Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/653 E. 2022/898 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/653 Esas
KARAR NO : 2022/898

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/09/2022
KARAR TARİHİ : 27/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin alacağının tahsili amacıyla davacı tarafından … 6. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden … hakkında cari hesaptan kaynaklanan alacak sebebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu, borçlu olmadığını iddia ederek borca itiraz ettiğini, takibin durduğunu, işbu itirazın takibi sürüncemede bırakarak müvekkilinin haklı alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla yaptığını, davanın kabulünü, fazlaya ilişkin hak ve alacak talep etme hakkı saklı kalmak kaydı ile; davalının haksız ve mesnetsiz itirazının iptali ile takibin 17.549,18 TL üzerinden takip tarihi itibariyle işleyecek faiz, vekalet ücreti ve tüm ferileri ile birlikte devamını, davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafından herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Dava itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce yapılacak ön inceleme duruşması öncesinde; davacı vekilince 01/12/2022 tarihli beyan dilekçesi ile dava dışı sulh durumu nedeniyle davanın konusuz kaldığına ilişkin beyan sunulduğu, ekinde her iki taraf vekilinin imzasının bulunduğu görülmüş; Yine Davacı vekilince 06/12/2022 tarihli dilekçe ile mazeret dilekçesi sunulduğu dilekçe içeriğinde davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi talebi ile birlikte çelişki yaratacak şekilde mazeretin kabulü ve eksikliklerin giderilmesinin talep edildiği; bunun üzerine davacı vekilinin 01/12/2022 tarihli beyan dilekçesi ile dava dışı sulh durumu nedeniyle davanın konusuz kaldığına ilişkin beyanı hakkında beyanda bulunması, davacı beyanları hakkında ve dava dışı sulh olgusu hakkında beyanda bulunması için davalı vekiline süre ve imkan tanınmıştır.
Davalı vekilince bu kez 09/12/2022 tarihli beyan dilekçesi ile tarafların 2022/653 E. sayılı dosyası açısından, birbirlerinden hiçbir yargılama gideri, masraf ve/veya vekalet ücreti talebi bulunmadığı, davacı taraf icra-inkar tazminatı talebinden de vazgeçtiği, Bu doğrultuda davanın konusuz kaldığı, dava neticesinde arabuluculuk ücretine hükmedilmesi halinde, söz konusu ücret davalı tarafından karşılanacağına yönelik beyan dilekçesi sunduğu görülmüştür.
Davacı vekilince beyan dilekçesi ile protokol gereği taraflarca dosya kapsamındaki borcun tamamı kabul edildiği ve davalı borçlu tarafından borcun ödenmesi sebebiyle sulh olunduğu, Söz konusu protokol sebebiyle tarafların birbirlerinden hiçbir yargılama gideri, masraf ve vekalet ücreti talebi bulunmadığı, davalının arabuluculuk ücretinin de kendi üzerine bırakılmasını kabul ettiğini, bu hususta arabuluculuk ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Sulh sözleşmesi ile taraflar birbirinden karşılıklı olarak ödünlerde (tavizlerde, fedakârlıklarda) bulunarak aralarında mevcut bir hukuki ilişki üzerindeki anlaşmazlığa veya tereddüt (kararsızlık) hâline son veren ve tam iki taraf borç yükleyen bir sözleşmedir (Tandoğan, Haluk; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. 1, İstanbul, 1988, s. 14).
Uygulamada ve teoride kabul edilmekle birlikte 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan sulh, ilk defa HMK ile düzenlenmiş ve HMK’nın 313. maddesinde bir kurum olarak yer almıştır. Anılan maddede sulh; “görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme” olarak tanımlanmıştır (HMK m. 313/1).
Hemen belirtilmelidir ki tarafların aralarındaki uyuşmazlığı anlaşarak gidermesi anlamına gelen sulh sözleşmesinin kurulması için tıpkı diğer sözleşmelerde olduğu gibi karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları, yani icap (öneri) ve kabul bulunmalıdır. Bu icap ve kabul açık olabileceği gibi zımni (örtülü) de olabilir. Bu sözleşme ile taraflar dava konusu uyuşmazlığa bir fedakârlık ve özveri göstererek son verirler. Genellikle, davacı talep sonucunun bir bölümünden feragat ederek ve davalı da davacının talep sonucunun kalan bölümünü kabul etmek suretiyle sulh sözleşmesi hukuken vücut bulur. En önemlisi bunun sonucunda uyuşmazlık ortadan kaldırılmış sayılır. Bu nedenle sadece tarafların üzerinde tasarruf yetkisine sahip oldukları davalar bakımından söz konusu olur.
Sulh yapılması kural olarak şekle tabi değildir. Ancak HMK’nın 154/3-ç maddesinde mahkeme huzurunda yapılan sulhlar için bir geçerlilik şartı öngörülmüştür. Buna göre, taraflar mahkeme huzurunda sulh olmak istediklerini bildirdikleri taktirde, bu sözlü beyanlarının tutanağa geçirilerek sulh olan taraflara okunması ve imzalattırılması gerekmektedir. Sulhun yazılı olarak yapılması hâlinde ise tarafların bu konudaki beyanlarını içeren dilekçelerinin tutanağa yazılarak eklenmesi gerekir (HMK m. 154/4). Bu hükümden hareketle sulhun tutanağa geçirilmesinin, taraflara okunmasının, onların onayının alınmasının ve (varsa) itirazlarının da tutanağa geçirilmesinin sulhun sonuç doğurabilmesi için zorunlu şartlar olduğu söylenebilir (Kuru, Baki; Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, İstanbul, 2001, s. 3753).
Sulhun şekli konusunda üzerinde durulması gereken bir başka husus da mahkeme dışında yapılmış olan sulh sözleşmesinin mahkeme içi sulhe dönüşebilmesi için mahkemeye verilmesi ve mahkeme tarafından tutanağa geçirilmesi, duruşmada taraflara okunması, okunduğunun da duruşma tutanağına yazılması ve ondan sonra tutanağın taraflarca imzalanması gerekmektedir. Burada sulh sözleşmesinin içeriğinin ayrıca duruşma tutanağına geçirilmesine de gerek yoktur. Çünkü duruşma tutanağına eklenen belgeler de tutanak hükmündedir.
Sulhun etkisi HMK’nın 315. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Şu hâlde mahkeme içi sulh, mahkeme tarafından bir hüküm verilmesine gerek olmaksızın davayı sona erdirir. Tarafların sulh yapmaları durumunda mahkeme sulh sözleşmesine göre karar verecek; taraflar sulhe göre karar verilmesini istemezlerse “karar verilmesine yer olmadığına” karar vermek suretiyle yargılamaya son verecektir. Diğer bir deyişle, mahkeme içi sulh davayı kendiliğinden sona erdirdiğinden mahkemenin bu sonucun ortaya çıkmasını sağlamak için ayrıca bir hüküm vermesine de gerek yoktur. Zira sulhun temel işlevi hükmün tamamlayıcısı olmak değil; hüküm yerine geçmektir. Dolayısıyla sulhun bizzat kendisinin ayrıca bir mahkeme hükmü verilmesine gerek olmaksızın doğrudan doğruya davayı sona erdirmesi doğaldır. Bu bakımdan mahkemenin vereceği “esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı” davanın sulh nedeniyle konusuz kaldığını tespit ve tevsikten öte bir anlam taşımayacaktır.(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesinin 2020/9 Esas, 2020/311 Karar sayılı ilamı) Bu kapsamda taraf vekillerinin beyanları doğrultusunda dava sonrası sulh nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacının icra inkar tazminatı talebi hakkında beyanı doğrultusunda ayrıca karar verilmesine yer olmadığına,
3-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından, başlangıçta peşin alınan 195,66 TL’nin harcın mahsubu ile fazladan alınan 114,96 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi halinde davacıya veya vekiline İADESİNE.
4-Tarafların birbirlerinden yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmadığından taraflarca yapılan masrafların kendi üzerilerinde BIRAKILMASINA, lehlerine ya da aleyhlerine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk sarf ücretinin tarafların beyanı doğrultusunda davalıdan tahsil edilerek HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde re’sen ilgili tarafa veya vekillerine İADESİNE,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokkluğunda kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTA içerisinde mahkememize ve bulunulan yer Asliye Ticaret mahkemesine dilekçe ile başvurmak koşuluyla istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.27/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır