Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/772 E. 2022/760 K. 05.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/772
KARAR NO : 2022/760

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 05/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen 10/07/2013 tarihli dava dilekçesinde, denetim ve yönetimine TMSF tarafından el konulan dava dışı … A.Ş:nin K.Maraş şubesi tarafından …Ltd.Şti.lehine diğer borçluların ve ayrıca …’in müşterek ve müteselsil kelif olarak kredi kullandırıldığını, kredinin zamanında ödenmemesi üzerine dava dışı banka tarafından kredi hesaplarının kat edildiğini ve borçluların adresine ihtarname gönderildiğini, davaya konu alacakların dava dışı bankanın yönetimi ve denetimine TMSF tarafından el konulması ile TMSF ye devir ve temlik edildiği, TMSF tarafından da müvekkili…A.Ş.ye devir ve temlik edildiğini, TMSF tarafından … ile borçlu bulunan müteveffa … dışındaki asıl kredi borçlusu ve müşterek müteselsil kefiller aleyhine İst… İcra Müd.nün … E.sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, …’in vefat ettiğini, mirasçısı olarak davalıların geriye kaldığını, …in mirasçıları aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla İst… İcra Müd….E.sayılı dosyası üzerinden takip yapıldığını, davalıların itirazın üzerine takibin durduğunu bildirerek, itirazın iptaline, takibin devamına, davalıların %20 den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan …’ın cevap verdiği, cevap dilekçesinde; borca itiraz ettiklerini, icra inkar tazminatı talep edilemeyeceğini faiz başlangıcının yanlış gösterildiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/07/2015 tarih …Esas 2015/518 Karar sayılı kararında “Tüm dosyası kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda; dava konusu alacağın önce TMSF Fonu’na fon tarafından da davacı … AŞ ye temlik edildiği, … A.Ş nin TMSF ‘ye devri ile alacağın fon alacağı haline geldiği, 5411 sayılı bankacılık kanunu’nun 142/1 maddesi hükmüyle fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarının asliye ticaret mahkemelerinde bakılacağı, o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi varsa 1 ve 2 nolu asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu, anılan yasa hükmündeki görevin kamu düzenine ilişkin olduğu ve emredici nitelikte bulunduğu mahkemece resen yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerektiği anlaşıldığından; mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul 1.veya 2.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur”
Şeklinde karar verilmiştir.
Dava konusu alacağı icra takibi öncesi… A.Ş.’nin TMSF’den temlik aldığı, TMSF’nin temlik etmiş olduğu alacağın ise daha önce fona intikal eden …Bank A.Ş.nezdindeki alacak olduğu, …A.Ş.’nin icra takibi yaptığı, itiraz üzerine itirazın iptali davası açtığı yargılama aşamasında davacı ünvanının …A.Ş.olduğu ise kayden tartışmasızdır.
Mahkemenin gerekçe içeriği ve somut davanın tarafları, dava açan, dava konusu ve mahkemenin görevsizlik gerekçesine dayanak yaptığı hüküm dikkate alınarak öncelikle Mahkememizin görevli olup olmadığı irdelenecektir.
Buna göre
1)Bu noktada öncelikle İstanbul …ATM’nin gerekçesinde görevsizlik kararına esas yapmış olduğu 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142 hükmünün öncelikle irdelenmesi, buna göre mahkememizin görevli mahkeme olup olmadığının takdiri gerekir.
4389 sayılı Bankalar Yasasının 14/5-d maddesi 12.05.2001 gün ve 4672 sayılı ve daha sonra 12.12.2003 ve 5020 sayılı Yasalarla değiştirilerek, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 19/10/2005 tarihinde kabul edilmek suretiyle yürürlüğe girmiştir.
“Bankalar ile fon ve bankaların iflas idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür….” şeklini almıştır. Madde metnindeki “bankalar” ifadesi 4672 Sayılı Yasa ile eklendiğinden bankalar ile fon ve bankalarının iflas idaresi tarafından açılacak hukuk davalarının çözüm yerinin yasada belirtilen ticaret mahkemeleri olacağı kabul edilmişse de daha sonra yürürlüğe giren 19.10.2005 gün ve 5411 Sayılı Bankacılık Yasasının 142. maddesi; “Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesinde bakılır, o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür” hükümü getirmiştir.
5411 Sayılı Bankacılık Yasa’sı ile “4672” sayılı Yasa ile eklenen “bankalar” sözcüğü yasa metninden çıkarıldığına göre, yasa koyucu ihtisaslaşma sağlanarak hükümlerde doğruluk ve yargılamaya hız kazandırmak istemiş olduğu anlaşılmakla, sadece “Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına birden çok asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde 1 ve 2. Asliye Ticaret Mahkemelerinin” bakacağı sonucuna ulaşılır. (Yargıtay 20. HD 2019/1466E. 2019/2768K.sayılı ve benzeri kararları.) Kaldı ki dava tarihi 2005 sonrasına aittir. (İstanbul BAM 37.HD 2019/2391E. 2020/698K.sayılı kararı)
Nitekim doktrinde de İstanbul 5.ATM’nin görevsizlik kararına dayanak yapmış olduğu 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142/f.1 hükmünde yer alan “Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesinde bakılır, o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür” düzenlemenin sadece “Fon, Fon bankaları ve müflis bankanın iflas dairesi tarafından açılacak davalarla ilgili olduğundan; Fona, Fon bankalarına ve müflis bankanın iflas idarelerine karşı açılan hukuk davalarına uygulanmayacak; bu davalar genel hükümlere tabi olacaktır”. (Prof.Dr.Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2015, Sayfa 142)
Kaldı ki davacı, 5411 sayılı Kanunun Geçici Madde 13 kapsamında kalan bankalardan da değildir.
Somut olayda İstanbul 5.ATM’nin görevsizlik kararına esas kılmış olduğu hükmün içeriği karşısında davacının Fon, Fon bankası veya müflis bankanın iflas idaresi olmadığı gibi Geçici Madde 13 hükmünde belirtilen bankalardan olmadığı tartışmasızdır. Bu itibarla adı geçen kararda belirtilen dayanak hüküm nedeniyle Mahkememizin görevli olabilmesi yasal olarak kati şekilde mümkün değildir.
Yukarıda açıklanan iki farklı nedenden dolayı Mahkememizin görevli olmayacağı açıktır. Nihayet ve bir an için TMSF’nin alacağının davacı … Yönetim A.Ş. (…A.Ş.) tarafından devir alınmış olması, takip tarihi ve dava tarihi itibariyle ve şekli taraf teorisi dikkate alındığında dahi adı geçen dayanak hükümde belirtilenlerin yine taraf konumunda bulunmadığını ortaya koymaktadır.
Bu şekilde kanun koyucu 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142/f.1 hükmü uyarınca İstanbul 1. ve 2. Asliye Ticaret Mahkemelerinin hangi hallerde görevli olduğunu açıkça düzenlemiştir. Kanun koyucunun amacı ve hükmün açıklığı karşısında davanın açıldığı tarih itibariyle Mahkememizin görevli olmadığı, genel görevli mahkemenin görevli olduğu, mahkememizin ihtisas alanında kalan bir dava bulunmadığı açıktır.
2)Kaldı ki mevcut kanun hükümlerinin lafzı yorum yöntemine göre yapılan yorum dışında ve ayrıca sistematik yorum kurallarına göre irdelemesi aşağıda yapılacaktır. Bu suretle adı geçen m.142 hükmünün yer aldığı Bankacılık Kanununda yer alan diğer maddeler karşısındaki durumu ve bu suretle adı geçen kanunun genel sistematiği incelenecektir.
Halihazırda davacı şirketin, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.143 hükmünde düzenlenen varlık yönetim şirketi olduğu açıktır. Adı geçen dayanak hükmün tüm içeriği dikkate alındığında kanun koyucu varlık yönetim şirketleri arasında ve 4.fıkrasında bir ayrım yapmıştır. Kanun koyucunun yapmış olduğu bu ayrıma göre “fonun en az %20 hissedarları olduğu varlık yönetim şirketleri lehine fona tanınan bir kısım hak ve yetkiler” tanınmıştır. Bir başka deyişle fonun en az %20 hissedar olduğu varlık yönetim şirketleri kapsamında olmayan şirketlerin ise fona tanınan bu bir kısım hak ve yetkilerden yararlanamayacağı hükmün açık içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı şirketin tüzel kişiliği, dava dışı fonun tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsızdır. Nitekim 5411 sayılı Bankacılık Kanununun “Tanımlar” başlıklı m.3 hükmünde “fon” kelimesinin sadece “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu” kapsadığı açıkça düzenlenmiştir.
Adı geçen 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun m.143/f.4 hükmüne göre; “Fonun en az yüzde yirmi hissedar olduğu varlık yönetim şirketleri, Fondan devraldığı alacaklarla ilgili olarak bu Kanunun 132 nci maddesinin sekizinci fıkrası ve 138 inci maddesinin beşinci fıkrasında Fona tanınan hak ve yetkileri kullanır.” Adı geçen hükmün atıf yaptığı kanun hükümlerinin ilgili fıkraları irdelendiğinde ise davacı varlık şirketinin lehine yukarıda açıklanan, uyuşmazlığa esas olan m.142 hükmünün kıyasen uygulanabileceğine dair açık düzenleme yoktur. Bu hususun bir unutkanlıktan ileri geldiği ise hükmün içeriği dikkate alındığında kabul olunamaz.
Nitekim kanun koyucu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu Geçici Madde 13 hükmünde nitelikleri açıklanan ve özel kanunla kurulmuş olan bankalar lehine adı geçen Kanunun 12., 134., 136., 138., 140., 142., 165. hükümleri sınırlı yani tahdidi olarak saymış, bu suretle özel kanunla kurulmuş olan bankalar lehine adı geçen hükümlerin uygulanması kanun kıyası ile kabul etmiştir. Zaten ve bu nedenle örneğin Tasfiye Halinde …Bankası A.Ş.’nin hükümde belirtilen nedenlerle açmış olduğu davalara, kanun kıyasına konu m.142 hükmü uyarınca Mahkememizce ve görevli mahkeme olarak bakılmaktadır.
Buna göre 5411 sayılı Bankacılık Kanununun m.142/f.1 hükmü, yine aynı Kanunun Geçici Madde 13 hükmü dikkate alındığında görevli mahkemenin tespitinde alacağın “fon alacağı” olup olmamasına göre değil ayrıca aktif sıfat durumunu dikkate alarak bir düzenleme yapmıştır. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere varlık şirketinin devir aldığı alacaklar fon alacağı olduğu halde fonun hissedar olduğu varlık yönetim şirketi lehine yani somut olaydaki davacı varlık şirketi lehine m.143/f.4 hükmünde, kanun koyucunun Geçici Madde 13 hükmünde belirtmiş olduğu üzere m.142 hükmüne hiçbir atıf yapmamıştır.
O halde Bankacılık Kanunun m.143 hükmünde veya başkaca bir maddede adı geçen varlık şirketi lehine Mahkememizin görevli olmasını düzenleyen m.142 hükmüne atıf yapılan bir kanun kıyası mevcut değildir. Şüphesiz ki kanun koyucunun amacı ve adı geçen hükümlerin lafzı dikkate alındığında bu hükme atıf yapılmaması kanun koyucunun açık iradesidir ve tercihidir. “Her kanun normu, kanun koyucunun çarpışan menfaatler için biçtiği bir kıymetin ifadesidir.” (E.Hirş) Bu durumda Mahkememizce yapılan değerlendirmede davacı varlık şirketinin sermayesinin %100’ünün fona ait olunsa dahi bu hal, davacı şirketin “fondan” bağımsız bir tüzel kişilik olduğu ve amacının farklı bulunduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. O halde fon lehine tanınan bu istisnai düzenlemenin yani göreve ilişkin m.142 hükmünün, davacı varlık şirketi lehine kanun kıyası yolu ile uygulanmasını öngören herhangi bir düzenleme mevcut değildir.
3)Mahkememizce yorum bilimi ilkelerine uygun olarak yapılan yorumun içerik ve gerekçesine dair gerek doktrin ve gerekse Yargıtay kararlarında bir irdeleme yapıldığı tespit edilememiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun yürürlüğe girdiği 2005 tarihinden sonra fona devredilen bankalarla ilgili fonun …A.Ş.ye devretmiş olduğu alacaklarla ilgili yine icra takiplerinin yapıldığı, yine davaların açıldığı ise sabittir. Özellikle İstanbul ve Ankara Asliye Ticaret Mahkemelerinde adı geçen … A.Ş.lehine, kredi borçluları aleyhine açılan davaların birinci ve ikinci asliye ticaret mahkemelerinde açılmadığı, bu çerçevede dosyalarının temyiz incelemesinin Yargıtay 19.HD tarafından gerçekleştirildiği, temyiz incelemelerinde ise göreve ilişkin olmak üzere bu davalara birinci ve ikinci asliye ticaret mahkemelerince bakılması noktasında herhangi bir bozma kararı verilmediği anlaşılmaktadır. (Yargıtay 19. HD 2018/387E. 2018/1877K., 2015/18325E. 2016/15881K., 2015/16882E. 2016/6587K., 2013/11406E. 2013/6405K., 2013/2920E. 2013/8513K.sayılı, 2022/666E. 2022/581K.sayılı kararı ve karara esas olan İstanbul …ATM dosyasında da davacısı … Yönetim A.Ş.olan itirazın iptali davasında herhangi bir görevsizlik kararı verilmemiştir. (Ankara BAM 21.HD 2017/1192E. 2017/944K.sayılı ilâmı)
4)Son olarak belirtmek gerekir ki açıklanan kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, davacının kanunda sayılan aktif sıfat sahibi kişilerden olmadığı açıktır. Kanun görevli mahkemeyi, alacağın türü yani 5411 sayılı Kanundan kaynaklanan fon alacağı olması dışında ve ayrıca aktif sıfata yani davacı ünvanına göre yapmıştır. Davacı hiçbir aşamada kanunda adı açıkça yazılan kişilerden değildir. Yorum veya kıyas yoluyla görev hususunun genişletilebilmesi ise kesin olarak mümkün değildir.
5)Nitekim somut davada dahi davacı varlık şirketi, uygulamada görüldüğü üzere ve TMSF’nin açmış olduğu dava dilekçelerinde belirtildiği üzere dosyanın “İstanbul 1. ve 2.Asliye Ticaret Mahkemelerine tevzi edilmesine” dair herhangi bir açıklamaya yer vermemiştir. Bu hal gerek Mahkememizce yapılan açıklamalarla gerekse Yargıtay uygulaması ile uyumludur.
6)Mahkememizce adı geçen hükümlere göre yapılan yargısal yorum ve değerlendirmelere göre, kanunda adı ve sıfatı belirtilmeyen davacı şirketin açmış olduğu itirazın iptali ve takibin devamı davası yönünden Mahkememizin özel görevli olmadığı açıktır. Yargıtay’ın ilgili özel dairesinin bu noktada bozma kararı vermemesi de gerekçedeki isabeti göstermektedir.
Yapılan açıklamalar karşısında Mahkememizin “ihtisas mahkemesi olarak” bu davada özel görevli bulunmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK m.114 hükmü uyarınca davanın usulden reddine, hükmün kesinleşmesi halinde dosyanın asıl dosyada görevsizlik kararı veren İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, Mahkememizce verilen karara yönelik istinaf yoluna başvurması halinde ilgili daire tarafından; istinaf yoluna başvurulmaması durumunda ise HMK m.22 hükmü uyarınca davaya bakacak mahkemenin tayini için taraflardan birinin yargı yeri belirlenmesi amacı ile Bölge Adliye Mahkemesine başvurması halinde ilgili dairece görevli mahkemenin belirlenmesine dair karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin “ihtisas mahkemesi olarak” bu davada özel görevli bulunmaması nedeniyle 6100 sayılı HMK m.114 hükmü uyarınca davanın usulden reddine,
Hükmün kesinleşmesi halinde dosyanın asıl dosyada görevsizlik kararı veren İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
2-Mahkememizce verilen karara yönelik istinaf yoluna başvurması halinde ilgili daire tarafından; istinaf yoluna başvurulmaması durumunda ise HMK m.22 hükmü uyarınca davaya bakacak mahkemenin tayini için taraflardan birinin yargı yeri belirlenmesi amacı ile Bölge Adliye Mahkemesine başvurması halinde ilgili dairece görevli mahkemenin belirlenmesine,
3-Karardan sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerinin o mahkemece hükmedilmesine; karardan sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise davanın açıldığı mahkememizce dosya üzerinden bu durumun tespiti ile davacının yargılamaya giderlerine mahkum olunmasına,
Dair, tarafların yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ve bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi.
05/12/2022
Başkan

Üye

Üye

Katip