Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/297 Esas
KARAR NO : 2023/577
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/06/2022
KARAR TARİHİ : 03/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 18.01.2021 tarihinde ilk Franchise Sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin franchise alan taraf, davalının ise franchise veren taraf olduğunu, ikinci Franchise Sözleşmesinin ise 12.04.2021 tarihinde imzalandığını, davalının … tarihinde … 24. Noterliği’nden … keşide numaralı ihtarnameyi müvekkiline çekerek aralarındaki sözleşmeyi feshettiğini, davalı tarafın sözleşmeyi feshetmesinden önce 10.02.2022 tarihinde … 8. İcra Dairesi’nin …Esas sayılı dosyasıyla müvekkiline karşı kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığını, takip dayanağı belge olarak da müvekkili tarafından düzenlenmiş olan 100.00 TL tutarındaki teminat senedini sunduğunu, söz konusu teminat senedinin tarafların aralarında gerçekleştirmiş olduğu ikinci franchise sözleşmesi uyarınca düzenlendiğini, fakat davalının, talep ettiği alacak tutarını 50.000 TL ile sınırlı tutarak senet miktarını ikiye böldüğünü, icra takibinden ayrı olarak 50.000 TL tutarında ikinci bir icra takibi daha başlattığını, davalının başlattığı icra takiplerinde itiraz sürelerini kaçırmaları amacıyla kötü niyetli olarak bir senet için iki ayrı icra takibi başlattığını, nitekim … 8. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına süresi içerisinde itiraz yoluna başvuramadıkları işbu menfi tespit davasını açtıklarını, takip dayanağı belgenin kambiyo senetlerine özgü icra takibine konu olamayacağını, taraflar arasında kurulan her iki franchise sözleşmesinde de 25. Madde uyarınca doğacak ihtilaflarda İstanbul İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olacağı kararlaştırıldığını, buna karşın davalı tarafça kötü niyetli olarak yetkisiz icra dairesinde takip başlatıldığını, … 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin… D. İş 2022/135 Karar sayılı dosyasında da taraflarının yetki itirazı yerinde görülmüş olup ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verildiğini, davalı tarafın kötü niyetle hareket ettiğini beyanla, taleplerinin kabulü ile davalı … ile müvekkili … arasında mevcut ve geçerli bir hukuki ilişki bulunmadığının tespitine, Mahkemece takdir edilecek teminat mukabilinde yahut teminatsız olarak… 8. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası için ihtiyati tedbir kararı verilerek icra veznesine girecek paranın davalıya ödenmemesine, davalarının kabulüyle teminat senedi için gerçekleşmiş olması gereken şartlar gerçekleşmediğinin tespitine, … 8. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası nezdinde açılan icra takibinin durdurulmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, bu dava sebebiyle uğramış oldukları zararların yasa gereği alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyetli davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile söz konusu miktar olan 50.000,00 TL’nin % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, vekâlet ücreti ve sair yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu hususların gerçeği yansıtmadığını, işbu menfi tespit davasının kambiyo senetlerinden kaynaklı olarak açılmış olup, kambiyo senetlerine dayalı menfi tespit davalarında görevli mahkemelerin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, ayrıca taraflar arasında franchise sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşmenin niteliği itibariyle de görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunun açık olduğunu, iş bu davada yetkili Mahkemelerin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, davacı taraf her ne kadar taraflar arasında yetki anlaşması bulunduğunu ve … 12.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D.İş… K. Sayılı dosyasında yetki itirazlarının yerinde görüldüğünü belirtmiş ise de işbu kararın, taraflarınca istinaf edilmesi üzerine yapılan istinaf incelemesi neticesinde bozulduğunu, müvekkili ile davacı ve dava dışı… arasında 12.04.2021 tarihli Franchise Bayi Sözleşmesi imzalanarak … adresindeki dükkanda faaliyet gösterilmesi hususunda davacı ile anlaşıldığını, müvekkilinin, davacıya sözleşme kapsamındaki işleri yapabileceği konusunda güvenmesine ve kendisi bakımından sözleşmeden kaynaklı borç ve yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmesine rağmen davacının, sözleşme süresi içinde çok sayıda sözleşme maddesini farklı zamanlarda birden fazla kez ihlal ederek sözleşmeye aykırı hareket ettiğini, müvekkili tarafından defalarca uyarılmalarına ve ihlallere ilişkin tutanaklar düzenlenmesine rağmen ihlallere son verilmediğini, davacının yanın çok sayıdaki sözleşme ihlalleri nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu zarar, ziyan tazmini ve diğer alacak kalemleri yönünden bilahare alacak davası açma hakkımızı saklı tuttuklarını, davacı tarafın sözleşmesel yükümlülüklerine aykırı davranışları neticesinde … 24. Noterliği’nin … yevmiye numaralı … tarihli ihtarnamesi gönderilerek müvekkili tarafından Franchise Sözleşmesi’nin 13. Maddesi uyarınca ilgili sözleşme haklı nedenle feshedildiğini, ayrıca ihtar gönderilmeden önce müvekkilinin, iyiniyetle davranarak taraflar ile tüm sözleşme ihlalleri, aykırı durumlar, müvekkili ve markasının itibarının zedelendiği ve ödenmeyen borçların ödenmesi hususunda defaatle konuştuğunu ve aradaki uyuşmazlığın sulh ile çözülmesi konusunda hassasiyetle yaklaştığını, davacı tarafın ise kötü niyetle hareket ederek dayanaktan yoksun sebeplerle sözleşme fesih ihtarı çektiğini, dava dilekçesinde beyan edilenin aksine, davacı tarafın ihtarnamesi müvekkile ulaşmadan evvel, zaten müvekkilinin sözleşmeyi fesih iradesini içerir ihtarnamesi keşide edilerek noter marifetiyle davacıya gönderildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ilgili maddelerinde cezai şart, bakiye borç, açık hesap ve muhtemel zararlar için öngörülmüş miktarların senet bedelinden fazla olduğunu, takibe konu bononun ön yüzünde ve sadece “teminat senedidir” ibaresinin bulunması onun kambiyo vasfını ve bu senetlere mahsus özel yol ile takibe dayanak yapılmasını engellemeyeceğini, yerleşik yargı kararlarına göre bonoda yazılı olan ve sadece “teminat” şeklindeki ibare tek başına dayanak belgenin kayıtsız ve şartsız belli bir bedelin ödenmesi vaadini içeren niteliğini etkilemeyeceğini, davacı tarafın iddiasının aksine takibe konu teminat senedi bono vasfını taşıyan mücerret bir senet olduğunu, davacı tarafın iddia ettiğinin aksine, bono kanun hükümlerine uygun olarak düzenlendiğini, takip dayanağı bononun 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun madde 776 gereği bononun sahip olması gereken tüm şartları taşıdığını, davacının sözleşme süresi boyunca SGK, vergi mevzuatı ve diğer yasal mevzuata uygun çalışacağını beyan ve taahhüt etmesine rağmen müvekkilin öğrendiği kadarıyla tüm sözleşme süresince sigorta kaydı yaptırmadığını, Vergi Dairesi’ne gerekli bildirimde bulunmadığını, yetkisiz, görevsiz mahkeme tarafından ve şartları oluşmadan verilen usul ve yasaya aykırı ihtiyati tedbir kararına itirazlarını yinelediklerini beyanla, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, görev ve yetki itirazlarının kabulü ile mahkemenin görevsizliğine ve yetkisizliğine, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili ve görevli olduğuna, aksi halde davacı iddiaları haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğundan davanın esastan reddine, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
… 39. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …Esas …Karar sayılı 21/03/2023 Karar tarihli görevsizlik kararı ile dosyanın mahkememize gönderildiği görüldü.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe
Dava, franchising sözleşmesinden dolayı verildiği iddia olunan kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeniyle davacının senedin teminat senedi olduğu iddiası ile açtığı menfi tespit davasıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesine yer verilmiştir.
Maddede yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar, sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Söz konusu düzenleme ile yetki sözleşmesi yapılmasında, tarafların tacir veya kamu tüzel kişisi olması aranmıştır. Diğer bir anlatımla, maddedeki tacirden anlaşılması gereken, işin ticari nitelikte olması değil, tarafların kanunlarda tacir olarak tanımlanan kişiler olmasıdır. (İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/2124 Esas, 2023/262 Karar sayılı ilamı)
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan değildir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/09/2008 tarih ve 2007/7851 E., 2008/10258 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; TTK.nun 11. madde (6102 sayılı TTK 11.madde) hükmüne göre, ticarethane veya fabrika (md.12), yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler (md.13) ticari işletme sayılır. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir (md.14) (6102 sayılı TTK 12.m). Esnafın tanımı 17. maddede yapılmış ve bunların tacir olmadıkları vurgulanmıştır. Esnafın yaptığı işin hacim ve ehemmiyeti, ticari muhasebeyi gerektirdiği ve ona ticari veya sınai bir müessese şekil ve mahiyeti verdiği taktirde, bu müessesenin de ticari işletme sayılacağı 13. maddede hüküm altına alınmıştır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticari işletmenin, ticaret siciline kayıtlı olmaması, diğer anlatımla esnaf odasına kayıtlı olması, bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez ve tacir olmamanın kesin bir kanıtı da değildir. Vergi mükellefi olup olmamak da tacir-esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak değerlendirilmez.
TTK.nun 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) uyarınca, iktisadi faaliyeti, nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri esnaftır. … tarih ve … sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 11 numaralı Kararı’nın 2. maddesinde, imalatla iştigal etmekle beraber, 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanunu’nun 3. maddesindeki “Sanayici” tanımının kapsamına girenler ile TTK’nın 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) dışında kalanların esnaf ve sanatkar sayılmayacağı belirtilmiştir. Diğer yandan, TTK’nın 1463. maddesinde de (6102 sayılı TTK 11/2. madde), önce 17. maddeye gönderme yapılarak, 507 Sayılı Kanun hükümlerinin saklı tutulduğu belirtildikten sonra “Bakanlar Kurulu’nun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz” denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
Gerçekten, 19/02/1986 tarih ve 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 25/01/1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. (21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK.nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir.)
Buna göre;
a-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 no’lu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
b-Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci maddede belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Tarafların davacının defter tuttuğu dönemde tüm dönemlerde Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 no’lu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşıp aşmadığı ve dolayısıyla esnaf sınırını aşan nitelikte tacir vasfı olup olmadığı ve işletme-bilanço esasına göre defter tutup tutmadığı, nakdi limitleri aşıp aşmadığı hususunda cevap verilmesinin istenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davacı ve davalı gerçek kişi olup, her ikisi yönünden yapılan incelemede, her iki tarafında da ticari işletme kaydı olmadığı anlaşılmıştır. Davacı …’ın esnaf odasına kaydı bulunduğu, vergi kaydına göre vergi kaydını 2012 yılında sonlandırdığı, işletme veya bilanço usulüne göre defter tutmadığı dolayısıyla davacının tacir olmadığı anlaşılmaktadır. Davalı …’un ise ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabına göre defter tuttuğu tespit edilmiştir. Beyanname içerikleri incelendiğinde ise davalının işletme hesap özetinde 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar uyarınca Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aştığı dolayısıyla davalının ise tacir vasfının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar tacir olmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. Maddesi gereğince yetki sözleşmesi geçersizdir. (Davaya konu kambiyo senedi dayanak olan ihtiyati haciz kararına yetki itirazı hakkında davalının -ilgili ihtiyati haciz dosyasında itiraz eden konumundadır- tacir olmadığının tespiti için bkz. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/947 Esas, 2022/907 Karar sayılı ilamı)
Menfi tespit davasına bakmaya İİK 72. maddesi gereğince alacaklının/davalının yerleşim yeri veya varsa icra takibinin yapıldığı yer mahkemeleri yetkilidir.
Kesin yetki kuralı olmadığı durumlarda HMK’nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir ve mahkemece kendiliğinden yetkisizlik kararı verilemez. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yetki itirazının ileri sürülmesi” başlıklı 19/2. maddesinde; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Yine, 116/1-a maddesinde “Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazını “ilk itiraz” olarak düzenlemektedir. 117/1. madde ise; “İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.” hükmünü içermektedir.
Bir davada (takipte) birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak ya da icra takibi yapmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını (takibini) bu genel ve özel yetkili mahkemelerden (icra dairelerinden) hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede (icra dairesinde) açarsa, o zaman seçme hakkı davalıya geçer.
Davalı vekili, davacının İİK 72.md dayalı menfi tespit davası yönünden süresi içinde yetki itirazında bulunmuş, yetkili mahkemenin İİK 72/8 md göre İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu ileri sürmüştür. Dava takipten önce, bono nedeni ile açılan menfi tespit davası olmayıp takipten sonra açılan menfi tespit davası olmakla İİK 72/8 maddesinin dikkate alınması gerekir. İİK 72/8.md uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davaları takibi yapan icra dairelerinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davaya esas takip; … 8. İcra dairesi… E. sayılı dosyasıdır. Davalının Ataşehir adresi ise İstanbul Anadolu adliyesinin yargı çevresindedir. Bu durumda davacının İİK 72 md. dayalı olarak açtığı menfi tespit davasında mahkememizin yetkili olmadığı anlaşıldığından aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-Davalının yetki ilk itirazının kabulü ile HMK ‘nın 116/1-a maddesi yollaması ile HMK 114 ve 115 maddeleri hükümleri uyarınca davanın usulden reddine, mahkememizin yetkisizliğine,
2-HMK 20. madde hükmüne göre kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, iki haftalık yasal süre içerisinde talepde bulunulmadığı taktirde dosyanın resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve e-duruşma ile katılan davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi.03/07/2023
Katip …
Hakim …