Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/678 E. 2022/617 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/678 Esas
KARAR NO : 2022/617
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 24/09/2022
KARAR TARİHİ : 06/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkil firmanın sigortalısı olan … Otomotıv Sanayi Ve Ticaret Anonım Şirketi’ne ait … plakalı araç … numaralı kasko poliçesi ile sigortalandığını, maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağında (trafik zabıtı) yapılan incelemede; 20.01.2022 tarihinde saat 00:55 sularında, oktay gündoğan idaresindeki … plakalı aracın İstanbul İli … İlçesi Ankara istikameti 14. viyadük civarında seyir halde ilerlerken … Artim idaresindeki … plakalı araç ve … idaresindeki … plakalı sigortalı araçların 3. şerit üzerinde bulunan lastik kaplaması üzerinden sırayla aynı zamanda geçmeleri sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, polis zabıtı sonucuna göre yol sorumlu işletmecisinin %100 kusurlu olduğu anlaşıldığını, meydana gelen kaza incelendiğinde; karayolu üzerinde lastik parçalarının temizlenmediği, yola düşen bu parçaları derhal temizlemeyen davalıların %100 kusurlu olduğu, kaza yapan araçların herhangi bir kusurlarının bulunmadığı düzenlenen kaza tespit tutanağı ile sabit olduğunu, kaza oluşumu itibariyle, davalıların yol bakımından sorumlu oldukları ve işbu görevlerini gereken özenle yerine getirmedikleri açık olduğunu, kazanın meydana gelmesinde yola dökülen lastik kaplamalarının davalılar tarafından temizlenmemesi sebebiyle müvekkil şirket sigortalısı araç sürücüsü kaza yapmış ve maddi hasar meydana geldiğini, davalı kurumların sebep olduğu zararlar, taraflarınca verilen hizmetinin gerek özen gösterilerek icra edilmemesinden kaynaklandığını, bu bakımdan kazanın meydana geldiği yolun şehirler arası ana yol olması ve davalılardan … ‘nün sorumluluk alanında olması, karayollarının 3996 sayılı kanun kapsamında diğer davalı İca İçtaş ile imzalamış olduğu 28/05/2013 tarihli YİD sözleşmesinin 29.2 maddesi gereği görevli şirketin işletme süresince 3. Kişilere vereceği tüm zararlardan işletmeci şirketin sorumlu olacağı kararlaştırıldığından, meydana gelen zarardan davalılar müşterek ve müteselsil şekilde sorumlu olduğunu, dava öncesi yapmış olduğumuz rücu talebine davalılardan karayolları 30/05/2022 tarihli dilekçe ile sorumluluğun kendilerinde olmadığı, işletme nedeni ile meydana gelen tüm zararlardan diğer şirket İca İçtaş şirketinin sorumlu olduğunu iddia etse de, davalı Karayollarının kanundan doğan sorumluluğunu sözleşme ile 3. Şirkete devretmesi mümkün olmadığı gibi, bu husus diğer şirket ile kendi arasındaki iç ilişki ve rücu durumunu etkilemektedir. Bunun aksine; karayollarında meydana gelen kazalarda 3. Kişilerin uğramış olduğu zarardan Karayolları ve işletmeci İca İçtaş şirketi müşterek ve müteselsil olarak sorumlu olduklarını, davalı İca İçtaş ise; YİD sözleşmesi ile kazanın meydana geldiği yolun yapım ve işletmesini sözleşme ile üstlenmiş olup, müvekkil sigortalı aracında meydana gelen zararlardan Karayolları ile müşterek ve müteselsil şekilde sorumludur. Meydana gelen hasar bedelinin tahsili için müvekkil şirket sigortalısı yerine kanuni halefiyet hakkı gereği geçmiş olup, ödemiş olduğu 12.962,00 TL’nin ödeme tarihi olan 26.04.2022’den itibaren ticari avans faizi ile birlikte müşterek ve müteselsil sorumluluğu bulunan davalılardan tahsilini talep etmek amacıyla işbu davayı ikame etme zarureti hasıl olduğunu, açıklanan nedenlerle, TTK 1472. Maddesi gereği müvekkil şirketin … Numaralı Kasko Poliçesi Teminatı kapsamında, zararın meydana gelmesinde hizmet kusuru ve sorumluluğu bulunan davalılardan tahsili için sigortalısı yerine kanuni halefiyet gereği geçmiş olup, müvekkil şirketin sigortalısına ödemiş olduğu 12.962,00 tl hasar bedelinin sigortalısına ödeme tarihi olan 26.04.2022’den itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsil olarak tahsiline, davanın kabulünü, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kasko sigortalıya hasar nedeniyle davacı sigortacı tarafından ödenen paranın rücuen tazminine yöneliktir.
Huzurdaki davada; davalı olarak Karayolları Genel Müdürlüğü ve … A.Ş.’ye karşı birlikte yöneltilmiş; mahkememizin 2022/… Esas sayılı dosyasında davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden HMK m.114/1-b hükmü gereğince yargı yolunun caiz olup olmadığının tetkiki için bu davalı yönünden dosya tefrik edilerek yukarıdaki esasa kaydı yapılmıştır.
Mahkemelerin görev ve yetkileri ancak kanunla düzenlenebilir ( 2709 s. ANY m 142, HMK m. 1). Adli yargı kolu kapsamına girip, hukuk mahkemelerinde görülmesi gerekli olan davalarda görev, genel olarak HMK ve 5235 sayılı Kanun’da düzenlenmiş, ticaret mahkemelerinin görevine ise 6102 sayılı Kanun’da yer verilmiştir. Özel mahkemelerin görev ve yetkisi ise ilgili özel kanunlarında yer almıştır. Yargı yolu gibi, görev de kamu düzenine ilişkin bir husus olup re’sen araştırılır.
Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden yapılan incelemede, davanın dayanağının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. Maddesinde: “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür.” şeklindeki düzenleme olduğu sabittir.
Dava dilekçesi içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere davacının … Anonım Şirketi’ne ait … plakalı araç … numaralı kasko poliçesi ile sigortacısı olduğu, bu aracın tek taraflı kazaya karıştığı; kazanın sebebi olarak da karayolu üzerinde lastik parçalarının müdürlük tarafından temizlenmediği, iddiasına dayandırıldığı görülmektedir.
Konu hakkında ayrıntılı tahliller içeren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2021 tarih 2018/17-632 Esas, 2021/425 Karar sayılı ilamında; KTK m.110 hükmü hakkında “….“kamu araçlarının” verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğuna ilişkin olarak 2918 sayılı Kanun’un amacına uygun biçimde adli yargıda görüm ve çözüm esası benimsenmiş, bu çözümün adli ve idari yargı görev ayrımına ilişkin anayasal normlarla da uyum içinde olduğu vurgulanmış, düzenlemede, taslak ve komisyon gerekçelerinde, hizmet kusurundan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların da bu kapsamda değerlendirileceğine yönelik herhangi bir ifadeye yer verilmemiştir….” şeklinde değerlendirmeler yapılmıştır.
Yine aynı ilam içeriğinde “… KTK’nın 110. maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra Uyuşmazlık Mahkemesince verilen istikrarlı kararlarda, bu Kanun kapsamında açılan uyuşmazlıklarda hizmet kusuruna dayanıldığına bakılmaksızın adli yargıda görülmesi gerektiğinin belirtildiği, somut olayda; davacılar tarafından yol yapım çalışmalarında gerekli önlemin alınmaması nedeniyle idarenin trafik kazasında kusurlu olduğunun ileri sürüldüğü, davalının görevlerinin KTK ile düzenlendiği, varsa kusurunun ve sorumluluğunun KTK uyarınca belirleneceği ve bu Kanun’un 110. maddesinde de başvurulacak yargı yolunun adli yargı olduğunun açıkça düzenlendiği, Anayasa Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2013/68 E., 2013/165 K. sayılı kararında belirtildiği gibi aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesinin kamunun yararına olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir….” şeklinde tespitler ile hizmet kusurundan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların her durumda idari yargıda görülmesi gerektiğine kesin olarak hükmedilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2021 tarih 2018/17-632 Esas, 2021/425 Karar sayılı ilamı)
Yine benzer nitelikteki bir uyuşmazlık hakkında da Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.11.2021 tarih, 2018/(17)4-99 Esas, 2021/1421 Karar sayılı ilamı aynı yönde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.
Keza Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ise istikrarlı şekilde ister alacak ister itirazın iptali davası şeklinde açılsın hizmet kusuruna dayalı uyuşmazlığın idari yargı mercilerinde bakılması gerektiğini belirtmektedir. (Yargıtay 17. HD’nin 2018/2993 E-2018/12749 K, 2018/4719 E- 2018/8774 K, 2017/4273 E- 2018/3878 K, 2016/1348 E- 2018/12009 K sayılı kararları)
Yine konu hakkında olumsuz görev uyuşmazlığının tahlilini barındıran Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün 2022/163 Esas, 2022/254 Karar sayılı ilam içeriğinde de “…İdarenin kendi kuruluş Kanunu’nda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun’da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından…” şeklindeki tespitlere karşı oy yazısı içeriğinde yer verilmiştir.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede de KTK’nın 110. Maddesinin “kamu araçlarının” verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğuna ilişkin olarak 2918 sayılı Kanun’un amacına uygun biçimde adli yargıda görülmesine ilişkin bir düzenleme olduğu, kanun koyucunun amacına göre de hizmet kusurundan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesine yönelik olduğuna ilişkin bir değerlendirmenin ve düzenlemenin bulunmadığı, aksi halde kara yollarındaki hangi hizmet kusurunun idarenin kusura dayanan sorumluluğu olarak idari yargıda görüleceğinin tespit edilemediği, zira kara yollarındaki hizmet kusurlarının niteliği gereği zaten ana kurala uygun olarak tam yargı davasına konu olması gerekliliğine ilişkin idare hukuku ilkesinin KTK m.110 amaca aykırı yorumlanması yoluyla uygulanamaz hale getirilmesi şeklinde bir sonucun doğacağı, mahkemelerin görevinin kanunla düzenlenmesi gerekliliği de gözetilerek hukuka uygun Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu uygulaması benimsenmek suretiyle davanın yargı yolu caiz olmadığından HMK m.114/1-b hükmü ve 115/2-1.c hükümleri uyarınca davanın usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-Yargı yolu caiz olmadığından, idari yargı görevli olduğundan dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalının hüküm tarihinde vekille temsil edilmediği nazara alındığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-HMK’nın 333. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen davacıya İADESİNE,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde … Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi.. 06/10/2022

Katip …

Hakim …