Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/746 E. 2023/514 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/746
KARAR NO : 2023/514

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 20/10/2022
KARAR TARİHİ : 08/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. (“müvekkil şirket”) ile müflis arasında, yurt dışında yerleşik kişilerin Türkiye’de yaptıkları alışverişlere ait KDV tutarlarının iadesine ilişkin 04/05/2009 tarihli sözleşmenin akdedilmiş olduğunu, müvekkili şirket ile müflis arasında akdedilen sözleşme uyarınca, turistlerin satın almış oldukları mallardan dolayı ödedikleri KDV’nin iadesi için düzenlenen KDV iade sistemine müflisin dahil edilmesi esasları ve koşullarını belirlenmekte olduğunu, müvekkili şirketin faturalarını ödememiş olduğunu, müvekkil şirket tarafından kesildiğini, müflisçe ödemesi yapılmamış faturaların dilekçe ekinde sunmakta olduklarını, müvekkil şirketin mezkûr ödenmemiş on faturadan ana para alacağının toplam 48.312,32 TL değerinde olduğunu, bunun yanı sıra, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin “Satıcının Yükümlülükleri” başlıklı maddesinin 7. bendinde yer alan hüküm uyarınca ana paraya işletilen vade farkı tutarı ise toplamının 466.793,80 TL değerinde olduğunu, müflisin müvekkil şirkete toplamda 515.106,12 TL değerinde borcu bulunmakta olduğunu, sözleşmedeki 7. maddede ise üç gün sonunda ödemenin yapılmaması halinde hiçbir ihbar ve ihtara gerek kalmaksızın, müflisin günlük %1 faiz ödemekle yükümlü olduğu kararlaştırılmış olduğunu, icmallerde günlük %1 gecikme faizi ihbar edildiğinden müvekkil şirketin ayrıca ihbar ve ihtar yükümlülüğü olmadığının taraflarca kabul edilmiş olduğunu, davalının sözleşmede düzenlendiği ve TTK’nda da düzenlendiği üzere, sözleşmede kararlaştırılan vade süresi içerisinde borcunu ödememiş olduğundan herhangi bir ihbar ve ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşmüş olduğunu, davanın kabulüne, müvekkili şirketin alacağının tamamının kabulüyle sıra cetveline kaydına karar verilmesine talep etmiştir.
Davalının cevap dilekçesi sunmadığı açık olup davayı inkar eden konumundadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının davalı lehine dayanak sözleşme çerçevesinde vermiş olduğunu iddia ettiği faturaların taraf şirketlerin 2018,2019 yıllarına ait ticari defter ve kayıtlarda tarafların lehine ve aleyhine muhasebesel veri olup olmadığı, iddia olunan icra dosyası ve dayanak vakıalar karşısında bu faturaların tarafların lehine veya aleyhine kesinleşip kesinleşmediği, hangi tutarda kesinleştiği, buna göre davacının davalıdan ödenmemiş on adet fatura nedeniyle ana para alacağının kaç TL olduğu, bu ana para alacağının ödendiğine dair 2018,2019 ticari defter ve kayıtlarında lehe veya aleyhe herhangi bir veri olup olmadığı, asıl alacak ile ilgili yapılacak muhasebesel inceleme sonrasında ise davacının alacak talebine esas olan TTK m.1530 hükmünün davacı lehine ve davalı aleyhine uygulanma imkanının olup olmadığının tespiti açısından muhasebesel olarak tespit edilen asıl alacaklar yönünden para borcu olduğu iddia olunan müflis davalı şirkete fatura veya eş değer ödeme talebinin hangi tarihte ulaştığı, bu tarihten itibaren 30 günlük sürenin dolup dolmadığı, otuz günlük sürenin iflas tarihi öncesi dolup dolmadığı, hangi tarihte dolduğu, tespit edilen bu tarih var ise bu tarihin temerrüt tarihi olarak kabul olunduğunda hangi tarih olduğu, davacı alacaklının somutlaştırmış olduğu deliller ile bu durumu ortaya koyup koyamadığı, faturalara yönelik olarak davalının haklı herhangi bir itirazı var ise temerrüt oluşmayacağından davalının itirazının olup olmadığının defter ve kayıtlar gözetilerek irdelenmesi, buna göre fatura ve eşya ödeme talebinin hizmetin ifasından sonra ulaşması halinde TTK m.1530/c maddesine göre hesap yapılması, bu arada adı geçen faturaların temerrüde yol açabilmesi için dayanılan faturaların usulüne uygun şekilde düzenlenip düzenlenmediğinin dahi irdelenmesi, bu inceleme sonucunda fatura ve eşdeğer ödeme talebinin ne zaman alındığı belirsiz olduğu taktirde ise 1530/b maddesine göre gerekli hesabın yapılması, sonuç olarak iflas tarihi öncesi TTK m.1530 hükmü çerçevesinde davacı lehine ve davalı aleyhine işlemiş faiz olup olmadığının tespit olunması, buna göre davacının iflas tarihi itibariyle talep edebileceği toplam asıl alacak ile faiz olmak üzere alacak miktarının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.
Davanın kayıt kabul davası olarak açıldığı, gelen cevabi yazılara göre kayıt kabul davasının süresi içinde açılmış olduğu, iflasın halihazırda iflas dairesi tarafından yürütülmekte olduğu, iflas kararının şeklen kesinleştiğine dair bilginin geldiği, taraflar arasında varlığı tartışmasız yazılı sözleşmenin mevcut olduğu tartışmasızdır.
Dava İİK m.235 hükmünden kaynaklanan kayıt kabul davasıdır.
İİK m.235/f.1 hükmüne göre “Sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içerisinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar”.
Kayıt kabul aşamasında iflas dairesince davacının talep ettiği miktar oranında alacaklı olduğunu ortaya koyan yeterli belge olmadığından alacağın reddedildiği açıktır.
Kayıt kabul davası bilindiği üzere alacağı kısmen veya tamamen red edilen alacaklı tarafından iflas idaresine karşı açılır. Davada husumet iflas masasına yöneltilmelidir. İflas masasının temsilcisi adi tasfiyede iflas idaresi, basit tasfiyede ise somut olayda olduğu üzere iflas dairesidir. İspat yükü kural olarak masaya yazdırılması gereken alacağı olduğunu iddia eden davacı alacaklı üzerindedir. Davacı alacağını genel hükümlere göre ispat etmek yükümlülüğü altındadır.
Dava, kayıt kabul istemine ilişkin olup dosya kapsamına göre davacı, müflis şirket aleyhine, adı geçen faturalara dayalı olarak alacak talep etmektedir. Bu nedenle fatura ve dayanakları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması zorunludur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın araştırılması için Mahkememizce atanan bilirkişinin hazırlamış olduğu 16/05/2023 tarihli raporda “davacı … A.Ş 2018-2019 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış tasdikini süresi içinde tasdik ettirdiği, yine 2018-2019 yılı yevmiye defteri kapanış tasdikinin süresinde tasdik işleminin yaptırıldığı tespit edilmekle davacı şirketin 2018-2019 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresi içinde yaptırıldığından davacının 2018-2019 yılı ticari defter ve kayıtlarının kendi lehine delil olma özelliğinin bulunduğu, davacı Global Blue Turistik Hiz. A.Ş.’nin ticari defterlerine göre davalıdan 31.12.2018’de 44.740,74 TL alacaklı, 31.03.2019 itibari ile 48.312,22TL alacaklı olduğu, diğer yıllarda herhangi bir işlem olmamış ve 31.03.2022 tarihi itibari ile 48.312,32 TL alacaklı olduğu, davalı … Ltd. Şti.’nin 2018-2019 yılına ait ticari defterlerinin açılış tasdikini süresi içinde tasdik ettirdiği ve yine 2018-2019 yılı yevmiye defteri kapanış tasdikinin süresinde tasdik işleminin yaptırıldığı tespit edilmekle davalı şirketin 2018-2019 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresi içinde yaptırıldığından davacının 2018-2019 yılı ticari defter ve kayıtlarının kendi lehine delil olma özelliğinin bulunduğu, davalı … Ltd. Şti. ticari defterleri, belge ve kayıtlarının … 2.İflas Müdürlüğünün 10.04.2023’de karşılıklı tutulan tutanakta da belirtildiği üzere … 2. İflas Dairesi’nde incelendiği, davalı müflis…Şti’nin davacı ile olan davaya konu işlemlerini 320.003.133 nolu cari hesapta takip ettiği, dökümü yapılan davacının düzenlediği faturaları davalı tarafın ticari defterlerine kaydının yapıldığının tespit edildiği, 31.01.2019 tarihi itibari ile davalı müflis … Şti 2018-2019 yılları ticari defterlerine göre davacı … A.Ş’nin davalıdan 48.312,34 TL alacaklı olduğu, davaya konu olayda dava konusu alacak tutarı 48.312,32 TL’nin her iki tarafın ticari defterlerinde birbirinin teyit ettiği, davacının davalı tarafla yaptığı sözleşmeye göre belirlenen faiz oranı üzerinden yapılan yukarıdaki hesaplamalara göre 13.02.2020 iflas tarihi itibari ile ana para: 48.312,32 +
hesaplanan faiz 294.668,10 TL olmak üzere davacının davacı …A.Ş.’nin davalı …Şti.’den toplam alacağı 342.980,042 TL olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Buna göre kayıt kabul davasına esas olan tüm faturaların ve fatura toplamı olan 48.312,32 TL’nin her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, ticari defterlerin birbiriyle teyit ettiği, buna göre davacının iflas tarihi itibariyle 48.312,32 TL tutarında alacaklı bulunduğu, bu noktada taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtlarının delil niteliğinde bulunduğu, bu durumun davacı lehine delil niteliği taşıdığı, faturalar ile dayanak sözleşme içeriklerinin birbirleriyle uyumlu olduğu açıktır.
Kaldı ki taraflar arasında varlığı tartışmasız olan sözleşme tarihinin iflas tarihinden onbir yıl öncesine ait olup 04/05/2009 tarihinde yapıldığı, alacağa esas olan faturaların ise en eski olanın tarihi 30/04/2018 olup en son düzenlenen faturanın vadesinin ise 31/01/2019 olduğu, bu nedenle en son düzenlenen faturanın dahi iflas tarihinin 25/06/2020 olduğu dikkate alındığında iflas tarihinden yaklaşık 1,5 yıl önce ödenmediği, iddia olunan eski tarihli ilk faturanın ise iflas tarihinden iki yılı aşkın süre önce düzenlenmiş olduğu, bu nedenle faturaların tamamının iflas tarihi öncesi düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan her ne kadar sadece faturaların varlığı kayıt kabul davasında alacağın ispatına yeterli değil ise de faturalara dayanak olan, taraflara atfedilen isim ve imzanın yer aldığı, yazılı sözleşme kapsamında kalan, adı geçen sözleşmeye dayalı olarak düzenlenen faturaların tarihinin iflastan önceki tarihi taşıması, borçlu tarafından takibe itiraz edilmeyip, ödendiği iddiasıyla herhangi bir itiraz ve dava konusu dahi edilmediği göz önüne alındığında da yine dava konusu edilen bu faturalara dayalı olarak davacının kayıt kabul davası yolu ile faturalara konu alacak miktarlarının kaydını talep edebileceği, bu durumun müflis davalı şirketin ticari defterlerinin davacının alacağını gösterdiği, muvazaanın bulunmadığı sonucuna varılmıştır. (Yargıtay 23.HD 2013/4737E. 2013/6127K.sayılı kararından hareket edilmiştir)
Kaldı ki dava, kayıt kabul istemine ilişkin olup dosya kapsamına göre davacı müflis şirketin ödenmiş gözükmeyen faturalara dayalı bu alacağını talep etme hakkı devam etmektedir.
Gerek davacı şirketin gerek müflis şirketin ticari defter ve kayıtları gözetildiğinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin açık hesap şeklinde yürütüldüğü, davacının cari hesaplarında gözüken faturaların tamamının müflis şirket defterlerinde davacıyı alacaklandıracak şekilde kayıt edildiği, alacağın dayanağı olarak gösterilen tüm faturaların tarafların usulüne uygun olarak tutulan ticari defter ve kayıtlarında yer aldığı, bu faturaların verilmesine dayanak temel ilişkinin ise varlığı tartışma konusu olmayan sözleşme ile tespit olunduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu haliyle müflis şirketin ticari defter ve kayıtları dahi mutlak anlamda davacı lehine delil niteliğindedir. Müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarının HMK m.220 m.222 hükümleri dikkate alındığında müflis şirket aleyhine ve ancak davacı lehine delil niteliği bulunduğu, diğer delillerle birlikte müflis şirketi bağlayacağı Mahkememizce kabul olunmuştur.
Bu arada davacının kayıt kabul talebine esas diğer talebi ise işlemiş faiz alacağının olup olmadığı noktasındadır. Dava dilekçesindeki belirsizlik karşısında davacı vekiline bu noktada açıklama hakkı tanınmış, davacı vekili dayanak sözleşme gereği faiz talep ettiğini yeniden açıklamıştır.
Buna göre davacı asıl alacak kalemi dışında ve ayrıca 466.793,80 TL işlemiş faiz talep etmektedir. Davacının bu faiz talebine esas olan ise taraflar arasındaki sözleşmenin 7.maddesidir. Yazılı sözleşmenin 7.maddesine göre “satıcının üç gün sonunda bu ödemeyi yapmaması halinde hiçbir ihtar ve ihtara hacet kalmaksızın, satıcıya tebliğ edilen icmallerde günlük %1 gecikme faizi ihbar edildiğinden global refund’ın ayrıca ihbar ve ihtar yükümlülüğü yoktur. Bu ceza icmalin gönderildiği günden başlayıp tahsil tebligatının yapıldığı tarihe kadar olan süreyi kapsar.”
Bu aşamada, borçlunun temerrüdünü düzenleyen TBK’nun 117. (BK’nun 101.) maddesinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
TBK’nun 117. maddesinin 1. fıkrası hükmü uyarınca, muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Anılan madde hükmünün 2. fıkrasında ise, borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak, taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlenmişse, borçlu, sadece bu günün geçmesi ile temerrüde düşmüş olur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; taraflarca imzalanan sözleşmedeki bedelin hangi tarihte ödeneceği, süresinde ödenmeyen bedel için ne zaman faiz ödeneceği, bu şekilde kararlaştırılmıştır. Ne var ki dayanak sözleşme hükmü dikkate alındığında bu davadaki ana para alacağına esas olan faturalara konu bedellerin ödenmesi noktasında sözleşmede kesin bir vade kararlaştırılmamıştır. (Yargıtay 3.HD 2016/3446E. 2017/5412K.sayılı karar)
Belirtmek gerekir ki davacının işlemiş temerrüt faizi talep etmesine dayanak olan maddede icmalin tebliğ olunması durumunda günlük gecikme faizi açısından ihbar ve ihtar yükümlülüğü olmadığı belirtilmiş ise de tebliğ tarihinin ne olacağı belli olmadığı gibi tebliğ olunacak miktar da öncelikle belli değildir. Kaldı ki tebliğ yani yazılı bildirimin ne şekilde yapıldığı noktasında somutlaştırılmış bir vakıa bulunmadığı gibi bu noktada somutlaştırılmış bir delil dahi mevcut değildir. Davanın basit yargılama usulüne tabi olması karşısında ise dava dilekçesi ve dayanılan delillere bağlılık esastır.
Öte yandan söz konusu icmale esas olan faturaların veya bu faturaların yer aldığı icmalin tebliğ olunmasını müteakiben dahi kesin ve belli bir ödeme gününden bahsedilemeyecektir. Sözleşmedeki düzenleme, esasen alacağın muaccel yani istenebilir hale geldiği zamanı gösterir. Sözleşmede ödeme için öngörülen süre kesin bir vadeye bağlanmadığından bu sürenin geçmiş olması davalıyı kendiliğinden temerrüde düşürmez. (Yargıtay 19. HD 2014/743E. 2014/3713K, aynı yönde Kemal TUNÇOMAĞ, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 1, İstanbul, Sayfa 908; aynı yöndeki Alman Hukukundaki çalışmaları için Kürşat YAĞCI, Borcun İfasının, Sözleşmesinin Kurulmasından Sonraki Bir Olgunun Gerçekleşmesinden İtibaren Belirli Bir Sürenin Geçmesiyle Muaccel Olacağının Kararlaştırıldığı Hallerde Borçlunun Temerrüde Düşmesi İçin İhtar Şart mıdır? İstanbul Hukuk Mecmuası Fakültesi, 2019, Sayfa 287, aynı yönde aynı yazarın aynı görüşü sayfa 307) Davacının dayandığı sözleşmedeki hüküm davalıyı temerrüde düşüren bir hüküm değil muacceliyet hükmüdür. O halde temerrüd faizine hükmedilebilmesi için davalının ayrıca ve usulen temerrüde düşürülmesi zorunludur. (BK. madde 101/I.)
Somut olayda, iflas tarihinden önce dava konusu edilen alacak miktarları ile ilgili ve aynı zamanda dava konusu edilen asıl alacak miktarlarının tanınan belli bir süre içinde ödenmesi amacına dönük davalıya tebliğ edilmiş bir ihtarnameye dayanılmamış, sunulmamıştır. Bu nedenle müflis davalı şirketin usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmediği açık olmakla asıl alacaklar yönünden iflas tarihi öncesi herhangi bir temerrüt durumunun varlığından söz edilemeyecektir. Hal böyle olunca ise davacının dava konusu yaptığı işlemiş temerrüt faizine ilişkin alacak kalemine ilişkin kayıt ve kabul davası yönünden, talebin sübut bulmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan davacı vekili, TTK m.1530 hükmüne dahi dayanarak faturalar nedeniyle dahi işlemiş faiz talep etmiştir. Oysaki taraflar arasında “usulüne uygun şekilde yapılmış bir cari hesap sözleşmesinin varlığı ve buna göre davacı yana faiz ödemesi yapıldığı ileri sürülüp kanıtlanmış değildir. Bunun dışında asıl alacağa faiz yürütülebilmesi için borçlunun TBK’nın 117.(BK’nın 101.) maddesi uyarınca temerrüde düşürülmesi gerekir. TTK’nın 1530. maddesinde de bu esastan ayrılmamak suretiyle taraflar arasındaki sözleşmede varsa öngörülen tarihte veya sürede borcun ödenmemesi halinde temerrüt durumunun oluşacağı öngörülmüştür. Somut uyuşmazlıkta ise izah edilen şekilde borçlu müflisin iflas tarihinden önce temerrüde düşürüldüğüne dair herhangi bir kanıt ibraz edilememiştir. Bu durumda, davanın reddi yerine TTK’nın 1530. maddesine yanlış anlam verilerek yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş hükmün bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 23. HD 2015/7026E. 2016/95K.sayılı kararı) Zaten adı geçen dayanak hükmün içeriği dikkate alındığında, mal ve hizmet tedarik sözleşmeleri çerçevesinde düzenlenen faturalar nedeniyle faiz talep edebileceği anlaşılmakta olup Yargıtay uygulaması dahi bu yöndedir. Oysaki taraflar arasındaki akdi ilişkinin mal veya hizmet tedariki sözleşmesinden değil davacı vekilinin 06/06/2023 tarihli dilekçesinde de anlaşıldığı üzere komisyon akdi veya vekalet akdi kaynaklı veya her iki akdi bir arada içerebilecek ve farklı unsurları içeren atipik bir ilişkiden doğduğu anlaşılmaktadır. Zaten taraflar arasındaki ilişkinin de finansal açıdan pek güçlü olmayan ile güçlü taraflar arasında olduğuna dair beyan ve belge de yoktur. Bu haliyle dahi TTK m.1530 hükmü çerçevesinde işlemiş temerrüt faizi talep edebilmesi mümkün görülmemiştir.
Esasen 6102 sayılı TTK m.1530 hükmünün tacirler arasında yapılan sözleşmeler ile ilgili temerrüt açısından istisnai bir nitelik taşıyan bir düzenleme olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim hükmün gerekçesinden de anlaşılacağı üzere “söz konusu hükmün tedarikçi işletmelerin özellikle market, süpermarket, hipermarket gibi alışveriş merkezlerinin karşısında korunmasının amaçlandığı, büyük ve güçlü ticari işletmelerin geç ödemeyi bir finansman aracı olarak kullanması nedeniyle bu kötü uygulamanın önüne geçilmesinin amaçlandığı belirtilmektedir. Bir başka anlatımla, TTK’nın 1530. Maddesi satıcı veya hizmet sağlayanın KOBİ niteliğinde olması, borçlunun da büyük ölçekli bir firma olması halinde geçerlidir. Taraflar hakkında dosyada bu yönde bir kayıt yoktur.” (Yukarıda anılan Yargıtay uygulamasıyla uyumlu Antalya BAM 11.HD 2023/1211E. 2023/1085K.sayılı karardan hareket edilmiştir.)
Hal böyle olunca davacının tedarikçi işletme konumunda bulunmadığı, davalının davacıdan daha büyük ve güçlü bir ticari işletme konumunda olduğunun anlaşılamadığı, davacının satıcı konumunda olmadığı gibi yukarıda irdelenen konumu dahi dikkate alındığında hizmet sağlayıcı konumunun dahi bulunmadığı, bu itibarla taraflar arasında TTK m.1530 hükmünün uygulanmasının mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Esasen BAM uygulamasının Yargıtay uygulaması çerçevesinde şekillendiği görülmektedir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kısmen kabulüne, davacı tarafından iflas masasına kaydı talep olunan 48.312,32-TL asıl alacağın, davacı alacağı olarak … 2. İflas Müdürlüğünün…iflas dosya numaralı iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
Davacı tarafından iflas masasına kaydı talep olunan 48.312,32-TL asıl alacağın, davacı alacağı olarak … 2. İflas Müdürlüğünün … iflas dosya numaralı iflas masasına 4.sıra alacak olarak kayıt ve kabulüne,
Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70TL harcın mahsup edilerek 99,20 TL bakiye ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından harcanan 81,00 TL tebligat posta masrafı, 80,70 başvuru harcı ile 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.661,7‬ TL yargılama giderinden davanın kabul nispetine göre (%9) 329,55TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Dava kısmen kabul edildiğinden ve davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin huzurunda davalının yokluğunda ve oy birliği ile karar verildi.08/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip