Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/705 E. 2022/830 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/705 Esas
KARAR NO :2022/830

DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:07/10/2022

BİRLEŞEN DAVA DOSYASI (İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi)

ESAS NO : … Esas
KARAR NO : 2022/…

BİRLEŞEN DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ:17/10/2022
KARAR TARİHİ:15/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl Dava: Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkil … … İli … İlçesinde mesleği olan Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde Uzman Çavuşluk görevini ifa ederken daha önceden tanığı davalı … isimli kişi ile 2019 yılı içerisinde yaptığı bir muhabbette borç paraya ihtiyacı olduğu belirtmesi üzerine şüpheli … kendisinin borç para verebileceğini bu borç para karşılığında aylık belirli bir miktarda faiz alacağını ifade etmiş olup müvekkile faiz karşılığında 5000 TL borç para verdiğini, davalı … tarafından müvekkile verilen 5000-TL’lik borç neticesinde kendisine senet düzenlenmiş olup daha sonra tarafımızca sunulacak olan hukuki delillerden de anlaşılacağı üzere müvekkil her ay belirli bir miktarda para ödemeye başladığını, müvekkili Uzman Çavuşluk görevini ifa ettiği için ayın belirli süreçlerinde operasyona (pkk ile mücadele kapsamında) çıkması nedeniyle irtibatı dış Dünyayla kesilmiş olup belirlenen vadelerde ödeme yapamadığını, davalı tarafından tarafından müvekkilin vadesinde ödeme yapm4adığı gerekçesiyle daha yüksek ve yeni senetler düzenlenmiş olup müvekkile icra tehdidi ve diğer gayri resmi tehditlerle müvekkile imzalatıldığını, Şüpheli taraf 02.05.2019 tarihide …. İcra Dairesi … takip numarası ile açtığı kambiyo senedine dayalı icra takibinde müvekkile imzalattırdığı 35.000,00 TL’lik tefecilik nedeniyle müvekkile imzalattırdığı senedi icra takibine koymuş olup söz konusu senedin borcunu müvekkilden her ay tahsil etmeye çalışmış müvekkil geciktirdiği takdirde yeni faiz işletildiğini, davalı … müvekkile aylık yaklaşık 20.000,00 TL dolaylarında taksit çıkarıp müvekkilin bu taksidi ödememesi halinde ödenmeyen kısma yeniden faiz işleterek müvekkili açık bir şekilde sömürmeye çalıştığını, Müvekkil her ne kadar şüpheliye para yetiştirmeye çalışsa da aldığı maaş miktarı ve yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya çalışması nedeniyle yetiştirememiş bu nedenle şüpheli tarafından sürekli yeni hesaplamalar yapılıp kendisine dağ gibi biriken yeni hesaplamalarla ücret takdiri yapıldığını, davalı … dava dışı bu senetlerin yanı sıra Müvekkile 130.000,00-TL’lik senet düzenlenmiş olup müvekkil bu senede …’ın tefecilikten doğan baskısı nedeniyle imza atmak zorunda kaldığını, müvekkiline zorla imzalatılan senede müvekkil yeniden para yetiştirmeye çalışmış olup para yetiştiremeyince 12.01.2021 tarihinde …. İcra Dairesi (… yenilemeden önce) … takip numaralı ile açtığı kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatmıştır. … tarafından müvekkile verilen 5000 TL’ye karşılık müvekkil bu borçtan kurtulmak için 96.150-TL ödeme yapmış ve daha fazlası müvekkilden hala alınmaya çalışılmaktadır. Müvekkil herhangi bir ticaret ile uğraşmamakta olup salt Uzman Çavuşluk görevini ifa etmektedir. Herhangi bir ticari faaliyet yürütmemesine karşın müvekkile tefecilik işleminden kaynaklı 130.000,00-TL’lik senet borcunun olması olağan akışa aykırılık teşkil ettiğini, davalı …’ın müvekkili sömürmek amacıyla düzenlediği bu senetler tefecilik işlemlerinden kaynaklı olup bu hususu … bizzat dile getirdiğini, davalı tarafın …. İcra dairesinde açtığı işbu icra takibi usul ve yasaya aykırı bir icra takibi olmasının yanı sıra kötü niyetle başlatılan bir icra takibidir. Nitekim söz konusu senetler bir hukuki ilişkiden kaynaklanan senetler olmayıp salt TCK md. 241 hükmünde belirttiği üzere tefecilik suçundan kaynaklı senetler olduğunu, belirtilen sebeplerle takip konusu yapılan 130.000,00 TL’lik senedin tefecilik suçundan kaynaklandığı işbu nedenle müvekkilin borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline karar verilmesini, davalı tarafın açtığı işbu haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle müvekkil lehine en az %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl Dava: Davalı tarafa usulüne uygun çıkarılan tebligata rağmen cevap dilekçesinin sunulmadığı tespit edilmiştir.
Mahkememizin ….sayılı gerekçeli kararı ile Mahkemesinin 2022/705 Esas sayılı dosyasında davanın niteliğinin menfi tespit davası olduğu, davanın taraflarının huzurdaki dava ile aynı olduğu ve tarafların davacı-davalı konumlarının davanın niteliği gereğince yer değiştirdiği, davaların konularının aynı borç ilişkisinden kaynaklı olduğu, nihayetinde taraflar arasındaki ilişkinin aynı olduğu asıl dava davaya konu edilen senet ile birleşen davaya konu edilen senetlerin farklı olmasına karşın davacının borçsuzluk iddialarının hukuki nedenleri olarak aynı iddiaları ileri sürdüğü, dava dilekçelerinde yer alan ifadelerin dahi benzerlik gösterdiği, bu haliyle Mahkememizin 2022/705 E.sayılı davası ile bu dava dosyası arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu, bu haliyle araştırılması gerekli olan hususların da aynı olduğu anlaşılmakla, Mahkememizin 2022/705 Esas sayılı dosyası ile iş bu dava dosyasının birlikte görülmesi gerektiği anlaşıldığından Mahkememizin 2022/705 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Birleşen Dava: Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … … İli … İlçesinde mesleği olan Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde Uzman Çavuşluk görevini ifa ederken daha önceden tanığı davalı … isimli kişi ile 2019 yılı içerisinde yaptığı bir muhabbette borç paraya ihtiyacı olduğu belirtmesi üzerine şüpheli … kendisinin borç para verebileceğini bu borç para karşılığında aylık belirli bir miktarda faiz alacağını ifade etmiş olup müvekkile faiz karşılığında 5000 TL borç para verdiğini, davalı … tarafından müvekkile verilen 5000-TL’lik borç neticesinde kendisine senet düzenlenmiş olup daha sonra tarafımızca sunulacak olan hukuki delillerden de anlaşılacağı üzere müvekkil her ay belirli bir miktarda para ödemeye başlamıştır. Müvekkil Uzman Çavuşluk görevini ifa ettiği için ayın belirli süreçlerinde operasyona (pkk ile mücadele kapsamında) çıkması nedeniyle irtibatı dış Dünyayla kesilmiş olup belirlenen vadelerde ödeme yapamadığını, davalı tarafından tarafından müvekkilin vadesinde ödeme yapm4adığı gerekçesiyle daha yüksek ve yeni senetler düzenlenmiş olup müvekkile icra tehdidi ve diğer gayri resmi tehditlerle müvekkile imzalatılmıştır (10.300,00-TL’lik bir senet hariç) 02.05.2019 tarihide …. İcra Dairesi … takip numarası ile açtığı kambiyo senedine dayalı icra takibinde müvekkile imzalattırdığı (müvekkilin borcunu vadesinde ödemeyememesi nedeniyle) 35.000,00 TL’lik tefecilik nedeniyle müvekkile imzalattırdığı senedi icra takibine koymuş olup söz konusu senedin borcunu müvekkilden her ay tahsil etmeye çalışmış müvekkil geciktirdiği takdirde yeni faiz işlettiğini, (…. İcra Dairesi Müdürlüğünden icra takibinin celbi istendiğinde müvekkilin kendisine zorla ödeme yaptığı süreçte icra takibin8de herhangi bir talepte bulunmadığı müvekkilin kendisin şikayet edip dava açması üzerine saldırgan bir tutumla müvekkilden ne koparırsam kardır mantığıyla sürekli haciz işlemleri talep ettiğini, davalı … müvekkile aylık yaklaşık 20.000,00 TL dolaylarında taksit çıkarıp müvekkilin bu taksidi ödememesi halinde ödenmeyen kısma yeniden faiz işleterek müvekkili açık bir şekilde sömürmeye çalıştığını, Müvekkil her ne kadar şüpheliye para yetiştirmeye çalışsa da aldığı maaş miktarı ve yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya çalışması nedeniyle yetiştirememiş bu nedenle şüpheli tarafından sürekli yeni hesaplamalar yapılıp kendisine dağ gibi biriken yeni hesaplamalarla ücret takdiri yapıldığını, davalı tarafından, müvekkilin kendisine her ay ödeme yapmasını gerektirecek bir sistem yaratmaya çalışması müvekkili açıkça sömürme saikiyle hareket ettiğini, davalı tarafın …. İcra dairesinde açtığı işbu icra takibi usul ve yasaya aykırı bir icra takibi olmasının yanı sıra kötü niyetle başlatılan bir icra takibidir. Nitekim söz konusu senetler bir hukuki ilişkiden kaynaklanan senetler olmayıp salt TCK md. 241 hükmünde belirttiği üzere tefecilik suçundan kaynaklı senetler olduğunu belirtilen sebeplerle; …. İcra Dairesi … numara ile takip konusu yapılan 35.000,00 TL’lik senedin tefecilik suçundan kaynaklandığı işbu nedenle müvekkilin borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline karar verilmesine, davalı tarafın açtığı işbu haksız ve kötü niyetli icra takibi nedeniyle müvekkil lehine en az %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama harç ve vekalet ücretinin davalı tarafından karşılanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Dava: Davalı tarafa usulüne uygun çıkarılan tebligata rağmen cevap dilekçesinin sunulmadığı tespit edilmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Asıl ve birleşen davalar, ödünç sözleşmesi uyarınca verilen bonolardan dolayı dolayı borçlu olunmadığının tespiti ve ödenen bedellerin istirdatı istemine ilişkindir.
Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında davanın niteliğinin menfi tespit davası olduğu, davanın taraflarının huzurdaki dava ile aynı olduğu ve tarafların davacı-davalı konumlarının davanın niteliği gereğince yer değiştirdiği, davaların konularının aynı borç ilişkisinden kaynaklı olduğu, nihayetinde taraflar arasındaki ilişkinin aynı olduğu asıl dava davaya konu edilen senet ile birleşen davaya konu edilen senetlerin farklı olmasına karşın davacının borçsuzluk iddialarının hukuki nedenleri olarak aynı iddiaları ileri sürdüğü, dava dilekçelerinde yer alan ifadelerin dahi benzerlik gösterdiği, bu haliyle Mahkememizin … E.sayılı davası ile bu dava dosyası arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu, bu haliyle araştırılması gerekli olan hususların da aynı olduğu anlaşılmakla, Mahkememizin … Esas sayılı dosyası ile iş bu dava dosyasının birlikte görülmesi gerektiği anlaşıldığından,
Mahkememizin … esas sayılı dosyasının Mahkememizin işbu 2022/705 Esas sayılı dosyası ile aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğundan BİRLEŞTİRİLMESİNE dair 27/10/2022 tarihinde karar verildiği, her iki dava yönünden usul ekonomisi gereğince benzer nitelikte iddiaların bulunması karşısında asıl ve birleşen dava yönünden iş bu gerekçeli kararda birlikte irdeleme yapılmıştır.
Davanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gereken ve kamu düzeninden olan görev hususunun dava şartı niteliği ile öncelikle görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi, başka bir anlatımla somut olay bakımından Mahkememizin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi zorunludur. Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesinden kaynaklı olarak edimin ifasına yönelik tanzim edilen çek nedeni ile borçlu olmadığına yönelik menfi tespit niteliği gözetilerek taraflar arasındaki temel ilişki uyarınca mahkememizin görevli olup olmadığın tespitine yönelik inceleme yapılması gerekmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Taraflar arasında temel ilişki karşısında davacı ve davalı gerçek kişlerin gerçek kişi olarak birinci sınıf tacir olup olmadığı, esnaf olup olmadığı, basit usul, işletme usulü veya bilanço usullerinden hangisine göre defter tutup tutmadığının araştırılması müzekkere cevabında 2017/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde esnaf sınırını aşıp aşmadığının tespiti amacıyla taraflar arasında temel ilişkinin başlangıç tarihi olan 2019 ve sonrası Gelir Vergi Beyannameleri ile eki performans bilgileri tablosu ve işletme hesap özetlerinin teminin müzekkere cevabında eklenerek ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğüne müzekkere yazılmış, davanın tarafı gerçek kişilerin bilanço usulüne göre defter tutan tacir vasıfları tespit edilememiştir.
Zaten davacı taraf dava dilekçesinde açıkça belirtildiği üzere Uzman Çavuşluk görevini ifa eden konumunda olan gerçek kişidir.
Davalı taraf ise işletme hesabına göre defter tutan konumunda olup tacir vasfı yoktur.
Her ne kadar uyuşmazlık bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin ise de taraflar arasındaki ödünç sözleşmesi ilişkisinin mutlak ticari dava niteliğinin bulunmadığı, dava konusu bono ile ilgili unsur tartışması ya da ciro silsilesine ilişkin bir iddia bulunmaksızın, temel ilişkide hak ve borçlar nedeniyle davanın açıldığı görülmektedir.
Bu kapsamda benzer nitelikteki uyuşmazlıklarda yüksek mahkemelerce verilen içtihatların tetkiki yoluna gidilerek yapılan incelemede;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2022/689 Esas, 2022/637 Karar sayılı ilamında “…Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen 03/04/2020 tarihli eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı tarafça, davacılar tarafından davalıya verilen bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibinde davacıların borçlu olmadığının tespiti talep edilmektedir. Dava veya takibin konusunun bono ya da çek gibi bir kambiyo senedine dayalı olması tek başına davanın ticari dava olduğunu göstermez. Mahkemenin görevini tayin için tarafların her ikisinin de tacir olup olmadığı, uyuşmazlığın ticari işletmeleriyle ilgili olup olmadığı ve aralarındaki temel hukuki ilişkinin niteliğine bakılması gerekmektedir.”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2021/513 Esas, 2021/472 Karar sayılı ilamında “…Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen … 2. Noterliği’nin… tarih ve …. yevmiye numaralı kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından davalıya verilen bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibinde davacının borçlu olmadığının tespiti talep edilmektedir. Dava ve takibin konusunun bono ya da çek gibi bir kambiyo senedine dayalı olması tek başına davanın ticari dava olduğunu göstermez. Mahkemenin görevini tayin için tarafların tacir olup olmadığı, uyuşmazlığın ticari ilişkiden kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve aralarındaki hukuki ilişkinin niteliğine bakılması gerekmektedir. Somut olayda, taraflar tacir olmadığı gibi, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan da doğmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflar arasındaki davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesine değil, asliye hukuk mahkemesine aittir. Davayı görüp sonuçlandırma görevi asliye hukuk mahkemesine ait olduğundan mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken davanın usul yönünden reddi ile dosyanın asliye ticaret mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi hatalı olmuştur….”;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 2019/2221Esas, 2022/853 Karar sayılı ilamında “…Dava; gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi nedeniyle taşınmaz bedeli için verilen çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.
Somut olayda; dava TTK m.4 anlamında mutlak ticari dava olmadığı gibi ayrıca her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirdiğini ve davacının tacir olduğuna ilişkin deliller de bulunmadığına göre ihtilafa bakmakla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Mahkemesince verilen kararda hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu görülmüştür.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2020/903 Esas, 2022/853 Karar sayılı ilamında “…Dava; kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibi nedeniyle davacının senedin teminat senedi olduğu iddiası ile açtığı menfi tespit davasıdır.
Görülmekte olan dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra 24.08.2015 açılmış olup, bu kanuna göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Yukarıda yapılan açıklama nezdinde somut olaya baktığımızda; aralarında düzenlenen sözleşme karşılığı düzenlenen bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istenmiş olup, davacı iş sahibinin ticari işletmesiyle ilgili bir iş söz konusu değildir. Kaldı ki davacı gerçek kişi olup, davacı yönünden tacir araştırması da yapılmamıştır. Dolayısıyla nisbi ticari dava söz konusu değildir. Yine TTK’nın 4/son maddesinde düzenlenen hususlardan veya diğer kanunlarda yer alan hususlardan kaynaklanan bir dava yoktur. Dolayısıyla mutlak ticari davadan da bahsedilemez. Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğuna ve iddianın ileri sürülüş biçimi bakımından senedin eser sözleşmesinin teminatı olarak verildiği ileri sürüldüğünden görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Kaldı ki davanın dayanağının kambiyo senedi olması tek başına davanın Ticaret Mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Dava tarihi itibariyle görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olup tarafların sıfatı ve temel ilişkinin eser niteliğine göre görevli mahkeme Ticaret Mahkemesi değildir. (Yarg 15.H.D .2018/1593E- 2018/3866 -K)”…” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu görülmüştür.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2021/613 Esas, 2021/491 Karar sayılı ilamında “…Davanın eser sözleşmesinin bir türü olan kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve ön sözleşme niteliğindeki protokolden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin olduğu ve her iki tarafın da tacir olmadığı, davanın TTK’nın 4. maddesinde sayılan dava ve işlerden olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, görev hususunun belirlenmesinde senedin kambiyo senedi olup olmadığı önemli değildir. Eser sözleşmelerinden kaynaklanan dava ve işlere asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılacağına dair özel bir düzenleme de bulunmamaktadır…” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu görülmüştür.
Yine somut dava içeriğine benzer nitelikteki ödünç sözleşmesi kapsamında düzenlenen kambiyo senedinden kaynaklanan bir ihtilafın tahlilinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 2022/835 Esas, 2022/1179 Karar sayılı ilamında “… Davacı ödünç ilişkisine dayalı olarak uyuşmazlığa konu senedi verdiğini ve tarafların tacir olmadığını iddia etmiş olup tarafların tacir olduğu, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu hususunda dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığı, davalının da bu hususta herhangi bir savunmasının olmadığı ve taraflar arasındaki temel ilişkiye göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerektiği ( Y.19. HD. 14,2,2017 T, 2012/2348-2017/1116 sy.k) gözetildiğinde davaya bakmanın ticaret mahkemesinin görevi dahilinde olmadığı anlaşılmaktadır…” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu görülmüştür.
Davacının talebi, münhasıran kambiyo hukukuna dayanan sebeplerle menfi tespit istemini içermeyip, temel ilişkiye dayanmakta olup davacı tefecilik nedeniyle verilen bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve iptal yönelik istemde bulunmuştur.
Dava, münhasıran kambiyo hukukuna dayanmadığından mutlak ticari dava değildir. Davacı ve davalının tacir sıfatı bulunmadığı gibi dava her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmadığından nispi ticari dava niteliğinde de değildir. (Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2017/263 Esas, 2017/468 Karar sayılı ilamı)
Davacı tarafça senedin verilmesine sebep olan taraflar arasındaki temel ilişki açıklanarak temel ilişki dayanak yapılmak suretiyle, senedin mücerretlik fonksiyonundan ziyade aradaki ilişkin tefecilik niteliği nedeniyle düzenlenen senetlerin kendisi yönünden borç doğrucu niteliği olmadığına yönelik iddiası karşısında taraflar arasındaki ilişkinin dava dilekçesi içeriğine göre ödünç sözleşmesinden dolayı düzenlenen kambiyo ilişkisinden kaynaklandığı, asıl ve birleşen davalardaki davacını senetlerde keşideci konumda, davalının ise lehtar konumunda olması dava dilekçesi içeriği ve yazılan müzekkere cevaplarına göre tarafların tacir sıfatının bulunmaması, dava konusu senet ile ilgili unsur tartışması ya da ciro silsilesine ilişkin bir iddia bulunmaksızın, temel ilişkide hak ve borçlar nedeniyle davanın açıldığı, dava veya takibin konusunun bono ya da çek gibi bir kambiyo senedine dayalı olması tek başına davanın ticari dava olduğunu göstermeyeceği, açıkça davacının ödünç sözleşmesi kapsamında verdiği bonolara ilişkin davalıya yönelik borcun doğmadığına yönelik menfi tespit iddiaları 21/07/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda 213 Sayılı VUK 177.maddesinde belirtilen hallerden 1. ve 3.bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2.benddeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşan niteliği olmadığından tacir vasfının da olmadığı, bu haliyle huzurdaki ödünç sözleşmesinden dolayı ifa amaçlı verilen bonodan dolayı borçsuzluk iddiasının genel mahkemelerin görev alanına girdiği, somut olayın her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirdiğini ve davacının tacir olduğuna ilişkin deliller de bulunmadığına göre ihtilafa bakmakla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğu kanaati ile asıl ve birleşen davanın her aşamasında dikkate alınması gerekli, kamu düzeninden olan görev hususu dikkate alınarak HMK.’nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı usulden reddine, görevli mahkemenin asıl ve birleşen davalar yönündne asliye hukuk mahkemesi olduğuna, dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-HMK.’nın 114/1-c, 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan mahkememizin görevsizliği ile davanın asıl ve birleşen davada ayrı ayrı USULDEN REDDİNE, Görevli Mahkemenin asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
2-Asıl ve birleşen davada HMK.nın 20. Maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde asıl ve birleşen dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,
3-Asıl ve birleşen davada HMK’nın 20 maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4- Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, asıl ve birleşen davada tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde karar verildi.15/12/2022

Katip …

Hakim …