Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/83 E. 2023/542 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/67
KARAR NO : 2023/456

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 22/01/2021
KARAR TARİHİ : 25/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan banka dışındaki diğer kredi kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerden kaynaklanan (itrazın iptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil bankanın…Şubesi ile davalı kredi lehtarı/borçlusu … LTD.ŞTİ arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerine istinaden muhtelif türde ticari kredi kullandırıldığı, diğer davalı kefillerin …’ni müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, borcun öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle Beşiktaş…Noterliğinin 09.10.2019 tarih ve … yevmiye sayılı hesap ihtarnamesi keşide edilerek 1.569.915,34 TL nakdi kredi alacağından dolayı kredi cari hesabının kat edildiği, davalı borçluların işbu hesap kat ihtarına itiraz etmedikleri, ihtarname ile verilen sürede borcun ödenmemesi üzerine bu kez İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile genel haiz yoluyla ilamsız icra takibine geçildiği, davalı yanın, asıl borca, işlemiş faize ve fer’ilerine itirazı üzerine takibin durduğu, takibi sürüncemede bırakmaya yönelik olarak itiraz edildiği belirtilerek, hukuka aykırı itirazın 1.682.600,03 TL alacak üzerinden iptalini, takibin devamını ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalılar davayı inkar eden konumundadır.
Taraflar arasındaki tartışmanın dayanak genel kredi sözleşmesinde davalıya kabil imza olup olmadığı, özellikle davalı kefillere atfedilen imzaların davalılara ait olup olmadığı, imzaların davacı borçlu durumundaki … LTD.ŞTİ’ye ait olmasa dahi davacıya takibe dayanak genel kredi sözleşmesi nedeni ile kredi tahsis edilip edilmediği, kredi ödenip ödenmediği, ne kadar ödendiği, takip tarihi itibari ile davalı borçlu şirketten kaç TL talep olunabileceği, diğer davalı kefillere atfedilen imzanın davalı kefillere ait olup olmadığı, ait ise ihtarnamenin davalı kefile tebliğ olunması halinde, kefilin temerrüd tarihinden takip tarihine kadar asıl alacağa uygulanacak temerrüd faizinden sorumluluğu açık ise de, kefil yönünden kat ihtarnamesinin davalıya tebliği tarihine göre önel süresinin eklenerek temerrüd tarihinin tespiti sonrası ve bu çerçevede kefillerin kendi temerrüd tarihine kadar olan kefalet sınırları içinde kalmak koşulu ile asıl alacak ve asıl borçlunun temerrüdünden sorumlu olup olmadıkları, ayrıca ve bu çerçevede davalı kefiller yönünden temerrüd için hesap kat ihtarının kefillere tebliğinin şart olması, sözleşmede öngörülmediği sürece İİK.m.68 hükmünün kefil yönünden uygulanmasının ise mümkün olmaması, kefil yönünden temerrüd tarihinin ne şekilde belirlendiğinin açıklanarak buna göre temerrüd tarihinin ne olduğu, (Yargıtay 19.HD 2015-3357E. ,2015/16301K.sayılı ilamı) sonuç olarak Yargıtay uygulaması ve sözleşme hükümleri karşısında bilirkişi tarafından banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak veya bu konuda bankanın sunacağı kayıtlar dikkate alınmak sureti ile bankanın temerrüd halinde uyguladığı en yüksek faiz oranının belirlenmesi, bu orana gerekli ilavenin yapılarak kefilin sorumlu olduğu temerrüd faizinin ne olduğu, (Yargıtay 19.HD 2015/7884E., 2016/2362K.sayılı ilamı) bu suretle kefillerin takip tarihi itibariyle takip konusu kalemlerden dolayı takip tarihi itibariyle kaç TL’den sorumlu olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Davacının genel kredi sözleşmesine dayandığı, davada …LTD.ŞTİ’nin asıl borçlu konumunda olduğu, diğer davalıların kefil konumunda olduğu, dayanak sözleşmede imzalarının mevcut olduğu, bu hususların tartışmasız olduğu anlaşılmaktadır.
Dava, İİK m.67 hükmünden kaynaklanan itirazın iptali ve takibin devamı niteliğindedir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi gereğince ispat yükü kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde kanıt yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonucunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir. Bu açıklamalar da göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. (Yargıtay HGK 2017/19-919E. 2019/886K.sayılı kararı)
Somut olayda davalı taraflar cevap süresi içinde itirazlarını sunmamıştır. Artık bu aşamadan sonra Mahkemece inkar kapsamında kalan hususlar dışında davalı savunmasının araştırılması mümkün değildir. Elbette yukarıda açıklandığı üzere davalı tarafından takibe itiraz edilirken bildirmiş olduğu sebeplerle sınırlı olarak sadece tahkikat icra edilecektir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211. maddesi ise;
“ (1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:
a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir”.
şeklinde düzenlemeler içermektedir.
Adı geçen düzenleme çerçevesinde imza inkarında bulunan davalılara usulüne uygun olarak isticvap davetiyesi ihtarlı olarak tebliğ edilmiş, davalılar belirtilen günde mazeretsiz olarak hazır olmamışlardır. Esasen yargılama aşamasında da bu konu ile ilgili olmak üzere davalılar vekiline 03/02/2022 tarihli tutanak dahi tebliğ edilmiştir. Tüm bu hallere rağmen davalılar, ihtaratlı isticvap davetiyesine rağmen mazeretsiz olarak duruşmaya iştirak etmediklerinden artık dayanak sözleşmedeki imzayı usulen ikrar ettikleri açıktır. Nitekim bu konuya ilişkin 20/10/2022 tarihli duruşma tutanağında dahi bu durum yeniden açıklanmış ve tutanak yeniden davalılar vekiline tebliğ edilmiş, bu yöne ilişkin herhangi bir itiraz hüküm aşamasına kadar söz konusu olmamıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması için bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 04/01/2022 tarihli rapor içeriğine göre davalılara ihtarnamenin tebliğ tarihi tek tek dikkate alınmış, davalıların temerrüde düştüğü tarih saptanmıştır. Buna göre faiz uygulama esasları, temerrüt faiz oranının tespitine dair esaslar dikkate alındığında davacının emsal kredi temerrüt faiz oranlarına göre fiilen uygulanan akdi faiz köklü tespit edilen temerrüt faizi %34 iken davacının daha düşük orandaki %28,60 oranındaki faize dayandığı, taleple bağlı kalınmasının esas olduğu, bu kapsamda davacının tüm davalılar hakkında takip ve dava hakkının mevcut olduğu, davalı kefillerin kefalet limit ve sorumluluğunun 5.000.000,00 TL olduğu, buna göre İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takip dosyasına konu asıl alacak miktarlarından 1.580.153,55-TL asıl alacak; 93.147,70-TL işlemiş faiz; 4.657,38-TL işlemiş faizin %5 BSMV’si, 808,63-TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 1.678.767,26-TL tutarında davacının davalılardan alacaklı bulunduğu, hükmedilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren ve bu miktar tamamen ödeninceye kadar yıllık %28,60 oranında işleyecek sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin uygulanması gerektiği ifade olunmuştur.
Davacı vekilinin 20/01/2022 tarihli hesap yöntemine dair itirazının bankacılık uygulamaları ve dayanak sözleşme çerçevesinde değerlendirmesi, ayrıca davalının 10/01/2022 tarihli dilekçesindeki hususların değerlendirilmesi, buna göre bilirkişinin 04/01/2021 tarihli kök raporunda revize edilmesi gereken bir durum olup olmadığının yeniden irdelenmesi amacıyla davacı vekilinin 20/01/2022 tarihli talebi doğrultusunda ek rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Bu defa 21/06/2022 tarihli raporlarında yıllık gün sayısının 365 ve/veya 360 gün olarak dikkate alınmak suretiyle yapılan seçenekli hesaplama sonuçlarının (A) ve (B) bendleri altında açıkladığı, buna göre 365 gün olarak hesaplama yapıldığında genel toplamın 1.678.767,26 TL, 360 gün olarak hesaplandığında ise 1.678.767,26 TL olduğunu saptamıştır.
Davacı vekilinin 29/06/2022 tarihli bilirkişi raporuna karşı itiraz ile yeniden hesaplama yapılmasını, birinci bilirkişi …’in hazırlamış olduğu raporuna karşı itiraz ettiğini açıklaması karşısında yeniden inceleme yapılmasına dair karar verilmiştir. Buna göre ikinci bankacı bilirkişinin hazırlamış olduğu 09/01/2023 tarihli raporda kredi genel sözleşmesi, hesap hareketleri, kat ihtarnamesi, temerrüt tarihi itibariyle alacak tutarları ve temerrüt faiz oranının belirlenmesine ilişkin esaslar dikkate alındığında kredinin en yüksek akdi faiz oranının yıllık %24,50 olduğu, sözleşme gereği %50 fazlasının %36,75 olduğu, ancak taleple bağlılığın esas olduğu, takip talebinde belirtilen faizin %28,60 olduğu, davacı banka ile temerrüt tarihini 23/10/2019 olduğuna dair banka kayıtlarının esas alındığı, temerrüt tarihi 23/10/2019 olarak esas alındığında ise asıl alacak miktarının 1.583.459,25 TL, işlemiş faizin 93.147,70 TL, işlemiş faizin BSMV’si 4.657,39 TL, ihtarname masrafı 808,63 TL, toplam tutarın 1.682.072,97 TL olduğu açıklanmıştır.
Bu arada ikinci bilirkişi …’ in raporuna göre fark çıkmasının nedeninin temerrüt tarihi noktasında davacının talebi ile bağlı kalınmamasından kaynaklandığı açıklanmış olmakla, ikinci bilirkişi …’ in kök raporunun 7.sayfası dikkate alındığında bilirkişi …’ in raporunda maddi hata olup olmadığı, bu noktada … hazırlamış olduğu raporun 7.sayfasındaki açıklama gözetildiğinde çelişkinin giderilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında …’ den ayrıca ek rapor alınmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Bilirkişi … hazırlamış olduğu 28/03/2023 tarihli raporunda taleple bağlılığın esas olduğu, kanuni takip hesabı ektresinde neden, niçin ya da hangi maksatla yazıldığı bildirilmeyen bir yazım biçimine dayanarak temerrüt tarihinin 11/10/2019 yerine 23/10/2019 tarihini benimsemenin olağan bir durum olmadığı açıklanmış, ikinci bilirkişi ise 31/03/223 tarihli raporunda ise 23/10/2019 tarihini temerrüt olarak esas almıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki gerek birinci bilirkişinin hazırlamış olduğu rapor ve gerekse ikinci bilirkişinin hazırlamış olduğu raporlar arasındaki fark sadece 3.822,77 TL’lik bir farktan ibarettir. Bu farkın tek nedeni ise raporlarda da ayrıntılı belirtilmiş olduğu üzere temerrüt tarihi olarak 23/10/2019 tarihinin mi yoksa 11/10/2019 tarihinin mi esas alınması gerektiği noktasında kaynaklanmaktadır.
Yargıtay uygulamasında kabul olunduğu üzere “6102 sayılı TTK’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde: “Ancak, kefil ve kefillere, tahahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.” hükmüne yer verilmiştir. TTK yasa tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 2. cümle ilgili olarak kanunlaşma sürecinde verilen önerge ve kanunun gerekçesinde kefile alacağın ve borcun yerine getirilmediğinin ihbarı gerektiği, ihbar edilmeden asıl borçlunun temerrüdü yönünden kefillerden temerrüt faizi istenemeyeceği belirtilmiştir. Eklenen bu fıkra 6762 sayılı Eski TTK’nunda bulunmayan yeni bir hükümdür. 6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz. Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir. (Yargıtay 19.HD 2018/3501E. 2019/3769K.sayılı kararından hareket edilmiştir) Esasen TBK m.117 hükmü uyarınca ve kural olarak da asıl borçlunun temerrüde düşebilmesi açısından öncelikle ihtaratın tebliğ olunması şartı aranmaktadır. Hal böyle olunca raporlarda irdelendiği üzere temerrüte esas ihtarnamenin davalılara tebliğ edildiği açık ve tartışmasız iken tartışmalı bir şekilde banka kayıtlarına ne için, kim tarafından ve hangi amaç ile işlendiği belli olmayan bir tarihin yani 23/10/2019 tarihinin esas alınabilmesi genel hukuk ve mantık kuralları uyarınca da mümkün değildir. Kanunun, temerrüt tarihinin ne şekilde belirlenmesi gerektiğine dair yapmış olduğu açık düzenleme yerine şüpheli ve tartışmalı bir tarihin bu noktada esas alınabilmesi ispat hukuku açısından da mümkün değildir. Mecelle’deki ifade ile “Şekk ile yakin zail olmaz”.
Bu arada yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki davalı kefil…’a ihtarname 11/10/2019 tarihinde, diğer davalı asıl kefil borçlulara ise 09/10/2023 tarihinde tebliğ edilmiştir. Mahkememizce bizzat yapılan bu tespit ve bu tespit ile uyumlu ikinci bilirkişi raporu karşısında, Mahkememizce genel olarak itibar olunan … raporundaki hesaplamalarda davalı… açısından hükmedilmesi gereken asıl alacak, işlemiş temerrüt faizi ve gider vergisi miktarları, yine bilirkişi …’in ve …’in kullanmış olduğu faiz dönemi, ana para, gün, faiz oranı / yıl esasları dikkate alınarak ve aynı yöntemle hesaplanmıştır. Bu noktada çok küçük dahi olsa davalı… açısından nispeten farklı bir rakama itibar olunmuştur.
Mahkememizce yargılama aşamasında alınan raporlar davalılar vekiline tebliğ edilmiş, davalıların dinlenilme hakkının ihlal olunmaması açısından gerekli tüm tebligatlar tam ve eksiksiz olarak yapılmıştır.

“Bilindiği üzere, bir davada, mahkemenin veya yanların yapmış olduğu bir usul işlemi ile yanlardan biri lehine ve diğeri aleyhine doğmuş ve buna uyulması zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilir. 09.05.1960 gün ve 1960/1-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi; “Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nda, usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir hüküm yok ise de, Yargıtay’ın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma amacıyla kabul edilmiş olması yanında, hukuksal anlamda istikrar amacına ulaşmak isteğinin kabul edilmiş bulunması bakımından, usule ait kazanılmış hak kurumu, Usul Yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Esasen, hukukun kaynağı sadece yasa olmayıp, yargısal içtihatlar dahi hukukun kaynağı olduğundan, söz konusu usuli kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez”. (Yargıtay HGK 2014/4-70E. 2015/1680K.sayılı kararı) Buna göre somut olayda olduğu üzere, davalılar vekiline tüm kök ve raporlar tebliğ olunduğu halde rapora yönelik bir itirazın sunulmamış olması, davacı lehine ve davalılar aleyhine usuli kazanılmış hak teşkil edecektir. Nitekim Yargıtay birçok kararında, bilirkişi raporuna süresi içinde itiraz edilmemesinin, hatta süresinden sonra açıkça itiraz olsa dahi bilirkişi raporunun kabul edilmesi olarak yorumlamakta, bu noktada itiraz etmeyen aleyhine ve karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunu kabul etmektedir. (Yargıtay HGK 07/06/1985 tarih ve 1983/841E. 1985/573K.sayılı, Yargıtay 4.HD 18/10/1976 tarih ve 9554E. 8818K.sayılı ve benzeri kararlar) Buna göre bankacı bilirkişilerden Mahkememizce itibar edilen ve ara karar içeriklerine uygun …’in ek raporuna yönelik itiraz dahi yoktur. O halde bu rakamlar davalılar aleyhine ve davacı lehine usuli açıdan kazanılmış hak teşkil edecektir.
Davalıların ödeme savunmaları mevcut ise de bu savunmalar soyuttur. Bu noktada davalılar üzerilerine düşen ispat yükünü yerine getirmedikleri gibi aleyhlerine sunulmuş olan ve yukarıda açıklanan raporlara dahi itiraz etmemiştir.
Somut olayda davalı kefiller asıl borçluyla birlikte ve bilirkişi raporunda hesaplanan miktarlar çerçevesinde mahkememizce itibar eden miktardan sorumludur. Öte yandan davalı gerçek kişinin konumu dikkate alındığında kefaleti bu yönden dahi geçerlidir.
Mahkememizce genel olarak itibar olunan … raporu ile …’in hazırlamış olduğu raporlar arasında temerrüt tarihinin esas alınmasından kaynaklanan küçük fark dışında başkaca bir fark bulunmamaktadır. Bu raporlar Mahkememizce yine yukarıda açıklanan hususlar dışında Yargıtay HGK’nin benimsemiş olduğu yönteme uygun olarak davacının alacağının kat tarihi itibariyle kayıtlardan tespit edilmesi, kat tarihinde bulunan alacağa temerrüt tarihine (kat ihtarının kefile tebliği ile verilen sürenin sonu) kadar akdi faiz ve ferilerinin uygulanması, temerrüt tarihi itibariyle bulunan akdi faiz ve ferileri kapitalize edilerek temerrüt tarihinde borçlunun sorumlu olacağı asıl alacağın tespit edilmesi, bu safhadan sonra temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar, daha önce belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferilerinin uygulanması ve takip tarihinde talep edilebilecek asıl alacak ile birlikte temerrüt faizi miktarı ve ferilerinin ayrı ayrı tespit olunması, alacaklı bankanın borçludan takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarının tespit olunması suretiyle gerçekleştirilmiştir. Buna göre davacı bankanın davalılar aleyhine başlatmış olduğu takipte her bir davalının takip tarihi itibariyle sorumluluk miktarı hesaplanmıştır.
Bu noktada hangi raporun hangi kısmına neden itibar edilmediği açıklanarak çelişki Mahkememizce tam ve eksiksiz şekilde giderilmiştir.
Bilindiği üzere İİK.m.67/f.2 hükmüne göre itirazın iptali davalarında davalı borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi karşısında borçlunun; takibinde haksız ve kötü niyetli olması halinde ise alacaklı tazminata mahkum edilir. Nitekim somut olayda davalı borçluların Mahkememizce belirtilen, itibar olunan ve …’in hazırladığı raporlardaki rakamlara haksız olarak itiraz ettiği anlaşılmıştır. Esasen bu miktar, harcı yatan ve İİK m.67/son gereği dava konusu olan taleptir. O halde Yargıtay uygulaması da dikkate alınarak bu miktarın %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak üzere- alınarak davacıya verilmesi gerekmiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının tüm davalılar aleyhine açmış olduğu davanın kısmen kabulüne, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takip dosyasına konu asıl alacak miktarlarından 1.580.153,55-TL asıl alacak; 93.147,70-TL işlemiş faiz; 4.657,38-TL işlemiş faizin %5 BSMV’si, 808,63-TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 1.678.767,26-TL’ye yönelik (davalı… yönünden ise 1.582.371,84-TL asıl alacak; 93.147,70-TL işlemiş faiz; 4.657,38-TL işlemiş faizin %5 BSMV’si 808,63-TL ihtarname ve masrafı olmak üzere toplam 1.680.985,55-TL ile sorumludur.)-tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- her bir davalının itirazının belirtilen miktarlar çerçevesinde ayrı ayrı iptali ile bu kısımlar açısından her bir davalı yönünden takibin aynen devamına, hükmedilen 1.580.153,55-TL asıl alacağın (davalı… için 1.582.271,84-TL asıl alacak üzerinden) takip tarihinden itibaren ve bu miktar tamamen ödeninceye kadar yıllık %28,60 oranında işleyecek sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin (BSMV)-tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına, hükmedilen toplam 1.678.767,26-TL alacağın (davalı… için 1.680.985,55-TL üzerinden) %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının tek olarak -tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile tek olarak davacıya verilmesine, davacının davalılar aleyhine açmış olduğu davada fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVACININ TÜM DAVALILAR ALEYHİNE AÇMIŞ OLDUĞU DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
İstanbul …İcra Müdürlüğünün …E.sayılı takip dosyasına konu asıl alacak miktarlarından 1.580.153,55-TL asıl alacak; 93.147,70-TL işlemiş faiz; 4.657,38-TL işlemiş faizin %5 BSMV’si, 808,63-TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 1.678.767,26-TL’ye yönelik (davalı… yönünden ise 1.582.371,84-TL asıl alacak; 93.147,70-TL işlemiş faiz; 4.657,38-TL işlemiş faizin %5 BSMV’si 808,63-TL ihtarname ve masrafı olmak üzere toplam 1.680.985,55-TL ile sorumludur.)-tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- her bir davalının itirazının belirtilen miktarlar çerçevesinde ayrı ayrı iptali ile bu kısımlar açısından her bir davalı yönünden takibin aynen devamına,
Hükmedilen 1.580.153,55-TL asıl alacağın (davalı… için 1.582.271,84-TL asıl alacak üzerinden) takip tarihinden itibaren ve bu miktar tamamen ödeninceye kadar yıllık %28,60 oranında işleyecek sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun %5 gider vergisinin (BSMV)-tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- uygulanmasına,
Hükmedilen toplam 1.678.767,26-TL alacağın (davalı… için 1.680.985,55-TL üzerinden) %20’sine isabet eden icra inkar tazminatının tek olarak -tüm davalılar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere- tahsili ile tek olarak davacıya verilmesine,
Davacının davalılar aleyhine açmış olduğu davada fazlaya ilişkin tüm taleplerinin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 114.828,12TL peşin harcın…’dan, -diğer davalıların sorumluluğu 113.679,8388‬TL ile sınırlıdır- tahsilde tekerrür olmamak üzere tüm davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından harcanan 781,6‬0 TL tebligat posta masrafı ile 5.350,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.131,60TL yargılama giderininden davanın kabul nispetine göre (%99) 6.070,28‬TL’nin davalı…’dan -diğer davalıların sorumluluğu 6.009,57TL ile sınırlıdır- tahsilde tekerrür olmamak üzere tüm davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Dava kısmen kabul olunduğundan kabul edilen 1.680.985,55TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği tek olarak hesaplanan 182.478,84 TL nispi vekalet ücretinin davalı…’dan -diğer davalıların sorumluluğu 180.654,05 TL ile sınırlıdır- tahsilde tekerrür olmamak üzere tüm davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalılar lehine kısmen reddolunan 3.832,77TL kısım karşısında yürürlükte olan AAÜT gereği tek olarak hesaplanan 3.832,77‬TL vekalet ücretinin davalılardan -davalı… hak edeceği miktar sadece 1.598,33TL’dir -tahsilde tekerrür olmamak üzere ve tek olarak davacıdan tahsili ile tek olarak davalılara verilmesine,
6-1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin ileride Bakanlıkça ödenmesi durumunda 6183 sayılı AATUHK hükümleri gereği %99 oranına isabet eden 1.346,4‬TL’nin…’dan -diğer davalıların sorumluluğu sorumluluğu 1.332,936‬ TL ile sınırlıdır- tahsilde tekerrür olmamak üzere- kalan 13,60TL’nin ise davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere red olunan miktar nedeniyle davacı yönünden kesin , davalılar yönünden istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalılar vekilinin yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.25/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip