Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/701 E. 2023/183 K. 03.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/701
KARAR NO : 2023/183

DAVA : Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi)
DAVA TARİHİ : 05/10/2022
KARAR TARİHİ : 03/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan dava dosyasının incelenmesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı …’nin pay sahibi olduğunu, davalı şirketin 13 Temmuz 2021 tarihli olağan genel kurul toplantısı itibari ile pay defterine göre davalı şirketin toplam “8.959.490.647” adet payından “1.443.913.742” adet payının müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin sahip olduğu payların davalı şirket’in paylarının %16,11’sine tekabül ettiğini, davalı şirketin …. ailesine ait “… Şirketleri’nden biri olduğunu, davalı şirket hissedarlarının tamamının … ailesine mensup kişiler olduğunu, davalı şirketin yegane meşgalesinin ise %100 paylarına sahip hakim ortağı olduğu … Şirketi olduğunu, bir başka deyişle … davalı şirketin bağlı iştiraki olduğunu ve davalı şirketin … %100 hakimi olduğunu, davacının ise ….’in dolaylı ortağı olduğunu, davalı şirket’in 2021 mali yılına ilişkin yapılan genel kurul toplantılarında, tıpkı önceki senelerde olduğu gibi müvekkilinin davalı şirket ile bağlı iştiraki … hakkında TTK m. 200 ve 437 hükümlerine istinaden ileri sürdüğü bilgi alma ve inceme hakkının bir kez daha hiçbir suretle karşılanmadığını, böylelikle de pay sahiplerinin iradesinin genel kurulda tecelli etmediğini, davalı şirketin yönetim kurulu faaliyet raporunun, mevzuatta öngörülen asgari içeriği dahi taşımaması, davalı şirket öncü çimento ve bağlı şirket …’daki faaliyetlerini gerçeğe uygun şekilde yansıtmaması ve dürüst resim ilkesine uygun olmaması sebebiyle özel denetçi atanmasının zaruri olduğunu, davalı şirketin 2021 mali yılına ait yönetim kurulu faaliyet raporunun, finansal tablolarının müzakeresinin de yasaya ve usule uygun yapılmadığını, dürüst resim ilkesine uymayan ve gerçeği yansıtmayan 2021 yılına ait bilanço ve kar/zarar hesaplarının denetlenebilmesi ve bu suretle mali yapıdaki kötüye gidişin nedenlerinin ortaya koyulabilmesi adına özel denetçinin atanmasının gerektiğini, özel denetçinin TTK 400 ve 440/2. maddelerde yer alan kriterleri haiz ve bağımsız uzman olmasının zaruri olduğunu, mahkemenin denetçi seçimi esnasında, daha önce taraflara (ve bilhassa …) danışmanlık hizmeti vermemiş bir yeminli mali müşaviri atamasını talep ettiklerini,davalı şirketin 5 Temmuz 2022 tarihli olağan genel kurul toplantısında yapılan yasaya ve usule aykırı oylama neticesinde alınan “hükümsüz” genel kurul kararlarına istinaden gerçekleştirdiği ya da gerçekleştireceği işlemler ile müvekkilinin doğrudan ve/veya dolaylı olarak doğmuş ve doğacak her türlü zarar-ziyan, maddi ve manevi tazminat, hak ve alacakları, söz konusu hukuka aykırılıkların gerçekleşmesinde sorumluluğu bulunan kişilere karşı her türlü şikâyet, dava ve talep haklarını saklı tutularak TTK’nun 438. vd maddeleri gereğince davalı … Şirketi’ne TTK’nın 400 ve 440. maddelerinde belirlenen kriterlere uygun, daha önce davalı şirket ve bağlı şirket olan … Şirketi’nde denetim yahut danışmanlık görevi üstlenmemiş, bağımsız uzman bir özel denetçi atanmasına, atanacak bağımsız uzman özel denetçinin bunlarla sınırlı kalmamak kaydıyla, başta işbu dava dilekçesi ekinde yer alan ve 5 Temmuz 2022 tarihli olağan genel kurul toplantısında toplantı başkanlığına davalı şirkete özel denetçi atanması talebi ile yazılı olarak sunulan belirli olaylar ve sorular ile … 37. Noterliğinin … tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile yöneltilen sorulara, davalı şirketin mali yapısındaki kötüye gidiş ve 2021 yılına ait yönetim kurulu faaliyet raporu ile bilanço ve kar/zarar hesaplarına ilişkin finansal konulara yönelik olarak davalı şirket ticari defter ve kayıtlarının da incelemesi suretiyle ayrıntılı rapor düzenlemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; somut olayda TTK tarafından öngörülen amir hüküm olan özel denetçi atanması koşullarının oluşmadığını, kanun veya esas sözleşme ihlalinin olmadığını, ayrıca kanun veya esas sözleşme ihlaline dayalı bir zararında olmadığını, özel denetimin davacının pay sahipliği hakkının kullanılması için gerekli olmadığını, davacının özel denetimle açıklığa kavuşturulmasının istediği hususların somut ve belirli hususlardan olmadığını, şirket kurucuları veya organların kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal etmediğini, davacının “sözde ihlal” iddiasında şirketinin veya şirket pay sahiplerinin zarara uğradığını ikna edici bir şekilde ortaya koyamadığını, davacının istemiş olduğu özel denetim, pay sahipliği haklarını kullanabilmesi için gerekli de olmadığını, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edildiği iddiasına dayalı olarak özel denetim davası açması imkânının bulunmadığını, davacının sorularına cevap verilmediği ve bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edildiği iddiasının kabul edilemeyeceği, özel denetim koşullarının oluşmadığını, müvekkili şirket ile dava dışı … arasında şirketler topluluğu bulunmadığını, 2019 mali yılı GK iptal davası ve 2019 mali yılı özel denetim davası ve 2020 mali yılı bilgi alma davasında verilen ret kararlarının gerekçelerinde de çok açık şekilde konunun tartışıldığını, şirketler topluluğu bulunmadığının tespit edildiğini, bu kapsamda bağlılık raporu hazırlanması gerektiren bir durum bulunmadığının da ortada olduğunu, müvekkili şirket ile dava dışı üçüncü kişi … arasında şirketler topluluğunun bulunmadığının ortada olduğunu, cevapları dinlenmeden, delilleri getirtilmeden ve incelenmeden karar verilmiş olan mevcut bilirkişi incelemesinden rücu edilerek davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini, bu talebimiz kabul olmaz ise davanın esastan reddini savunmuştur.
HMK m.320 gereği dosya üzerinden gerekli inceleme ve değerlendirmeler yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, TTK m.438 ve m.439 hükümleri,somut koşul vakıalar ve somutlaştırılan deliller dikkate alındığında,davacının özel denetçi atanması talebinin kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Davacının talebinin, özel denetçi atanmasına yönelik olduğu, HMK m.319 gereği dava dilekçesi ve cevap dilekçesi ile bağlı kalınarak inceleme yapılması gerektiği açıktır.
Yapılan incelemede ancak HMK m.319 hükmü uyarınca dava ve cevap dilekçesine bağlı kalınarak inceleme yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
6102 sayılı TTK’nun m.437.hükmüne göre; “Finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur. Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulur. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir.Pay sahibi genel kurulda, yönetim kurulundan, şirketin işleri; denetçilerden denetimin yapılma şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebilir. Bilgi verme yükümü, 200 üncü madde çerçevesinde şirketin bağlı şirketlerini de kapsar. Verilecek bilgiler, hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olmalıdır. Pay sahiplerinden herhangi birine bu sıfatı dolayısıyla genel kurul dışında bir konuda bilgi verilmişse, diğer bir pay sahibinin istemde bulunması üzerine, aynı bilgi, gündemle ilgili olmasa da aynı kapsam ve ayrıntıda verilir. Bu hâlde yönetim kurulu bu maddenin üçüncü fıkrasına dayanamaz.Bilgi verilmesi, sadece, istenilen bilgi verildiği takdirde şirket sırlarının açıklanacağı veya korunması gereken diğer şirket menfaatlerinin tehlikeye girebileceği gerekçesi ile reddedilebilir.Şirketin ticari defterleriyle yazışmalarının, pay sahibinin sorusunu ilgilendiren kısımlarının incelenebilmesi için, genel kurulun açık izni veya yönetim kurulunun bu hususta kararı gerekir. İzin alındığı takdirde inceleme bir uzman aracılığıyla da yapılabilir.Bilgi alma veya inceleme istemleri cevapsız bırakılan, haksız olarak reddedilen, ertelenen ve bu fıkra anlamında bilgi alamayan pay sahibi, reddi izleyen on gün içinde, diğer hâllerde de makul bir süre sonra şirketin merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesine başvurabilir. Başvuru basit yargılama usulüne göre incelenir. Mahkeme kararı, bilginin genel kurul dışında verilmesi talimatını ve bunun şeklini de içerebilir. Mahkeme kararı kesindir.”
6102 sayılı TTK’nun m.438 hükmüne göre; “Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir. Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir.
6102 sayılı TTK’nun m.439 hükmüne göre; “Genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir.Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçi atanır.”
Genel kurulun, özel denetim istemini ret etmiş olması karşısında, davacının mahkememizden özel denetçi atanması talebinin kabulünün gerekip gerekmediği tartışılmalıdır. Yeterli pay sahibi olan azınlık durumundaki davacının, yetkili ve görevli mahkemede ve süresi içinde davasını açtığı,bu haliyle genel dava şartlarının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Dava dilekçe içeriği ve özellikle dava dilekçesinde belirtilen “…’nun finansal ve malvarlığı ile ilgili durumların ve hesap sonuçlarının neler olduğu,… ile …’nun birbirleriyle, pay sahipleri, yöneticileri ve bunların yakınlarıyla ilişkileri, yaptıkları işlemler ve bunların sonuçlarının neler olduğu, …’nun hesapları ile ilgili denetimin gerçekleştirilebilmesi için, çeşitli kaynaklardan zararda olduğu anlaşılan …’in zararının neden kaynaklandığı şirketlerin yönetiminin kötülüğü yahut özensizliğinin zarara veya zararın artmasına etkilerinin neler olduğu hususlarının incelenmesi ve ayrıca dava dilekçesinin dayanakları karşısında, davacıların özel denetçi atanması noktasındaki talepleri açısından TTK m.438 hükmünde yer alan şartların varlığının belgeye dayalı olarak dosyadan ve yerinde yapılacak incelemelerden anlaşılır olup olmadığı, TTK m.438 maddesindeki şartların gerçekleşmiş olduğu hususlarının davacılar vekili tarafından tam ve açık şekilde somutlaştırıldığının anlaşılması sonrası, davacılar vekilinin iddiası karşısında kanun veya esas sözleşmenin ihlal edilmesi suretiyle şirketin veya pay sahiplerinin zarara uğratılması, bu durumun muhasebesel, finansal ve işletmesel anlamda itibar edilebilir kayıt ve belgelerden anlaşılıp olup olmadığı, ne şekilde anlaşıldığı veya anlaşılamadığı, bu çerçevede davacıların özel denetçi atanması taleplerinin kabulü için finansal ve muhasebesel şartların oluşup oluşmadığı hususlarının irdelenmesi” açısından bilirkişi incelemesine dair ara karar oluşturulmuştur.
Mahkememizce atanan bilirkişi kurulu 09/09/2022 tarihli raporunda “mevcut delillere göre davalı şirketin 2021 yılına ait yönetim kurulu faaliyet raporu ve finansal tablolarının gerçeğe aykırı olduğu yönünde herhangi bir tespit yapılamadığından bu açıdan özel denetçi atanması koşullarının oluşmadığı, davacının TTK m. 437 ve 200 uyarınca davalı şirketten dava dışı … şirketi hakkında bilgi talep ettiği, TTK m. 437/2’ye göre bilgi verme yükümlülüğü TTK m. 200 çerçevesinde bağlı şirketi kapsadığı, aynı zamanda bağlı şirketler hakkında bilgi almanın sınırını da TTK m. 200 teşkil ettiği, ancak, huzurdaki uyuşmazlıkta davacı şirket sadece bir şirketin tüm paylarına sahip olduğundan dolayı TTK m. 195/4 ve TSY m. 105 anlamında şirket topluluğu teşkil etmediği, bu nedenle TTK m. 200’ün uygulama alanı bulamayacağı, dolayısıyla dava dışı Traçim hakkında TTK 437 atfıyla 200 uyarınca bilgi edinme talebine dayalı olarak özel denetçi atanmasının talep edilemeyeceği, kaldı ki, TTK m.200’e göre davacı dava dışı Traçim firmasına ilişkin “finansal ve malvarlığı durumlarıyla hesap sonuçları” hakkında bilgi edebileceği, TTK m.200 hükmünün sadece bağlı ortaklık hakkında genel resmi görmeye ve anlamaya yönelik olduğu, davalı şirketin genel kurul öncesinde hazırladığı belgelerde dava dışı Traçin hakkında genel resmi anlamaya yetecek bilgilerin mevcut olduğu, davacı şirketin ticari defter kayıtlarına ve mali tablolarına göre tüm faaliyetleri … Şirketi ile sınırlı olup bunun dışında herhangi bir ticari faaliyeti bulunmadığı, davacı şirketin ticari defter kayıtları ve mali tablolarından tüm hisselerine sahip
olduğu … ile olan ilişkisi ve bu ilişkinin sonuçları anlaşıldığı, özel denetçi atanması talebinin TTK m.438-439’daki öngörülen koşulları sağlamadığı TTK m.439/2’de öngörülen “davacının, kurucuların veya şirket organlarının kanun veya esas sözleşmeyi ihlal etmek suretiyle şirketi veya sahiplerini zarara uğrattığını inandırıcı şekilde ortaya koyması” bakımından bir inceleme yapılmadığı, bu konuda nihai takdirin mahkemeye ait olduğu, son olarak, davalı taraflar arasında on iki adet derdest davanın bu davayla ilgili olduğunu sürmüşse de dosya kapsamındaki belgeler ile davalı şirketin sunduğu belgelerin uyuşmazlık bakımından yeterli olduğu, mevcut delillere göre davalı şirketin 2021 yılına ait yönetim kurulu faaliyet raporu ve finansal tablolarının gerçeğe aykırı olduğu yönünde herhangi bir tespit yapılamadığından bu açıdan özel denetçi atanması koşullarının oluşmadığı, huzurdaki uyuşmazlıkta davacı şirket sadece bir şirketin tüm paylarına sahip olduğundan dolayı TTK m. 195/4 ve TSY m. 105 anlamında şirket topluluğu teşkil etmediği ve bu nedenle TTK m.200’ün uygulama alanı bulamayacağı ve dolayısıyla dava dışı … hakkında TTK 437 atfıyla 200 uyarınca bilgi edinme talebine dayalı olarak özel denetçi atanmasının talep edilemeyeceği, davacı şirketin ticari defter kayıtları ve mali tablolarından tüm hisselerine sahip olduğu … ile olan ilişkisi ve bu ilişkinin sonuçlarının anlaşılabildiği, davalı taraflar arasında on iki adet derdest davanın bu davayla ilgili olduğunu sürmüşse de dosya kapsamındaki belgeler ile davalı şirketin sunduğu belgelerin uyuşmazlık bakımından yeterli olduğu” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki talebin kabulü açısından bilgi alma ve inceleme hakkının daha önce kullanılmış olması, belirli olayların aydınlatılmasının talep edilmiş olması, pay sahibinin belirli oranda sermaye sahibi olması, özel denetimle ilgili GK’nın kabul veya ret kararı olması, genel kurulun talebi reddetmesi halinde davanın üç ay içerisinde açılmış olması, pay sahibi haklarının kullanılması için gerekli olması, belirli bazı olayların açığa kavuşturulması, davacının, kurucuların veya şirket organlarının kanun veya esas sözleşmeyi ihlal etmek
suretiyle şirketi veya sahiplerini zarara uğrattığını inandırıcı şekilde ortaya koyması gerekmektedir. (Aslan KAYA, Özel Denetim İsteme Hakkının Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı İle İlişkisi, BATIDER, 2015, S.1, Sayfa 61)
Somut olayda özel denetçi atanması talebi açısından asgari pay oranı koşulunun sağlandığı, davanın üç aylık süre içinde açıldığı, davacının bilgi talebinde bulunduğu, bir kısım bilgiler verilmiş ise de özel denetim talebinin oy çokluğu ile ret olunduğu açıktır.
Doktrinde de kabul olunduğu üzere özel denetçi atanması talebi ikinci nitelikte bir hak durumunda olup belirli olayların aydınlatılması ihtiyacının tespit olunması gerekmektedir.
Davacı şirket, finansal tabloların hukuka uygun olmadığı yönünde iddiada bulunmakla birlikte SMMM bilirkişilerin yer aldığı bilirkişi kurulu, finansal tabloların açık ve anlaşılır bulunduğunu, faaliyet raporu ve finansal tabloların yasa ve esas sözleşme ile dürüstlük kurallarına aykırı bir yönünün tespit edilemediğini açıkça belirtmişlerdir. Hal böyle olunca finansal tablolar ile ilgili vakıaya dayanılmak suretiyle davacı şirketin bu yöne ilişkin özel denetçi atanması talebinin kabulü mümkün görülmemiştir.
Diğer yandan davalının %100 payına sahip bulunan
Traçim şirketi bakımından inceleme yapılması talebi mevcut olmakla birlikte davacının talebi somutlaştırılabilen vakıa ve delil çerçevesinde ancak incelenebilecektir. Davacı dava dışı …’in davalının bağlı şirket olduğunu ileri sürmek suretiyle bilgi talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna bağlı olarak dava dışı … firmasının bağlı şirket konumunda olup olmadığı ele alınmalıdır.
Bu noktadaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında TTK m.195 ve devamı hükümler ile TSY m.105 birlikte dikkate alınmalıdır. Her iki düzenleme birlikte ele alındığında TTK m.195/4-c.1 hükmü “Hakim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketler onunla birlikte şirketler topluluğunu oluşturur” düzenlemesi mevcuttur. Öte yandan TSY m.105 hükmü ise topluluğun varlığı açısından hakim ortaklığa bağlı en az iki ticaret ortaklığının bulunması gerektiği yönünde düzenleme içermektedir. Öncelikle kanun hükmünün başkaca bir yorum türüne gerek duyulmayacak derecede açıklığı karşısında, öncelikle hükmün dil bilgisi kurallarına göre yorumlanması gerekli ve zorunludur. Bir başka deyişle kanunda kullanılan kelimelere, cümlelere ve imla kurallarına göre yorum yapılması, gramatik yorum metodunun öncelikle dikkate alınması bu açıdan kaçınılmazdır. Hükmün anlamını ve kanun koyucunun amacını tespit edebilmek açısından bu durumun gözardı edilebilmesi mümkün değildir. Elbetteki herhangi bir nedenle hükmün anlamını tespit etmekte zorluk durumunda diğer yorum metotlarının ise kullanılabileceği ise açıktır.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar karşısında, şirket topluluğunun var olması açısından, sadece bir şirketin başka bir şirketin tüm paylarına sahip bulunması şirket topluluğunun var olabilmesi için yeterli değildir. Belirtilen düzenlemeler açıkça hakim olan bir şirkete bağlı bulunan en az iki bağlı ortaklığın varlığını zorunlu tutmuştur. Hükmün açıklığı karşısında başkaca bir yorum yapılması öncelikle yukarıda açıklanan yorum bilimi kurallarına aykırı olacaktır. Zaten TMK m.1 hükmü dahi kanunun öncelikle sözüyle değindiği konularda uygulanması gerektiğini emretmektedir.
Hal böyle olunca dava dışı … ile ilgili TTK m.437 hükmünün atfıyla m.200 uyarınca bilgi edinme talebine uygun olarak özel denetçi atanması talebinin kabulünün mümkün olamayacağı sonucuna varılmıştır.
Kaldı ki bilirkişi kurulunda yer alan SMMM bilirkişiler dahi, davalı şirketin genel kurul öncesinde hazırlamış olduğu belge içeriklerinin dava dışı … hakkında genel resmi anlamaya yetecek içerik taşıdığını açıkça tespit etmişlerdir.
Mahkememizce atanan bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu rapor içeriği inceleme konularını ele alan, gerekçeli ve denetime elverişli nitelik taşımaktadır. Söz konusu rapora itibar etmeye engel bir itirazın varlığı ise mevcut dosya kapsamına göre tespit edilememiştir.
İrdelenen haller karşısında, davacının özel denetçi atanması talebinin kabulü açısından davacının, şirket veya sahiplerinin zarara uğratıldığını inandırıcı şekilde ortaya koyup koymadığı, bu noktada derdest oniki adet davanın varlığı uyuşmazlık konusunun çözümü açısından önem arz etmemektedir. Bir başka deyişle bu hususların tartışılmasında usulen yarar yoktur.
TTKm.439/f.2 hükmü çerçevesinde özel denetim talebine esas olan usuli şartlar yerine gelmiş olsa da davacının talebine konu hususların özel denetçi atanmasını bu aşamada gerektirmediği, mali müşavir bilirkişilerin yer aldığı bilirkişi kurulu raporu ile anlaşılmaktadır.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64). Bu şartlarda sonuç olarak davacı şirketin, davalı aleyhine hüküm oluşturulmasına yol açabilecek şekilde somutlaştırabildiği vakıa ve delil bulunmadığı, davalı aleyhine hüküm oluşturulamayacağı sonucuna varılmıştır.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının özel denetçi atanması talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davacının özel denetçi atanması talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 80,70TL harcın mahsup edilerek bakiye 99,20TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalı, vekil ile temsil edildiğinden AAÜT gereğince takdir olunan 9.200,00TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde taraflardan alınan gider ve delil avansının harcanmayan kısmının iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın niteliği gereği kesin olarak ve oy birliği ile karar verildi.03/03/2023
Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …