Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/71 E. 2022/638 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/71
KARAR NO : 2022/638

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/09/2020
KARAR TARİHİ : 13/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan fesih davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin ve davalıların murisi …’nın 15.12.2004 tarihinde … vergi kimlik nolu ve … Ticaret Odası siciline …-… sicil nosuyla kayıtlı … Limited şirketini kurduklarını, müvekkili ile davalı arasında ticari güven ilişkisinin zedelendiğini, şirket faaliyetinin bu nedenle durduğunu, bu süreç sonrasında davalıların murisi olan şirket ortağı …’nın 2011 yılında vefat ettiğini, vefat sonrasında davalılara ulaşılmak istendiğinde de müvekkilleri ile irtibata geçmediklerini, davaya konu şirketin vergi ve hukuki yükümlülüklerini günümüze dek devam ettiğini, şirketin iştigal konusunu devam ettirmediğini, ortaklığın sürdürülmesinin de mümkün olmadığını, …Ltd Şti. ünvanlı şirketin feshi ile ticaret sicilinden terkinini talep etmiştir.
Mahkememizce hazırlanan karar başlığında geçen … ve …’nın … Sulh Hukuk Mahkemesinin … E.sayılı dosyasına istinaden 17/10/2016 tarihi itibariyle miras bırakanları …’nın mirasını gerçek yol ile reddettikleri, kararın kesinleşmesine dair şerhin dosyada mevcut olmadığı, buna mukabil halihazırda miras bırakan ve şirket ortağı …’nın eşi Melek Karaca’nın mirası reddetmediği, tebligat yapılan Melek Karaca’nın cevap dilekçesi sunmadığı , davayı inkar eder konumunda olduğu açıktır.
Halihazırda şirketin iki ortağından birinin davacı olduğu, diğer ortak olan …’nın ise vefat ettiği, ancak halihazırda mirası reddetmeyen mirasçılarının mevcut olduğu, bu itibarla feshi ve tasfiyesi istenen şirket yönünden taraf teşkilinin sağlanmış olduğu tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki tartışma konusu davacı gerçek kişi ile vefat eden …’nın ortak oldukları şirketin, …’nın 2011 yılı itibariyle vefat etmesi sonrası şirketin iştigal konusunu devam ettirip ettiremediği, ortaklığın muhasebesel ve işletmesel açıdan sürüp sürmediği, şirketin faaliyetlerini sürdürmesine imkan olup olmadığı, bu çerçevede şirketin feshinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dava, “sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçları” başlıklı 6102 sayılı TTK m.636 hükmünden kaynaklanmakta olup dava şirketin fesih ve tasfiyesine yöneliktir.
İki ortaklı limited şirketin tüm ortakları davada taraf olduğundan Yargıtay 11.HD uygulaması gereği taraf teşkili sağlanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması açısından atanan SMMM bilirkişisinin hazırlamış olduğu 17/06/2022 tarihli rapor içeriğine göre “dava konusu şirketin tek yetkilisinin davacı gerçek kişi … olduğu, dava konusu şirketin kurucu ortağının vefatı sonrasında şirketin mali verilerinde olumsuzluğa yol açtığı, dava konusu şirketin faaliyetlerinin muhasebesel yönden düzenli olmadığı, alacakların bile düzgün bir şekjilde tahsil edilemediği, sadece şekil bakımından beyannamelerin verildiği, şirketin satış gelirinin 2010 yılından beri olmadığı, şirketin bundan sonraki süreçte faaliyetlerine devam etmesinin imkan dahilinde olmadığı gibi şirketin devam etmesinin şirket ortakları ve yetkililerine yeni vergisel yükler getireceği, iş bu açıklama ve rapor içeriğindeki mali veriler nazara alındığında şirketin mali yükünün artacağı” şeklinde görüş bildirmiştir.
Alınan bilirkişi raporu içeriği ve dosya kapsamı gözetildiğinde feshi talep olunan şirketin temsilcisi ve tek yetkilisi olan …’ın şirketin faal olmadığı yönünde açık beyanda bulunduğu, şirketin diğer ortağı …’nın 2011 yılında vefat ettiği, bu ortağın tüm hissesinin mirasçılara geçtiği, ancak bu tarihten sonra … mirasçılarının dahi şirket ile igili herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı gibi feshi istenen şirketin dahi herhangi bir aktif faaliyetinin söz konusu olmadığı, hatta 2010 yılından beri şirketin gelirinin dahi mevcut olmadığı, herhangi bir satışın dahi yapılmadığı, mirasçıların dahi şirketin işletilmesi ile ilgili çaba ve faaliyet içerisinde bulunmadığı, ortaklar arasında açık bir ihtilaf olmasa dahi feshi istenen şirketin amacının yani kâr elde etmeye yönelik faaliyetin olmasına yönelik iradenin mevcut bulunmadığı, zaten mirasçıların dahi bu yönde herhangi bir açık veya kapalı beyanlarının mevcut bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Şirketin, en son müdürü olan kişi tarafından kayden temsil edildiği dönemde ve daha da önemlisi 2016 yılından itibaren devam eden süreç içinde, ortaklığın kazanç edemez hale geldiği, ortaklıktan umulan faydanın ortadan kalkmış olduğu gözlemlenmektedir. Özellikle limited şirketler için daha çok söz konusu olmakla birlikte İsviçre uygulamasında da yerel mahkemenin ve federal mahkemenin, uzun süre boyunca yakın görüşteki ve zıt görüşteki pay sahipleri nedeni ile karar alamaz ve işleyemez hale gelmesini haklı sebep olarak mütalaa ettiği kararlara rastlanılmaktadır… Yine İsviçre hukukunda da onu takip eden Türk öğretisinde ortaklığın sürekli olarak kötü yönetilmesi ve pay sahiplerinin zarara uğratılması, haklı sebep olarak ifade edilmiştir. Bu hususta Türk hukukunda “kötü, ihmalkar, bilgiye ve teknik yöntemlere dayanmayan , plansız, pervasız yönetimin süreklilik kazanması” , ” azınlık pay sahiplerine finansal açıdan ağır zararlar verilmesi ” , “şirketin kötü yönetim nedeni ile mahvına yol açacak borçlar ve vergi yükü ile karşılaşması”, “şirket varlıklarının yanlış kullanılması ve israf edilmesi”, “fesih için haklı nedenler arasında kabul edilmektedir. (Dr. Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, 2013, İstanbul, Sayfa: 153)
Somut olayda davanın açıldığı tarihten öncesinden başlayarak şirketin karar alamaz hale geldiği, fiilen faaliyette bulunmadığı, kayden çalışıyor gözükmesinden kaynaklı zarar durumunun dahi yükümlülükleri nedeniyle devam ettiği, hatta halihazırda şirketi temsil etmekle yükümlü olan temsilcinin dahi şirketin faal olmadığını açıkladığı gibi diğer ortak … mirasçılarının dahi şirket ile fiili ilgisinin kalmadığı, doğal olarak şirketin kamusal borçlarının doğabileceği açıktır.
Bu şartlarda ve halihazırda davacı şirket temsilcisinin şirketin fesih ve tasfiyesini talep ettiği, bu aşamaya gelmiş şirketin bu şartlarda fesih ve tasfiyesinin her açıdan en makul çözüm tarzı bulunduğu, bu noktada davacıya atfedilecek kusur durumunun bulunmadığı, bir an için olduğu kabul olsa dahi şirketin faaliyetlerinin devam etmesine yönelik olarak diğer davalıların da çaba içerisinde bulunmamaları nedeniyle davacının tek başına kusurlu bulunmadığı, şirketin fesihi için kanunun aradığı koşulların oluştuğu sonucuna varılmıştır. Esasen tüm ortakların fesih ve tasfiye konusunda farklı bir beyanlarının veya şirketin devamı yönünde iradelerinin bulunmadığı gerçeği karşısında aksini düşünmek şirketler hukukuna ve hayatın olağan akışına aykırı olacaktır.
Yapılan açıklama açıklamalar karşısında davacının davasının kabulü ile; … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil nosunda kayıtlı … Şirketi’nin fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak SMMM …’ın atanmasına, tasfiye memuru için emek ve mesaisi gözetilerek aylık 3.000-TL ücret takdirine, ücretin hüküm kesinleştikten sonra ve her ayın 15′ i itibariyle davacı tarafından … adına mahkememiz veznesine yatırılmasına, davacı tarafından ödenecek tasfiye memuru ücretinin ileride şirket hesabından karşılanarak davacıya ödenmesine ve davacı tarafından tahsil olunmasına, kararın kesinleştikten sonra İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine dair karar verildi.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının KABULÜ ile; … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil nosunda kayıtlı … Şirketi’nin FESİH ve TASFİYESİNE,
2-Tasfiye memuru olarak SMMM …’ın atanmasına,
3-Tasfiye memuru için emek ve mesaisi gözetilerek aylık 3.000-TL ücret takdirine, ücretin hüküm kesinleştikten sonra ve her ayın 15’i itibariyle davacı tarafından … adına mahkememiz veznesine yatırılmasına,
4-Davacı tarafından ödenecek tasfiye memuru ücretinin ileride şirket hesabından karşılanarak davacıya ödenmesine ve davacı tarafından tahsil olunmasına,
5-Kararın kesinleştikten sonra … Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine,
6-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 80,70TL harçtan peşin alınan 54,40TL harcın mahsup edilerek bakiye 26,30TL harcın davalılardan müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvuru harcı toplamı olan 108,80TL harcın davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından harcanan 821,00 TL posta ve tebligat gideri ile 2.000,00 TL bilirkişi giderinin davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin tek olarak davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
10-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine,
Dair, gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya bulundukları yerdeki başka bir mahkeme aracılığıyla mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK.341.maddesi uyarınca İstanbul BAM nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları bulunduğu hatırlatılmak suretiyle davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda oy birliği ile karar verildi.13/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip