Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/677 E. 2022/618 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/677 Esas
KARAR NO : 2022/618
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/10/2017
KARAR TARİHİ : 06/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğünün 2016/… E.sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, dava konusu icra dosyasında kambiyo senetlerine özgü icra takibi yapıldığını, takibe konu çeklerin de … Bankası A.Ş … Şubesine ait 10/09/2015 tarihli ve 24.200,00-TL bedelli çek ve … Bankası … Şubesine ait, 24/08/2015 tarihli ve 23.840,00-TL bedelli çek olduğu anlaşıldığını, çeklerde ikinci ciranta olarak gözüken müvekkile atfen atılan imzaların ikisinin de sahte olduğunu, müvekkiline ait olmadığını, icra takibine konu olan emre muharrer çekler üzerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkili şirketin iş bu nedenle davalı yana borcunun bulunmadığını, davalı alacaklının kötü niyetli olduğunu, aleyhine tazminata hükmedilmesi gerektiğini açıklanan nedenlerle müvekkil şirket bakımından telafisi imkansız zararlar doğmaması, müvekkil şirketin ticari ilişkilerinin daha fazla zarar görmemesi ve itibarının zedelenmemesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilerek icra takibinin dava sonuna kadar durdurulmasını, müvekkili şirket yetkilisinin imzası ile çekin üzerindeki imzanın uyuşmaması nedeniyle müvekkilin borçlu olmadığının tespitiyle menfi tespit davamızın kabulünü, davalı kambiyo senedini takibe koymakta kötü niyetli olduğundan takip konusu alacağın %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından … Bankası A.Ş. … Şubesi’ne ait 10.09.2015 tarihli 24.200,00-TL bedelli çek ve … Bankası A.Ş. … Şubesi’ne ait 24.08.2015 tarihli 23.840,00-TL üzerinde bulunan imzanın kendisine ait olmadığından bahisle, menfi tespit davası açıldığını, dava konusu çek müvekkil bankaya … San. Ve Tic. Ltd. Şti tarafından ibraz edilmiş olup, davacı taraf ile dava dışı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında ticari alışveriş bulunmadığını, çek müvekkil bankaya ibraz edildiğinde, müşteri tarafından alınmış bir çek olup, müvekkil banka taraflar arasındaki ticari ilişkiye güvenerek çeki aldığını, dava dışı, … San. Ve Tic. Ltd. Şti. Bünyesinde davacı ile yapılan ticari alışverişe ilişkin tüm bilgilerin mevcut olduğunu, davacı tarafından kendi kaşesi ile çekin arkasına ciranta olarak imza attığını, davacı tarafından imzanın kendisine ait olmadığına ilişkin, şimdiye kadar herhangi bir ödemeden men ile ilgili bir talepte ya da resmi belgede sahtecilik ile ilgili şikayette bulunulmadığını, davacı haksız ve kötü niyetli olarak huzurdaki davayı açtığını, müvekkili banka, çekin karşılıksız çıkması sonucu, çek ile ilgili takip başlattığını, müvekkili çeki davacıdan değil, dava dışı … San. Ve Tic. LTd. Şti’nden aldığını, açıklanan nedenlerle hiçbir iddiayı kabul anlamına gelmemekle beraber, imza müvekkil banka yetkililerinin yanında görebilecekleri bir yerde atılmadığından dolayı müvekkil banka iyiniyetli hamildir. Bu nedenle, %20 tazminat müvekkil hakkında uygulanamayacağını, haksız ve kötü niyetli olarak açılan davanın REDDİNE, haksız ve kötü niyetli olarak yapılan itiraz nedeniyle davacı hakkında %20 tazminata hükmedilmesine,masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin 02/04/2019 tarih 2017/… Esas 2019/… Karar sayılı ilamında;Dava, kambiyo senedinden kaynaklı takip konusu çeklerdeki ciranta imzasının davacıya ait olmadığından bahisle bu kambiyo senetlerini alacaklı sıfatıyla icra takibine konu eden davalıya borçlu olmadığının tespiti ( menfi tespit) istemine İlişkindir.
Takip konusu çek asılları getirtilerek mahkeme kasasına alınmış, davacının samimi imza örneklerinin bulunduğu kurum ve kuruluşlardan belge asılları temin edilerek dosya içerisine ve mahkeme kasasına alınmış, ayrıca davacının mukayeseye elverişli imza örnekleri alınmış ve bu imzalar ile takip konusu çekler üzerinde karşılaştırmalı imza incelemesi yaptırılmıştır. Alınan bilirkişi raporunda inceleme konusu keşide tarihi 24/08/2014 olan 23.840 TL bedelli çek ve keşide tarihi 10/09/2015 olan 24.200-TL bedelli çeklerin arka yüzündeki 2. Ciroya ait ” … Forklif Kiralama” başlıklı kaşe izleri üzerine …’ye atfen atılmış olan imzaların , mevcut karşılaştırma belgelerindeki imzalarına kıyasla ve grafolojik tanı unsurları bakımından aralarında saptanan farlılıklara nazaran davacı …’nin eli ürünü olmadığı Kanaatine varılmıştır, şeklinde rapor edilmiştir.
Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamında davacının dava ve takip konusu çeklerde imzası bulunmaması çeklerdeki ciranta imzasının sahte olması nedeniyle davacının bu kambiyo senetlerinden kaynaklı olarak borçlu olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş işlemiş faiz 1.686,23-TL, çek tazminatı 4.564,00-TL, komisyon 136,92-TL, ihtiyati haciz masrafı 81,60-TL, ihtiyati haciz vekalet ücreti 400,00-TL olmak üzere toplam takip çıkışı 52.508,75-TL olduğu, davacının dava değeri olarak bu tutarı gösterdiği anlaşılmakla bu tutar üzerinden vekalet ücreti takdir olunarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Davacıya atfen atılan ciranta imzasından sonra çekleri ciro yoluyla devir alan başkaca ciranta bulunması nedeniyle davalı bankanın çekteki davacıya atfen atılan ciranta imzasının sahte olup olmadığını araştırma yükümlülüğü bulunmadığı gibi imzanın sahte olduğunu bilerek kötü niyetli icra takibi başlattığı da kanıtlanamadığından davacının kötü niyet tazminatı talebinin yasal koşulları bulunmaması nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;1-DAVANIN KABULÜ ile; …. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… Esas sayılı dosyasına konu 10/09/2015 keşide tarihli 24.200,00 TL bedelli … Bankası A.Ş … Şubesi’ne ait keşidecisi … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Lehtarı … … Ticaret Limited Şirketi olan, … nolu çek,24/08/2014 keşide tarihli 23.840,00 TL bedelli … Bankası A.Ş … Şubesi’ne ait keşidecisi … Ticaret Limited Şirketi Lehtarı … … Sanayi Ticaret Limited Şirketi olan, … nolu çek, nedeniyle ve icra takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin bila ikmal tarihli tarafların sulh olduğu ve davanın konusuz kaldığını içerir beyan dilekçesinde; Bilgileri yazılı dava istinaf aşamasında olup davaya ilişkin taraflar arasında sulh olunduğunu, tarafların davaya ilişkin birbirlerinden yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığın davanın konusuz kaldığı yönünde karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
… BAM … HD’ nin 06/07/2022 tarihli 2020/… Esas, 2022/… Karar sayılı ilamında; … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/ …Esas, 2019/… karar sayılı ilamı yönünden Dairemizin 2020/… Esas, 2022/… karar sayılı, 30/06/2022 tarihli ilamı ile istinaf incelemesi yapılarak davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararın kaldırılmasına karar verildiği, müzekkerenin Dairemize 05.07.2022 tarihinde gönderildiği, sulh dilekçesinin ise 01.07.2022 e-imza tarihli olduğu dikkate alındığında; Dairemizin kaldırma kararı ile birlikte dosyadan el çekilerek yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiğinden; istinaf kararından sonra sunulan sulh dilekçesinin ilk derece mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Açıklanan nedenle sulh dilekçesi yönünden Dairemizce karar verilmesine yer olmadığına, dilekçenin ilk derece mahkemesince değerlendirilmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, anlaşılmıştır.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe
Sulh sözleşmesi ile taraflar birbirinden karşılıklı olarak ödünlerde (tavizlerde, fedakârlıklarda) bulunarak aralarında mevcut bir hukuki ilişki üzerindeki anlaşmazlığa veya tereddüt (kararsızlık) hâline son veren ve tam iki taraf borç yükleyen bir sözleşmedir (Tandoğan, Haluk; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. 1, İstanbul, 1988, s. 14).
Uygulamada ve teoride kabul edilmekle birlikte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan sulh, ilk defa HMK ile düzenlenmiş ve HMK’nın 313. maddesinde bir kurum olarak yer almıştır. Anılan maddede sulh; “görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme” olarak tanımlanmıştır (HMK m. 313/1).
Hemen belirtilmelidir ki tarafların aralarındaki uyuşmazlığı anlaşarak gidermesi anlamına gelen sulh sözleşmesinin kurulması için tıpkı diğer sözleşmelerde olduğu gibi karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları, yani icap (öneri) ve kabul bulunmalıdır. Bu icap ve kabul açık olabileceği gibi zımni (örtülü) de olabilir. Bu sözleşme ile taraflar dava konusu uyuşmazlığa bir fedakârlık ve özveri göstererek son verirler. Genellikle, davacı talep sonucunun bir bölümünden feragat ederek ve davalı da davacının talep sonucunun kalan bölümünü kabul etmek suretiyle sulh sözleşmesi hukuken vücut bulur. En önemlisi bunun sonucunda uyuşmazlık ortadan kaldırılmış sayılır. Bu nedenle sadece tarafların üzerinde tasarruf yetkisine sahip oldukları davalar bakımından söz konusu olur.
Sulh yapılması kural olarak şekle tabi değildir. Ancak HMK’nın 154/3-ç maddesinde mahkeme huzurunda yapılan sulhlar için bir geçerlilik şartı öngörülmüştür. Buna göre, taraflar mahkeme huzurunda sulh olmak istediklerini bildirdikleri taktirde, bu sözlü beyanlarının tutanağa geçirilerek sulh olan taraflara okunması ve imzalattırılması gerekmektedir. Sulhun yazılı olarak yapılması hâlinde ise tarafların bu konudaki beyanlarını içeren dilekçelerinin tutanağa yazılarak eklenmesi gerekir (HMK m. 154/4). Bu hükümden hareketle sulhun tutanağa geçirilmesinin, taraflara okunmasının, onların onayının alınmasının ve (varsa) itirazlarının da tutanağa geçirilmesinin sulhun sonuç doğurabilmesi için zorunlu şartlar olduğu söylenebilir (Kuru, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, İstanbul, 2001, s. 3753).
Sulhun şekli konusunda üzerinde durulması gereken bir başka husus da mahkeme dışında yapılmış olan sulh sözleşmesinin mahkeme içi sulhe dönüşebilmesi için mahkemeye verilmesi ve mahkeme tarafından tutanağa geçirilmesi, duruşmada taraflara okunması, okunduğunun da duruşma tutanağına yazılması ve ondan sonra tutanağın taraflarca imzalanması gerekmektedir. Burada sulh sözleşmesinin içeriğinin ayrıca duruşma tutanağına geçirilmesine de gerek yoktur. Çünkü duruşma tutanağına eklenen belgeler de tutanak hükmündedir.
Sulhun etkisi HMK’nın 315. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Şu hâlde mahkeme içi sulh, mahkeme tarafından bir hüküm verilmesine gerek olmaksızın davayı sona erdirir. Tarafların sulh yapmaları durumunda mahkeme sulh sözleşmesine göre karar verecek; taraflar sulhe göre karar verilmesini istemezlerse “karar verilmesine yer olmadığına” karar vermek suretiyle yargılamaya son verecektir. Diğer bir deyişle, mahkeme içi sulh davayı kendiliğinden sona erdirdiğinden mahkemenin bu sonucun ortaya çıkmasını sağlamak için ayrıca bir hüküm vermesine de gerek yoktur. Zira sulhun temel işlevi hükmün tamamlayıcısı olmak değil; hüküm yerine geçmektir. Dolayısıyla sulhun bizzat kendisinin ayrıca bir mahkeme hükmü verilmesine gerek olmaksızın doğrudan doğruya davayı sona erdirmesi doğaldır. Bu bakımdan mahkemenin vereceği “esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı” davanın sulh nedeniyle konusuz kaldığını tespit ve tevsikten öte bir anlam taşımayacaktır.(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesinin 2020/9 Esas, 2020/311 Karar sayılı ilamı) Bu kapsamda taraf vekillerinin beyanları doğrultusunda dava sonrası sulh nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklanan nedenlerle;
1-Dava sonrası sulh nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Talep gibi, taraflar aleyhine/lehine yargılama gideri ile vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, tarafların yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
3-Alınması gereken karar ve ilam harcı 80,70-TL olup, peşin alınan 896,72-TL harçtan mahsubu ile fazlaca alınan ‭816,02‬-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-HMK’ nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan anacak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen ilgili tarafa veya vekiline İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yokluğunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.06/10/2022

Katip …

Hakim …