Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/191 E. 2023/490 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/191
KARAR NO : 2023/490

DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 15/03/2023
KARAR TARİHİ : 01/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan şirketin ihyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin terkin edilen ve ihyası talep edilen … LİMİTED ŞİRKETİ isimli şirkette babası …’ün 29/11/2013 tarihinde vefatı ile miras yolu ile pay sahibi olduğunu, somut davada şirketin tasfiye dışında kalmış olduğunu ve taşınmazların varlığı sabit olduğundan usulsüz olarak tasfiye edildiğini, tapu kaydının celbini talep ettiğini, anılan taşınmazın … İli … İlçesi … Mahallesi … caddesi No:.., 18 Pafta, 6405 Parsel olduğunu, iş bu taşınmazın kentsel dönüşüme gireceğini, şirketin ihyasının zorunlu hale geldiğini, ayrıca sicilden terkin edilen şirketin borçlarının tamamının ödenebilmesi açısından da şirketin ihya olunması gerektiğini, 07/07/2014 tarihinde sicil kaydı silinerek sicilden re’sen terkin olunan … ŞİRKETİ’nin ihyasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sicil müdürlüğü vekili cevap dilekçesi ile müvekkil Ticaret Sicil Müdürlüğüne … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … ŞİRKETİ’nin dosyasında yapılan inceleme neticesinde; dava konusu şirketin, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi kapsamında; “vergi kaydının terkin edildiği” ve “sebebi ne olursa olsun aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantısının yapılmadığı” hususlarının belirlenmesinin ardından, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7’nci maddesi ile “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5’inci maddesi gereğince re’sen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 07/07/2014 tarihinde sicil kaydının re’sen terkin edildiği anlaşılmış olduğunu, müvekkil Ticaret Sicili Müdürlüğünce söz konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi hâlinde söz konusu şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceği, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu, ancak bu ihtara rağmen söz konusu şirket yukarıdaki yükümlülüklerini yerine getirmemiş olduğunu, re’sen terkin işlemi hukuka ve kanuni prosedüre uygun olduğu gibi, davacı vekilince re’sen terkin işleminin eksik veya usulsüz olduğuna dair bir iddia ileri sürülmemiş olduğunu, dava konusu şirket bakımından üçüncü kişi konumunda olan davacı tarafça re’sen terkin işleminin usule aykırı olduğu iddiasının ileri sürülmesi de mümkün olmadığını, TTK Geçici 7.Madde Fıkra 2 hükmüne de aykırı bir durum bulunmadığından nitekim bu yönde bir iddia da ileri sürülmediğinden müvekkil müdürlük aleyhine isnat edilebilecek bir kusur ve sorumluluğun bulunmamakta olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı gerçek kişi davayı inkar eder konumundadır.
Taraflar arasında tartışma, ihyası talep olunan şirkete ait taşınmaz olup olmadığı, bu çerçevede ve şirketin terkin olunması nedeniyle TTK Geçici madde 7 hükmüne göre ihyası ile tasfiye memuru atanması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
İhyası talep olunan şirketin 07/07/2014 tarihinde ve resen TTK Geçici 7 madde hükmüne göre resen terkininin gerçekleştiği, bu çerçevede taraf teşkilinin tam ve eksiksiz sağlandığı, davalıya ait aile nüfus kayıt tablosunun dosyaya konulduğu tartışmasızdır.
İhyası talep olunan şirket adına halihazırda İstanbul İli, Güngören İlçesinde mevcut taşınmazın kayden mevcut olduğu, ancak şirketin 07/07/2014 tarihi itibariyle resen terkininin tamamlandığı, tapu müdürlüğünden ve sicil müdürlüğünden gelen kayıtlar dikkate alındığında ihya işleminin yapılmadan taşınmaz üzerindeki mülkiyet ile ilgili herhangi bir hukuki işlemin yapılmasının mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki 6102 sayılı TTK Geçici Madde 7/f.15 hükmüne göre haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurularak şirket ihyasının istenebileceği, dosya kapsamında silinme tarihinden itibaren beş yıl geçtiği açık olsa da halihazırda terkin olan şirket adına kayıtlı taşınmazların bulunduğu, ihya kararının verilmemesi durumunda taşınmazlar ile ilgili malik durumda bulunan şirketin mülkiyet hakkı ile ilgili kullanma, yararlanma, satmaya dair mülkiyet haklarının kullanımının kısmen veya tamamen ihlal edileceği, bu çerçevede AİHS mülkiyet hakkının korunmasına dair düzenlemelerin, ayrıca adil yargılanma hakkının temel ve alt kaidelerinin ihlaline yol açılmaması açısından davanın süre yönünden görülmesine engel durum olmadığı kabul olunarak yargılamaya devam olunmuştur. Daha da önemlisi davacının mülkiyet haklarının ve hak arama hürriyetinin sınırlanmasına yol açacak yorum tarzı, konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin yerleşik uygulamalarına da aykırılık teşkil edecektir. Bu itibarla dava süresi içinde açılmıştır.
Dava TTK’nın Geçici Madde 7 hükmü çerçevesinde açılmış olup ihyası istenen şirketin merkez adresi karşısında ise mahkememiz yetkilidir.
“6102 Sayılı TTK’nun yürürlük tarihinden önce veya 01.07.2015 tarihine kadar şirketin münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması,TTK’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması nedeniyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle şirketler re’sen terkin edilebilirler.Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dahilindeki şirketlere bir ihtar gönderilir.Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup,ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir.Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.”
Somut uyuşmazlıkta, davacı gerçek kişinin ihyası talep olunan şirket adına halihazırda kayıtlı taşınmazının mevcut olduğu, ihyası talep olunan şirketin üzerine kayıtlı olan bu taşınmaz ile ilgili mülkiyet hakkı kapsamındaki işlemlerin gerçekleştirilebilmesi mevcut duruma rağmen hukuken açıktır. Bu itibarla davacının pay sahibi olduğu şirket adına kayıtlı taşınmaz ile ilgili mülkiyet haklarının kullanılabilmesi açısından, ortak olduğu kayden tartışmasız olan davacının, terkin olan şirketin ihya olunmasını talep etmekte hukuki yararının olduğu ve davacının aktif sıfat sahibi olduğu açıktır.
Esasen yargılama aşamasında HMK m.31 hükmü uyarınca beyanı alınan davacı vekili “sadece taşınmaz ile ilgili gerekli tüm hukuki işlemlerin gerçekleştirilmesi için ihya talep ettiğini, ayrıca davalı taraftan yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediğini” açıkça belirtmiştir.
Davacı gerçek kişinin halihazırda ortak konumunda olduğu şirkete ait ve kayden şirket adına gözüken taşınmaz ile ilgili mülkiyet hakkından doğan tüm hakların tam ve eksiksiz şekilde kullanılabilmesi ancak usule aykırı olarak terkin olunmuş şirketin ihya olunabilmesi ile mümkündür. Aksi takdirde T.C. Anayasasının m. 36 hükmü çerçevesinde davacının hak arama hürriyeti kullandırılmamış ve hak arama hürriyeti ihlal olunmuş olacaktır. Daha da önemlisi bu hakkın kullandırılmaması hali davacının pay sahibi olduğu şirketin mülkiyet hakkının ihlali sonucunu dahi doğuracaktır. Davacı asilin pay sahibi olduğu şirketin en temel hak ve hürriyetlerini kullanabilmesi açısından ihya kararı verilmesini talep etmekte hukuki yararı mevcut olup bu yöne ilişkin talebin bu açıdan kabulü gerekir.
Nitekim Yargıtay son uygulamalarında TTK Geçici Madde 7 hükmüne göre verilen kararda tasfiye memuru atanması gereğine işaret etmektedir. Yargıtay 11.HD 2022/2187E. 2022/3135K.sayılı kararında” Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca ticaret sicilinden resen terkin edilen şirketin adına kayıtlı taşınmaz malvarlığının tasfiyesinin sağlanması amacıyla ihyası istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulü ile şirket tüzel kişiliğinin ihyasına karar verilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547/2. maddesi “Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiyesi için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” hükmünü haiz olup, mahkemece, şirketin ihyasına karar verilmesinin yanı sıra 6102 sayılı TTK’nın 547/2. maddesi uyarınca tasfiye memuru atanması ile tescil ve ilanı gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir” şeklinde gerekçe oluşturmuştur. BAM’ın vermiş olduğu kararın Yargıtay tarafından bozulmasından sonra oluşturulan İstanbul BAM 43.HD 2022/1311E. 2022/1073K.sayılı kararında ise bu defa “… Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı … Şirketi’nin adına kayıtlı … İli, … İlçesi … Mahalllesi 338 ada 1 parsel sayılı taşınmazın satılması, şirket ana sözleşmesine uygun olarak tasfiyesi işlemleri ile sınırlı olarak resen terkin kararının iptali ile tüzel kişiliğinin ihyasına, yeniden ticaret siciline kayıt ve tesciline, Tasfiye memuru olarak davacı …………atanmasına, takdiren ücret takdirine yer olmadığına” şeklinde verilen kararlar Yargıtayca dahi onanmaktadır.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kabulüne,
… Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı … ŞİRKETİ adına kayıtlı olan … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, No… da yer alan ayrıca 18 Pafta, 6405 parselde yer alan taşınmazla ilgili her türlü mülkiyet hakkının tam olarak ve en geniş şekilde kullanması , taşınmaz ile ilgili her türlü resmi ve özel kurum ve kişiler nezdinde iş ve işlemlerin en geniş şekilde yapılması, taşınmazın ve bu çerçevede şirketin her türlü borçlarının tamamının ödenmesi ve ayrıca gerektiğinde şirketin her türlü tasfiye işlemlerinin gerçekleştirilmesi açısından şirketin resen terkin kararının iptali ile tüzel kişiliğinin ihyasına, yeniden ticaret siciline kayıt ve tesciline,
2-Tasfiye memuru olarak davacı tarafça gösterilen takdiren … (T.C…)’nin atanmasına,
3-Davanın niteliği gereği tasfiye memuruna aylık 1000-TL ücret takdirine,
4-Ücretin davacı tarafından karşılanmasına,
5-Kararın tescil ve ilanına,
6-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
7-Davacı tarafından harcanan masrafların davacı vekili beyanı karşısında davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı vekili beyanı karşısında davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdirine yer olmadığına,
9-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.01/06/2023

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …