Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/227 E. 2023/293 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/227 Esas
KARAR NO : 2023/293

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 31/01/2023
KARAR TARİHİ : 31/03/2023

İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2023/40 Esas-2023/41Karar sayılı görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine Mahkememize tevzi edilen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … numaralı sigorta poliçesi ile 16/05/2020 – 16/05/2021 tarihleri arasında davalı …’ın maliki olduğu … marka … plakalı aracı sigorta teminatı altına almış bulunduğunu, 02/01/2021 tarihinde davalının maliki olduğu … plakalı aracın … vatandaşı olan dava dışı …. sevk ve idaresinde halindeyken trafik kazasına karıştığını, kazadan dolayı toplam 8.387,68 TL tutarlı maddi hasarın meydana geldiğini, kaza tutanağı ve ekspertiz raporunda kazada davalının kusur ve oranının %50 olduğunun tespit edildiğini, kusur oranı dikkate alınarak 4.193,00 TL olarak 21/04/2021 tarihinde müvekkil sigorta şirketleri tarafından mağdura ödendiğini, Türk vatandaşı olmayan kişilerin ülkemizde yabancı ehliyet ile yalnızca 6 ay süreyle araç kullandığını, bu süreden sonra Türk ehliyeti almaları Karayolları Trafik Yönetmeliğinin gereği olduğunu, müvekkilinin bu hususunun teyidi için dosyada mübrez mektup ile davalıdan dava dışı sürücüye ait pasaport/sürücü belgesi temin talep ettiğini, ancak davalı tarafından ilgili mektuba cevap verilmediğini, bunun üzerine mağdura ödenmiş tutarın rücusu istemiyle davalı aleyhine … 33. İcra Müdürlüğü’nde icra takibi başlattıklarını, davalı tarafın ise icra takibine haksız ve mesnetsiz olarak itiraz etmesi üzerine ilgili icra takibinin durduğunu, arabuluculuk görüşmesinin sonuçsuz kaldığını, bu nedenle davanın kabulü ile icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
… 33. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası celp edilmiş, incelenmiştir.
Dava, davacıya zorunlu mali sorumluluk (trafik) poliçesiyle sigortalı bulunan aracın karıştığı trafik kazası sonucu zarar gören üçüncü kişilere davacı sigorta şirketince poliçe kapsamında ödenen tazminatın sigortalısından rücuen tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir
Davanın esasına geçilmeden evvel, öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca her zaman ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından da yargılamanın her aşamasında resen nazara alınması zorunludur.
Dava dilekçesinde iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davacı sigorta şirketi ZMMS sigortacısı olup, sigortalı aracın “ehliyetsiz araç kullanımı sebebiyle” meydana gelen trafik kazasında zarar gören 3. şahsa yapmış olduğu ödemeyi, trafik sigortası poliçesinde kendi akidi olan davalıdan rücuen tahsili talep etmektedir.
Bu hali ile uyuşmazlık, taraflar arasındaki (trafik) sigorta poliçesinden kaynaklanmaktadır.
28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/k maddesinde tüketici tanımlanmış “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” 3/ı maddesinde ise tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.
HMK’nın 1.maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği belirtilmiştir.
Ayrıca HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmış olup, HMK’nın 115. maddesi hükümleri gereğince dava şartlarının mevcut olup olmadığı, yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gereken hususlardandır.
Somut olayda, davanın açıldığı 31/01/2023 tarihi itibariyle 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun yürürlükte olduğu, davalı …’ın ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu sigorta sözleşmesi işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, buna göre yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca işbu davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait bulunduğu açıktır.
Emsal içtihatlar aynı yönde olmak üzere;
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ 2016/10515 E. 2017/4601 K. SAYILI İLAMINDA:
“…Dava Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta sözleşmesine dayalı olarak sigortacının kendi akidi aleyhine açılan rücuan alacak talebine ilişkindir.
Davanın, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına karşı açtığı rücuen tazminat davası olması ve 6502 sayılı Tüketici Yasasının yürürlüğe girdiği 28.05.2014 tarihinden sonra 18.12.2014 tarihinde açılmış olmasına göre mahkemece tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek davanın görev nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi doğru görülmemiştir….”
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ 2016/2209 E. 2016/3439 K. SAYILI İLAMINDA:
“…Dava, zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanında TTK’nın 21. maddesi (TTK m. 4/I) gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanunu’nun havale hakkındaki
457-462 ve vedia hakkındaki 463-482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispi nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin Türk Ticaret Kanun’u kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un (TKHK) 2. maddesinde Kanun’un kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalada tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birinin tükecinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanun’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
6502 sayılı TKHK’nın “Geçiş Hükümleri” başlıklı geçici maddenin 1. fıkrası ise “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan 2918 sayılı KTK madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Genel Şartların B.4 maddesinde sayılan durumlarda sigortacının kendi sigortalısına karşı dönme hakkını kullanabileceği kabul edilmiştir. Bunlardan c bendi gereğince tazminatı gerektiren olay, aracın Karayolları Trafık Kanunu hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından sevkedilmesi sonucunda meydana gelmiş ise, ve d bendi gereğince tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay, yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacı kendi sigortalısına rücu edebilir.
Somut olayda, davacı sigortacı sigortalı aracın karıştığı trafik kazası sonucunda 3. kişiye ait araçtaki hasarı karşılamış ancak sigortalı araç sürücüsünün ehliyetsiz ve alkollü araç kullandığından bahisle sigortalısına rücu etmektedir. 6502 Sayılı Kanun’nun 1. maddesine göre taraflar arasındaki sigorta sözleşmesi tüketici işlemi olduğundan davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevli olduğu halde yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…”
İSTANBUL BAM 9. HUKUK DAİRESİ 2018/1499 E. 2020/438 K. SAYILI İLAMINDA:
“…Dava, davacıya zorunlu mali sorumluluk (trafik) poliçesiyle sigortalı bulunan aracın karıştığı trafik kazası sonucu zarar gören üçüncü kişilere davacı sigorta şirketince poliçe kapsamında ödenen tazminatın sigortalısından rücuen tahsiline yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/k bendinde ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi “tüketici”, 3/ı bendinde ise mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem “tüketici işlemi” olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.
HMK’nın 1. maddesinde de görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda, davalının davacı sigortacı nezdinde zmms poliçesi ile sigortalı bulunan aracının karıştığı kazadaki, hasar nedeni ile ödenen maddi tazminatının tahsili istenmektedir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca, tüketici mahkemeleri, sigorta sözleşmesinin tarafları arasındaki ve taraflardan birinin tüketici olduğu uyuşmazlıklarda görevli olmakla ilk derece mahkemesince “Tüketici Mahkemesi” sıfatıyla bakılmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde değildir..” şeklindedir.
Emsal Yargıtay ve BAM içtihatları doğrultusunda; somut olayda davacı sigortacı, sigortalı aracın karıştığı trafik kazası sonucunda zarar gören 3.şahsa ait araçtaki hasarı karşılamış ancak sigortalı araç sürücüsünün ehliyetsiz araç kullandığından bahisle kendi akidi / sigortalısına rücu etmektedir. Eldeki dava, 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 28/05/2014 tarihinden daha sonra 31/01/2023 tarihinde açıldığına göre, 6502 s. Kanunun 73/1. ve 83/2. maddesine göre taraflar arasındaki sigorta sözleşmesi tüketici işlemi ve davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevli olduğundan mahkememizin görevsiz olması sebebiyle davanın görev yönünden dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Mahkememizin görevsiz olması sebebi ile göreve ilişkin dava şartı yokluğundan HMK.’nın 114/1-c, 115/2. madde hükümleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE, Görevli Mahkemenin TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-HMK.nın 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) TÜKETİCİ MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4- Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda HMK 341/2.maddesi uyarınca miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi.31/03/2023

Katip
E- İmza

Hakim
E- İmza