Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/70 E. 2023/774 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/70
KARAR NO : 2023/774

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 26/06/2018
KARAR TARİHİ : 19/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan sıra cetveline itiraz (iflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline yönelik kayıt kabul ve terkin talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,müvekkilinin müflis şirket … Bankası A.Ş’den (“…”) açıklanacağı üzere kar payı ödemeleri ve faiz hariç olmak üzere 24.182.000 ABD doları tutarında alacağın bulunduğunu,söz konusu alacağın kaynağını ve geçmişini açıklamak gerekirse 28.02.2013 tarihinde … tarafından … kanalı ile …’nda 28.03.2023 vadeli ve … ISIN kodlu 250.000.000 ABD doları tutarında katkı sermaye cinsinden sermaye benzeri kira sertifikası ihracı yapıldığını,bu kapsamda … 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …E.sayılı ve 16.11.2017 tarihli kararıyla …’nın iflasına karar verilmesi ile 28.03.2023 vadeli itfa ödemesi muaccel hale geldiğini,dolayısıyla müvekkilinin müflis …’dan kar payı ödemeleri hariç 24.182.000 ABD doları tutarında alacağı bulunduğunu belirterek 24.182.000 ABD dolarının iflas tarihi itibariyle Türk Lirası karşılığı olan 93.480.357,40 TL’nin kabulüne ve … 1.İflas Müdürlüğü…E. Sayılı dosyası kapsamında iflas masasına alacak olarak kaydına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı tarafın alacak kayıt talebine konu sukuk ihracından kaynaklandığını iddia ettiği alacağı sıra cetveline yazılabilecek nitelikte olmadığını,sukuk sertifikalarından kaynaklı alacakların İcra İflas Kanununun 206.maddesi kapsamında sayılan alacak sıralarına dahil edilmesinin mümkün olmadığını,…’nin yetkilendirildiğini, yasal takip yetkisinin sadece adı geçen delege kuruluşa verilmiş olup bu hususta davacı tarafın herhangi bir talep ve/ veya başvuru hakkı bulunmadığını,İİK 235.maddesi gereğince hak düşürücü süre içerisinde açılmamış ise davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dava, sukuk ihracından kaynaklanan alacağın iflas sıra cetveline kayıt ve kabulüne ilişkindir.
Müflis bankanın sukuk ihracı suretiyle finansman sağladığı sabit olup uyuşmazlık sağlanan bu kaynak nedeniyle müflisin borçlu olup olmadığı, tutarı ve borcun davacı tarafından talep edilip edilemeyeceği konularındadır.
Dava, İİK’nun 235. maddesi gereğince alacağın iflas masasına kayıt kabulü talebine ilişkin olup TMSF’nin atadığı iflas idare memurlarının dava konu alacağın cetvele kaydını red ettikleri, davacının uyruğunda olduğu ülke nedeniyle teminat göstermekten muaf olduğu tartışmasızdır.
Davacının menkul kıymet sahipliğini teyid eden ve varlığı tartışma konusu olmayan belge içerikleri karşısında, müflis bankanın ihraç ettiği ve davaya konu olan kira sertifikaların sahibi olarak ilk bakışta gözüktüğü, esasen raporların da bu yönde olduğu anlaşılmakla taraf ve dava ehliyeti ve şeklen taraf olma hakkı mevcuttur.
Kayıt kabul talebine esas olan kira sertifikalarının ikincil ve teminatsız nitelik taşıyıp taşımadığı, … benzeri borç olarak katkı sermaye hesabında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, kira sertifikalarının sermaye benzeri niteliği taşıyıp taşımadığı, bu konudaki bankacılık uygulamalarının pratik ve teorik olarak dayanağının ne olduğu, davacının dayanmış olduğu kira sertifikaları ihracı suretiyle sermaye benzeri kredi sınıfına giren borçlanma işleminin müflis bankanın 2013 ve 2014 yıllarına ait senelik ve 2015 yılına ait konsolide finansal tablolarında yer alıp almadığı, almakta ise bunların bağımsız denetimden geçip geçmediği, bağımsız denetimden geçmiş ise bunun muhasebesel ve vergisel anlam ve öneminin ne olduğu, bağımsız denetiminden geçmiş olmasının devlet kurumları nezdinde tarafların lehine ve aleyhine sonuç doğurucu nitelik taşıyıp taşımadığı, dava dilekçesinde dayanılan vakıaların müflis şirketin defter ve kayıtlarında mevcut olup olmadığı, ne şekilde mevcut olduğu, kamu kurumları yönünden doğan alacağın ana sermaye hesaplamasına dahil edilebilir nitelik taşıyıp taşımadığı, buna göre kira sertifikasından doğan alacağın İİK m.206 kapsamında tanımlanan adi ve rehinli alacaklar kapsamı içinde kalan ve sahibine alacak hakkı tanıyan bir menkul kıymet niteliği olup olmadığı, buna göre kira sertifikası alacağının gerek bankacılık muhasebesi, gerek bankacılık uygulamaları açısından İİK m.206 kapsamında kalan ve 4.sırada belirtilen imtiyazlı alacaklardan olup olmadığı, bu suretle kaydı masaya gereken bir alacak olup olmadığı, özellikle davacının alacağına dayanak olan kira sertifikaları bakımından davacının ” delege” olarak belirlenmiş olmasının anlamının bankacılık uygulamaları ve sektörel açıdan ne anlama geldiği, davacının bu sıfatı taşıyıp taşımadığı, somut olayda kira sertifikasının başlarında üçüncü bir şirketin/bankanın delege olarak belirlenmesinin yaygın bir uygulama olup olmadığı, delege ile kira sertifikası sahibi arasındaki borç ilişkisinin bankacılık uygulamaları açısından niteliğinin ne olduğu, kira sertifikası sahibi ile ihraççı arasında devam eden asli borç ilişkisinin mevcut olup olmadığı, asli borçlu olan kira sertifikası sahibinin sıfat açısından dosyamız davacısı olup olmadığı, bankacılık uygulamaları ve kira sertifikaları ile ilgili ulusal ve ülkemizce benimsenen uluslararası düzenlemeler çerçevesinde davacının dava konusu edilen alacağı mahkemelerde ileri sürmesinin dayanağının bulunup bulunmadığı, davacının iflas tarihi itibariyle talep edebileceği yabancı para alacağı miktarının ne olduğu, akabinde bu yabancı paranın iflas tarihi itibari ile efektif satış kur karşılığına isabet eden TL miktarının ne olduğu hususları ile ilgili incelemesi yapılmasına dair ara karar oluşturulmuştur.
Kira sertifikası konusunda uzman bilirkişi adlarının üniversitelerden araştırılması sonrası atanan bilirkişi kurulunun 21/03/2023 tarihli rapor içeriğine göre “sukuk işlemleri ekran görüntüsüne göre, 28.03.2013 tarihinde … tarafından … Limited kanalı ile … 28.03.2023 vadeli ve … ISIN kodlu 250.000.000,00 USD tutarında katkı sermaye (eski adı ile …) cinsinden sermaye benzeri kira sertifikası ihracı yapıldığı, … resmi internet sitesinden temin edilip Türkçe tercümesi sunulan dokümana göre, müflis banka tarafından ihraç edilen 250.000.000,00 USD kira sertifikasının künyesi yukarıda tabloda belirtildiği, Türkçe tercümesi sunulan saklama belgesi ve bunu teyit eden belge içerikleri arz edildiğini, genel olarak sukuk, bir varlığa sahip olmayı veya ondan yararlanmak üzere İslami ilkelere uygun bir şekilde finansal piyasalarda işlem gören ve bir varlığa dayalı olarak kamu yada özel kurum, kuruluşlar ile bankalar tarafından çıkarılan faizsiz bir finansal enstrüman olduğu, geleneksel tahvillerden farklı olarak faizsiz ve sahiplik hakkı veren menkul kıymet yatırım sertifikaları olduğu, Türkiye’de sukuk SPK’ca düzenlenen; Seri: III, No: 43 sayılı “Kira Sertifikalarına ve Varlık Kiralama Şirketlerine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” ile uygulamaya konulduğu, buna göre; kira sertifikası (sukuk ) çıkarmaya yetkili varlık kiralama şirketleri kurulduğu, son değişiklikleriyle, … Kira Sertifikaları Tebliğinin… tarihli ve … sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı, bu tebliğ ile Türkiye’deki finansal kurumların ve firmaların yurtiçinde ve yurtdışında sukuk ihraç etmesi mümkün hale geldiği, Tebliğin 3.maddesinde yer alan bazı temel kavramların tanımının tebliğde yer aldığı, kira sertifikalarında ve varlık kiralama şirketlerine ilişkin esaslar tebliğinin ikinci bölümü, kira sertifikaları ve ihraca ilişkin genel esaslar adı altındaki Madde 4” teki hükümler olduğu, “(D) Kira Sertifikaları; Sahipliğe, Yönetim sözleşmesine, Alım-satıma, ortaklığa, eser sözleşmesine, dayalı olarak veya bu sayılanların birlikte kullanılması suretiyle varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilebilir. (3) Kira sertifikaları itfa edilinceye kadar …” nin portföyünde yer alan varlık ve haklar VEŞ’nin yönetiminin veya denetiminin kamu kurumlarına devredilmesi hâlinde dahi teminat amacı dışında tasarruf edilemez, rehin edilemez, teminat gösterilemez, kamu alacaklarının tahsili amacı da dâhil olmak üzere haczedilemez, iflas masasına dâhil edilemez, ayrıca bunlar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilemez. (4) Kira sertifikası sahipleri, ihraca dayanak varlık ve haklardan elde edilen gelirler üzerinde payları oranında hak sahibidirler. Kira sertifikası ihracı işleminin gerektirmesi durumunda vade sonunda varlık ve haklar … tarafından kaynak kuruluş veya üçüncü kişilere satılır ve satış bedeli kira sertifikası sahiplerine payları oranında ödenir. (5) Kira sertifikaları, izahnamede veya halka arz edilmeksizin satış yapılması durumunda düzenlenen sözleşmelerde belirlenen esaslar çerçevesinde itfa edilir.” şeklinde bu düzenlemelerin açıklandığı, 28.03.2013 tarihinde … tarafından…’nda kurulu bir … olan … kanalı ile …’nda 28.03.2023 vadeli ve … ISIN Kodlu 250.000.000 ABD Doları tutarında katkı sermaye (…) cinsinden sermaye benzeri kira sertifikası ihracı yapıldığı, söz konusu kira sertifikaları, Tebliğ’de düzenlenen sahipliğe dayalı kira sertifikası ve alım-satıma dayalı kira sertifikası (murabaha) türlerinin birlikte kullanılması suretiyle ihraç edildiği, kira sertifikalarının ihracı sebebiyle kira sertifikası sahiplerinden elde edilen gelirin %51’i ile fon kullanıcısı olan …’nın sahip olduğu gayrimenkul dışı varlıklar … tarafından satın alındığı, gelirin %49’u ise tedarikçiden emtia alımında kullanıldığı, Yönetmelik (ve … tarihli ve … sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mülga Bankaların Özkaynaklarına ilişkin Yönetmelik) uyarınca BDDK tarafından bankalar tarafından borçlanma aracı ihracı yolu ile sermaye benzeri kredi alınabilmesine imkan tanındığı, söz konusu kira sertifikalarının bu mevzuat kapsamında ihraç edilmiş olup, sermaye benzeri kredi olduğu, zira …, söz konusu kira sertifikası ihracını BDDK’den aldığı onay doğrultusunda sermaye benzeri kredi şeklinde gerçekleştiği, “Sermaye Piyasası Kanunu m.61: “(1) Kira sertifikaları, her türlü varlık veya hakkın finansmanını sağlamak amacıyla varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen ve sahiplerinin bu varlık veya haklardan elde edilen gelirlerden payları oranında hak sahibi olmalarını sağlayan, nitelikleri Kurulca belirlenen sermaye piyasası araçlarıdır. Kira sertifikalarının ihraç ve satışına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir. (3) Varlık kiralama şirketi, Kurul tarafından uygun görüş verilen esas sözleşmesinde belirtilen faaliyetler dışında herhangi bir ticari faaliyetle uğraşamayacağı gibi sahip olduğu varlıklar ve haklar üzerinde esas sözleşmesinde izin verilenler hariç olmak üzere, üçüncü kişiler lehine hiçbir ayni hak tesis edemez ve bunları kira sertifikası sahiplerinin menfaatlerine aykırı bir şekilde kiralayamaz veya devredemez. Kira sertifikaları itfa edilinceye kadar, varlık kiralama şirketinin portföyünde yer alan varlıklar ve haklar, ihraççının yönetiminin veya denetiminin kamu kurumlarına devredilmesi hâlinde dahi teminat amacı dışında tasarruf edilemez, rehnedilemez, teminat gösterilemez, kamu alacaklarının tahsili amacı da dâhil olmak üzere haczedilemez, iflas masasına dâhil edilemez, ayrıca bunlar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilemez. İhraççının kira sertifikalarından kaynaklanan yükümlülüklerini vadesinde yerine getirememesi, yönetiminin veya denetiminin kamu kurumlarına devredilmesi, faaliyet izninin kaldırılması veya iflası hâlinde portföyündeki varlıklardan elde edilen gelir öncelikle kira sertifikası sahiplerine yapılacak ödemelerde kullanılır. Bu durumda Kurul kira sertifikası sahiplerinin haklarının korunmasını teminen gerekli her türlü tedbiri almaya yetkilidir.” hükümlerinin olduğu, “Bankanın tasfiyesi halinde; sahibine alacak hakkını ilave ana sermaye hesaplamasına dahil edilecek borçlanma araçlarından önce, mevduat sahipleri ve diğer tüm alacaklılardan sonra tahsil etme yetkisi vermelidir.” hükmüne haiz olduğu, Bankaların Öz Sermayelerine İlişkin Yönetmeliğin 8.maddesinin birinci fıkrasının c bendinde “ bankanın tasfiyesi halinde, hisse senetlerinden ve birincil sermaye benzeri borçlardan bir önce, diğer tüm borçlardan sonra ödenmesi borç verenlere veya yatırımcılarca kabul edilen” hükmünün yer aldığı; kira sertifikalarının bu mevzuat kapsamında ihraç edilmiş olup, sermaye benzeri kredi olduğu, müflis bankanın söz konusu kira sertifikası ihracını BDDK’den aldığı onay doğrultusunda sermaye benzeri kredi şeklinde gerçekleştirdiği, sukuk ihracı nedeniyle kira sertifikası sahibi olan davacı alacağının İİK.m.206’da tanımlanan alacak türlerine girmediğinden sıra cetvelinde yer almayacağı kanısına varıldığı” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Mahkememizce alınan bilirkişi kurulu raporlarıyla ilgili değerlendirme yapılmadan önce bilirkişi kurumuna ilişkin somut dava açısından genel değerlendirmeler yapılmasına dair faydalar bulunmaktadır.
“Bilirkişi, özel ve teknik bilgiyi oluşturan tecrübe prensipleri hakkında hâkimde eksik olan bilgiyi veren ve bu tecrübe prensiplerine dayanarak, sabit olan bir olaydan sonuçlar çıkaran veya kendi özel bilgisine dayanarak uyuşmazlık konusu olayları tespit eden üçüncü kişi veya kişilerdir. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. III, 6. Baskı, İstanbul 2001, s. 2621-2622; Atalay, Pekcanıtez; Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2017, s. 1914-1915).
Bilirkişi, incelemesi sonunda aydınlatılması istenen husus hakkında, kendisine yöneltilmiş olan sorulara cevap verir. Bilirkişi kendisinden istenen sorulara hasren bir inceleme gerçekleştirir. (Süha Tanrıver, Hukukumuzda Bilirkişilik, Ankara 2017, s. 110) Bilirkişi raporlarının gerekçeli olması gerekir. Gerekçe sayesinde hâkim ve taraflar, bilirkişi raporundaki sonucun doğru olup olmadığını denetleme olanağına sahip olurlar. (Ejder Yılmaz, Uygulamada Bilirkişilik ve Bilirkişi Raporları, Makaleler (1973-2013), 1.Cilt, Ankara 2014, s.823).
Nitekim
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararlara göre;
“Mahkemece bilirkişi incelemesine başvurulduğunda; raporun, olayın özelliklerine ve uyuşmazlığın çeşidine göre yapılması gerekli olan inceleme ve değerlendirmeleri içermesi, raporda hâkimin uyuşmazlığı çözmesi için gerekli olan tüm özel ve teknik bilgilere ve açıklamalara usulünce yer vermesi, tarafların iddia, savunma ve itirazlarını gerekçeleriyle ve olayın teknik özellikleriyle tartışması, bu tartışmanın da denetime elverişli olması gerekmektedir. Anılan bilirkişi raporunun teknik özellikleri taşımaması, denetime elverişli olmaması, mevcut bilirkişi raporları ile çelişki oluşturması ya da verilen bilgilere göre somut olayın özellikleri ve var olan teknik verilere göre kendi içinde çelişki oluşturur tarzda olması hâlinde sözkonusu rapor hükme esas alınamayacaktır.Hâkim bu durumda, davayı aydınlatma yükümlülüğünün de bir gereği olarak eksiklik veya belirsizliğin ya da çelişkilerin giderilmesi ve gerçeğin ortaya çıkarılması için HMK’da belirtilen yolu izlemelidir” (Yargıtay HGK, 01.06.2021-2480/657)
Konunun özel uzmanlık gerektirmesi nedeniyle Mahkememizce konusunda ehil bilirkişiler marifetiyle inceleme yapılmış ve bu suretle 21/03/2023 tarihli rapor alınmış, ayrıca farklı mahkemelerde görülen aynı konuya ilişkin uyuşmazlık ile ilgili alınan raporlar irdelenmiştir.
Esasen sukuk yani kira sertifikalardan kaynaklandığı iddia edilen alacak ile ilgili emsal olarak sunulan ve … 1.ATM’nin …E.sayılı dava dosyası için atanan bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu raporda da müflis banka tarafından ihraç edilen kira sertifikalarının, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu onayı ile müflis banka hesaplarında öz kaynaklar bilanço kalemi altında yer alan sermaye benzeri kredilerde takip edilmesi nedeniyle sermaye olarak değerlendirilebileceği, buna göre Bankaların Öz Kaynaklarına İlişkin Yönetmeliğin “… benzeri borçlar” başlıklı 8.maddenin 1.fıkrasının c bendinde “bankanın tasfiyesi halinde, hisse senetlerinden ve birincil sermaye benzeri borçlardan bir önce, diğer tüm borçlardan sonra ödenmesi borç verenlerce veya yatırımlarca kabul edilen” hükmünün yer aldığı, buna göre “… benzeri borç” olarak sınıflandırılan kira sertifikasının İİK m.206 hükmünde tanımlanan alacak türlerine kaydının mümkün olmadığı yönünde görüş açıklamıştır. Esasen farklı bilirkişi kurulunun yine …ATM’nin …E.sayılı dosyasına sunmuş olduğu 29/09/2021 tarihli rapor dahi sonuç olarak aynı niteliktedir. Ayrıca yine emsal olarak sunulan İstanbul …ATM’nin …E.sayılı dosyasında da söz konusu kira sertifikasının mevcut düzenlemeler dikkate alındığında “… benzeri kredi işlemi” niteliğinde olduğu hususuna dair mevcut düzenlemeler ve özellikle SPK’nın Kira Sertifikası ve Varlık Kiralama Başlıklı m.61/6 maddesinde açıkça yapılan tanıma değinilmek suretiyle açıklama yapıldığı, adı geçen düzenlemede de kira sertifikasının “sermaye niteliğinde” olduğunun açıkça belirtildiği anlaşılmaktadır.
Gerek Mahkememizce atanan bilirkişi kurulunun hazırlamış olduğu rapor ve gerekse emsal olarak farklı dava dosyalarına sunulan farklı bilirkişi kurulu raporları bir bütün olarak dikkate alındığında kayıt ve kabule konu edilen kira sertifikasının “sermaye” niteliğinde olduğu, masaya kayıt ve kabulünün mümkün olmadığı, bu noktada kanun koyucunun nitelendirmesini dahi bu şekilde yaptığı, gerek ana düzenlemeler ve gerekse alt düzenlemeler ışığında SPK, BDDK’nın almış oldukları kararlar, izahname içeriği ve kira sertifikasının finansal niteliği dahi dikkate alındığında aynı sonuca varıldığı tartışmasız şekilde tespit edilmiştir.
Kaldı ki her iki tarafın sunmuş olduğu dava ve cevap dilekçesi gözetildiğinde kira sertifikasının “sermaye benzeri kredi” olduğunun vurgulandığı, davalının ise bu alacağın sermayeye dahil edilebilir olduğunu beyan ettiği, BDDK’nın … ve … sayılı yazısında da “… benzeri borç” olarak katkı sermaye hesabında dikkate alınması gerektiği ifade olunmuştur ki bu kayıt ve belgeler dahi yukarıda açıklanan rapor içerikleri ve sonuç kısmı ile tam uyumludur.
Hal böyle olunca son duruşmadan sonra sunulan ve farklı mahkemelerde atanmış olan bilirkişi kurulunun sunmuş oldukları rapor içeriği, ayrıca mahkememizce en son atanan bilirkişi kurulunca sunulan rapor içeriği dikkate alındığında bu aşamadan sonra raporlara yönelik tüm beyanların yargısal yorum ve takdir gerektirmesi, 30/01/2019 tarihli olup Mahkememizce ilk atanan bilirkişi kurulunun hazırladığı raporda adı belirtilen bilirkişilerin sukuk konusunda özel uzmanlığı bulunmayan kişilerden oluşsa dahi mahkememizce en son atanan 21/03/2023 tarihli bilirkişi kurulunda yer alan iki bilirkişinin sukuk yani kira sertifikası konusunda uzmanlığı olan ve üniversiteden bildirilen kişiler olduğu, sukuk konusunda özel uzmanlığı olmayan kişilerden bahsedilmiş ise de bu hususun ilk raporu sunan ve sadece banka müdürlüğü yapmış bulunan kişilere atfen ifade olunduğu, zira 21/03/2023 tarihli raporu sunan bilirkişi kurulunun ilk ikisinin özellikle üniversitelerden temin edilen bilirkişi isimlerinden olduğu, bu aşamadan sonra rapora yönelik itirazların yargısal yorumun gerektirdiği, yeni rapor alınmasının açıklanan rapor içerikleri ve değerlendirmeler karşısında usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğu dikkate alınarak yeni bilirkişi kurulu atanmasına dair tüm taleplerin reddine dair yargılama aşamasında karar alınmıştır. Esasen bu aşamadan sonra başkaca bilirkişi kurulu atanmasının fayda sağlamayacağı ve esas yönünden uyuşmazlığın aydınlatılmış olması nedeniyle usuli yararın bulunmadığı Mahkememizce değerlendirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargısal değerlendirmelere göre 6102 sayılı TTK m.480/3 de yer alan “Pay sahipleri sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemezler; tasfiye payına ilişkin hakları saklıdır” hükmü somut olayda dikkate alınmalıdır. O halde somut olay yönünden nitelik itibariyle davacının kayıt ve kabulünü talep ettiği kira sertifikasına konu miktar esasen sermaye miktarı olduğundan dolayı davacı, sermaye niteliğindeki bu miktarı iflas masasına alacak olarak kaydettiremez. Elbette ve yukarıda atıf yapılan tüm bilirkişi kurulu raporlarında ve dayanak düzenlemelerde de vurgulandığı üzere davacı ancak pay cetveline göre paylaşım yapıldıktan sonra ve İİK’nun 196’ncı maddesi uyarınca faiz ödemelerinden sonra masada para kalması halinde ödeme yapılmasını talep ettiğinde bu talebi değerlendirilebilecektir. Buna göre davacının dava konusu yapmış olduğu kira sertifikası kapsamında yapmış olduğu ödemeleri iflas masasına kaydettirebilmesi mümkün bulunmamaktadır. Böylelikle TTK m.480/f.3 hükmünün yukarıda yukarıda açıklanan SPK madde 61, Bankaların Öz Sermayelerine İlişkin Yönetmeliğin m.8/f.1-bend (c) ile dahi tam uyumlu olduğu, gerek genel kanun ve özel kanun, gerek normlar hiyerarşisi bağlamında düzenlemelerin birbiriyle çelişmediği Mahkememizce tespit edilmiştir.
Nitekim Yargıtay uygulamasında da her türlü alacağın iflas masasına kaydının mümkün olamayacağı, özellikle sermaye niteliğindeki alacakların iflas masasına kayıt ve kabulü mümkün olmayacağı kabul edilmektedir. Adı geçen kararda belirtildiği üzere “Mahkemece; iddia, savunma bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; kooperatif kayıt ve defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde; üyeliğin devralındığı bildirilen …’ın, kayıtlarda devredebileceği bir hissesinin belirlenemediği, davacının kooperatife üye olduğuna ilişkin hiçbir bilgi ve belgeye ulaşılamadığı, 1163 sayılı Kanunun 98’inci maddesi ve TK’nun 480/3 maddesi gereğince ortaklar ödedikleri sermaye borcunu iflas masasına alacak olarak kaydettiremeyecekleri, pay cetveline göre paylaşım yapıldıktan sonra ve İİK’nun 196’ncı maddesi uyarınca faiz ödemelerinden sonra masada para kalması halinde pay sahiplerine ödeme yapılmasının mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince, davacının, ortaklığını devraldığı dava dışı …’a herhangi bir bedel ödemiş ise bu bedeli bu şahıstan istemesi gerektiği, davacı tarafça kendisine konut tahsis edilmemesi nedeniyle tazminat, çıkma payı ya da konut karşılığı tazminat talep edilmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, hükmün gerekçesinin bir bölümünde somut olayda uygulama yeri bulunmayan anonim şirketler ile ilgili TTK hükümlerine değinilmesi doğru olmadığından HMK’nin 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, istinaf yoluna başvuranın sıfatı dikkate alınmak suretiyle hükmün gerekçesi kısmen düzeltilerek, yeniden esas hakkında karar verilmiştir.” şeklinde açıklanan gerekçe ile Yargıtay kararı onamış, bu suretle her türlü alacağın masaya kaydedilemeyeceği ve özellikle sermaye niteliğindeki alacakların iflas masasına kayıt ve kabulünün mümkün olamayacağı vurgulanmıştır. (Yargıtay 23.HD 2018/1666E. 2020/4511K.sayılı kararı) Elbette raporlarda da işaret edilen aşamalardan sonra talep söz konusu olabilecek ve talep değerlendirilebilecektir.
Ayrıca taraflar arasında yapılan sözleşmesel ilişkinin sözleşme tarihindeki tarafların müşterek maksatları dikkate alındığında farklı bir yorum yapılabilmesi de mümkün bulunmamaktadır. Bu noktada taraf iradelerinin ve ilgili izahnamenin başka bir amaca dönük olduğu yönünde herhangi bir finansal veya yargısal yorum yapmayı gerektiren bir hal bulunmadığı gibi bu noktada aksine somutlaştırılmış bir vakıa ve delil durumu mevcut değildir. O halde Mahkememizce son atanan bilirkişi kurulunda yer alan, özellikle üniversiteden isimleri bildirilen iki kişinin sukuk konusunda özel uzmanlığı olan kişilerden olması, sukuk konusunda uzmanlığı olan başkaca bir bilirkişi kurulu raporunun dahi dosyada olmaması, farklı Mahkemelere farklı bilirkişi kurullarının sunduğu raporların aynı yönde bulunması ve açıklanan gerekçeler karşısında Mahkememizce raporlara itibar etmeye engel bir itiraz tespit edilememiştir.
İspat hukuku şekli hukukun içinde yer alsa da, ispat yükü maddi hukuk tarafından belirlenir… Delil ikamesi, bir davada tarafların kendi vakıalarının, iddialarının doğru olduğu veya karşı tarafın iddialarının doğru olmadığı hususunda ispat sonucuna ulaşabilmek ve kendi lehine karar verilmesini sağlamak amacı ile çekişmeli vakıalar ile ilgili deliller sunarak gerçekleştirdikleri bir hukuki faaliyettir. Delil ikame yükü ise, ispat yükü kuralları çerçevesinde hakimin aleyhte karar verme tehlikesini ortadan kaldırmak amacı ile tarafların delil ikamesi faaliyeti ile kendi vakıa iddialarının doğruluğu veya karşı taraf iddialarının yerinde olmadığı yolunda hakimde kanaat oluşturmasıdır. (Bilge Umar, İspat Yükü Kavramı ve Bununla İlgili Bazı Kavramlar, İÜHFM, 1962, Cilt: 3, Sayfa: 4, 64) Oysaki davacının kayıt ve kabulünü talep etmiş olduğu husus ile ilgili iddialarının yerinde olduğu tespit edilememiştir.
Yapılan açıklamalar karşısında davacının sübut bulmayan davasının tümden reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda yazılı nedenlerle;
1-Davacının sübut bulmayan davasının tümden reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 233,95 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından harcanan 200,00 TL posta ve tebligat giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla İstanbul BAM nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere vekillerin huzurunda ve oy birliği ile karar verildi.19/10/2023

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …