Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/372 Esas
KARAR NO : 2023/675
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 12/08/2022
KARAR TARİHİ : 13/09/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … işletme hakkının sahibi olduğunu, Davalının maliki bulunduğu … ve … plakalı araçları ile ücret ödenmeksizin köprü ve otoyollarından ihlalli geçiş yaptığını, bedeli ödenmeden yapılan geçiş ücretleri 15 günlük sürüde de ödenmediği için davalı hakkında … 29. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, borçlu tarafından takibe haksız olarak itiraz edildiğini, itiraz sonucu takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına kararı verilmesini, %20 den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap : Davalıya dava dilekçesi ve eklerinin usulüne uygun tebliğine rağmen her hangi bir cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 29.İcra İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası, ihlalli geçişlere ilişkin liste ve görüntü kayıtları ile davalının tacir sıfatına ilişkin ilgili kurumlara yazılan müzekkere cevapları celp edilmiş incelenmiştir.
Dava, 6001 sayılı Kanundan kaynaklanan köprü ve otoyol geçiş ücretlerinin tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirketin işletme hakkına sahip olduğu köprü ve otoyollardan davalıya ait araçların geçiş ücreti ödemeksizin kullanım yaptığı, davacının geçiş ücreti ve 6001 sayılı Kanundan kaynaklanan cezalarının tahsili amacıyla davalı hakkında icra takibi başlattığı, … 29. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında davalı borçlunun ödeme emrine itiraz ettiği, ödeme emrine itiraz dilekçesinde borcunun olmadığı savunmasında bulunduğu görülmüştür.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik açılan işbu itirazın iptali davasının, TTK’ da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Nispi ticari dava bakımından, davacının ticari şirket olması sebebiyle tacir olduğu konusunda duraksama yoktur. Ne var ki, bu ayrıma göre her iki tarafın, yani davalının da tacir olması zorunludur. 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2-Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların (iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların) esnaf ve küçük sanatkar, tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
21/07/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda 213 Sayılı VUK 177. maddesinde belirtilen hallerden 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2.bendindeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davalı …’nin tacir sıfatına yönelik yapılan araştırmalar kapsamında VUK 177/1-3. madde hükümleri uyarınca 1. sınıf tacir olmadığı, bilanço esasına göre defter tutan kimselerden olmadığı, ticaret sicilde tacir olarak kayıtlı olmadığı, ticari işletmesinin de bulunmadığı, başka bir anlatımla tacir sıfatının bulunmadığı; tam aksine davalının Aslanbey Vergi Dairesi Başkanlığı yazı cevabına göre işletme hesabına göre defter tutan kimselerden olduğu, celp edilen gelir beyannameleri ve eki performans tablolarına göre yukarıda değinilen Bakanlar Kurulu kararı uyarınca esnaf – tacir ayırımına göre faaliyetinin esnaf sınırını da aşmadığı, başka bir anlatımla VUK 177. maddesinde belirtilen limitleri aşmadığı esnaf olarak faaliyet sürdürdüğü, bununla birlikte celp edilen diğer kayıtlardan davalının halen … Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığına yük taşımacılığı kolunda esnaf olarak kayıtlı bulunduğu anlaşılmıştır (İSTANBUL BAM 45. HD. 2023/623 E. 2023/689 K.).
Hemen belirtmek gerekir ki; dava konusu araçların ticari araç olması, mahkememizi görevli hale getirmez. (İSTANBUL BAM 37. HD. 2022/3112 E. 2023/1534 K.). Az yukarıda kapsamlı şekilde tarif edildiği üzere; Mahkememiz ticari davalarda görevli olup, 6102 s. TTK’ da görev; “ticari iş (araç)” e göre değil, “ticari dava” esasına dayandırılmıştır.
Bu halde, davalının tacir sıfatı bulunmadığı açık olduğundan her iki tarafın tacir olmadığı eldeki dava dosyası bakımından Mahkememizin görevli olmadığı, davaya konu uyuşmazlık bakımından genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu tespit edilmiş, görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: ( Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı üzere;)
1-HMK.’nın 114/1-c, 115/2. maddeleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğunda davanın USULDEN REDDİNE, Görevli mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-HMK.nın 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna gönderilmesine,
3-HMK’nın 20. maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-Harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, HMK 341/2.maddesi hükmü uyarınca miktar itibarile KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 13/09/2023
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır