Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/389 E. 2023/735 K. 03.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/389
KARAR NO : 2023/735

DAVA : İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
DAVA TARİHİ : 30/05/2019
KARAR TARİHİ : 03/10/2023

Mahkememizde 2021/515E.sayılı dava dosyasına istinaden davacı … hakkındaki davanın ayrılması sonrası bu davacının açmış olduğu dava Mahkememizin 2023/389E.sayılı dosyasına istinaden görülmesi sonrası yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili ayırma öncesi sunduğu asıl dava dosyasındaki dava dilekçesinde özetle; davalı taraf hakkında listesi verilen kişilerle ilgili kıdem ve işçilik hakları ile ilgili dava açıldığını, bu davalar sonucunda müvekkillerinin işçilik haklarını almaya hak kazandıklarını, söz konusu davaların kazanılmasıyla, bu davalara ilişkin ilamların icraya konulduğunu, … ve … İcra Müdürlüğü vasıtası ile borçlu hakkında ilamlı takip yapıldığını ve icra emri gönderildiğini, davalı şirketin icra emirlerini tebellüğ ettiğini, takibin kesinleştiğini, davalı şirketin borçlarını ödemediğini ve müvekkillerinin mağduriyetine sebep olduğunu, müvekkillerinin işçi olduğunu bu paraların ödenmemesi nedeni ile hepsinin zor durumda kaldığını, davalı şirketin yaklaşık 2010 yılından beri faaliyetini durdurduğu ve herhangi bir üretim yapmadığını, çok uzun zamandan beri de ödemelerini tatil ettiğini, yaklaşık olarak toplamda 10.000 üzerinde alacaklısı bulunduğunu, hiç kimsenin ödeme alamadığını, takiplerden bir kısmının ilama bağlı alacak olup ilamlı icra takibi yapıldığını 17/4 uyarınca ilama bağlı olarak yapılan takiplerin ödenmemesi başlı başına bir iflas sebebi olduğunu, söz konusu takiplerde borçlu şirketin mal beyanında bulunmadığını, bu husus kanunda açıkça doğrudan iflas hali sayıldığından, borçlu şirketin iflasına karar verilmesinin gerektirdiğini, davalı şirketin içini boşalttığını,… Fabrikasında bulunan bütün makinelerin sökülüp satıldığını, ayrıca fabrikaların bir kısmı kiraya verildiğini ve gelir elde edildiğini, bu kira gelirleri de alacaklılar haciz koymaması için karşı taraftan peşin alınarak yapıldığını, davalı şirketin gelir elde etmesine rağmen alacaklılara ödeme yapmaması sebebi ile keyfi davrandığını, şirkete muhafaza tedbiri olarak denetici kayyum değil yönetici kayyum atanmasını, TMK 427 maddesi uyarınca davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini, İİK 159. Maddesi uyarınca defter tutulmasına karar verilmesini, davalı şirket yetkilisine İİK 177/4 maddesi gereğince ihtarlı davetiye çıkarılarak duruşmaya çağrılması ve dinlenmesini istediğini, … Vergi Dairesi Başkanlığına yazı yazılarak şirketin 2010-2018 yılları arasında kira gelirleri ile ilgili vermiş olduğu beyannamelerin istenmesini, davanın kabulü ile gerekli muhafaza tedbirlerinin alınarak davalının iflasına karar verilmesine, iflas davası açıldığının İİK 166/2 uyarınca gazetede ilan edilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin ayırma öncesi sunduğu asıl dosyadaki cevap dilekçesinde özetle; davacı vekili tarafından, müvekkil şirket aleyhine iflas taleplerine ilişkin açılan davanın haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle reddi gerektiğini, davaların dayanağını oluşturan vakıa ve sebepler aynı olmadığını, bu nedenle işbu davayı açmasının usule aykırı olduğunu, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, davanın reddi talebinin kabul edilmediği takdirde HMK 167. maddesi uyarınca yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, işbu birlikte açılmış davaların tefrikini talep ettiklerini, davanın tefriki talebinin de kabul edilmediği taktirde huzurda görülen dava her bir davacı yönünden ayrı bir dava mahiyetinde olacağı için, davacıların her birinden ayrı ayrı başvuru harcı alınması gerektiğini, tek bir davacı üzerinden harç alınması usule ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle başvuru harcı alınmamış davacılar için davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, görülmekte olan davanın müvekkil şirket aleyhine başlatılan ilamlı icra takiplerine ödeme yapılmamasından kaynaklı açılan doğrudan iflas davası olduğunu, öncelikle icra takiplerine konu olan ilamların usulüne uygun olarak kesinleşip kesinleşmediği bu davanın akıbeti için önem arz ettiğini, işbu sebeple icra takiplerine konu olan ilamların akıbetinin incelenmesi ve usulüne uygun tebliğ yapılıp yapılmadığının kontrolü için dava dosyalarının celbini talep ettiklerini, şayet icra takibine konu ilamlar henüz kesinleşmemiş ise bu hususunda bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, davacıların dava dilekçesinde ileri sürdüğü, davanın dayanağı olan icra dosyalarının mahkememize celbini talep ettiklerini, davacı müvekkil şirket aleyhine açmış olduğu icra takibi ile borcu tahsil etmeye yönelik haciz, muhafaza, satış vs araçları kullanmamış, iddia ettiği alacağını tahsile yönelik herhangi bir çaba sarf etmediğini, en son başvurması gereken iflas yoluna kötü niyetli olarak başvurduğunu, müvekkil şirketin aciz vesikası almadığını, müvekkil şirketin mevcudu borçlarını karşılayabilecek durumda olduğunu, aciz halinde olmadığını, müvekkil şirketin ülkemizin en büyük sanayi kuruluşlarından olup binlerce kişiyi istihdam etmiş ve ülke ekonomisine büyük katkı sunduğunu, bu nedenle müvekkil şirketin iflasının kamuyu de etkileyeceğini, arz edilen nedenlerle davacı vekilinin müvekkil şirketin iflasına karar verilmesine yönelik talebinin reddi gerektiğini, davacının bu talebinin hukuka, kanuna ve hakkaniyete aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle iflas taleplerine ilişkin davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ilamlı icra takibine geçilmesi sonrası borcun herhangi bir aşamada ödenip ödenmediği, bu sebebe dayalı olarak ve doğrudan iflas şartlarının davalı hakkında oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacının ilamlı takip yaptığı, takip borçlusunun davalı şirket olduğu, icra emrinin vekillere tebliğinin gerçekleştiği, davacının İİK m.177 bent 4 hükmü çerçevesinde ve bu sebebe dayalı olarak iflas davası açtığı tartışmasızdır.
Dava İİK m.177 hükmünde kaynaklı, icra emrine dayalı borcun ödenmemesi nedeniyle açılmış iflas davasıdır.
Yargılamanın devam ettiği aşamada taraf vekillerinin müşterek beyanları dikkate alındığında her iki taraf vekili davanın konusuz kaldığını beyan etmişlerdir. Esasen davanın konusuz kalma nedeni icra borcunun kapandığı noktasında da herhangi bir tartışma bulunmamaktadır.
Genel yaklaşım itibariyle icra emrine konu borcun ilama dayalı olup, dava tarihi itibariyle ödenmemiş olması, davalı tarafın ödemeyi yapmaması nedeniyle davacının icra emrine dayalı olarak iflas davası açmakta dava tarihi itibariyle haklı olması, ödeme yapmamayı gerektiren haklı bir nedenin de anlaşılamaması, bu noktada davacı lehine genel dava şartlarının ödemenin yapıldığı an öncesi oluşmuş olması, duruşmalı ön inceleme-tahkikat aşamasında taraf vekillerinin beyanları çerçevesinde taraf vekillerinin sulhe teşvik edilmiş olması karşısında taraf vekillerine süre ve imkan tanınmıştır. Esasen taraf vekilleri davanın konusuz kalması noktasında görüşlerini bildirmişler ve icra dosya bedelinin ödendiği taraflar arasında tartışma konusu olmaktan çıkmıştır. Bu durumda çekincesiz şekilde ödemenin yapıldığı hususu da dikkate alındığında HMK m.331 gereği dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu görülmektedir. Bu itibarla davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekmektedir. (Mahkememizin 2020/497E. 2021/983K.sayılı dosyasında yapılan istinaf başvuruları İstanbul BAM 17.HD 2020/812E. 2022/795K.sayılı kararıyla reddolunmuştur.)
Yukarıda açıklandığı üzere yargılama aşamasında icra takip konusu miktarın ödendiği noktasında taraf vekillerinin iradelerinin uyuştuğu anlaşılmaktadır. O halde dava konusu alacak miktarının ödenmiş olduğu anlaşılmakla ve taraf vekillerinin beyanları dahi bu yönde bulunduğundan davalı şirket aleyhine açılan iflas davası konusuz kalmıştır. (Yargıtay 23.HD 2016/7045E.2017/937K. sayılı ilamından hareket edilmiştir.) Esasen HMK m.26 hükmü uyarınca tarafların talepleriyle bağlılık esastır. Bu nedenle bu yönden dahi konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm oluşturulması zorunludur.
Yapılan açıklamalar karşısında davacı … yönünden devam eden davada, taraf vekillerinin müşterek beyanları dahi dikkate alınarak konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı … yönünden devam eden davada, taraf vekillerinin müşterek beyanları dahi dikkate alınarak konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Mahkememizin 2021/515E.sayılı dosyasında harç alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davanın açıldığı tarih itibariyle davacı haklı olmakla HMK m.331 hükmü dikkate alınarak davacı tarafından yapılan 234,00 TL posta ve tebligat giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın açıldığı tarih itibariyle davacı haklı olmakla, HMK m.331 hükmü dikkate alınarak davalı işveren aleyhine açılan dava yönünden 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Artan gider ve iflas avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi. 03/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip