Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/77 E. 2022/282 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/77 Esas
KARAR NO : 2022/282

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/12/2017
KARAR TARİHİ : 06/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının, Türkiye genelinde tenkin gaz satışı ve hizmeti veren müvekkili şirketten bu alanda hizmet aldığını, müvekkili şirketin söz konusu hizmet bedeli olarak 3.856,29 USD’lik faturalar tanzim ettiğini, faturaların davalıya tebliğ edildiğini, daval tarafın faturalara herhangi bir itirazda bulunmadığını ve kabul ettiğini, ayrıca davalı tarafa teslim edilen 22 adet tüpe ilişkin olarak müvekkili tarafından sevk irsaliyeri düzenlendiğini ve davalı tarafça bu irsaliyelerin imzalandığını, müvekkilinin vermiş olduğu hizmete karşılık düzenleyip davalı tarafa tebliğ ettiği fatura bedelini tahsil edemediğini, bunun için davalı yana noter aracılığıyla ihtarname tebliğ ettiğini buna rağmen davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığını bunun üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe başladığını, davalı tarafın takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını ve davanın halen devam ettiğini, davalı yana teslim edilen 22 adet tüpün müvekkili şirkete teslim edilmediğini ve aralarında imzalanan sözleşme gereğindce müvekkili şirketin iade edilmeyen her bir tüp için 250,00 Euro+KDV talep edebileceğini, ancak müvekkili şirketin bu tutar üzerinden indirime gitmesine rağmen 150,00 Euro talep etmesine rağmen müvekkiline tüplerin iadesinin sağlanmadığı gibi herhangi bir bedel ödemesinin de yapılmadığını, müvekkilinin bu sebeple zarara uğradığını ileri sürerek 22 adet tüp bedeli olan 3.300,00 Euro + KDV bedelinin davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkisizlik sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı taraf müvekkili şirkete teknik gaz satışı ve hizmeti verdiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki gereği, söz konusu hizmete ilişkin olarak tutarı 3.856,29 USD olan faturalar tanzim edilerek müvekkil şirkete sunduğunu ve müvekkil şirketin de kabul ettiğini ve yine bu hizmet kapsamında müvekkil şirkete 22 adet tüp teslim edildiğini iddia ettiğini, bu iddianın gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın bahsettiği faturaların taraflarına hiç ulaşmadığını, müvekkili şirketin anılan faturalardan haberdar olmadığını, davacı firma ile müvekkili firma arasında bahsi geçen hizmet alımı gerçekleşmediğini, hal böyle olunca hizmet kapsamında müvekkili şirkete teslim edildiği iddia olunan 22 adet tüpün de teslim edilmediğinin anlaşıldığını, bu tüplerin tutarının 3.856,29 USD olan hizmet ilişkisinin kapsamında teslim edildiği iddia edildiğine göre öncelikle davacı tarafın ticari ilişkiyi ve tutarı 3.856,29 USD olan hizmet alımını ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin davacı firmaya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirkete ait ticari defterler incelendiğinde bu hususun sabit hale geleceğini, kaldı ki davacı tarafın yukarıda bahsi geçen ve tutarı 3.856,29 USD olan faturaların bedelini İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile talep ettiğini, yaptıkları itiraz neticesinde takibin durduğunu, akabinde davacı tarafça itirazın iptali davası açıldığını, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde … esası ile görülmekte olan davanın halen derdest olduğunu, iş bu davanın sonucu eldeki davayı etkileyeceğinden İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde … E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, ileri sürerek İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde …E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını, haksız davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddini, aksi takdirde esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“Dava, davacı tarafından davalıya teslim edildiği iddia olunan malzeme (tüp) bedellerinin tahsil edilememesi sebebiyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı tarafından davalıya teslim edildiği iddia olunan tüp (malzeme) bedellerinin tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan ilamsız takibe davalının itirazı üzerine İstanbul… Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali istemli dava açıldığı, davalının icra dairesinin yetkisine itirazı üzerine davanın özel dava şartı yokluğundan dolayı usulden reddine karar verildiği ve verilen kararın istinaf edilmesi üzerine henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından aynı fatura ve icra takibi kapsamında tüplerin iade edilmemesi sebebi ile uğranılan zararın tahsili istemli iş bu davanın ikame edildiği anlaşılmıştır.
T.B.K. 122/1 maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür..” hükmünü ihtiva etmekte olup T.B.K. 122 gereği munzam zarar alacaklısı olan davacı, öncelikle temerrüte uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını ve zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispatla mükelleftir.
Somut olayda davacı tarafından ,alacağın ödenmemesi sebebiyle oluştuğu iddia edilen zararın ne şekilde oluştuğu iddia dahi edilmediğinden sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından İstinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 30/12/2021 tarih ve 2019/2710 Esas 2021/1897 Karar sayılı bozma ilamında;
“…Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafça davalıya teslim edildiğ iddia edilen tüplerin iade edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Türkiye genelinde teknik gaz satışı ve hizmeti verdiğini belirten davacı tarafça, davalının, bu alanda davacı şirketten hizmet aldığı, söz konusu hizmet bedeli olarak 3.856,29 USD’lik faturalar tanzim ettiği, ayrıca davalı tarafa teslim edilen 22 adet tüpün iade edilmediği belirtilerek, davalı ya teslim edilen tüplerin bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş, davalı tarafça, hizmet alımı ve dava konusu tüp teslimi iddiası inkar edilmiştir.
Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinde davacı tarafça, davalıya verildiği belirtilen hizmet karşılığı düzenlenen faturalardan kaynaklanan cari hesap alacağının davalıdan tahsilinin talep edildiği, itirazın iptali davasında (Dosyada mevcut gerekçeli karara göre) ibraz edilen dava dilekçesinde, davacı tarafça davalıya gaz tedarikinde kullanılan tüplerin de davalıdan istenilmesine rağmen iade edilmediği, bu hususta davacı tarafça hukuki/cezai süreçlerin ayrıca başlatılacağının beyan edildiği; işbu dosyada ise, davalıya depozitolu olarak teslim edildiği iddia edilen 22 adet tüpün iade edilmediği belirtilerek, bedellerinin tahsilinin istenildiği görülmektedir.
Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, mahkemece davanın munzam zarar alacağı olarak nitelendirilmesi ve bu doğrultudaki yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. Yine aynı yasanın 266. maddesinde, mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlenmiş olup, somut uyuşmazlıkta tarafların iddia ve savunmalarına göre, taraf delilleri toplanılarak, tarafların ticari defterleri üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırılıp, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafça davalıya teslim edildiği iddia edilen tüplerin iade edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacının ve davalının aynı olduğu, aynı hukuki ilişkinden kaynaklanan ancak tüp gaz hizmeti karşılığı düzenlenen faturalardan kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki bir itirazın iptali davası bulunmaktadır. Davacı ve davalı tarafından sunulan dilekçelerde bu davadan bahsedilmiş olup, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyasıdır. Hatta, bahsi geçen dava dosyası için, eldeki davada davacı taraf delil olarak dahi dayanmıştır. Nitekim, yukarıda değinilen istinaf ilamında da bu itirazın iptali davasından söz edilmektedir.
İstanbul… Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dosyası, tüp gaz hizmetine karşılık düzenlenen faturalardan ötürü cari hesaptan kaynaklanan alacağa ilişkin iken ; eldeki dava aynı hukuki ilişki kapsamında iade edilmeyen tüpler sebebiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas, … Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda; davalının icra müdürlüğünün ve mahkemenin yetkisine itirazı üzerine Mahkemece İstanbul İcra Müdürlükleri yetkili olmadığından itirazın iptali davasında ön koşul gerçekleşmediği için icra dairesinin yetkisizliği sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. İş bu karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, eldeki dava dosyasının da istinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2018/1887 Esas, 2020/618 Karar sayılı ilamı ile, davacının istinaf başvurusunun (kesin olarak ve oy birliği ile) esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2018/1887 Esas, 2020/618 Karar sayılı ilamında gerekçe olarak ;
“…Dava, itirazın iptali davasıdır.
Davacı faturaya dayalı alacaklarının ödenmediğini, yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece yetkili icra dairesinde usulüne uygun olarak yapılmış takip bulunmadığından ve itirazın iptali davasının ön koşulu gerçekleşmediğinden, icra dairesinin yetkisizliği sebebiyle HMK’ nın 114/2 ve 115. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde usulüne uygun takip yapılması dava şartı olduğundan, mahkemenin icra dairesinin yetkisine yapılan itirazı öncelikle değerlendirmesi gerekmektedir.
İİK.50. maddesine göre, takip konusunda, …nun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
HMK’nın 17. maddesinde yetki sözleşmesi düzenlenmiş olup “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler.
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü getirilmiştir.
TBK’ nın 1. maddesinde “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.
İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir” hükmü düzenlenmiştir.
Faturanın tanımı ise Vergi Usul Kanununun 229. maddesinde “– Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
” şeklinde yapılmıştır.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere fatura tek taraflı olarak düzenlenen ve satılan emtia veya yapılan iş karşılığı alacağı gösteren belge olup sözleşme değildir.
Faturaya süresinde itiraz edilmemesi, fatura düzenlenmesinin sebebi olan satılan emtia veya yapılan işin karşı tarafa teslim edildiği ile bunun bedeli konusunda düzenleyen taraf lehine karine oluşturur.
Faturada tek taraflı olarak matbu şekilde yer alan yetki kaydı, taraflar arasında usulüne uygun olarak yapılmış yetki sözleşmesi bulunduğunu ispatlamaz. Faturaya süresinde itiraz edilmemesi de faturada yazılı olan yetki kaydının taraflarca kabul edildiği anlamına gelmez.
Davacı taraflar arasında usulüne uygun düzenlenmiş yetki sözleşmesi bulunduğunu ispatlayamamıştır.
Buna göre davaya konu takip alacağı faturaya dayalı olduğundan İİK 50. maddesi yollaması ile uygulanacak olan HMK’ nın 6. maddesine göre takipte genel yetkili icra dairesi davalı borçlunun yerleşim yeri icra dairesidir. Yine HMK’nın 10. maddesine göre sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili olduğundan ve takip dayanağı para borcu olup TBK’ nın 89. maddesine göre alacaklı davacının yerleşim yeri mahkemeleri ve icra daireleri de yetkili olduğundan takip tarihi itibarıyla davacının yerleşim yeri icra dairesi de yetkili olacaktır.
Somut olayda davalı borçlunun yerleşim yeri Ankara olup HMK 6. maddeye göre Ankara icra daireleri, davacı alacaklının yerleşim yeri ise İstanbul Ataşehir olup HMK 10. Ve TBK 89 maddelerine göre İstanbul Anadolu icra daireleri yetkili olmaktadır. Davacı ise davaya konu takibi yetkisiz İstanbul icra dairesinde yapmış olup buna göre davalı borçlu süresinde yaptığı icra dairesinin yetkisine itirazında haklıdır. Bu nedenle davacının istinaf sebepleri yerinde değildir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan DAVACI VEKİLİNİN İSTİNAF BAŞVURUSUNUN HMK’NIN 353/1-B1 MADDESİ GEREĞİNCE ESASTAN REDDİNE…” şeklinde karar vermiştir.
İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/713 Esas, 2018/441 Karar sayılı dava dosyasında verilen ve kesinleşen hükmün, eldeki dava için kesin delil olduğu noktasında duraksama yoktur.
Hemen belirtmek gerekir ki, eldeki davada dava dilekçesi davalı tarafa 08/02/2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından yasal süresi içinde 19/02/2018 tarihinde cevap dilekçesi sunulmuştur. Davalı yasal süre içinde sunduğu cevap dilekçesinde tıpkı diğer davada olduğu gibi İstanbul Mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu belirterek yetki ilk itirazında bulunmuştur.
Her iki tarafın ticari şirket ve dolayısıyla tacir olduğu uyuşmazlık bakımından taraflar arasında yazılı bir şekilde yapılmış bir yetki sözleşmesi bulunmamaktadır.
Davacı, davalının cevap dilekçesinde ileri sürdüğü yetki ilk itirazından sonra cevaba cevap dilekçesinde İstanbul … ATM’ nin … Esas sayılı dava dosyasında olduğu gibi fatura ve sevk irsaliyelerinin altında matbu şekilde yazılı yetki şartının bulunduğunu, davalının 7 günlük süre içinde bu kayıtlara itiraz etmediği için İstanbul Mahkemelerinin artık yetkili hale geldiğini iddia etmiştir. Ne var ki, birebir emsal olan hatta tarafları ve istinaf incelemesini yapan dairenin dahi aynı olduğu yukarıda değinilen ilamda; Mahkememizin yetkili olmadığı açıkça görülmektedir.
Tekrar vurgulamak gerekir ise; HMK’nın 17. maddesinde yetki sözleşmesi düzenlenmiş olup “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü getirilmiştir. TBK’ nın 1. maddesinde “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir” hükmü düzenlenmiştir. Faturanın tanımı ise Vergi Usul Kanununun 229. maddesinde ” Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
” şeklinde yapılmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere fatura tek taraflı olarak düzenlenen ve satılan emtia veya yapılan iş karşılığı alacağı gösteren belge olup sözleşme değildir. Faturaya süresinde itiraz edilmemesi, fatura düzenlenmesinin sebebi olan satılan emtia veya yapılan işin karşı tarafa teslim edildiği ile bunun bedeli konusunda düzenleyen taraf lehine karine oluşturur. Faturada tek taraflı olarak matbu şekilde yer alan yetki kaydı, taraflar arasında usulüne uygun olarak yapılmış yetki sözleşmesi bulunduğunu ispatlamaz. Faturaya süresinde itiraz edilmemesi de faturada yazılı olan yetki kaydının taraflarca kabul edildiği anlamına gelmez. Davacı taraflar arasında usulüne uygun düzenlenmiş yetki sözleşmesi bulunduğunu ispatlayamamıştır.
Buna göre, HMK’ nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme davalı borçlunun yerleşim yeri mahkemesidir. Yine HMK’nın 10. maddesine göre sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi de yetkili olduğundan ve dayanak zarar istemi para borcu olup TBK’ nın 89. maddesine göre alacaklı davacının yerleşim yeri mahkemeleri de yetkili olduğundan dava tarihi itibarıyla davacının yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olacaktır.
Somut olayda davalı borçlunun yerleşim yeri Ankara olup HMK 6. maddeye göre Ankara Mahkemeleri, davacı alacaklının yerleşim yeri ise İstanbul / Ataşehir olup HMK 10. ve TBK 89 maddelerine göre İstanbul Anadolu Mahkemeleri yetkili olmaktadır. Davacı ise eldeki davayı yetkisiz İstanbul Mahkemesinde açmış olup buna göre davalı süresinde yaptığı mahkememizin yetkisine itirazında haklıdır.
Davacı davasını yetkisiz mahkemede açtığından, süresinde sunduğu cevap dilekçesine ve yetki ilk itirazına göre yetkili mahkemeyi belirleme ve tercih hakkı artık davalı tarafa geçmiştir. Davalı cevap dilekçesinde yetkili mahkemeyi genel yetki kuralları uyarınca Ankara Mahkemeleri olarak seçtiğinden davalının yetki ilk itirazının kabulüne, Mahkememizin yetkisizliğine ve dava dosyasının yetkili mahkeme olan Ankara (Nöbetçi) Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, yetkisizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davalının yetki ilk itirazının kabulü ile; HMK 116/1-a madde yollamasıyla HMK 114 ve 115 madde hükümleri uyarınca davanın usulden reddine, Mahkememizin yetkisizliğine,
2-Karar kesinleştiğinde dosyanın talep halinde yetkili Ankara (Nöbetçi) Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3-Karara karşı kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde; süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleştirilmiş ise kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesine,
4-Başka mahkemede davaya devam edilmesi söz konusu olmadığından dava hakkında açılmamış sayılma kararı verilerek davacının yargılama giderlerine mahkum edileceğinin taraf vekillerine bildirilmesine,
5-HMK 331/2 maddesi uyarınca davaya başka bir mahkemede devam olunacağından yargılama giderlerine bu aşamada hükmedilmemesine,
6-Harç ve tüm yargılama giderlerinin yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
06/04/2022

Katip …
e-imza *

Hakim …
e-imza *