Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/192 Esas
KARAR NO : 2023/579
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/11/2018
KARAR TARİHİ : 04/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin telekominikasyon ürünlerinin parakende ticaretini yaptığını, bu ürünlerin davalı firmadan satın alındığını, müvekkilinin aldığı ürünleri dava dışı tüketicilere sattığını ancak anılan cihazların üretim hatasına dayalı olarak ayıplı olduğu ve ürünlerde kullanıcı hatasına rastlanılmadığının tespiti üzerine Tüketici Hakem Heyetleri kararları uyarınca müvekkilinin dava dışı tüketicilere ürün bedellerini iade etmek zorunda kaldığını, ürünlerin ayıplı olmasından dolayı davalının müvekkiline karşı sorumlu olduğunu ancak tüm taleplerine rağmen davalı firmanın hatalı ürünlerin bedellerini müvekkiline ödemediğini, bu nedenlerle müvekkili tarafından dava dışı tüketicilere ödenen toplam 13.174,23 TL’ nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan rücuen tazmini ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri çerçevesinde davacı şirket tarafından müvekkili şirketten alınan tüm cihazlara ilişkin tüm riskin davacı tarafından üstlenildiğini, davacının rücuen talep hakkının bulunmadığını, davacının rücuen tazmin talepli alacaklarının zamanaşımına uğramış olduğunu, davacı tarafça açılan davaya konu cihazlara ilişkin verilen hakem heyeti kararlarına karşı yasal yollara başvurulmadığını, bu nedenle davacının bayilik sözleşmesi hükümleri uyarınca üzerine düşen yükümlülüğe uygun hareket etmediğini, müvekkili şirketin zararına olacak şekilde hareket ettiği sabit olduğundan davacının davasının bu yönden de kabulüne imkan bulunmadığını, müvekkili şirket ile cihazıların hiçbir bağlantısının bulunmadığını, davacı tarafından da buna ilişkin bir belge sunulmadığını, dava dışı tüketiciye davacı tarafından da ödeme yapıldığına ilişkin bir belge bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının taleplerinde haklı olduğu düşünülse dahi, ürünlerin satışından elde etmiş olduğu karı ve icra harç ve masraflarını müvekkili şirketten talep edemeyeceğini, davacı tarafından müvekkili şirket ile akdedilmiş olan bayilik sözleşmesi hükümleri uyarınca üzerine düşen yükümlülüğe uygun hareket edilmemiş olup müvekkili şirketin zararına olacak şekilde hareket edildiğinin sabit olduğunu, bu nedenlerle haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın zamanaşımı itirazları da dikkate alınarak usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava, ticari satıma konu ayıplı ürün nedeniyle, davacının tüketicilere ödediği ürün bedelinin davalı satıcı firmadan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, taraflar arasında bayilik sözleşmesinin mevcut olduğu, sözleşmede davacı şirketin bayi olarak yer aldığı, davalı şirketin ise distribütör olduğu, sözleşmenin konusunun ikinci maddede distribütörün yetkili dağıtıcılığını yapmakta olduğu her türlü ticari emtianın bayi tarafından satışına ilişkin yetki, sorumluluk ve şartların belirlenmesi, sözleşme kapsamındaki hakların bayiye münhasır olarak verilmediği, distribütörün bu ürünlerle ilgili olarak istediği sayıda bayi tayin edebileceği, bizzat kendisinin de kullanıcıya satış yapmaya yetkili olduğu hususuna yer verildiği, sözleşmenin 4. maddesinde tarafların karşılıklı hak ve yükümlülükleri üst başlığı ile 4.1.bentte bayinin hak ve yükümlülükleri düzenlendiği, 4.1.A bendinde ise” işbu sözleşme ile bayiye distribütör nam ve hesabına hiçbir temsil etme hakkı tanınmamış olup bayi, distribütör nam ve hesabına ilişkin hiçbir faaliyette bulunmayacak, sözleşme konusu malları kendi nam ve hesabına, riski kendisine ait olmak üzere satacaktır.” hükmüne yer verildiği, satın alma koşullarının ürün bedeli ve ödeme şartlarının diğer hususların belirlendiği dava dışı tüketiciler tarafından ilgili tüketici hakem heyetine karşı ayıplı mal nedeniyle başvurularda bulunulduğu, başvurunun birden fazla olduğu, davacının dava dışı tüketicilere yapılan ödemelere davalı tarafça satılan ürünlerden kaynaklandığı iddiası ile işbu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2 inci fıkrası “bu kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” şeklindedir.
TKHK’nun “ayıplı mal” başlıklı 8 inci maddesinin 1 inci fıkrası “Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.” şeklindedir.
TKHK’nun “ispat yükü” başlıklı 10/1 inci maddesine göre; “Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz.”
TKHK’nun “tüketicinin seçimlik hakları” başlıklı 11 inci maddesinin 1 inci fıkrası “Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici; a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme, c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme, seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.” şeklindedir.
Somut olayda uygulanması gereken 6502 sayılı TKHK.11/2.maddesi hükmünde yapılan düzenleme uyarınca, tüketici bedel iadesi talebini sadece (sözleşme ilişkisi içinde bulunduğu) satıcıya karşı kullanabilir. Çünkü kanunda yapılan düzenlemede seçimlik haklardan onarım ve malın yenisi ile değişim taleplerinin üreticiye (ithalatçıya) karşı kullanılabileceği kabul edilmiştir. Bu nedenle ayıplı mal nedeniyle satıcı sözleşme ilişkisi nedeniyle tüketiciye karşı seçimlik hakların tamamından (bedel iadesi, yenisi ile değişim, bedelde indirim, onarım ve tazminatlar) sorumludur. Üretici ve ithalatçı ise, sadece misli değişim ve onarım talep edilmesi durumunda, satıcı ile birlikte müteselsil sorumlu olur.
Somut ihtilafta; davacı dava dışı tüketiciler tarafından ilgili tüketici hakem heyetine karşı ayıplı mal nedeniyle başvurularda bulunulduğu, dava dışı tüketicilere yapılan ödemelerin rücuen davalıdan tahsilini talep etmiş olup, dosya içeriğine göre tüketici tarafından “Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme” hakkı kullanılarak ürünün bedeli satıcıdan iade alınmıştır.
6502 sayılı TKHK.11/2.maddesi hükmünde yapılan düzenleme uyarınca, tüketici bedel iadesi talebini sadece (sözleşme ilişkisi içinde bulunduğu) satıcıya karşı kullanabilir. Çünkü kanunda yapılan düzenlemede seçimlik haklardan onarım ve malın yenisi ile değişim taleplerinin üreticiye (ithalatçıya) karşı kullanılabileceği kabul edilmiştir. Bu nedenle ayıplı mal nedeniyle satıcı sözleşme ilişkisi nedeniyle tüketiciye karşı seçimlik hakların tamamından (bedel iadesi, yenisi ile değişim, bedelde indirim, onarım ve tazminatlar) sorumludur.
Müteselsil sorumluluk, Kanundan doğan müteselsil borçluluğun bir türü olup aynı zararın oluşumunda rolü olan birden fazla kimsenin tazminatın tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu ve zarar görenin dilediği sorumludan tazminatın tamamını veya bir kısmını talep edebileceği sorumluluk türüdür. Dolayısıyla rücuen tazminat talebinin söz konusu olabilmesi için ya taraflar arasında bir sorumluluk rejiminin taraflarca kararlaştırılması ya da kanunen birlikte sorumluluk hallerinin düzenlenmiş olması gerekir.
Kanundan doğan müteselsil sorumluluk hallerinin genişletilmesi ancak taraflarca aksinin kararlaştırılması ile mümkündür. (6098 sayılı TBK m.167/1) Somut olayda tarafların tüketicilere karşı birlikte sorumluluğu ve dolayısıyla rücuya esas ilişkileri 6502 sayılı TKHK m.11 belirlenmiştir. Bu haliyle Üretici ve ithalatçı ise, sadece misli değişim ve onarım talep edilmesi durumunda, satıcı ile birlikte müteselsil sorumlu olduğundan; somut olayımızdaki gibi dönme ve bedel iadesi hakkı kullanıldığı takdirde üretici ve ithalatçının tüketicilere karşı müteselsil sorumluluğundan bahsedilemeyecektir. Ayrıca taraflarca bayilik ilişkisinde kanundan ayrı bir birlikte sorumluluk halinin öngörülmediği gibi aksine sözleşmenin 4. maddesinde tarafların karşılıklı hak ve yükümlülükleri üst başlığı ile 4.1.bentte bayinin hak ve yükümlülükleri düzenlendiği, 4.1.A bendinde ise “işbu sözleşme ile bayiye distribütör nam ve hesabına hiçbir temsil etme hakkı tanınmamış olup bayi, distribütör nam ve hesabına ilişkin hiçbir faaliyette bulunmayacak, sözleşme konusu malları kendi nam ve hesabına, riski kendisine ait olmak üzere satacaktır.” hükmüne yer verildiği, bu haliyle davalının sorumluluğunun taraflarca devre dışı bırakıldığı, kaldı ki 6502 sayılı TKHK m.11 gereği somut olay yönünden zaten kanuni bir müteselsil sorumluluk halinin dahi düzenlenmediği sabittir. Nihayeten davacının rücu talebinin bu haliyle kanuni ve akdi bir temeli bulunmadığı anlaşılmakla, ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından, başlangıçta peşin alınan 224,99 TL’nin harcın mahsubu ile fazla alınan 45,09 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kaldırma öncesi davalı tarafından yargılama nedeniyle yapılan posta tebligat masrafı 23,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK 341/2 maddesi uyarınca miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 04/07/2023
Katip …
Hakim …