bir dava dosyasının maddi hata sonucunda mahkemeye intikal etmiş olması durumunda, maddi hatayı yapan mahkemece bu eksikliğin giderilmesi için dava dosyasını teslim alan mahkemece “iade kararı” verilmesi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla dahi benimsenmektedir. Nitekim adı geçen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında da ” (…) O halde; öncelikle görevsizlik kararının davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek kesinleşmesinin sağlaması için dosyanın görevsizlik kararını veren mahkemeye iadesi ile kararın anılan mahkemece kesinleştirilmesi ve taraflardan birinin talepte bulunması üzerine görevli mahkemeye gönderilmesi gerekmektedir. Tarafların, kararın kesinleşmesinden itibaren yasal süresi içerisinde gönderme talebinde bulunmaması hâlinde ise HMK’nın 20/1. maddesi uyarınca görevsizlik kararını veren mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinden direnme kararının bu gerekçe ile bozulması gerektiği Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmiştir” gerekçesiyle “dosyanın iadesi” şeklinde karar verilebileceği yönünde uygulamasını ortaya koymuştur. Zaten ilk derece mahkemelerinde de az da olsa bazı mahkemelerce uzun yıllardan beri bu yönde uygulama yapıldığı bir gerçektir.
Hakimler ve Savcılar Kurulunun Birinci Dairesinin kanuni yetkisi dahilinde almış olduğu idari kararı uyarınca, dava dosyasının ihtisas mahkemesi olarak belirlenen mahkemelerce görülmesi amacıyla bu dosya ile ilgili iade kararı verilmesi ve bu “dağıtıma ilişkin hatanın” tevzi müdürlüğünce giderilmesi, aslında HSK’nın iş dağılımı kararı uyarınca dağıtım yapılması gereken ihtisas mahkemesinin görevinin başlamasına matuf bir işlemdir. (Mustafa AKIN, Finans Davalarına Ve İşlerine Bakan ve Bakamayan Ticaret Mahkemeleri Arasındaki Yatay İlişki, Yayına Verilmiş Olan Makaleden Kısmen Alıntılanmıştır.)
Yapılan açıklamalar karşısında Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 25/11/2021 tarih ve 1232 sayılı kararı gereği 15.12.2021 tarihinden sonra açılan davanın, HSK kararında anılan “iş dağılımı” gereği İstanbul 6., 7., 8., 9. numaralı Asliye Ticaret Mahkemelerinden birine tevzi edilmesi için dava dosyasının İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna iadesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-HSK Birinci Dairesinin 25/11/2021 tarih 1232 kararı gereği 15.12.2021 tarihinden sonra açılan davanın, HSK kararında anılan “iş dağılımı” gereği İstanbul 6., 7., 8., 9. numaralı Asliye Ticaret Mahkemelerinden birine tevzi edilmesi için dava dosyasının İstanbul Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna iadesine,
2-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın niteliği gereği kesin olarak ve oy birliği ile karar verildi.12/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip