Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/736 E. 2023/877 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/736
KARAR NO : 2023/877

DAVA : Menfi Tespit-İstirdat
DAVA TARİHİ : 17/09/2014
KARAR TARİHİ : 22/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit-istirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 2008 yılından itibaren ticari ilişki içinde olduğunu, davalı … Ltd. Şti.’nin 2012 yılı da dahil olmak üzere müvekkilinden mal satın aldığını, davalı …’ın borçlarından dolayı takip yapılıp kısmi tahsilatlar yapıldığını, davalı hakkında … 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… esas sayılı davasında davalının (…) 150.000,00 TL tutarlı bono nedeniyle alacaklı olduğunu, bu bonoyu (diğer davalı)… Ltd. Şti.’ne ciro ettiğini savunup takas def’inde bulunduğunu, bu bononun davacının eski yetkilisi … tarafından imzalandığını, davacı şirketin bu bonodan haberdar olmadığını, çek hamili davalı(…) tarafından talep başlatıldığını, bu takipteki alacaklı vekili ile müvekkili tarafından başka bir alacak nedeniyle başlatılan takipte aynı avukatın davalı …’ın vekilliğini yaptığını, …’nin adresi ile … aleyhine yapılan pek çok takipte …’ın adresinin aynı olduğunu, her iki şirkete yapılan tebligatların … çalışanı …’a yapıldığını, her iki firma yetkilisinin … olduğunu belirterek, … 33. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki talebe konu 150.000,00 Euro bedelli bonodan müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, takibin ve bononun iptaline, dava süresince icra kasasına girecek paranın alacaklıya ödenmemesi (icra dosyasındaki alacak tutarının müvekkilince ferileri ile beraber … 9. İcra Hukuk Mahkemesi’nin …esas sayılı dosya numaralı davada verilen takibin durdurulması gereği depo edilmesi) itibarı ile İ.İ.K 72. madde gereği icra dosyasındaki alacaklıya ödenmemesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve dava kısmen kabul edilmesi halinde dahi dava ve icra takibi nedeniyle istenen faiz oranının devlet bankalarının Euro mevduata vermiş olduğu yıllık faiz oranına göre işleyecek faiz üzerinden hesaplanmasına, davalıların takipte haksız ve kötü niyetli olmaları nedeniyle %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Şirketi vekili cevabında özetle; davaya konu bononun bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, illete bağlı olma zorunluluğunun bulunmadığını, müvekkili şirketin bonodan kaynaklanan alacağı kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren bir kambiyo senedine dayandığını, bahse konu bonoya karşı bedelsizlik iddiasında bulunan davacı tarafın bu iddiasını, senede karşı ileri sürülen bir iddia olması nedeniyle HMK 201 maddesi gereği ispatının aynı kuvvette yazılı delille yapılması gerektiğini, davacının bedelsizlik iddiasına ilişkin yazılı bir delil sunmadığını, ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi neticesinde iddialarının ispat edileceğini beyan ettiğini, davacının ticari defterlerinde veya hem davacı tarafın hem de müvekkili şirketin ticari defterlerinde bonoya ilişkin bir kaydın bulunmamasının karşılıksız olduğunu göstermeyeceği gibi hükümden düşmesine de sebep olamayacağını, bu nedenle davacının bu yöndeki iddiasının ispata yeter olmadığını, dava dilekçesinde kendi ticari defterlerinde bonoya ilişkin her hangi bir kaydın bulunmadığının ikrar edildiği dikkate alındığında, TTK’da; ticari defterlere kaydedilmemiş hususların aleyhe delil olacağına dair bir hükmün bulunmadığı dikkate alındığında ticari defterlere kaydedilmemiş bahse konu bononun bedelsiz olup olmadığının tespiti açısından defter incelemesi yapılmasının da mümkün olmadığını, dava konusu bononun diğer davalı şirketin müvekkili şirketten olan alacağına karşılık müvekkili şirketin borçlarının ifası amacıyla ciro yoluyla devredildiğini, devir tarihi itibarıyla diğer davalı şirket müvekkili şirketten alacaklı olup ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılacak inceleme ile belirlenebileceğini belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Şirketi vekili sunduğu cevap dilekçesinde diğer davalının savunmalarına benzer savunmalarda bulunmuş, bononun mücerret borç ikrarı içerdiğini, bononun ticari ilişki çerçevesinde diğer davalıdan alındığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava, İ.İ.K 72. maddesine dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Mahkememizce oluşturulan 26/03/2015 Tarih ve …E….K.sayılı kararında;
“Yapılan bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; “…davacı ile davalı … Ltd. Şti. arasında süre gelen bir ilişkinin var olduğu ve bunun neticesinde davalı …’ın davacıya 138.656,12 TL borcunun bulunduğu, davacının davalı …’a 150.000,00 Avro tutarında bir bono tanzim ederek verdiği ve bononun davacının kayıtlarında mevcut olmadığı, davalı …’ın ise bonoyu ticari defterlerine kayıt ettiği ve daha sonra ciro ederek diğer davalı …’ye devrettiği, davacı ile davalı … Ltd.Şti. arasında ticari ilişkinin bulunmadığı, davalı … ile diğer davalı … arasında süregelen bir ticari ilişkinin mevcut bulunup, 150.000,00 Avro tutarındaki ciro ile devir alınan bononun defter ve kayıtlarında mevcut olduğu…” belirtilmiştir.
Davacı şirketçe tanzim olunan bononun geçerli olduğu, ticaret sicil kayıtları, bono metni ve İ.H.M’de yargılama sürecinde verilen kararlarla sabittir.
Davalılar, davacı ile … arasındaki ilişki yönünden mücerretlik savunmasında bulunmuşlar, kendi aralarındaki(…-…) ilişki yönünden ise mevcut bir ticari ilişki gereğince … tarafından …’ye ciro edildiğini savunmuşlardır.
Defter incelemesi yapılmış, bononun davacı kayıtlarında yer olmadığı, davalıların defterlerinde kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Mücerretlik ilkesi gereğince, bono lehtarı …’ın bonoyu geçerli bir temel ilişkiye dayanarak VBH’den aldığını ispat yükümlülüğü yoktur.
Bononun davacı kayıtlarında yer almaması da bonoya dayanarak talepte bulunmasına engel değildir.
Davamıza konu bonoya bağlı alacak … 9. ATM’de davacı tarafından bono lehtarı …’a karşı açılan davada … tarafından takas-mahsup defi olarak ileri sürülmüş ancak mahkemece;
-Tarafların kayıtlarında bulunmaması,
-Şirketi temsile yetkili şirketin sayısı,
-Davalının davadan önce davacı aleyhine takip başlatmaması, dava açmaması sebebiyle takas-mahsup talebi reddedilmiştir.
Alacak davası kapsamında ileri sürülen takas-mahsup talebine konu alacak iddiası; alacağın mevcut olup olmadığı tespit edilmeksizin takas-mahsuba tabi tutulmamış ise, bu alacak genel hükümlere göre dava konusu yapılabilir. Zira anılan dava kapsamında bononun geçersizliği, bedelsizliği gibi bir değerlendirme yapılmamış, alacağın esası tartışılmamıştır.
Konuyla ilgili ceza yargılaması sonucu beklenmemiştir. Çünkü yapılacak yargılamada şirket içi yetki durumu nedeniyle … ve …’nin yetkisiz oldukları, eylemlerinin güveni kötüye kullanma niteliğinde bulunduğu sabit olsa dahi bu durum taraflar arasındaki hukuki durumu etkilemeyecektir. Zira bono üzerindeki imzanın tanzim tarihi itibarıyla şirket yetkilisi tarafından atıldığı sabittir. Şirket yetkilisi ile davacı arasındaki bu uyuşmazlık ilgili kişi ile davacı şirket arasındaki bir iç sorundur.
Davalılar arasında ticari ilişki bulunduğu, buna göre bononun devredildiği anlaşılmış ise de bu durumun sonuca etkisi bulunmamaktadır. Zira davada davacının bonodan dolayı davalı …’a borçlu olmadığı kanıtlanamamıştır.
Davalılar cevap kapsamında kötü niyet tazminatı talep etmiş iseler de taraflar arasındaki ilişkiler bütün halinde değerlendirildiğinde davacının kötü niyetli olmadığı, davanın ispat hukuku kuralları gereğince ispatlanamamış olması nedeniyle reddedildiği kabul edilerek, tazminat talebi reddedilmiştir.
Dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmış ise de; bedelsiz senedin takibe konması suç oluşturduğundan, yemin teklif edilemeyeceği kabul edilerek, yemin teklif hakkı hatırlatılmamıştır.
FAİZ SORUNU: Dava ve takibe konu borç EURO cinsinden olduğundan buna göre talep edilebilecek faiz, 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarının Euro cinsi ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranıdır.
TCMB resmi web sitesinde yayınlanan verilere göre takip konusu alacakla ilgili faiz dönemi olan 27.04.2012-28.08.2012 arasında Bankalarca Euro Üzerinden Açılan Döviz Tevdiat Hesaplarına Uygulanacağı Bildirilen Azami Faiz Oranı % 10,50’dir.Buna göre hesaplama yapıldığında 150.000 X % 10,5 / 365 X 120 gün= 5.178,08.-TL faiz tutarı hesaplanmaktadır.
Yine TCMB resmi web sitesinde yayınlanan verilere göre takip konusu alacakla ilgili faiz dönemi olan 27.04.2012-28.08.2012 arasında Kamu Bankalarınca Euro Üzerinden Açılan 1 Yıla Kadar Vadeli Döviz Tevdiat Hesaplarına Uygulanacağı Bildirilen Azami Faiz Oranı % 7’dir. Buna göre hesaplama yapıldığında 150.000 X % 7,00 / 365 X 120 gün= 3.452,05.-TL faiz hesaplanmıştır.
Mahkememizce, 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince; Kamu Bankalarınca Euro Üzerinden Açılan 1 Yıla Kadar Vadeli Döviz Tevdiat Hesaplarına Uygulanacağı Bildirilen Azami Faiz Oranı dikkate alınması gerekirken SEHVEN Bankalarca Euro Üzerinden Açılan Döviz Tevdiat Hesaplarına Uygulanacağı Bildirilen Azami Faiz Oranı dikkate alınmış ve talep edilen 5.054,79.-EURO, hesaplanan 5.178,08.-TL’den az olduğundan taleple bağlılık kuralı gereğince dava faiz oranı yönünden de reddedilmiştir. Oysa mahkemece “talep edilen 5.054,79.-EURO faiz alacağı ile ilgili olarak davanın kısmen kabulüyle 1.602,74.-TL faiz alacağı bakımından davacının borçlu olmadığının tespitine” karar vermek gerekirdi.”
gerekçesiyle “Davanın REDDİNE, Kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE, Harçlar Yasası uyarınca belirlenen 27,70 TL karar harcının peşin alınan 5.977,15 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.949,45 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine, Davacının yapmış olduğu giderlerin üzerinde bırakılmasına, Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgilisine iadesine, Davalı yararına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 26.400,00 TL vekalet ücreti ile davalı tarafça yapılmış 40,00 TL posta yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine” dair karar verilmiştir.
Akabinde temyiz talebi üzerine Yargıtay 19.HD 2015/9912E. 2016/3107K.sayılı kararında;
“Mahkemece, “3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince; kamu bankalarınca Euro üzerinden açılan 1 yıla kadar vadeli döviz tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami faiz oranı dikkate alınması gerekirken sehven bankalarca Euro üzerinden açılan döviz tevdiat hesaplarına uygulanacağı bildirilen azami faiz oranı dikkate alınmış ve talep edilen 5.054,79.-Euro, hesaplanan 5.178,08.-TL’den az olduğundan taleple bağlılık kuralı gereğince dava faiz oranı yönünden de reddedilmiştir. Oysa mahkemece “talep edilen 5.054,79 Euro faiz alacağı ile ilgili olarak davanın kısmen kabulüyle 1.602,74.-TL faiz alacağı bakımından davacının borçlu olmadığının tespitine” karar vermek gerekirdi.” şeklinde gerekçe oluşturulmuş ise de hüküm fıkrasında “davanın reddine” karar verilmiş olup, hüküm ile gerekçe arasındaki bu çelişki nedeniyle HUMK’un 381. ve 388. (HMK’nın 294 ve 297) maddeleri uyarınca hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.”
gerekçesiyle bozma kararı oluşturmuştur.
Bunun üzerine Mahkememizin 21/12/2017 T. 2017/630E. 2017/1498K.sayılı gerekçeli kararında söz konusu çelişkinin olmaması açısından hüküm oluşturulmuş, bu defa verilen hükümde;
“Davanın talep edilen 5.054,79.-EURO faiz alacağı ile ilgili olarak kısmen kabulü ile 1.602,74.-EURO faiz alacağı bakımından davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazla talebin reddine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine,”
şeklinde bu defa hüküm oluşturulmuştur.
Mahkememizce verilen bu hükmün davacı vekili tarafından temyiz olması sonucunda bu defa Yargıtay 11.HD 2020/8151E. 2021/4886K.sayılı kararında;
“Dava, icra takibine konu bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespitine ilişkindir.Davacı, dava konusu bonoyu şirket adına keşide eden kişinin bedel itibariyle şirket adına bono imzalamaya yetkili olmadığını belirtmiştir.Mahkemece bu husus iç ilişki olarak nitelendirilerek davacının bu iddiası yerinde görülmemiştir.
Dosya içerisinde bulunan … 34.Noterliği’nin …tarih … yevmiye nolu imza sirküleri örneğinde “ Şirketin mevzu ve maksadına giren her türlü konuda 300.000.- TL ve üzerindeki borçlanmaya, kıymetli evrak düzenlemeye A grubundan bir ve B grubundan bir imza yetkilisinin müşterek imzalarının bulunması gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu karar ticaret sicil gazetesinde yer almakla 3.kişileri de bağlar, 3.kişiler iyiniyet iddiasında bulunamaz. Davaya konu bonunun keşide tarihi olan 18.11.2011 tarihindeki TL karşılığının yaklaşık 366.000.- TL olduğu anlaşılmakla ve bonoyu imzalayanın tek kişi olması nedeniyle söz konusu bononun davacı şirket açısından hukuken geçerli olmadığı sabit olup, mahkemece bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
gerekçesiyle bozma nedeni açıklanmıştır.
Mahkememizce verilen hükme yönelik olarak davacı vekilince temyiz sebepleri ileri sürülmüştür. Yargıtay tarafından ise sadece yukarıda belirtilen husus bozma sebebi yapılmış, diğer temyize itirazların şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar oluşturulmuştur. Mevcut bozma ilamı içeriği karşısında bu çerçevede hukuki durum değerlendirilecektir. Belirtilen bozma sebebi, içeriğinden anlaşılacağı üzere “sınırlandırıcı” nitelikte olup “araştırmaya ve tahkikatı genişletmeye” yönelik değildir. Zira bozma ilamı, davanın açıklanan nedenlerle kabulüne ilişkin olup, Mahkememizce ise bozma ilamına uyulmuştur.
Bozma ilamına uyulmuş olması karşısında davacının davalılar aleyhine açmış olduğu davanın kabul olunması gerekir. Ne var ki yargılama aşamasında gerçekleşen değişiklikler karşısında yani takibe konu borcun tamamının ödenmesi nedeniyle dava kural olarak istirdat davasına dönüşmüş durumdadır.
Bu arada icra dosyasına konu olan alacağın yargılama sırasında dava dışı kişiye temlik edildiği yani devredildiği tartışmasızdır. Esasen 6100 sayılı HMK veya 2004 sayılı İİK’da takip konusu alacağın devri halinde izlenecek usuli yöntemin ne olması gerektiğine dair açık ve kesin bir düzenleme mevcut değildir. Bununla birlikte menfi tespit davasına konu edilen husus, icra dosyasına konu olan alacak olmakla HMK m.125 hükmünün kıyasen uygulanmasının gerekli olduğu mahkememizce takdir olunmuştur. Yargılama aşamasında “bu davada harca esas miktar ile yargılama sırasında icra dosyasına ödenen miktar arasındaki fark kadar gerekirse harç eksikliğini tamamlamak üzere Yargıtay uygulaması çerçevesinde davacı vekiline süre ve imkan verilmesine, gerekirse Harçlar Kanunu gereği müteakip duruşmada davacı vekiline kesin süre verilmesinin takdir olunmasına, geçen duruşma itibariyle, icra dosyasına konu alacağın temlik edilmiş olduğunun beyan edilmesi ve bu suretle dava konusunun devri halinde, HMK m.125 hükmünde belirtilen usuli hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağının yapılacak açıklama ve sunulacak icra dosyası içerikleri dikkate alınarak takdir olunmasına, davacı vekilinin, dava konusunun devri halinde seçimlik hakkını kullandığının dilekçeden anlaşıldığı taktirde adı ve adresi bildirilen/bildirilecek olan kişiye derhal varsa bu dilekçenin ve son duruşma tutanağının dahi tebliğ olunmasına” dair ara karar oluşturulmuştur.
Belirtilen ara kararlar sonrası davacı vekili dava konusu alacağı temlik eden davalı … Şirketi aleyhine açmış olduğu davaya tazminat olarak devam etmek istediğini açıklamıştır. Bu durumda diğer ihtiyari dava arkadaşı konumunda olan … Şirketi aleyhine açılan davanın ise menfi tespit davası olarak görülmesi gerekmiştir.
Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş ve 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir.
Anılan maddede;“(1)Davanın açılmasından sonra davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür…” hükmü yer almaktadır.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere Mahkememizce, dava konusunun yani davaya esas olan icra takip konusu olan alacağın dava dışı üçüncü kişiye temliki resen dikkate alınmış, 6100 sayılı HMK m.125 hükmü uyarınca seçimlik hakkını kullanmak üzere davacı vekiline süre verilmiş, bu eksiklik tamamlanmış ve bu haliyle harç eksikliği dahi tamamlatıldıktan sonra yargılamaya devam olunmuştur.
Şüphesiz ki icra dosyası devredilmemiş olsa idi icra dosya bedelinin ödenmiş olması nedeniyle her halde ve İİK m.72 hükmü uyarınca mevcut dava kural olarak istirdat davası olarak görülecektir. Bu şekilde davanın, ödemeyi alan takip alacaklısı yönünden istirdat davasına dönüşeceği açıktır. Yani takip dosyasında ödemeyi alan takip alacaklısı yönünden davaya artık istirdat davası olarak devam edilecektir. Ne var ki bu arada özellik arz eden husus, ayrıca mevcut takip alacaklısının ayrıca dava konusu icra dosyasını devir alan kişi olmasıdır. İşte bu durumda davacı, HMK m.125 hükmü uyarınca dava konusunu devralmış dava dışı kişiye karşı bu davaya devam etme imkanı var iken HMK m.125/f.1 bend (b) hükmü uyarınca icra takip dosyası alacağını devreden… Şirketi yönünden davayı tazminat davasına dönüştürmeyi tercih etmiştir.
Buna mukabil takip alacaklısı olmayan, takip konusu bedeli tahsil etmeyen, dava konusunu devreden konumunda bulunmayan diğer ihtiyari dava arkadaşı durumundaki diğer davalı … Şirketi yönünden ise davanın en başta açıldığı tarih itibariyle menfi tespit davası olarak açıldığı açık olup bu şekilde dosyaya devam olunacaktır. Nitekim davacı vekili 28/02/2023 tarihli beyan dilekçesi ile bu yönde iradesini açıklamıştır. Sonuç olarak davacı kanun koyucunun kendisine tanımış olduğu tercih hakkını bu yönde kullanmıştır. O halde HMK m.26 hükmü uyarınca ise bu talebe bağlılık esastır.
İhtiyari dava arkadaşı olan davalılar arasındaki hukuki ilişki karşısında, davanın her bir davalı yönünden hangi hukuksal statü içinde görülmesi gerektiği noktasında dayanak yasal hüküm ve yorumlar sonrası, hakkındaki dava tazminata dönüştürülen şirket yönünden tazminata esas miktarın tespiti gerekir. Davacı vekili bu nedenle icra dosyasına yapmış olduğu 518.271,76 TL bedelin davalı … Şirketinden tahsilini talep etmektedir.
Davacı davaya istirdat davası olarak devam etmiş olsa idi hangi miktarı talep edebilecek ise kural olarak bu miktarı tazminat olarak talep edebilecektir. Zaten davacı vekili de doğal olarak bu yönde beyanda bulunmuştur. Ancak bu noktada ifade etmek gerekir ki “İİK m.72/VII hükmünde düzenlenmiş davanın hukuki niteliği bir sebepsiz zenginleşme (TBK m.77) davasıdır. (Bilge UMAR, Türk/İsviçre Hukukunda Sebepsiz Zenginleşme Davası ile Takip Borçlusunun İstirdat Davasının Telahuku, H.PEKCANITEZ, Oğuz ATAY, M.ÖZEKES, İcra İflas Hukuku, 11.Baskı, 2013, Sayfa 249) O halde davalı … Şirketi yönünden artık ortada bir sebepsiz zenginleşmeden doğan bir alacak davası söz konusudur.
Buna göre menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesinden sonra ve yapılan ödemeler nedeniyle davacının takip alacaklısına ödenen asıl borç dışında ve ayrıca alacaklıya ödenen faiz, icra harç ve giderlerini talep edebileceği açıktır. (Yargıtay 19.HD 04/03/2010 tarih 5118E 2301K.sayılı 2701/2009 T. 4619E. 456K.sayılı kararı) Buna göre icra müdürlüğünden gelen reddiyat makbuz içeriği ve bu belge içeriği ile uyumlu davacı vekilinin beyanları dikkate alındığında, davacı asıl borç dışında ödenen faiz, ayrıca icra harç ve giderleri nedeniyle 518.271,76 TL tutarındaki ödemeyi icra müdürlüğüne yapmıştır. Davacının mal varlığından çıkan bu miktarın haksız olarak çıktığı uyulan Yargıtay bozma ilamı ile dahi sabittir. O halde davacı sebepsiz yere mal varlığından çıkan ve fakirleştiği bu miktarı, sebepsiz olarak zenginleşen durumundaki davalı … Şirketi talep edebilecektir. Adı geçen davalı şirket, bu paranın 29/04/2015 tarih itibariyle tahsil olunması karşısında bu miktarı 29/04/2015 tarihinden geçerli olmak üzere ve talep gereği avans faiziyle birlikte hukuken ödemekle yükümlüdür. Nitekim ödeme tarihinin tahsil tarihinden başlatılması gerektiği noktasında da Yargıtay uygulaması yerleşiktir. (Yargıtay 19.HD 20/04/2007 T. 10765E. 4017K.sayılı, ayrıca 04/03/2010 T. 5118E 22301K.sayılı kararı) Tarafların tacir olması, ayrıca uyuşmazlığın bono kaynaklı olması nedeniyle ticari işler için avans faizinin işletilmesi gerekeceği açık olup esasen davacı vekilinin talebi dahi bu yöndedir.
İhtiyari dava arkadaşı durumunda bulunan, dava konusunu devretmesi mümkün bulunmayan, icra takip dosyasında ise alacaklı konumunda bulunmayan davalı … Şirketi yönünden bozmaya uyulmuş olduğundan tarafların lehine veya aleyhine oluşan usuli kazanılmış hak çerçevesinde, ihtiyari dava arkadaşı olan bu davalı aleyhine takip konusu bono nedeniyle menfi tespit hükmü oluşturulmuştur.
Bu arada İİK m.72/f.4 ve f.5 hükmüne dayalı icra ve kötü niyet tazminat talepleri söz konusudur.
Yukarıda açıklanan hükümler ve somut olayın özellikleri dikkate alındığında davacının, aleyhine dava açtığı … Şirketi yönünden davanın kabulü karşısında bu şirketin İİK m.72/f.4 hükmü gereği tazminat talebinin öncelikle reddolunması gerekir. Zira davalı şirket haksız çıkmıştır. Öte yandan davacının diğer davalı … Şirketi aleyhine açmış olduğu davada, davalı şirket haksız olsa dahi davalının takip yapmakta kötü niyetli olduğuna dair somutlaştırılmış vakıa ve ispatlanmış bir durum yoktur. Sadece bu şirketin haksız çıkması olması ise yeterli değildir. Bu nedenle ise davacının İİK m.72/f.5 hükmüne dayalı kötü niyet tazminat talebinin reddi gerekmiştir. Yine yukarıda açıklanan gerekçeler karşısında, davalı …Şirketine yönelik açılan dava davalı aleyhine dava sonuçlanmış olduğundan haksız olan davalı şirketin İİK m.72/f.4 hükmüne dayalı icra tazminat talebinin dahi reddolunması gerekir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının, davalı …Şirketi aleyhine açtığı dava yönünden; … 33. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına dahi konu edilen 27/04/2012 vadeli, 18/11/2011 tanzim tarihli ve 150.000-Avro bedelli bono yönünden davacının adı geçen davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, davalı …Şirketinin İİK m.72/4 e dayalı tazminat talebinin reddine; davacının, davalı … Şirketi aleyhine açmış olduğu davasının İİK m.72 hükmü gereği istirdat davasına dönüşmesi, davacının devredene karşı tazminat davası olarak davaya davalı … Şirketi ile ilgili devam etmesi yönünden ise … 33.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasından takip alacaklısına 29/04/2015 tarihinde ödemesi yapılan ve davacı vekilince talep olunan 518.271,76-TL ‘nin, bu miktarın ödendiği 29/04/2015 tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi ile birlikte davalı … Şirketi’nden tahsili ile davacıya verilmesine, davalının takip yapmakta kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından, davacının İİK m.72/f.5 hükmüne dayalı kötü niyet tazminatı talebinin reddine, davalı …Şirketi ‘nin İİK m.72/4 e dayalı icra tazminat talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I.-Davacının, davalı … Şirketi aleyhine açtığı dava yönünden;
… 33. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı icra dosyasına dahi konu edilen 27/04/2012 vadeli, 18/11/2011 tanzim tarihli ve 150.000-Avro bedelli bono yönünden davacının adı geçen davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine,
Davalı … Şirketinin İİK m.72/4 e dayalı tazminat talebinin reddine,
II.Davacının, davalı … Şirketi aleyhine açmış olduğu davasının İİK m.72 hükmü gereği istirdat davasına dönüşmesi, davacının devredene karşı tazminat davası olarak davaya davalı … Limited Şirketi ile ilgili devam etmesi yönünden;
… 33.İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasından takip alacaklısına 29/04/2015 tarihinde ödemesi yapılan ve davacı vekilince talep olunan 518.271,76-TL ‘nin, bu miktarın ödendiği 29/04/2015 tarihinden itibaren TCMB’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi ile birlikte davalı … Şirketi’nden tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalının takip yapmakta kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından, davacının İİK m.72/f.5 hükmüne dayalı kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
Davalı … Şirketi ‘nin İİK m.72/4 e dayalı icra tazminat talebinin reddine,
III-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği en fazla 518.271,26TL üzerinden alınması gereken 35.403,10TL harçtan, peşin alınan 5.977,15 TL harç, ayrıca davalı … Şirketi yönünden tamamlanan 2.874,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 8.851,15‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 26.551,95 TL’nin davalılardan takdiren ve müteselsilen tahsili ile -diğer davalı … Limited Şirketi’nin sorumlu olduğu 350.000,00 TL üzerinden alınması gereken 23.908,50 TL harçtan peşin alınan 5.517,45‬ TL harcın mahsubu durumunda bu şirketin bakiye sorumluluğu 18.391,05TL harç ile sorumludur- hazineye gelir kaydına,
IV-Davacı tarafından yatırılan 5.977,15 TL peşin harç ile 2.874,00 TL tamamlama harcı, 24,30 TL başvuru harcı gideri toplamı olan 8.875,45‬ TL harcın tüm davalılardan takdiren ve müteselsilen tahsili ile -diğer davalı … İnşaat Ve Yapı Malzemeleri Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin sorumlu olduğu 6.001,45‬ TL’dir- davacıya verilmesine,
V-Davacının yapmış olduğu bozma öncesi 240,00-TL posta tebligat gideri ile 800,00.-TL bilirkişi ücreti ve bozma sonrası yapılan 600,00 TL posta tebligat gideri olmak üzere toplam 1.640,00.-TL yargılama giderinin tüm davalılardan takdiren ve müteselsilen tahsili ile -diğer davalı … İnşaat Ve Yapı Malzemeleri Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin sorumluluğu toplam değerin %67 oranına denk geldiğinden bu orana isabet eden 1.098,80 TL ile sınırlıdır- davacıya verilmesine,
VI-Davacı vekil ile temsil edildiğinden 518.271,76 TL üzerinden yürürlükte olan AAÜT gereği tek olarak hesaplanan 78.558,05 TL nispi vekalet ücretinin tüm davalılardan takdiren ve müteselsilen tahsili ile -diğer davalı … İnşaat Ve Yapı Malzemeleri Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin sorumluluğu 350.000,00 TL üzerinden hesaplanmış olmakla 54.500,00 TL ile sınırlıdır- tek olarak davacıya verilmesine,
VII-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.22/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip