Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/76 E. 2022/475 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/76 Esas
KARAR NO : 2022/475

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/12/2017
KARAR TARİHİ : 15/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’de çiftçilik yapmakta olan müvekkili 2017 yılında davalı ile 05.04.2017 tarihli Domates Yetiştirme ve Alım Sözleşmesi yapmış olduğunu, sözleşme gereğince müvekkili domates yetiştireceğini davalı ise müvekkilin yetiştirdiği domatesleri alacağını, yapılan sözleşme gereğince davalı, müvekkili davacının yetiştirdiği ürünü tonunu 4,8 … (Kuru Madde) üzerinden 260 TL ( Kilosu 0,260 Kuruş)üzerinden almayı kabul ve taahhüt etmiş olduğunu, …’in her 0,1 birim artması veya azalması halinde fiyatta aynı oranda arttırılacak veya indirileceğini, yani ürünün …’i 0,1 oranında artması halinde ürünün fiyatı da taban fiyat olan 0,260 TL üzerinden o kadar yani 0,1 oranında artacağını, ürünün …’i azalması halinde taban fiyat üzerinden o kadar yani aynı oranda azalacağını, müvekkili davacı ürünü yetiştirdikten sonra davalının talimatları doğrultusunda teslim etmeye başlamış olduğunu, davalının talimatları doğrultusunda müvekkili çeşitli tarihlerinde toplam fireler düşüldükten sonra net olarak yaklaşık 1000 Tondan fazla ürün teslim etmiş olduğunu, davacı müvekkilin ürün teslimlerinde sözleşmede yazılı olmasına rağmen teslim edilen ürünün …’i taban … olan 4,8’den yüksek olduğu hallerde taban fiyat üzerinde artış yapılmadığı halde ürünün …’i taban …’den düşük olduğu hallerde orana göre azaltma yapacağına fazlasıyla yani orandan daha fazla indirmiş olduğunu, müvekkilin 17.08.2017 tarihinde döktüğü ürünün …’i 5.160 olduğunu, yani taban …’den çok daha yüksek olduğunu, sözleşmeye göre birim fiyat üzerinden artış yapılması gerektiği halde davalı işbu ürünün birim fiyatını 259,50 olarak beyan ve kabul etmiş olduğunu, sözleşme gereğince davalı … cinsi fidanları 1000 tanesini KOV dâhil 120 TL’den vereceğini taahhüt etmesine rağmen müvekkile fatura ederken 120 TL + KDV den işlem görmüş olduğunu, Viyella cinsi fidanların 1000 tanesini KDV dâhil 100 TL’den vereceğini taahhüt etmesine rağmen müvekkile fatura ederken 100 TL+ KDV den işlem görmüş olduğunu, davalı yine sözleşmeyi ihlal etmiş olduğunu, müvekkilin ürünleri hazır olmasına rağmen ve müvekkilin defalarca ürünün toplanması gerektiğini, makina göndermelerini istediği halde yaklaşık 20 gün makinanın bozuk olduğunu iddia ederek toplatmamış olduğunu, müvekkil ücretinin kendisi tarafından ödenmek şartı ile başka bir makinaya toplatmak istemiş – ürünlerin daha fazla zarar görmemesi için- ancak davalı taraf buna müsaade etmemiş olduğunu, müvekkilin yüzlerce ton ürünü zarar görmüş olduğunu, müvekkili zarara uğramış olduğunu, davalı yine sözleşmeyi ihlal ederek müvekkili zarar ettirdiğini, müvekkili, davalı temsilcilerine bu haksızlıkları ve adaletsizlikleri itiraz ettiğinde ve hakkım aradığında müvekkili de diğer üreticilere yaptıkları gibi sözleşme ile tehdit etmiş olduğunu, üreticilerin 3 kuruş para kazanmak için davalının okumalarına bile izin vermediği ve üreticileri bir nevi köle statüsüne sokan sözleşmeyi imzalamak zorunda kalmakta olduklarını, sözleşme ile tüm inisiyatif davalının eline geçmekte olduğunu, davalı sorun çıkaran üreticilerin veya fiyatların çok düştüğü zamanlarda üreticilerin ürünlerini uygun olmasına rağmen yani şartlara uymasına rağmen keyfi olarak almamakta olduğunu, bu durumda üreticinin ürünü ya tarlada kalmakta yâda üretici ürününü daha ucuz bir bedelle başka birine satmakta olduğunu, davalı üreticinin ürününü almamakta ve üreticinin ürününü başka birine satması halinde üreticiyi taahhüdünü doldurmadın diyerek üretici hakkında icra takibi yapmakta ya da dava açmakta olduğunu, davalı sözleşme ile üreticiyi köseye sıkıştırıp, tehdit ederek istediğini almakta olduğunu, müvekkili davacının davalının keyfi tutumu nedeni ile toplanmaması nedeniyle – ve her ne kadar ilaçlama ve gübreleme yapılsa da hava şartlarının etkisi ile mücbir sebepten dolayı beklenenden ve hedeflenenden çok daha az ürün alabilmiş olduğunu, nedenlerden dolayı yani müvekkili davacıdan kaynaklanmayan, müvekkili davacının sorumlu olmadığı ve engelleyemeyeceği nedenlerden yani mücbir sebeplerden dolayı ve davalı tarafın sözleşme şartlarına uymayarak ve kötü niyetli olarak ürünün toplanmasını geciktirmesi ve ürünlerin zarar görmesi nedeni ile müvekkil davacı taahhüdünü tamamlayamadığını, ürün çıkmaması nedeni ile davalıya satmayı taahhüt ettiği ürün miktarını dolduramadığını, davalı taraf müvekkilin taahhüdünü dolduramadığını iddia ederek davalı ile müvekkil arasında yapılan sözleşmenin 5. Maddesinin (Üretim Şartları) B bendinin ( Üreticinin Sorumluluğu ) 19. numaralı alt maddesi gereğince düzenlenerek üretici davacı tarafından davalı alıcıya verilen 05.04.2017 düzenleme tarihli teminat senedini sonradan bir bedel yazarak ve vade koyarak 25.10.2017 tarihinde … 7. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası 10 örnek icra takibi yapmış olduğunu, teminat senetleri kayıtsız şartsız borç ikrarını içermemesine rağmen davalı tarafından kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılmış olduğunu, teminat senetleri her hangi bir borç ikrarını içermediği için takip konusu yapılamayacağını, davacı müvekkilin işbu takip konusu olan ve 05.04.2017 tarihli sözleşme gereğince verilen teminat senedinden, senetten doğan herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı taraf, davacı müvekkilin borcu olduğu iddiasında ise bunu dava konusu yapmak zorunda olduğunu, davalı karşılıklı edimleri kapsayan sözleşmenin şartlarına uymadığını, hem de uymadığı sözleşmeye dayanarak üreticiden alacaklı olduğunu iddia ederek icra takibi ya da dava açmakta olduğunu, takip konusu senedin teminat senedi olduğunun acık ve net ortada olması nedeni ile ve tamiri mümkün olmayan sonuçların ortaya çıkmaması için bedelsiz olarak takibin durdurulmasına, davalı tarafından müvekkil davacı aleyhine yapılan takip dayanağının teminat senedi olması ve teminat senedinin takip konusu yapılamayacağından dolayı takibin iptaline ve senetten dolayı davacı müvekkilin borçlu olmadığına, davalı taraf takip konusu senedin teminat senedi olduğunu bilmesine rağmen müvekkil hakkında kötü niyetli olarak icra takibi yapmasından dolayı % 40 kötü niyeti tazminatı ödemesine, karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; borçlunun takip konusu senede bir teminat senedi olduğu iddiasıyla itiraz etmekte ise de, bilindiği gibi teminat senetlerinde senet düzenlendiği ve verildiği tarihte bedelsiz nitelikte olması gerektiğini, kesin borç ikrarı ile ödeme aracı niteliği taşıyan senetlerden ayırt edici özelliğinin bu olduğunu, somut olayda ise senet düzenlendiğinde bedelsiz olmayıp vadeli ödeme amacıyla verildiğini, somut olayda takibe dayanak senet müvekkil tarafından davalıya avans olarak verilmiş olan nakdi bir para karşılığında vadeyle ödeme amaçlı düzenlenmiş olup, kesin borç ikrarını içermekte olduğunu, senet borçlusuna ileri vadeli ödeme imkanı sağlayan bir ödeme aracı olduğunu, davacıya 100.000,00 TL bedelli 01/10/2017 vadeli senet alındığını, vade tarihinde senet muaccel olmuş, bundan sonra icraya konu edildiğini, tacir taraflar arasında cari hesapta kayıtlı çeşitli konulardaki sözleşmelerin mevcut olduğunu, dava ve takip konusu senet ise; nakit para havalesi karşılığının düzenlenmiş olduğunu, senet, davacının iddiası gibi domates atımına ilişkin olmadığını, davacı domates alım sözleşmesine ilişkin itirazlarını müvekkilin domates faturalarına dayanan bir takibine veya talebine karşı dile getirilmesi gerektiğini, davanın konusu ise nakit para transferi karşılığında düzenlenen senedin tahsili olduğunu, takibe dayanak senet, müvekkili tarafından davalıya nakit para transferi karşılığında düzenlenmiş olup, kesin borç ikrarının içermekte olduğunu, somut olayda senet, borçlusuna ileri vadeli ödeme imkanı sağlayan bir ödeme aracı olduğunu, davacının iddialarının ise başka bir sözleşme ilişkisine ilişkin olduğunu, davanın konusu olan senetle ilgili olmadığını, davacının sırf müvekkile nakit havalesi karşılığında verdiği senedin tahsilini geciktirmek ve sürüncemede bırakmak için dava dilekçesindeki iddiaları öne sürerek tartışma yaratmaya çalışmakta olduğunu, müvekkilin davacı ile domates alımına ilişkin yaptığı sözleşmenin başka bir davanın ve icra takibini konusu olabileceğini, vade tarihinde senet bedelinin muaccel olmuş olduğunu, daha sonra icraya konu edildiğini, senetlerin düzenlendiği tarihte temsil ettikleri temel borç ilişkisinde bir alacağın var olduğunu, davacı, kendisine avans olarak verilen para karşılığı olarak kesilen fatura bedelini müvekkil şirkete iade ettiğini veya ödediğini ispatla mükellef olduğunu, şirket kayıtlarındaki cari hesap ilişkisi İncelendiğinde taraflar arasındaki cari ilişki ve borcun miktarının belli olduğunu, davaya konu senedin bir teminat senedi olmadığı, içtihatlar doğrultusunda değerlendirildiğinde senet metninden anlaşılmakta olduğunu, dava ve takip konusu senedin dayanağının temel ilişkiyi izah eden sözleşmeyi müzekkere ile müvekkilden talep ettiğinin anlaşılmakta olduğunu, takip konusu senedin davacı iddialarında bahsi geçen sözleşmeye değil cari hesapta adı geçen alacak kalemlerine dayanmakta olduğunu, söz konusu alacak kalemlerinin dayanağı ve faturaların ve dekontların sunulmuş olduğunu, faturalar karşılıklı mutabakat ile kesilmekte olup, davacı da o dönem bu faturaları kabul etmiş olduğunu, davacının müvekkili şirket için üretilen ürünleri gizlice toplamak suretiyle çalıp tarlaya müvekkil şirket zirai personelinden habersiz bir makine sokarak hasat yapmış ve iki tır malı başka fabrikaya satmış olduğunu, bu durum müvekkili şirket yetkililerince tespit edilmiş tarlaya jandarma çağırıldığını, davacı çiftçi, hem gereği gibi ifa yapmamasına hem de kötü niyetle müvekkili şirketi kandırmak suretiyle elde ettiği haksız kazanca türlü kılıflar uydurmaya çalışmakta, hem de müvekkile ticari ilişkisinden borçlu olduğu ve kötü ifada bulunduğu gerçeğini inkar etmeye çalışmakta olduğunu, domates alımına ilişkin söz konusu sözleşmenin edim ve ifaları bu davanın konusu olmamakla birlikte, yine de tartışmaya açılması halinde belirtmek gerekir ki; davacıyla taraf olunan domates alımına ilişkin sözleşme, salt davacıya uygulanan bir sözleşme olmadığını, müvekkili tüm üreticilerle aynı tip sözleşmeyi yapmakta olduğunu, üreticiler sözleşme şartlarına uygun davranmış, davacı ise davacı, domates alım sözleşmesine göre müvekkile ait olan hasat ürününü, daha yüksek bir birim fiyata başka bir fabrikaya satmış, bundan kar elde etmiş olduğunu, üstelik hasat ürününün yetiştirilmesi konusundaki tüm maddi fedakarlıklar müvekkili şirket tarafından yapılmış olmasına rağmen, davacı taahhüdünü yerine getirmeyerek temerrüde düşen taraf olmuş olduğunu, bu nedenle davacının tüm diğer üreticiler gibi şartları başta kabul ederek imzaladığı bir sözleşmenin şartlarının fahişliğinden bahisle öne sürdüğü itirazların bu aşamada dinlenemeyeceğini, müvekkilin domates alımına ilişkin sözleşmede davacının eksik ifasından kaynaklanan alacakları taahhüt edilen domates tonajı ile sınırlı olmadığını, domates alımı konulu olan sözleşmede müvekkilin cezai şart yanında ayrıca hasat ürünün rakip firmalara satılması nedeniyle oluşan zararının tazminini de dava yoluyla isteme imkanı mevcut olmasına rağmen, dava ve talep konusu yapmamış olduğunu, müvekkilinin üretici davacının, öncelikle kambiyo takipleri ile talep konusu edilen nakit avans borcunu ödemesini beklemekte olduğunu, müvekkil şirket dışında davacı aleyhine birçok icra takibi başlatıldığını, araç takyidatının incelenmesinden de anlaşılacağı üzere borçlu davacı aleyhine pek çok icra takibi mevcut olup davacının borca batık durumda olduğu ve borçlarını ödememek veya ertelemek için huzurdaki dava da dahil olmak üzere pek çok yola başvurduğunu,” beyan ederek, müvekkil şirketin alacağını sürüncemede bırakmak amacıyla açılan davanın reddine, davacı tarafın takibin iptali ve kötü niyet tazminatının ilişkin taleplerinin reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
“…Dava, icra takibine konu bononun teminat senedi olduğu ve davalıya sözleşme kapsamında borçlu olmadığından bono nedeni ile de borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü için senede karşı senetle ispat kuralı, bononun hukuki niteliği ve edimlerin aynı anda ifa edilmesine ilişkin kuralların bir arada irdelenmesi gerekmektedir.
İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190.maddesine göre “ (1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Senetle ispat kuralı HMK 201. maddede yer almıştır. Buna göre, senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen, senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin kanunda belirtilen miktardan az bir miktarda olsa bile tanıkla ispat edilemeyecektir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir.
Yine davanın açıldığı tarih itibari ile yürürlükte bulunan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 688. Maddesine göre bono veya emre muharrer senet, senet metninde (bono) veya (emre muharrer senet) kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dilde yazılmışsa o dilde bono karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini, ödeme yerini, kime ve kimin emrine ödenecek ise onun ad ve soyadını, senedin tanzim edildiği gün ve yeri, tanzim edenin imzasını içermelidir. Sıralanan bu kayıtlar bononun zorunlu ve geçerliliğini etkileyecek olan zorunlu unsurlardır.
Bonoyu düzenleyen borçlunun ödeme vaadini içeren bir tür kambiyo senedi olan bonoda taraflar 688. maddede belirtilen şekli koşulların yanında bononun ihdas nedeni (malen/nakden ya da teminat kaydı ile alındığını), uyuşmazlık durumunda aralarındaki anlaşmaya göre yetkili olacak mahkeme, faiz gibi bononun geçerliliğine etki etmeyecek ihtiyari unsurları belirleyerek senede ekleyebilirler.
Sıralanan şekil şartlarından da anlaşıldığı üzere, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerir. Bu nedenle de bono düzenlenirken temel ilişkinin kaynağına yönelik “bedelin malen-nakden ya da teminat olarak alındığına” ilişkin ibarelerin senede yazılması zorunlu değildir. Taraflar bu ibareleri ticaret hayatındaki olası bir uyuşmazlık durumunda ispat hukukunda karşılaşabilecekleri zorlukları daha kolay aşmak amacıyla ihtiyari olarak kayıt altına almaktadırlar. Yoksa elbette ki bu kayıtlar bağımsız borç ikrarı içeren senetlerin niteliğine etki etmez.
Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü davalı olan alacaklıdadır. Ancak bu kuralın bazı istisnaları bulunmaktadır. Menfi tespit davasında takibe konu kambiyo senedinin bedelsizliğini ileri süren davacı olan borçlu bu iddiasını ispat ile mükelleftir. Somut olayda takibe konu bononun taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında teminat olarak verildiği yazılı deille ispat edilemediğinden sübut bulmayan davanın reddine…” şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 18/11/2021 tarih ve 2020/362 Esas 2021/1413 Karar sayılı ilamında;
“…Dava, icra takibine konu bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, davalı şirket ile aralarındaki domates üretimi ve alım satım sözleşmesi dayalı olarak davalı şirket adına boş olarak teminat senedi düzenlendiğini, bedelsiz olan teminat senedinin sonradan doldurularak icra takibine konu edildiğini iddia etmiş, davalı ise, davacı ile aralarındaki sözleşme kapsamında, davacıya avans olarak para gönderdiğini, bu borca karşılık senedin düzenlendiğini, teminat senedi olmadığını, sözleşmede belirtilen teminat senedinin dava konusu senet olmadığını, sözleşme kapsamında alınan teminat senedinin başka bir icra dosyasında takibe konu edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Somut olayda, ispat yükü üzerinde olan davacının dava ve takibe konu senedin teminat senedi olduğunu, boş olarak düzenlenen senedin sonradan doldurulduğunu ve bedelsiz olduğunu yazılı delillerle kanıtlamakla yükümlüdür.
Dairemizce, … 2.İcra Müdürlüğünün …E. sayılı icra dosyasına konu edilen senedin suretinin dosyaya getirtildiği ve buna göre, 15.06.2017 tanzim ve 01.10.2017 vade tarihli 315.000 TL bedelli senedin keşidecisi davacı …, lehtarı davalı … A.Ş olup, senedin arkasında, “2017 sezonu domates küspe ve biber küspe için verilen teminat senedidir” yazılı olduğu ve yine dosyaya getirtilen dava konusu 05.04.2017 tanzim ve 01/10/2017 vadeli 100.000 TL bedelli senedin keşidecisi davacı, lehtarı ise davalı olup senedin ihdas neden gösterilmediği görülmüştür. Davalı taraf, davacıya aralarında domates yetiştirme alım sözleşmesi kapsamında, 05.05.2017 ve 30.05.2017 tarihlerinde, 50.000 TL’şer olmak üzere toplam 100.000 TL avans para gönderildiğini, karşılığında dava konusu senedin düzenlendiğini belirtmiş ise de, senedin tanzim tarihi 05/04/2017 olup, senet karşılığı para gönderim tarihlerinin ise 05.05.2017 ve 30.05.2017 olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 05.04.2017 tarihli Domates Yetiştirme ve Alım Sözleşmesine konu teminat senedinin başka bir icra dosyasında (… 2.İcra Müdürlüğünün …E) icra takibine konu olduğu belirtilmiş ise de, yukarıda anılan icra dosyasındaki senedin taraflar arasındaki başka bir akdi ilişkinin teminatı olarak düzenlenmiş olduğu görülmüştür.
Taraflar arasındaki 05.04.2017 tarihli Domates Yetiştirme ve Alım Sözleşmesinin 19. maddesinde; “Üretici, taahhüt ettiği ürün miktarı ile orantılı olarak bir kambiyo senedi düzenleyerek Alıcıya, verecektir. İşbu teminat senedi Alıcı tarafından kesinlikle başkasına ciro edilemez. Hasat sonunda teminat senedi Üreticiye iade edilecektir.” denilmiştir. Bu durumda, iddia – savunma, toplanan deliller ve özellikle sözleşme ve dava konusu senedin tanzim tarihi gözetildiğinde, dava konusu SENEDİN 05.04.2017 TARİHLİ SÖZLEŞMENİN TEMİNATI olarak düzenlenmiş olduğunun KABULÜ gerekmiştir.
O halde, ilk derece mahkemesince, dava konusu senedin teminat fonksiyonunun devam edip etmediği yukarıda anılan sözleşme hükmü kapsamında değerlendirilerek toplanacak deliller sonucunda bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak ve ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar tesisi doğru olmamıştır. Açıklanan bu nedenlerle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir…” denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yeniden esasa kaydedilmiştir.
Dava, icra takibine konu bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
… 7. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında, takip alacaklısının davalı, takip borçlularının ise davacı … ile dava dışı … olduğu, takip alacaklısının borçlular hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinde bulunduğu, takibe dayanak teşkil eden kambiyo evrakının bono olduğu, bahse konu bonoda dava dışı …’ ın avalist, düzenleyenin davacı, lehtarın davalı olup, tanzim tarihinin 05/04/2017, vade tarihinin 01/10/2017, bedelinin 100.000,00 TL olduğu anlaşılmıştır.
İstinaf Mahkemesi yukarıda ayrıntısına yer verilen ilam uyarınca, icra takibine konu bononun hem sözleşme hem de senedin tanzim tarihi nazara alınarak davacı tarafından 05/04/2017 tarihli Sözleşmenin teminatı olarak davalıya verildiğinin kabulü gerektiğini ifade etmiş, akabinde bononun teminat senedi olarak kabulünden sonra mahkememizce dava konusu senendin teminat fonksiyonunun sona erip ermediği / devam edip etmediği noktasında inceleme yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Mahkememizce, dava konusu senedin (bononun) 05/04/2017 tarihli Sözleşmesinin teminatı olarak verildiği kabul edilmiş, senedin teminat fonksiyonunun sona erip ermediği / devam edip etmediği noktasında istinaf ilamı uyarınca araştırma yapılmıştır.
Öncelikle, senedin teminat fonksiyonun sona erip ermediği / devam edip etmediği noktasında ispat yükünün hangi taraf üzerinde olduğunun açıklanması zorunludur. Zira, davacı taraf istinaf ilamından sonra mahkememize sunduğu dilekçelerde bu noktada ispat yükünün davalı üzerinde olduğunu iddia etmektedir.
Ancak, bilindiği üzere, senedin teminat fonksiyonunun sona erip ermediğini ispat yükü davacı taraf üzerindedir. (Y. 19. HD. 2014/14172 E., 2014/18742 K.). Bu bağlamda, davacı, senedin teminat fonksiyonunun bittiğini / sona erdiğini ispatlarsa dava konusu teminat senedinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti talebinin kabulü gerekirken; teminat fonksiyonunun bittiği / sona erdiği ispatlanamazsa bu takdirde teminat fonksiyonu kısmen veya tamamen devam eden senet için davalının, alacaklı olduğu miktar kadar davacı borçlu hakkında senedi icra takibine konu edip alacağın tahsili isteyebilecektir (Y. 19. HD. 2014/14172 E., 2014/18742 K.). Bu nedenle, davacının ispat külfetinin davalı tarafta olduğuna yönelik savunmalarına emsal ilam uyarınca itibar edilmemiştir.
Somut olayda, taraflar arasında imzalanan ve varılığı tartışmasız olan 05/04/2017 tarihli Domates Yetiştirme ve Alım Sözleşmesinin 19. maddesinde “Üretici, taahhüt ettiği ürün miktarı ile orantılı olarak bir kambiyo senedi düzenleyerek alıcıya verecektir. İş bu teminat senedi, alıcı tarafından kesinlikle başkasına ciro edilemez. Hasat sonunda teminat senedi üreticiye iade edilecektir” şeklinde düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki 05/04/2017 tarihli Sözleşmenin anılan hükmü ve diğer maddeleri uyarınca davacının domates ürününü yetiştirerek sözleşmedeki şartlar ve taahhüt ettiği miktar dahilinde davalı şirkete teslim etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Esasen, davaya konu teminat senedi bahse konu sözleşmedeki “domates ürününü yetiştirip taahhüt edilen miktarın teslim edilmesi edimini” teminat altına almakta, senet bu edimin teminatı olarak verilmektedir. 05/04/2017 tarihli Domates Yetiştirme ve Alım Sözleşmesinin 19. maddesi uyarınca hasat dönemi geçmesine rağmen teminat senedi davacıya iade edilmemiştir. Dolayısıyla, teminat senedi davalı tarafından davacıya iade edilmediğine göre / halen senet davalı nezdinde bulunduğundan kural olarak senedin teminat fonksiyonunun devam ettiği kabul edilmelidir. Ancak, bu durumun aksi yani teminat senedi iade edilmemesine rağmen teminat fonksiyonunun sona erdiği / bittiği yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafından ispat edilebilir. Ne var ki, eldeki dava dosyasında celp edilen kayıtlardan da görüleceği üzere, davacının sözleşmenin 19. maddesi uyarınca taahhütt ettiği kadar domates ürününü davalı şirkete teslim edemediği anlaşılmıştır. Esasen bu durum, “taahhüt miktarı kadar domates ürünün davalı şirkete teslim edemediği vakıası” davacının dava dilekçesindeki anlatımlarında da açıkça ikrar edildiğinden çekişmesizdir.
Öte yandan, mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, takip tarihi itibariyle davacının senet bedeli olan 100.000 TL’ den çok daha fazla tutarda (davacının kendi ticari defterlerine göre 358.269,64 TL) borçlu olduğu tespit edilmiştir. Başka bir anlatımla, davacının kendi ticari defter ve belgelerinde dahi senet bedelinden çok daha yüksek miktarda borcunun bulunduğu, teminat senedine konu borcun sona ermediği / bitmediği, aksine ticari defter ve belgelere göre senedin teminat fonksiyonunun ve davalı alacağının devam ettiği anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacının, davalıya borçlu olduğu miktar nazara alındığında, dava konusu senet bedelinin tamamı yönünden senedin teminat fonksiyonunun devam ettiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla davalının, senet bedelinin tamamı kadar alacaklı olduğu için senedi takibe koyması ve alacağının tahsili istemesi yerindedir. Nitekim, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda takip tarihi itibariyle, davalının senet bedelinden daha fazla tutarda davacıdan alacaklı olduğu sabittir. Bu itibarla, senedin teminat fonksiyonun bittiği / sona erdiği davacı tarafından ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir. Ayrıca, 2004 sayılı İİK’ nın 72/4. maddesi “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez” hükmüne amir olup, somut olayda Mahkememizce 19/12/2017 tarihinde davacı lehine icra takibine yönelik ihtiyati tedbir kararı verildiği, ihtiyati tedbir kararı sebebiyle davalının alacağına geç kavuşması durumunun ortaya çıktığı, neticede eldeki davanın davalı alacaklı lehine sonuçlanması ve davalının icra inkar tazminatı talebi bulunduğundan İİK 72/4. maddesindeki tüm yasal koşulların bulunduğu anlaşılmakla takibe (İst.7.İ.M. 2017/33671.E). konu alacağın toplam tutarı (100.614,38 TL) üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Davanın REDDİNE,
2-İİK 72/4 maddesi hükmü uyarınca yasal koşulların oluşması sebebiyle 20.122,87 TL icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
3-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 1.707,75 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 1.627,05 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA
5-Davalı tarafından yapılan 165,63 TL posta masrafı yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ nin 13/1. maddesi uyarınca 13.450,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, ancak önceki kararın yalnızca davacı tarafından istinaf edilmesi ve davalının ise herhangi bir istinaf talebinde bulunmaması nedeniyle davacı lehine vekalet ücreti yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğundan önceki hükümde karar altına alınan 10.750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-HMK 333. Maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen i,lgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) haftalık yasal süresi içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
15/06/2022

Katip …
e-imza *

Hakim …
e-imza *